17 Ekim 2012 10:19

Carrar Ana’nın Silahları

Türkiye mevcut iktidar tarafından adım adım savaşa sürüklenirken Bakırköy Belediyesi Şehir Tiyatrosu gündemi sorgulayan anlamlı bir oyunla sezona merhaba dedi. Bertolt Brecht’in İspanya İç Savaşı sırasında balıkçı bir aile ve bir papaz üzerinden kurguladığı Carrar Ana’nın Silahları adlı tek perdelik oyunu Yılmaz Onay&

Carrar Ana’nın Silahları
Paylaş
Metin Boran

Carrar Ana’nın Silahları’nda olaylar kısaca şöyle gelişir; Therasa Carrar savaşın başlangıcında cepheye katılan kocasını yitirmiş, birisi çocuk yaşta iki oğlu ile balıkçılık yapmaktadır. İç savaş yaşadıkları köyü de etkisi altına alarak hayatlarını tehdit etmektedir. Büyük oğlu Juan savaşa katılması konusunda köydeki gençler ve sevgilisi tarafından baskı altındadır. Kocasının ölümünden  sonra olanları unutmaya alışan Carrar Ana savaş ve şiddeti reddetmiş, kendisini oğullarına adamıştır.

Oğlu Juan’ı savaştan kaçırmak için onu her gün balığa göndermektedir. Ancak durum o kadar kolay değildir, savaş belası kapısına dayanmıştır. Evde saklanmış silah olduğunu bilen kardeşi İşçi Petro, Carrar Ana’dan silahların kendisine verilmesini ister Carrar Ana işçi kardeşinin bu isteğine kararlılıkla karşı çıkar. Bu tartışmalar yapılırken Papaz  eve gelir ve savaşı ve öldürmeyi konuşurlar. Papaz öldürmenin dinen sakıncalarını anlatarak anneyi haklı kılan bir konuşma yapar. Bu sırada evin önünde teknesi ile balık tutmaya çalışan Juan gözden kaybolmuştur. Az sonra Balıkçı Juan’ın cesedi eve getirilir. Juan, Franko’nun faşist çeteleri tarafından öldürülmüştür. Oğlunun ölümü, Carrar Ana’ın tavrını değiştirmesinde önemli bir aşama olur ve sakladığı silahları çıkararak savaşa katılmaya karar verir.

Kısaca özetini yazdığımız oyunda Brecht, içinde bulunulan duruma sessiz kalmak, tarafsız olmak ve görmezden gelmek gibi bir yanılsamanın daha sonra insanı nasıl bir trajik durumla karşı karşıya bıraktığına ilişkin bir mesel oyunla seyirciyi karşı karşıya getirir. Carrar Ana savaştan başlangıçta zarar görmüş ve kendisini bu şiddetten uzak tutmaya gayret etmiş, ancak yangın büyümüş tarafsız kalmasına rağmen eve ikinci ateş düşmüştür.

Faşizm belası, iç savaş tezgahı, yıkım ve talanla gelen ölüm ve göz yaşı yanı başınızda büyürken bir zaman sonra bu ateşin sizin üzerinize de sıçrayacağı ve etkisi altına alacağı gerçeğinden kaçınılarak huzurlu ve güvenli bir yaşam nasıl mümkün olabilir.

Oyunun yönetmeni Mehmet Ergen sahne yorumunda ilginç bir reji konsepti ile getiriyor Carrar Ana’nın içinde bulunduğu durumun aşamalarını. Ergen yorumu ile oyunda sahne tasarımından kullandığı müziğe, tarihsel bir anımsatma için kurguladığı video görsellerinden  oyuncu üsluplarına kadar her şeyi ayrıntılı bir biçimde özenli ve ölçülü olarak sahneye getirerek anlatımı güçlendiriyor. Oyunda dramatik etkiyi kırmak ve yabancılaştırma unsurunu farklı bir deneysellikle kullanarak aksiyonun geçtiği mekana seyirci alarak ‘oyun’ kavramına faklı bir vurgu yapıyor.

Oyunda görev alan oyuncular Carrar Ana’da Munis Düşenkalkar, sakin ve serinkanlı ve abartısız oyunculuğu ile aksiyonun temel unsuru olarak ortaya koyduğu performansla göz dolduruyor. Ancak içinde bulunduğu ikilem ve çelişkiyi anlatırken zaman zaman kırılmalar yaşıyor. Carrar Ana’nın küçük oğlu Jose rolünde izlediğimiz Muhammet Çakır özenli ve taşkın olmayan oyunculuğu ile Jose’nin savaşa katılmak üzere istek ve heyecanını samimi bir biçimde yansılıyor. Papaz rolü ile sahneye çıkan deneyimli oyuncu Levent Tülek ölçülü ve inandırıcı yorumu ile göz dolduruyor. İşçi Pedro rolünde izlediğimiz Alper Kut sakin ve heyecansız yansılaması acaba rejinin bir önerisi mi yoksa Kut’un kendi yorumu mu anlaşılmıyor.

İşçi hareketinden gelen bir militanın oyunda ateşleyici güç olarak konumlandırılmasına karşın bu sakinlik rejide bir çelişki ve boşluğa işaret ediyor. Sahnede izlediğimiz diğer oyuncular; Yaralı da Burak Dur, Juan’ın Sevgilisi’nde Elif Ürse, Balıkçı’da Ali Kil, Komşu’da Cihan Bıkmaz, Kadınlar’da Tuğba Yarbağ, Zeynep Köse, Nevşim Ayşen Erzat, Juan’da Çağrı Büyüksayar oyunculukları ile anlatımın önemli unsurları olarak performansları ile dikkat çektiler. Ancak oyuncular arası iletişimde takım ruhu ve üslup sorunu dikkat çeken bir ayrışma olarak gözlerden kaçmadı.

Sonuç olarak; Bakırköy Belediyesi Şehir Tiyatro merkezi iktidarın tiyatrolara abandığı şu günlerde usta bir yazarın, gündemi bir başka boyutu ile tartışmaya açan oyununu sahnelemesi her şeyden önce alkışlanacak bir tiyatro eylemi olarak değerlendiriyor ve emeği geçen herkesi tebrik ediyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Gerçek işsizlik oranı: Yüzde 16.6

SONRAKİ HABER

Türkiye vekaleten savaş yürütüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa