18 Temmuz 2019 04:07
Son Güncellenme Tarihi: 18 Temmuz 2019 13:38

Gezi davasında Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verildi

Osman Kavala'nın tutuklu yargılandığı, 16 kişi için ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen Gezi Parkı davasının ikinci duruşması görüldü. Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verildi.

Gezi davası | Çizim: Zeynep Özatalay

Paylaş

Gezi Parkı protestolarına ilişkin iş insanı Osman Kavala'nın tutuklu bulunduğu 6'sı firari, 16 kişinin "ağırlaştırılmış müebbet" istemiyle yargılandığı davanın duruşması Silivri Cezaevi Kampüsünde görüldü. Davada Osman Kavala'nın tutukluluk halinin devamına karar verildi. Bir sonraki duruşma 8-9 Ekim'de görülecek. Duruşmada savunma yapan avukatlar iddianameyi “rezerv ve kurgulanmış” olarak nitelendirdi. Avukatlar, “Cadı avı mantığıyla yargılama yapılıyor. İddianame olası muhalefet imkanlarını daraltabilmek amacıyla, yeniden ısıtılıp kıymetlendirilerek altı yıl sonra yeniden tarihe geçti” dedi.

Gezi Parkı protestolarına ilişkin iş insanı Osman Kavala'nın tutuklu bulunduğu 6'sı firari, 16 kişinin yargılandığı davanın duruşması İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlandı. Duruşma, Silivri Cezaevi Kampüsü karşısında bulunan salonda görüldü. Davada salonda 300 izleyici ve 70’e yakın jandarma vardı. Duruşma için aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili, insan hakları savunucuları, sanatçı, aydın, gazeteci, yabancı heyet ve yüzlerce kişi sabahın erken saatlerinde Silivri Cezaevi önüne geldi. Duruşmayı izlemek için gelenler, arama noktalarından geçti. Çok sayıda avukat duruşma sıralarında yerini alırken, yargılanan kişiler de duruşmaya alınmaya başlandı. 

KAVALA ALKIŞLANDI

Duruşmada, tutuklu Osman Kavala ile tutuksuz yargılanan Can Atalay, Yiğit Aksakoğlu, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Mücella Yapıcı,Tayfun Kahraman hazır bulundu. Kavala, duruşma salonuna getirildiği sırada, izleyiciler tarafından alkışlandı.  Duruşma, avukatların savunmalarıyla başladı. Mahkeme Başkanı, iki gün sürecek olan duruşmayı bugün bitirmek istediğini belirtti. 

AVUKAT FİKRET İLKİZ İDDİANAMEYİ ELEŞTİRDİ

Duruşmada Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın avukatı Fikret İlkiz söz aldı ve savunmasını yaptı. İlkiz, “İddianamenin dilini biz anlamadık. Ama durumunu, felsefesini ve mantığını çok iyi anladık” dedi. İlkiz’in savunmasından öne çıkan noktalar şöyle: “Yargıtay 4. Ceza Dairesi 11.6.2011 tarihli kararında ‘İddianame ayrıntılı olmak zorundadır, sanık neyle suçlandığını anlamalı, savunma hakkı kısıtlanmamalı’ diyor. Bu iddianame kısaca, 20.11.2007 tarihli Yargıtay Ceza Genel Kurul kararına aykırıdır. Bunu geçmiş bir karar olarak kabul edebilirsiniz. Bu karar bizim için geçerlidir. O zaman sizin için haydi haydi geçerlidir. Hakim ve Savcılar bildirgesine göre ‘İnsan haklarına saygılıdır, insan onuru korur ve herkese eşit davranır’ sözü verdiniz. İddianamenin duruşunda olduğunuz gibi gözükmektesiniz. 657 sayfalık iddianameyi şöyle sorgulamanızı öneririm: Delilden sanığa mı gittiniz? Kıymetlendirmenizde, eylemle kanun arasında illiyet bağı kurdunuz mu? Kurmadınız, bu iddianame de bu nedenle böyle yazıldı.”

“KIYMET NAŞİNAS BİR İDDİANAME”

“Gezi olayları tarihteki yerini almıştır. Bunu tespit edebilmemiz için kaza-i bir işleme gerek var mıdır? Ya da mahkemelere gerek var mıdır?​” diye soran İlkiz, “Çünkü kötüye kullanma yasağı sözü AİHS'in değerlerine karşı çıkmak olarak değerlendirilir. Acaba böyle tarihi bir olay karşısında hakkı kötüye kullanma hakkınız var mıdır? Bizce yoktur. Son olarak, iddianameniz bizim açımızdan kıymet naşinas bir iddianamedir” ifadelerini kullandı. İlkiz’in ardından Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın avukatı Özgür Karaduman söz aldı.

“EMPERYAL BAĞI HÜKÜMET KENDİNDE ARAMALI”

Karaduman “15 Temmuz gibi devletin bir dönem siyasal ortaklığını yapmış Fethullahçı çetenin darbesini tartışırken, Fethullahçı çetenin hazırladığı kıymetlendirilmiş bir iddianameyle yargılanıyoruz. Eğer bu çeteyle mücadele varsa, bu iddianameye kıymet verilmemesi gerek” dedi. “McCarthy dönemi cadı avı mantığıyla yapılan bir yargılamayla karşı karşıyayız.” diye devam eden Karaduman “Gezi direnişi ile Gezi'yi organize edenler arasındaki ilişki delillendirilememiş ama emperyal güçlerle bağlantısı dile getirilmiş. Bu ülkede biri emperyal bağlantı arıyorsa hükümet önce kendisine bakmalı. İddianame bir rezerv iddianamedir, bir komplo iddianamedir, politik muhalefetin kendisine has mücadele yöntemlerinin bloklanmasıdır.

Aksi halde neden 6 yıl sonra böyle bir davanın açıldığının cevabı da yoktur” ifadelerini kullandı.

“ULUDAĞ SÖZLÜK’TEKİ ENTRY TEMEL OLDU”

Savunmasına “Türkiye’de, mesleğini yürüten insanlara ‘Eğer iktidarın çizdiği siyasal sınırlar içinde kalmazsanız, 5 yıl da 10 yıl da geçse yargılanırsınız, bir daha, bir daha yargılanırsınız’ deniyor” şeklinde devam eden Karaduman, “Ali Babacan’a rezerv soruşturma açılması, Meral Akşener’e rezerv iddianame konması yeni Türkiye’nin hukuk düzenine işaret ediyor. Fethullahçı çetenin iddianame iskeletini birebir koruyarak Uludağ Sözlük'teki entry'i iddianamenin temel merkezine oturtmasıyla iddianamenin geleceğe nasıl bir sonuç doğuracağını göreceğiz. Kadınların kürtaj hakkından, sokakta yemeye içmeye siyasal iktidarın karıştığı bir yerde yurttaşların bir araya gelip itiraz etmesi yargılanamaz; buna korku imparatorluğu denir” ifadelerini kullandı.

İDDİANAME YÖNELTTİĞİ SUÇ AÇISINDAN KENDİ İÇİNDE ÇELİŞİYOR

Dava verilen aranın ardından devam etti.

Avukat Evren İşler de savunmasında, “Gezi anayasal ve demokratik hak kullanımıdır. Çok sayıda hak ile talepler dile getirilmiştir. Toplanma, ifade özgürlüğüdür. Bunun yanında halkın itiraz hakkı ve direnme hakkı da vardır. Bu kişilerin eylemleri bundan ibarettir. Bu iddianamenin kabul edilmesi bile bu hakların engellenmesine yöneliktir.” dedi. İşler şöyle devam etti: “İddianame yönelttiği suç açısından kendi içinde çelişiyor ve bütün hatalarına ek olarak hukuki niteleme yaparken büyük bir ciddiyetsizlik yapıyor. Bir belgenin başına iddianame başlığı konunca o iddianame olmuyor. Cumhuriyet savcısının görüşlerini iddianame olarak okuyoruz. İddianamenin herhangi bir yerinde delilin bir faille ilişkilendirildiğini de görmüyoruz. ‘Anlaşılmıştır, göstermiştir kanaati edinilmiştir, dikkat çekicidir, görülmüştür’ gibi tamamen çıkarım yaparken kullandığımız kelimeler iddianamede tekrarlanıyor. İddianamedeki dil hatası bundan ibaret de değil. Sanıkları küstahça davranmakla da suçluyor. ‘Şirk koşmak’ gibi dini bir terimi anayasal düzen için düşünebiliyor savcı" dedi.

Gökçe Yılmaz’ın avukatı Bahri Belen de “Mantık ve felsefe açısından antogonizmaya örnek vermek gerekirse bu iddianame örnek olabilir.” dedi.

KAVALA: ŞÜPHEYLE DELİL ARASINDAKİ KOPUKLUK BELİRGİN 

Gezi davasında savunma yapan tutuklu iş insanı Osman Kavala, “İddianamedeki kurgunun temel unsurlarını teşkil eden Soros, Açık Toplum Vakfı, Taksim Dayanışması, Otpor'la ilgili bana hiçbir soru sorulmadı. Bana karşı delil olarak gösterilen fotoğraflar bir fotoğraf sergisi ve Gezi Parkı'nda çekilmiş fotoğrafım. Gözaltına alındıktan sonra savcı tarafından sorgulanmadım. İddianamenin tutuklanmamdan 16 ay sonra hazırlanmış olması da somut delil arama çabasının göstergesi. Tutuklandıktan sonra Henry Barkey ile 93,5 saat telefon kaydımın olduğuna dair asılsız haberler yayınlandı. Ama tek bir görüşmemiz yok. Tutuklandıktan sonra da suçlamalarla ilgili somut delil yok. Şüphe ile delil arasındaki kopukluk daha belirgin hale geldi. Bu nedenle tahliyemi talep ediyorum.” dedi.

Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar ise şunları söyledi: “Müvekkilim 21 aydan bu yana yani 630 günden bu yana hürriyetinden yoksun kılınarak yaşama durumunda kalmıştır. Sayıların büyüklüğü yapılan hukuki işlemin yanlışlığını ortaya koymaktadır” dedi. 

KAVALA'NIN TUTUKLULUĞUNUN DEVAMINA KARAR VERİLDİ

Savcı, ara mütalaasında hakkında yakalama kararı olan sanıkların istinabe yoluyla ifadelerinin alınması taleplerinin reddine, yakalama kararlarının infazının beklenmesine ve Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verilmesini talep etti.

kararını açıklayan mahkeme başkanı, davanın tutuklu tek sanığı Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına oy çokluğuyla karar verildiğini açıkladı. Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Pınar Öğün, Meltem Arıkan, Gökçe Yılmaz ve Hanzade Hikmet Germiyanoğlu hakkındaki yakalama emrinin ise devamına karar verildi. Bir sonraki duruşma 8-9 Ekim'e ertelendi.

YARGILANANLAR

657 sayfalık iddianamede şu 16 isim "şüpheli" olarak yer alıyor:

  1.     Osman Kavala
  2.     Ali Hakan Altınay
  3.     Ayşe Mücella Yapıcı
  4.     Ayşe Pınar Alabora
  5.     Can Dündar
  6.     Çiğdem Mater Utku
  7.     Gökçe Yılmaz
  8.     Handan Meltem Arıkan
  9.     Hanzade Hikmet Germiyanoğlu  
  10.     İnanç Ekmekci  
  11.     Memet Ali Alabora
  12.     Mine Özerden
  13.     Şerafettin Can Atalay
  14.     Tayfun Kahraman
  15.     Yiğit Aksakoğlu
  16.     Yiğit Ali Ekmekçi

Bu isimlerden Osman Kavala tutuklu yargılanıyor. Yiğit Aksakoğlu bir önceki duruşmada serbest kaldı.

Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Yılmaz Handan, Meltem Arıkan Hanzade ve Hikmet Germiyanoğlu hakkında ise yakalama kararı var.

Mayıs 2013'ün son günlerinde Gezi Parkı'na AVM projesini engellemek ve ağaç kesimlerini durdurmak üzerine başlayan ve polis şiddetiyle birlikte tüm ülkeye yayılan protestolara milyonlarca kişi katılmıştı. Gezi Parkı eylemleri boyunca Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Ahmet Atakan ve Lice'deki kalekol protestosunda Medeni Yıldırım hayatını kaybetti.(HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Şırnak Valisi Mehmet Aktaş, Emniyet Genel Müdürlüğüne getirildi

SONRAKİ HABER

Gazetelerde 'Ne Var Ne Yok?' - 18 Temmuz 2019 Perşembe

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...