13 Temmuz 2019 15:26

Botter Apartmanı, 6-7 Eylül olayları ve Pera tarihi...

Özlem Ertan, Ayşe Övür'le "Botter Apartmanı" romanı üzerine konuştu.

Yazar Ayşe Övür ve yeni kitabı Botter Apartmanı'nın kapağı.

Paylaş

Özlem ERTAN

İstiklâl Caddesi üzerinde, Tünel Meydanı’nın yakınında asırlık bir bina... II. Abdülhamit’in terzisi ve modacı Jean Botter için İtalyan mimar Raimondo D’Arocco tarafından inşa edilmiş ve yıllar boyu kaç aile, kaç kuşak geçmiş bu binanın duvarları arasından. Günümüzde kullanılmayan, ama tarihî ve mimari anlamda büyük öneme sahip bu binanın adı, Botter Apartmanı. 19. Yüzyıl’ın sonlarına doğru filizlenen Art Nouveau akımının İstanbul’daki ilk örneği olan bu tarihî bina, Ayşe Övür’ün ikinci romanına adını verdi.

İlk kitabı ‘Sahra 1911’ ile özellikle tarihî roman okurlarının ilgisini çeken Ayşe Övür, Remzi Kitabevi’nden çıkan ‘Botter Apartmanı’nda okurları farklı zamanlara götürüyor. Roman, psikiyatrist Kaan Yamaner’in Botter Apartmanı’ndaki muayenehanesinde ve yakın zamanda başlıyor. Geçmişine bağlı biri olan Kaan, babasından miras kalan iki dairesinden birinde yaşıyor, diğerinde ise hastalarını kabul ediyor. Bir gün binanın planlarını çizen ve inşa sürecinin her aşamasında bulunan mimar Raimondo D’Arocco’nun torununun çocuğu Esta, dedesinin eserlerini görmek için İstanbul’a geliyor. Esta ve Kaan arasındaki arkadaşlık kısa zamanda aşka dönüşürken, okurlar da Botter Apartmanı’nın henüz İtalyan mimarın aklında bir tasarı olduğu günlere gidip geçmişte yaşanmış aşklara tanıklık ediyor. Sonra Kaan’ın çocukluğuna ve daha öncesine 6/7 Eylül 1955’e çeviriyor gözlerini. 

Yazarı Ayşe Övür ile ‘Botter Apartmanı’ ve edebiyat hakkında konuştuk. Edebiyat ve tarihin sıkı bir ilişkisi olduğunu söyleyen Övür, "Botter Apartmanı, son yüzyılda yaşanmış pek çok olaya tanıklık etmiş. Bunların en önemlilerinden biri 6-7 Eylül olayları. Bu iki gün İstiklâl Caddesi ve Pera tarihinde çok önemli bir kırılma anıdır." dedi. 

Botter Apartmanı hakkında bir roman yazma fikri nasıl ortaya çıktı?

Arkeoloji ve Eskiçağ tarihi eğitimi aldım. Belki de bu nedenle İstiklâl Caddesi’nde dolaşırken antik çağ kalıntısı heybetiyle hayata tutunmaya çalışan yüzyıllık apartmanlar hep dikkatimi çekerdi. Çoğu 19. yüzyılın sonundaki Art Nouveau etkisiyle inşa edilmiş bu yapılardaki yaşanmışlıkları, onların günümüze taşıdıkları öyküleri merak uyandırıcı bulurdum. Yıllar sonra roman yazmaya başlayınca İstiklâl Caddesi’ndeki binaları ayrıntılı olarak araştırmaya başladım. Botter Apartmanı'nın tarihini okuyunca aradığım binayı bulduğumu anladım. İhtişamlı bir geçmişi var Botter Apartmanı'nın. Elbette roman bir kurgu sanatı. Bina tarihini yazmadım. Bende uyandırdığı duygu üzerinden bir kurgu ile onu şimdiye taşımaya çalıştım.

Yazma süreci nasıl gelişti? Kurgu, tarihi araştırmalar sırasında mı şekillendi?

Botter Apartmanı'nın tarihini araştırdıktan sonra, yazmak istediğim romanın planını hazırladım. Ancak planıma pek sadık kalamadım. Kurguya önceden aklımda hiç olmayan karakterler katıldı. İlk andan itibaren romanın temel kurgusunun günümüzde geçmesini düşünmüştüm. Bununla birlikte yapının oldukça gizemli, etkileyici geçmişini de göz ardı edemezdim. Bu nedenle kurguyu birbiri ile bağlantılı iki farklı zaman üzerinden ilerletmeye çalıştım. Sonunda ise bu iki farklı zamanın birbirine olan etkisini vermeye çalıştım. Geçmişte yaşanmış travmalar, onları görüp kabul etmediğimizde yok olmuyor. Büyük acılar, onlarla yüzleşmediğimiz sürece, zamanın içinden bir yerden mutlaka sızıp günümüze etki ediyor. 

Binanın dış cephesindeki kadın kabartmaları romanda önemli bir yere sahip. Bu figürlerin hikâyesi nedir?

Binanın dış cephesini incelersek iki genç kadın büstü, yukarıdan sarkan kurdele ve gül desenleri hemen dikkatimizi çeker. Yapının mimarı Raimondo D 'Aranco, Art Nouveau akımının Avrupa'daki belki de en seçkin ismi. Bu iki kadın büstünü, başımızı kaldırıp bakmazsak göremeyeceğiz şekilde bina cephesine yerleştirmesi dikkatimi çekti. Bunun bir anlamı olması gerektiğini düşündüm. Elbette mimarlık tarihi açısından bakarsak büstlerin nazarlık işlevi taşıyan birer Medusa başı olduğunu anlarız. 1900'lü yılarda inşa edilmiş pek çok yapıda Medusa'nın nazarlık olarak kullanıldığını biliyoruz. İki tane olmalarının asıl nedeni ise Botter Apartmanı'nı inşa ettiren terzi Jean Botter'in iki kızı olması olabilir. Roman açısından bakarsak, büstlerin ifadelerindeki naiflik ve saflıktan etkilendim. Bu nedenle onlara kurguda yer verdim.  

İlk kitabınız ‘Sahra 1911’ de tarihî bir romandı. Sizi tarihî romana yönelten güç nedir?

Edebiyat ile tarihin sıkı ilişkisi olduğunu düşünüyorum. İkisi de insana dair duyguların, yaşanmışlıkların içinden geçerek ilerliyor. İnsanı geçmişi olmadan anlayabilmek pek mümkün değil. Botter Apartmanı, son yüzyılda yaşanmış pek çok olaya tanıklık etmiş. Bunların en önemlilerinden biri 6-7 Eylül olayları. Bu iki gün İstiklâl Caddesi ve Pera tarihinde çok önemli bir kırılma anı. Bu iki günün ağırlığını hâlâ üzerimizden atabildiğimizi düşünmüyorum. Bu ağırlığı romanda, Botter Apartmanı'nın bodrum katındaki eşyalar taşıyor. 

Bundan sonra da aynı türde devam etmeyi mi düşünüyorsunuz? Sırada neler var?

Üçüncü romanımı uzun zamandır zihnimde kurguluyordum, artık yazmaya başladım. Bu defa tarihten pek söz etmeyeceğim. Daha yakın zamanlı bir metin olacak. Roman yazarının çağına tanıklık etmeye de önem vermesi gerektiğini düşünüyorum. İlk iki kitabımda baş karakterler erkekti. Bu defa bir kadın baş karakter üzerinde çalışıyorum.

ÖNCEKİ HABER

Datça’da zeytinlik alanda yangın çıktı

SONRAKİ HABER

Ucuz ekmek satan fırıncı mahkeme kararı sonrası zam yapmak zorunda kaldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...