30 Haziran 2019 11:31

Tekstil atölyelerinden gençlerin yükselen sesleri

Genç Hayat'ın bu sayısında tekstil atölyelerinde çalışan işçilerle sohbet ettik.

fotoğraf:pexels

Paylaş

Seren ELATAŞ

İrem Hazal KELLECİ

Adana

Yoğun olarak Arap, Kürt, Suriyeli emekçilerin yaşadığı Adana’nın Saydam Caddesi’ndeyiz. 5 atölyenin bulunduğu bir mahalledeyiz ve elektrikler kesik olduğu için işçilerin çoğu dışarıda. Gömlek imalatı yapan bir atölyeye giriyoruz. 30 kişinin çalıştığı atölyede işçiler kendi aralarında sohbete dalmış biz de dâhil oluyoruz.

“BİZİM HAYATIMIZ ZATEN BİR SİNEMA”

Röportaj yapmak isteğimizde başta çekinseler de 19 yaşında olan ve 7 senedir tekstil atölyesinde çalışan Tuğçe ile başlıyoruz sohbetimize. Günde 10 saat çalışan Tuğçe, aldığı paranın ailesini geçindirmeye ve kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini söylüyor.  4 kardeşi olan Tuğçe’ye atölye dışında neler yaptığını sorduğumuzda evle iş arasında gidip geldiğini ve her genç kız gibi kendisinin de gezmek, eğlenmek istediğini söyleyip sinemaya gitmek istediğini de ekliyor. Sonra kendi kendine gülerek “Bizim hayatımız zaten bir sinema.” diyor. Kendisi gibi çoğu insanın ailesine destek olmak için okulu bırakıp atölyelere geldiğini söylüyor.  “Bu atölyelerin olması güzel çünkü bizlerin ekmek teknesi.” diyerek sözü arkadaşı Zehra’ya bırakıyor.

Zehra da 16 yaşında ve 4 senedir çalışıyor. Onun da çalışmaya başlama sebebi aynı: Aileyi geçindirmek.  Yakın zamanda da abisinin evleneceğini de söylüyor. İş koşullarına gelince de “10 saat ayakta durmak çok yoruyor tabii.” diyor.  Hafta içi iş dışında bir şey yapamadığını bazı hafta sonları ablasıyla çarşıya gittiğini ekleyerek iş dışında da bir hayatının olmasını istediğini belirtiyor.

“10 SAAT ÇALIŞMAYA ALIŞTIM”

Yanımıza Esra geliyor ve sohbetimize dâhil oluyor. 18 yaşındaymış Esra, 1 senedir atölyede çalışıyormuş. Okulu da kendi isteğiyle bırakmış. “10 saat çalışmaya alıştım, zamanla insan alışıyor ve zorlanmıyor.” diyerek çalışma koşullarına değiniyor. İş dışında sadece kuzenleriyle vakit geçirdiğini söylen Esra’ya ileriki hayata dair neler beklediğini sorunca gülerek “Çalışmaktan düşünecek zamanım mı oluyor?​” diyor.

10 kişilik bir grubun yanına gidiyoruz. En küçük çalışan 15 en büyük ise 24 yaşında. Çalışma koşullarını soruyoruz,  uzun bir sessizlik oluyor. Ardından “10 saat çalışıyoruz, çok sıkıcı geçiyor.” diye biri söze girse de havada kalıyor, devam etmiyor. Çalışmak zorunda olmasaydınız ne yapmak istersiniz diye soruyoruz. Genel olarak atölye dışında bir hayatları olmayan işçilerin ortak cevabı “Gezmek” oluyor haliyle. “Keşke sadece 9’la 5 arası çalışsak.” diyor birisi. Sohbeti ilerlettiğimizde 8 saat çalışma için sigortalı olmaları gerektiğini söylüyorlar. 

“HAYATIMIZDAN ÇALIYORLAR”

Ardından kriz muhabbeti dönüyor. Bir işçi krizin olmadığını ve seçimden sonra fiyatların yine normale döneceğini söylüyor. Bir diğeri ise krizin olduğunu ve pahalılığın kendisine nasıl yansıdığını anlatmaya başlıyor: “Aynı parayı alsak da bu sene kıstığımız şeyler daha çok oluyor.”  diyor.  Sonra arkadaşına dönerek “Arkadaş da pahalı diye misafir menüsünden meyveyi kesmiş.” diyor herkes gülüyor tabii. Biz sohbet ederken patron geliyor yukarıya.  Elektrik kesik olduğu için çalışamayan işçilere, kendisine 1 mesai borçlu olduklarını söylüyor. Bu duruma işçilerden gelen tepkiler de karışık. Kimisi “Hayatımızdan çalıyorlar.” dese de kimisi “Sigorta olmadığından bu kesinti işverene de zarar, ya ne yapacaklardı?​” diyerek durumu kabulleniyor.

15 yıllık bir yaşam bir dolu yaşanmışlık

Tekstil atölyesinde tanıştığımız Büşra 10 yaşında. Suriye’deki savaştan kaçıp ailesiyle yeni bir hayata adım atmış. 8 kardeşinin olması bir sorumluluk yüklemiş Büşra’ya. Şimdi 15 yaşında, 4 senedir tekstil atölyesinde çalışıyor.” Türkiye’ye ilk geldiğimizde insanlar savaştan kaçtığımız için üzerimize çok geldiler.” diyor ama daha sonrasında bu durumun geçtiğini ve birçok arkadaş edindiğini söylüyor.  Suriye’deki hayatının çok güzel olduğunu, çalışmak zorunda olmadığını, ne kadar mutlu olduğunu anlatırken yüzünde bir tebessüm oluşuyor. Türkiye’ye geldikten sonra hayatı kolay olmuyor tabii. 4 sene önce de çalışmayı kendisi istemiş çünkü işi bir nevi evden kaçış olarak görmüş. Ablaları evlendirilmiş kendisi de 12 yaşından bu yana defalarca evlendirilmek istenmiş. Atölyedekiler de ailesine tepki gösterip destek çıkmışlar Büşra’ya. Çalışmak istemesinin bir diğer sebebi de bu mu diye soruyoruz. Gözleri doluyor, gizlice gözyaşını silip bakışlarını bizden kaçırıyor. Yani savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Büşra; evden, evlendirilmekten kaçıp atölyeye sığınmış ve 15 yıllık hayatına birçok yaşanmışlık sığdırmış. Geleceğe dair bir beklentisi yok Büşra’nın, sadece iyi olmak istiyor. Ardından kucaklaşıp vedalaşıyoruz.

 

ÖNCEKİ HABER

Terleten sıcaklarda terleten sorular

SONRAKİ HABER

Polis, Mis Sokak'taki 27. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası kutlamasına saldırdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...