"Köle değiliz" diyen İstanbul Havalimanı işçileri 3. kez hakim karşısına çıktı

İstanbul Havalimanı (3. havalimanı) inşaatında iş bıraktıkları için yargılanan işçiler 3. kez hakim karşısına çıktı. Dava 27 Kasım'a ertelendi.

26 Haziran 2019 06:27
Son Güncellenme Tarihi: 26 Haziran 2019 17:13
Paylaş

Can Deniz ERALDEMİR
İstanbul

İstanbul Havalimanı inşaatında tahtakurularına, sağlıksız yemeklere, iş cinayetlerine isyan ettikleri için yargılanan işçiler üçüncü kez hakim karşısına çıktı. Somut delil olmadan yargılanan işçiler, insanca çalışma koşulları istedikleri için suçlandıklarını belirterek, bu davanın sadece kendilerini değil tüm işçileri ilgilendirdiğini ifade etti.

İşçiler hakkında açılan davanın 3. duruşması Gaziosmanpaşa Adliyesinde görüldü. Dava için küçük bir salon verilmesi üzerine bazı işçiler ayakta kaldı. Duruşmayı takip eden CHP Milletvekili Ali Şeker de “Dünyanın en büyük havaalanını yapanlara devlet büyük bir salon vermedi” dedi. Avukatların daha büyük bir salon talebi ise reddedildi.

Tanık olarak ifade veren havalimanındaki kafede çalışan İrfan Çelik, “Şahsi arabamla çıkmaya çalışırken, beni darbettiler arabama zarar verdiler. Ben garibanım, aylar geçmiş saldıranları tanımıyorum” dedi. Çelik, “Darp raporu almadım, olaylar sakinleşince jandarmaya söyledim, kayıtların olduğunu söyledim”dedi.

“Garibanların hafızası iyi olur” diye itiraz eden Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut’a işçiler de destek verdi.Karabulut, “O gün gözaltına alınırken 20-30 kişilik otobüslere 80-90 kişi konulduk bugün de burada 27 sandalye olan yerde 67 işçi yargılanıyoruz. İnşaat işçisinin hayatı gibi yargılanmasının bile hiç önemi yok mu?” dedi.

‘O VİDEOLARIN BİZİMLE ALAKASI YOK!’

Avukat Tamer Doğan, duruşma tanık olarak ifade veren servis firması Altur’un temsilcisi Recep Kazdal’a servis problemini sordu. Kazdal, “Hiçbir zaman araçlarımızda fazla kişi taşımadık ve araçlar hiç bir zaman zamanından geç gelmedi” dedi. Kazdal’ın bu yanıtı üzerine Doğan basına yansıyan yağmurun altındaki yüzlerce kişilik servis kuyruklarını sordu. Kazdal’ın, “O videoların bizimle alakası yok” demesi üzerine Avukat Doğan elindeki görüntüleri göstermek istedi. Kazdal, sorulardan rahatsız olarak kendisine soru sorulmasını istemediğini söyleyerek sorulara cevap vermeyeceğini söyledi.

Tanık Jandarma Uzman Çavuş Tarık Metin, “Olay olduğunda işçilerin seslerine uyandım. Sesleri duyunca karakolu aradım. 7 gün boyunca ayağımızdan botu çıkartmadan bu iş için uğraştık. Benim gördüğüm kadarıyla olaylar ilk başladığında adli boyutta bir sıkıntı yoktu. İşçilere araçlarla defalarca uyarı yaptık. Bugün araçlara vuran ve bu gibi şeyler yapan işçileri teşhis edemem. İşçiler yaşam koşullardan şikayetçiydi evet bunu anlıyorum ama işçilerin arasına karışmış işçi olmayan üç dört kişi vardı ve onlar şu an burada, teşhis edebilirim. Kendilerini sendikacıyım diye tanıtan Özkan Özkanlı, Yunus Özgür ve şu an burada olmadığı için tespit edemediğim biri daha vardı, bu insanlar işçileri galeyana getiriyorlardı” dedi.

Avukat Tamer Doğan, koğuş baskınından sonra gözaltına alınan işçi ve sendikacıların ilk sorgulamalarına İGA yetkililerinin katılıp katılmadığını sordu. Metin, önce “Görmedim”, ardından da “Girmedi” dedi. Metin, “Teşhisleri siz mi yaptınız, İGA yetkilileri mi, yoksa işçiler mi?” sorusuna “Biz yaptık” şeklinde yanıt verdi. “Tanımadığınız işçileri neye göre teşhis ettiniz?” sorusuna ise “İstihbarat çalışmalarımız aktif olarak devam ediyorduk” diye cevap verdi.

BİR SONRAKİ DURUŞMA 27 KASIM’DA

Avukat Mürsel Ünder hakimin yanlı ve manipülatif davrandığını belirterek sorularına devam etmeyeceğini ifade etti.

Avukat Songül Beydilli de  tüm tanık ve müştekilerin beyanlarını kabul etmediklerini ifade etti.

Duruşma 27 Kasım Çarşamba gününe ertelendi.

TÜM EMEKÇİLERE DAVAYI SAHİPLENME ÇAĞRISI

Duruşma öncesi Evrensel’e konuşan İnşaat-İş Örgütlenme Sekreteri Özkan Özkanlı, davada elle tutulur, somut hiçbir şey olmadığını belirterek keyfi, hukuksuz, adaletsiz bir şekilde yargılandıklarını söyledi.

İşçilerin 14 Eylül sabahı insanlık onuruna aykırı yaşam ve çalışma koşullarına isyan ettiğini hatırlatan Özkanlı, havalimanı işçilerinin bugüne kadar birçok kez dile getirdiği bu tepkinin, sert bir müdahaleyle karşılaşması üzerine direnişe dönüştüğünü belirtti. O günden bu yana yaşanan adaletsizliğin işçilerle birlikte sendikacılara yönelik gözaltı ve tutuklamaların mahkemedeki hukuksuz durumla katmerlendiğini söyleyen Özkanlı, “İnşaat işçileri köle değildir, bir daha olsa bir daha yaparız. Hem sendikacı hem işçi olarak bu davanın peşinden ayrılmayacağız. Yargılanan biz değiliz yargılayan biziz” dedi. Özkanlı, bunun sadece İnşaat-İş’in, Dev Yapı-İş’in davası olmadığını hatta sadece havalimanı işçilerinin de davası olmadığını vurgulayarak tüm sendikacılara, emekçilere, demokratik kamuoyuna davayı sahiplenme çağrısı yaptı.

Özkan Özkanlı, eylemler sonrası tutuklanmış, daha sonra tahliye edilmişti.

İNŞAAT İŞÇİSİ KIRGIN: ORTAÇAĞ KOŞULLARINDA ÇALIŞTIRILDIK

Urfa Siverek’ten çalışmak için İstanbul’a gelen Baran Kırgın 14 Ağustos’ta İstanbul Havalimanı inşaatında çalışmaya başlamış. İlk günden itibaren korkunç çalışma koşulları ile karşılaştığını belirten Kırgın, bu koşulları “Yemek sıraları olsun, yatakhanelerdeki pislik olsun, tahtakuruları olsun, hijyensiz-sağlıksız yemekler, barınma koşulları... Tam Ortaçağ koşullarında çalıştırıldık” sözleriyle anlattı.

Yıllarca bu koşullarda çalışmış arkadaşları olduğunu söyleyen Kırgın; maaşını, ikramiyesini, fazla mesai ücretini alamayan bir sürü işçi olduğunu vurguladı. Bu kötü koşulların üstüne sık sık iş cinayetleri ile karşı karşıya kaldıklarını anlatan Baran Kırgın, 14 Eylül günü yaptıkları direnişten iki gün önce iki otobüsün çarpıştığını; olay yerinde 4, hastanede 3 arkadaşlarının yaşamını yitirdiğini ama basına bunun 1 kişi olarak yansıtıldığını söyledi.

“MÜTHİŞ BİR DİRENİŞ SERGİLEDİK”

Bütün bu kötü koşulların üzerine iş cinayetleri eklenince iş bıraktıklarını şu sözlerle anlattı inşaat işçisi Baran Kırgın:

“14 Eylül’de sabah 06.30’da müthiş bir direniş sergiledik. Ortaçağ düzenine karşı, sömürü düzenine karşı işçiler olarak, kendi koydukları yasalara uyulsun diye iş bırakma eylemi başlattık. (Şantiye) direnişin ilk saatlerinden hemen sonra abluka altına alındı, askeriye alanına çevrildi orası. Jandarmalar, çevik kuvvet TOMA’lar, biber gazı ile tazyikli su ile işçilere müdahale etti.”

“TIPKI TOPLAMA KAMPI GİBİ”

Şantiyenin kent merkezlerine uzak olduğunu hatırlatan Kırgın, “Tıpkı bir toplama kampı gibi bir yer. Gazeteci giremiyor, milletvekili giremiyor, başka sivil toplum kuruluşları hiç kimse oraya giremiyor; bildiğin toplama kampı gibi bir şey” ifadelerini kullandı.

Direniş gününün akşamında gece saat 02.00’de koğuşlarının basıldığını anlatan Kırgın, “Kapılarımız açık olduğu halde koçbaşları ile kırıldı. Bütün işçileri gözaltına aldılar. Hem IGA personeli tarafından hem kolluk kuvvetleri tarafından arkadaşlarımız darbedildi, dudakları patlatıldı, hakaretler edildi. Milletvekilleri ile fotoğraflarımız olduğu için kadın milletvekillerine ağza alınmayacak biçimde çok cinsiyetçi küfürler ettiler” dedi.

AVUKAT HAKKI TANINMADAN 6 KERE İFADELERİ ALINDI

6 gün gözaltında kaldıklarını, bu süreçte avukat hakları tanınmadan 6 kere ifadeleri alındığını belirten Kırgın, savcı karşısında dahi çıkarılmadan mahkemeye çıkarıldıklarını ve tutuklandıklarını anlattı.

"HER ZAMAN BURJUVAZİNİN KARŞISINA DİKİLECEĞİZ"

Saçma iddialarla 31 kişinin tutuklandığını anlatan Kırgın, iktidara yakın medya tarafından terörist ilan edildiklerini, bu nedenle cezaevinde de zor şeyler yaşadıklarını belirtti.

İlk mahkemede adli kontrol şartıyla serbest bırakıldıklarını belirten Kırgın, katıldıkları eylemden dolayı hâlâ iş bulamadıklarını söyledi. Kırgın “Bizi işsizlikle terbiye etmeye çalışıyorlar ama biz her zaman işçi sınıfı olarak haklarımızın bilincinde olacağız, sendikal hakkımızı genişleteceğiz, örgütlülüğümüzü büyüteceğiz, her zaman burjuvazinin karşısına dikileceğiz” diye konuştu.

NE OLMUŞTU?

14 Eylül 2018'de daha önce havalimanı inşaatındaki çalışma koşullarını birçok kez protesto eden işçiler, insanca yaşam ve çalışma koşulları talebiyle şantiyede eyleme geçti.

Eyleme yönelik polis saldırısı ve sonrasında başlatılan gözaltı furyası sonucunda 24 işçi tutuklandı. Daha sonra 7 işçinin daha tutuklanmasıyla bu sayı 31'e yükseldi. Tutuklulardan 30'u serbest bırakıldı.

Davada 67 işçi yargılanıyor.

Reklam
ÖNCEKİ HABER

MEB bütçesinden Türkiye Maarif Vakfına 541 milyon lira aktarılacak

SONRAKİ HABER

Sanatçılar Hasankeyf için sahne aldı: Elimizden geleni yapmalıyız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa