22 Haziran 2019 12:01

Mülteci ölünce üstünü kapatmak patrona daha kolay 

Ercüment Akdeniz, 4 mülteci işçinin yaşamını yitirdiği İstanbul Büyükçekmece’deki fabrikada çıkan yangını yazdı: Fabrika yangınları ve ölümler bir kader değildir.

Fotoğraf: Onur Çoban/AA

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Fabrika yangınları durmak bilmiyor. Yangının adresi bu kez İstanbul Büyükçekmece oldu. Hadımköy’de 1500 metrekare üzerine kurulu bulunan bir fabrika, cumayı cumartesiye bağlayan gece alevler içinde kaldı. Plastik ve tekstil üretildiği belirtilen fabrikada 4 mülteci işçi yanarak can verdi. 20 göçmen/mülteci işçi de yangından sağ çıkarıldı. (Kurtarma sırasında dumandan etkilenerek hastaneye kaldırılan itfaiye işçilerini sevgi ile anmak lazım.) 

YANGINLAR ÇOĞALDI, ÇÜNKÜ YAPTIRIM YOK

Valilik, olayla ilgili idari ve adli tahkikat başlatıldığını duyurdu. Ne var ki Büyükçekmece, bu yıl İstanbul’da yaşanan ilk yangın değil. Örneğin 12 Ocak günü Eyüp ilçesinde kullanılmayan bir fabrika yandı. 18 Ocak’ta İkitelli Dolapdere Sanayi Sitesinde yangın çıktı, bir işçi öldü. 19 Ocak’ta Bayrampaşa’da bir tekstil atölyesinde 3 işçi can verdi. Bitlisli işçiler barınacak yerleri olmadığı için gece atölyede uyuyordu ve soba dumanından zehirlenmişti. 1 Şubat’ta Silivri’de, 7 Şubat’ta Sancaktepe’de işyeri yangınları çıktı vs. 

Listeyi uzatmak mümkün. Ama mesele şu ki; yangınlarla ilgili soruşturma ve yargı süreçleri işçiler lehine sonuçlanmıyor; faillerle ilgili arada açıklama gereği bile duyulmuyor. Dolayısıyla patronlar ciddi bir yatırım hissetmiyorlar. Bu durumda kayıt dışı çalıştırma ve iş güvenliği maliyetlerinden kaçış tam gaz devam ediyor. Fabrika yangınları azalmak bir yana daha da artıyor. Ve ne yazık ki Bitlisli işçiler örneğinde olduğu gibi, savunmasız işçiler şu açıklamayı yapar hale geliyor: “İşverenle aynı aşiretteniz, o yüzden davadan çekildik”!  

Kısacası, göçmenler ve mülteciler hem ucuz hem de kaçak ve savunmasız oldukları için patronlar tarafından daha çok tercih ediliyor. Zira yangın veya diğer iş cinayetlerinde, onların hak ve hukukunu savunacak kimseler yok! Dolayısıyla olayın üzerini kapatmak patronlar için çok daha kolay oluyor. 

BAKANIN SÖZLERİ MALUMUN İTİRAFI 

Çok değil daha üç gün önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Habertürk ekranındaydı. Canlı yayında Veyis Ateş’in sorularını yanıtladı: “Kimse haksızlık yapmasın yani. Bugün Suriyelilerin Türk ekonomisine katkısı var. Bugün Afganların da Türk ekonomisine katkısı var. Yani çok ağır işlerde Türkiye onlardan bugün istifade ediyor. Bunu ben söylememem lazım, bunu söylemesi gerekenler iş camiası…” 

Bakan Soylu’nun sözleri aslında malumun itirafı. Ama Bakan fazla üzülmesin çünkü benzer açıklamalar patron örgütlerince de yapıldı. Mesela, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği “Bizi ekonomik krizden Suriyeliler kurtardı” diye beyanatlar verdi. Hatta Suriyeliler gelmese 500 bin Bangladeşli sipariş edeceklerdi. TİSK de geri durmadı ve mülteci sömürüsünün biraz da büyük fabrikalara taşınmasını istedi vs. 

Fakat işin acı tarafı şu ki, “Türk ekonomisine katkı sunduğu” söylenen mülteci işçiler, bugün hâlâ yüzde 98 oranında sigortasız, güvencesiz ve düşük ücretle çalıştırılıyor. Üstelik bunların çoğu çocuk! Göçmen işçilerse emek tacirleri tarafından çoğu zaman pasaportlarına el konarak gece-gündüz fabrikalara, atölyelere kapatılıyor; yangınların, iş cinayetlerinin kucağına atılıyor.  

Peki, “Türk ekonomisine katkı” yaptığı söylenen göçmen ve mülteci emeğinin istismarında durum ne? Bunun için İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün yayımladığı “2017 İdare Faaliyet Raporu”na bakmak yeterli. Zira yayımlanan rapora göre 2017 yılında tespit edilebilen “iş gücü istismarı” vakası sadece 52! Türkiye’de çalışan mülteci işçi sayısının 1.4 milyon kişi olduğu gözetildiğinde, yapılan denetimlerin devede kulak olduğu ortada. Dolayısıyla yangınlar ve iş cinayetleri birer kader değil. Tersine patronlar bu pervasız sömürü mekanizmasından cesaret aldığı için bu fabrika yangınları yaşanıyor. Bu nedenle patronlar kadar, AKP Hükümeti ve ilgili bakanlıkların da bu ölümlerde payı bulunuyor. En azından gerekli denetimleri yapmadıkları için.

SENDİKALAR DAHA NE KADAR SESSİZ KALACAK?

Fabrika ve işyerlerinin, iş kazaları ve yangınlara karşı güvenilir hale getirilmesi herkesten çok sendikaların omuzlarındadır. Ölen ya da yaralanan işçilerin mülteci ya da göçmen olmaları bu durumu değiştirmez. Çünkü sigortası olmasa da öldüğünde cebinden vatandaşlık kimliği çıkmasa da işçi işçidir! Ve sendikalar sömürüye karşı ayrımsız bütün işçileri birleştirmek ve örgütlemekle görevlidir. 

Fakat yakın dönemde yaşanan fabrika yangınlarına baktığımızda şunu görüyoruz: Sendikalar işyeri denetimi ve yaptırımlarda etkin olmadıkları gibi, bir iş cinayeti yaşandığı zaman olay yerine gidip tepki göstermek konusunda da geri duruyorlar. Ankara Siteler yangınında 5 mülteci işçinin ölmesi, yine Ankara Ata Sanayi Sitesinde 7 göçmen işçinin hayatını kaybetmesini hatırlayalım. Yangında ölen mülteci işçiler için neden cenaze töreni düzenlenmedi? Yaralılar için neden hastaneler gezilmedi? Ölenlerin ailelerine neden ulaşılmadı, yardım edilmedi? İş cinayetleri davaları neden açılmadı ve neden bu davalara sendikalar müdahil olmadı? Bu soruları her bir sendika, her bir sendika yöneticisi kendisine sormalı. Ve nasıl bir sınav verdiğine bakmalı. 

Daha geçtiğimiz gün, Ramazan Bayramı’nda Gebze’de yaşanan ve 3 Suriyeliyle 1 Afgan işçinin ölümüne neden olan yangında da durum farklı değildi. Kocaeli ve Gebze’deki sendikalar, meslek örgütleri yazılı açıklama ve sosyal medya paylaşımı dışında el oynatmadı. (Oysa Emek Partisi’nin refleks göstererek fabrika önünde yaptığı eylem örnekti)

Özetle, fabrika yangınları ve ölümler bir kader değildir. Denetimsizlikten ve pervasız sömürü kıyağından cesaret bulan patronların örgütlü suçlarıdır. Yangınlarda kucak kucağa ölen Türkiyeli, mülteci ve göçmen işçilerin davaları ise; bir daha yeni ölümler yaşanmasın, bu davaların üzeri kapatılmasın diye bütün işçiler, bütün sendikalar ve meslek örgütleri tarafından sahiplenilmelidir. 

ÖNCEKİ HABER

Suudi Arabistan’daki greve destek: Devlet vatandaşına sahip çıkmıyor

SONRAKİ HABER

TTB'nin 70. Kongresinde adalet çağrıları yükseldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...