20 Haziran 2019 00:35
Son Güncellenme Tarihi: 20 Haziran 2019 08:14

Bir mülteci kadının bitmeyen mücadelesi

Okuyacağınız haber, Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan, her günü zorlu yaşam mücadelesiyle geçen bir kadını anlatıyor. Serhıldan, “başkaldırı” anlamına gelen isminin hakkını veriyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Burcu YILDIRIM
Adana

Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Serhıldan, Kürtçe’de “başkaldırı” anlamına gelen isminin hakkını veriyor. Çünkü genç mülteci kadın kısa yaşamına neler sığdırmış neler!

Kendi deyimiyle “çocukluğunu Suriye’deki savaşta kaybeden” Serhıldan, her türlü zorluğa rağmen umudunu kaybetmiyor. Çoğu zaman günde iki defa tarlaya giderek ailesinin geçimini sağlıyor. Savaşın yıkımını hâlâ yaşayan genç kadın, Türk bir erkekle hayatının yoluna gireceğini düşünerek evlense de şimdi eşine ve onun ailesine bakmakla yükümlü. Serhıldan’ı en çok takdir edenlerse yanı başındaki kadınlar.

Serhıldan, 7 yıl önce Suriye’den kaçarak kardeşleriyle birlikte Türkiye’ye gelmiş. İlk durağı Tarsus’a geldiğinde tek kelime Türkçe bilmiyormuş. Kendi başına okuma yazmayı öğrenmiş. Şimdi oturduğu mahallede Suriyeli çocukların ödevlerine yardımcı oluyor.

IRGAT ÖĞRETMEN VE DOKTORLAR

Her günü zorlu yaşam mücadelesiyle geçen Serhıldan, kimsenin eline bakmadığını söylüyor: “İlk geldiğimizde ev bulmakta zorlandık. Üzerimize alacak bir örtümüz bile yoktu. Tarlalarda çalışmaya başladık. Babam ve ablam öğretmen, diğer kardeşlerimin hepsi okumuş, ben liseyi bitirdim. Ablam öğretmendi, tarlayı bilmezdi. Çalışırken ellerine bakarak ağlardı, ‘Ben kalem tutardım ellerim şimdi ne hale geldi ‘ derdi. ‘Suriyelilere hep yardım yapılıyor’ diyorlar. Ben bugüne kadar eşim dahil kimseden bir kuruş görmedim. Kendim çalışıyorum, kendim kazanıyorum. Eve, kaynanama, çocuğuma, hatta eşime bakıyorum.”

Tarlada hiç unutmadığı bir de anısını var Serhıldan’ın: “Sabah erken başladığımız çalışmaya yemek molası için ara verdik. Herkes yemeğe koşarak giderken bir erkek durdu, ağladı. Doktormuş... ‘Ben bugüne kadar kaç insanın hayatını kurtardım, bir lokma ekmek almak için sırada beklemek, koşan insanları görmek zoruma gidiyor’ dedi. O gün hiç yemek yemedi.”

"PARANIN YÜZÜNÜ UNUTMUŞTUM"

Eşiyle çalışırken tanışmış genç kadın. Birlikte çalışarak iyi bir hayatı olacağını düşünmüş ilk. Bu konuda eşi de güvence vermiş. “Sonuçta kendi durumundan ne kadar kötü olabilirdi ki eşinin hayatı, hem ailesiyle bu bölgede yerleşik bir hayatı vardı hem de çalıştığı ortamda ayrımcılık yaşamayan Türk bir erkekti.” Bu düşüncelerle evlendiğini söylüyor Serhıldan. Ama evlilik hayal ettiği gibi gitmemiş: “Evlendiğim ilk sene eşim hiç çalışmadı. Paranın yüzünün nasıl olduğunu bile unutmuştum. Sonra kızım doğdu, 8 aylıktı ve işe başladım. Fabrikada, tarlada, evde çalıştım. Benim çocuğum var ve sütle yaşıyor ama eşim çalışmıyor! Çalışsa da birkaç ay sonra boşta. Kazandığını da hep kendine harcar. Ama bu evin faturaları kirası var, mutfak masrafı var?​”

SAATLERCE İŞ, ÜÇ KURUŞ PARA

Son üç yıldır yevmiye ile çalıştığını ifade eden Serhıldan, “60 lira yevmiye ile çalışıyorum. Bazen günde iki sefer gidiyorum. Sabah saat 4’te kalkıp 5’te işe gidiyorum, öğlen saat 1’de eve gelip yemek yiyip tekrar çıkıyorum. Akşam 6’da eve geliyorum” diyor. Ve ekliyor: Evlenmeden önce çalışıyordum ama kardeşlerim de çalışıyordu. Evlendikten sonra yaşlı bir karı kocaya baktım. Aylık dolmuş parası dahil 800 TL. Ben 200 TL’sini dolmuşa veriyordum. Sadece bir gün iznim vardı. Bu şartlarda 2 bin avro olan pasaport parasını nasıl denkleştireyim?​”

"ZEYTİN AĞAÇLARINI ELLERİMLE DİKTİM"

Serhıldan, Suriye’deki ailesinin fotoğraflarını göstererek, “Kardeşlerim döndü. Ablam şimdi orada öğretmenlik yapıyor. Erkek kardeşimse burada kanserden öldü. O burada toprağın altında, ben üstünde kaldım. Kaçak girdiğimiz için vatandaşlık belgesi alamıyorum. Türkiye’ye ilk geldiğimde 23 yaşındaydım. Hayvanlarımız, bahçemiz, 5 bin tane zeytin ağacımız vardı. Evimizin önündeki ağaçları hep kendi ellerimle diktim” diyor.

BİR ANNE 8 ÇOCUĞUNU KAYBEDERSE...

Eşi, hayatı ve geleceğe dair kaygıları da şöyle Serhıldan’ın: “Burada kalıp eşimden ayrılsam, yeni bir hayat kurmaya çalışsam eşim rahat bırakmaz. Bazen tartışınca bana ‘git’ diyor. Düşünüyorum nereye gideceğim? Aslında bizim aramızdaki sorun sadece onun çalışmaması.” Eşinin ailesinden, evlenirken bir şey getirmedi diye ayrımcılık gördüğünü dile getiren Serhıldan, “Ben savaştan kaçıp gelmişim, babamın evinden ne getirebilirim ki? Zaten hiç durmadan çalışıyorum. Bütün çocukluğum Suriye’deki savaşta kaldı. Şimdi kendi çocuğum için yaşıyorum, onca zorluğa katlanıyorum” diyor.

Suriye’deki savaşta sekiz çocuğunu kaybeden bir kadın akrabasını örnek gösteriyor Serhildan. Ve soruyor: “Çocuklarının ikisi tanesi suda boğulmuş, üçü tanesi savaşırken ölmüş, üç tanesi sınırda ölmüş. Yani düşünün 9 kişilik bir aileden tek kişi hayatta kalırsa ne olur. Ne için bu insanlar ölüyor?​”

KADIN DAYANIŞMASI GÜÇ VERİYOR

Bunca zorluğun arasında Serhıldan’a moral veren şey ise etrafındaki kadınların desteği. “Bizim Serhıldan” diye bahsediliyor mahallede onun için. Dayanışmanın gücünü şöyle ifade ediyor Serhıldan: “Onlarla birlikte kendimi iyi hissediyorum. Ben kendimi onların yanında yabancı hissetmiyorum. Bazen çok doluyorum, onlara anlattığım zaman rahatlıyorum. Onlara konuştuğum zaman sanki omzumdaki yükler boşalıyor.”

(Fotoğraf: Arşiv)

ÖNCEKİ HABER

İYİ-SEN: İnşaat işçilerinin talepleri karşılansın

SONRAKİ HABER

Öykü Arin için yeni umut

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...