İşimiz, ekmeğimiz ve geleceğimiz için...
Esenyurt’ta kurulu bulunan bir tekstil firmasının deposunda çalışan Emek Partisi üyesi işçiler seçim sürecini değerlendirdi.

Fotoğraf: Pixabay
İLGİLİ HABERLER

İşçiler işten atmaların seçim sonrası artacağını düşünüyor

LC Waikiki işçileri sandığa geçim derdiyle gidecek

Farklı işkollarından işçiler seçim iptaline tepki gösterdi
Emek Partili depo işçileri
Esenyurt/İstanbul
Bizler Esenyurt’ta kurulu bulunan bir tekstil firmasının deposunda çalışan Emek Partisi üyesi işçileriz. Evrensel gazetesinde yer alan değişik fabrikalarda çalışan işçi kardeşlerimizin seçimlerle ilgili değerlendirmelerini okuduk. AKP’li, CHP’li, HDP’li arkadaşlarımızın fikirlerini Evrensel aracılığı ile okuma şansımız oldu. Kendi işyerimizden de diğer siyasi partilere üye veya destek veren arkadaşlarımızın değerlendirmelerini dinliyoruz, sohbetler ediyoruz. EMEP’e üye işçiler olarak bizler de Evrensel aracılığı fikirlerimizi arkadaşlarımızla paylaşmak ve ne düşündüğümüzü işçi kardeşlerimize anlatmak istedik.
Bütün olup bitenleri kendi işyerimizde yaşadıklarımız üzerinden değerlendirmenin daha doğru olacağını düşündük.
Bizim işyerimizde “Allah patrondan razı olsun” fikri sürekli pompalanmakta. Yaratılmak istenen algı şudur: “İşçilerin iş imkanını sağlayan patrondur ve onun güzel yüreği olmasa bütün işçiler zor durumda kalırlar.” Gerçek ise şöyledir; bir aile şirketidir işyerimiz ve on binlerce çalışanı bulunmaktadır ve iktidar yanlısıdır patronlarımız. 17 yıllık AKP iktidarı döneminde çalıştığımız firma büyük bir büyüme hızı gerçekleştirmiştir. 2000 yılının başında binlerle ifade edilen işçi sayısı bugün 10 binlerle ifade edilmektedir. Ülkenin her köşesinde satış mağazaları açılmış ve giderek yurt dışında da mağazaları açılmıştır.
İşçilerin alın teri daha çok akıtılmış ve firma daha çok büyümüştür. Bunun AKP’ile ne ilgisi var denebilir elbette. İktidardan büyük teşvikler almış bir firmadan bahsediyoruz, Özellikle son yıllarda istihdam seferberliği adı altında İŞKUR üzerinden alınan işçilerin sigorta primlerini devlet ödemiştir.
BÜYÜMEDE İŞÇİYE DÜŞEN: DAHA ÇOK ÇALIŞ!
Prim desteği, ihracat desteği, yatırım desteği derken, birçok kalem altında devletten destek almış bir firmadan bahsediyoruz. Ve tüm bunlar olurken işçisine “Daha çok çalış” diyen ve işçinin temel haklarını kısıtlayan bir firmadan bahsediyoruz. Örnek verecek olursak, bu depoda daha önce 4 maaş tutarında ikramiye verilirken bugün kota konmuş, tutturursan belki verilir noktasına gelinmiştir. İki vardiya olan çalışma sistemi 4 vardiyaya çıkarılmış ve çocuk sahibi annelere hiçbir kolaylık sağlanmadığı gibi “Ya çalış ya da kapı orada” denmiştir. İşçilerin çay molası, tuvalet molası gibi temel ihtiyaçları kısıtlanmıştır.
Biz işçiler daha çok üretmeye zorlanırken aldığımız ücretler ve haklar kısıtlanmıştır, itiraz edene ise “Nankörlük etmeyin” denmiştir. Biz işçiler bu koşullara isyan ettik elbette ve anayasal hakkımız olan sendika hakkını kullandık. Sonuç tehdit ve işten atma olmuştur. Yani anayasal hakkın kullanımı engellenmiş ve suç işlenmiştir. Kadın işçilerin talepleri karşılanmamış “Kreş istiyoruz” diyen kadınlar baskı altına alınmıştır. Tüm bunlar olup biterken sesimizi duyurmak için haykırdık. Ama işyerine sendika girmesin diye iş kolunu usulsüzce değiştiren patronun bu hukuksuzluklarıyla ilgili en ufak bir inceleme dahi yapılmadı.
AKP İKTİDARI SERMAYENİN İKTİDARIDIR
Bunları kısaca anlatmamızın nedeni şudur, AKP iktidarı patronların, sermayenin iktidardır. Bizim işyerimizde yaşadıklarımız da bunun göstergesidir. Çalıştığımız depodaki arkadaşlarımızın yarısı geçmiş dönemlerde oy verdiler ama hep birlikte ekmeğimiz büyüsün dediğimizde iktidarın yönettiği devlet yanımızda durmadı. Üstelik ülkemizdeki yaşanan ekonomik krizden kaynaklı işsizlik artarken depodaki arkadaşlarımızda yarınını göremiyor. İşsizlik, açlık, yoksulluk arttıkça bakan sürekli ekonomi programları açıklıyor ve her konuştuğunda görüyoruz ki patrona kıyak var, işçinin payına ise açlık düşüyor. Krizi sanki biz işçiler yaratmışız sanki yaşadığımız kentin ve ülkenin kaynaklarını biz yok etmişiz gibi.
Hepimiz zor koşullarda çalışıyor ve yaşıyoruz üstelik her seçimde birbirimize “şucu, bucu” diye kızıyoruz. Şimdi önümüzde yeni bir seçim var ve biz arkadaşlarımıza diyoruz ki aynı filmi bir kez daha yaşamayalım. İstanbul seçimlerinde hak yendi, seçilmiş belediye başkanının görevini yapması engellendi. Bizlerin, İstanbul halkının iradesi yok sayıldı. Bu nedenle diyoruz ki 31 Mart’ta kime oy vermiş olursak olalım, 23 Haziran’da önce bu yanlışı düzeltelim ve İstanbulluların seçtiği Ekrem İmamoğlu’yu görevine iade edelim. Ve sermayenin partilerinde değil kendi partimizde Emek Partisinde örgütlenelim.
HAKLARIMIZDAN VAZGEÇMEYELİM
Çalıştığımız yerde yaşadıklarımız bize bunu göstermiştir, biz kapısından içeri giremediğimiz fikrimizi söyleyemediğimiz partilerin vaatlerine kandıkça hep kaybettik. Şimdilerde de kıdem tazminatımıza göz diktiler. Bu ülkede işçiler vaatlere kandı, daha iyi olur diye seçti ama “Bana oy ver gerisine karışma” diyen tüm iktidarlar sadece patronların dediklerini yaptı. Şimdi artık buna dur demeliyiz, bu nedenle işyerimizde birliğimizi kurmalıyız, sendika hakkından, kreş hakkından, ikramiye hakkından vazgeçmemeliyiz. Hepsinin olması sadece ve sadece birbirimize sahip çıkmamıza bağlı. Bu da yetmez daha iyi bir İstanbul daha iyi bir ülke için diğer fabrikalardan kardeşlerimizle de birlik olmalıyız.
İşte Emek Partisi bunun adresidir, işçilerin kurduğu bir partidir ve işçilerin iktidarını savunmaktadır. Bu nedenle tüm işçi kardeşlerimizi yanlarına bile yaklaşamadığımız partilerin liderlerinin sözleri ile kutuplaşmak yerine, taleplerimiz için birlik olmaya, Emek Partisinde kendi siyasetini yapmaya çağırıyoruz.
Evrensel'i Takip Et