28 Nisan 2019 18:00

Rüzgarı kendinden menkul uçurtmalar: Gençlik

Gençliğin siyasete katılımı sorunu, tüm siyasi parti ve akımlar tarafından üzerinde özel olarak durulan bir sorundur.

Görsel: Pixabay

Paylaş

Burak BAĞÇECİ 
İstanbul 

Gençliğin siyasete katılımı tüm siyasi parti ve akımlar tarafından üzerinde özel olarak durulan bir sorundur. Gençliğin gelecek demek olduğu ve dolayısıyla gençliği kazananın geleceği de kazanacağı fikri gençliğin siyasete nasıl ve nereden katılacağını işçi sınıfı ve burjuvazinin ve bu iki sınıfın siyasetinin temel gündemlerinden biri haline getirir. 

Son birkaç yılda seçim üstüne seçim yaşayan Türkiye’de gençliğin ve daha çok da üniversite gençliğinin tercihleri tartışıldı ve analiz konusu edildi. Başta Erdoğan ve partisi olmak üzere siyasi partiler bu konuya özel önem verdi ve seçim kampanyalarında gençlere seslenebilmek için büyük çaba harcadılar. AKP’nin kendi siyasal geleneğiyle yan yana pek yabancı duran sosyal medya kampanyaları dalga konusu edilse de AKP’nin burada yeni hamleler deniyor oluşu onun gençliği kazanma meselesini ne kadar ciddiye aldığını gösterdi. Çünkü tek adam tek parti rejimi henüz gençliği kazanabilmiş değil. Gençlik içinde milliyetçi eğilimler güçlü olmasına rağmen AKP özellikle üniversiteliler  başta olmak üzere gençlik içinde politik bir güç olmayı başaramıyor. Üniversite gençliği ve onun yaşamı AKP’nin temsil ettiği muhafazakar değerlere fazlasıyla uzak. Gençlik iktidarın kendilerine vadettiği yaşamı kabullenmemekte ısrar etmeye devam ediyor. Üstelik kapitalizm gençliğe karanlık bir gelecekten başka bir şey vadetmiyor. Parasız, bilimsel ve demokratik bir eğitim talebi bir yanda dururken gençlerin kafalarından “Acaba okulum bitince iş bulabilecek miyim?​”, “Hangi koşullarda çalışacağım, kaç para alacağım?​”, “İstediğim hayatı yaşayabilecek miyim?​” soruları hiç eksilmiyor.  

ÇELİŞKİLERİN SONUCU OLARAK

Ne var ki gençliğin üzerindeki baskı ile birlikte gençliğin örgütsüzlüğü gençliğin kendi sorun ve talepleri etrafında birleşmesinin önüne geçen bir sebep olarak ortada duruyor. Bu durum gençliğin çareyi tüm bu sorunları aslında çözemeyecek başka düzen partilerinde, büyük oranda da ana muhalefet partisi olan CHP’de bulmasına sebep oluyor.  

Bu çelişki, gençliğe oy verdikleri partilerden hep daha ileri tutum aldırıyor. Genç olmanın sonucu olarak kolay harekete geçebilme, enerji ve azim gençliği birçok kez mücadelenin içine atıyor. Referandumun ardından gerçekleşen “Hayır! Biz kazandık” eylemlerinde de görüldüğü üzere, gençlik mücadeleye en çabuk, en istekli atılanlardan oluyor ve çoğu zaman bu mücadeleye, umut bağladıkları partilere rağmen girişiyorlar. 

HAYAL KIRIKLIKLARINI KAPILMAMAK 

Türkiye gençliği her zaman daha onurlu, kendisi ve halkı için daha yaşanılır bir ülke istemiştir ve onun için, en “apolitik” denilen kesimleri bile öyle ya da böyle politika yapmış, harekete geçmiştir. Emperyalizme karşı ülkesinin bağımsızlığını savunan ve bunun için canını bile vermeyi göze alanlar üniversite gençliğiydi. Fabrikadaki çalışma koşullarını kanıksamış ve değişime dair bir umudu olmayan tecrübeli işçileri ikna edip harekete geçiren de kanları kaynayan genç işçilerdi. Okullarında yaşanan taciz olayına hiç beklemeden dersleri boykot ederek karşılık verenler de karanlığa sırtını dönenler de liselilerdi. Gezi eylemlerine en yoğun katılımı gösterenler de yine “bunlardan bir şey olmaz” denilen gençlerdi. 

KENDİ KURTULUŞUMUZ KENDİ ELLERİMİZDE 

Ama bahsettiğimiz gibi, örgütsüzlüğü ve kendini bağımsız bir hareket olarak var etme konusundaki geriliği gençliğin mücadelesinin sönümlenmesine, umutsuzca yenildiğini kabul etmesine hatta kendi çıkarı olmayan yerlerde çözüm aramasına yol açtı. Her seçim döneminde tartışan, seçimi yakından izleyen, mitinglere giden ve değişime olan inancıyla oy veren gençler seçimlerden sonra ise, başta kendi oy verdikleri partilerin tutumu nedeniyle hayal kırıklığına kapılıyordu. Sözgelimi Ekrem İmamoğlu’nun oylara sahip çıkma noktasındaki mücadelesi Muharrem İnce’nin büyük hayal kırıklığına uğrattığı gençleri çok etkileyerek gençlik içerisinde İmamoğlu’nun sorunları çözeceğine dair umudu da pekişmiştir. Ama söylenebilir ki Türkiye gençliği burada durduğu sürece onu daha büyük hayal kırıklıkları beklemektedir.  

Türkiye gençliği tek adam tek parti yönetiminin geriletilmesindeki rolünü unutmayıp düzen partilerini beklemeden daha da ileriye yürümeye kalkarsa gerçekten kazanabilir. Nitekim kabul etmeyen, boyun eğmeyen ve her zaman bir şeyleri daha iyiyle değiştirmeyi isteyen gençliğin toplumsal gücü ve mücadeleci karakteri, geçmişte çok kez toplumsal yaşamı derinden sarsmış ve kendi kurtuluşunun ancak kendi ellerinde olduğunu ona sezdirmiştir. Bugün de yürünmesi gereken yol gençlik açısından budur. 

ÖNCEKİ HABER

Bir mücadele deneyimi: ODTÜ Bahar Şenlikleri 

SONRAKİ HABER

Buldan ve Temelli'den Van'da demokrasi ittifakı çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...