20 Nisan 2019 17:38

Prof. Dr. Fincancı'dan "İnsan hakları ve hekim sorumluluğu" dersi

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, zorunlu emekliliği öncesi Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde de son dersini verdi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, zorunlu emekliliği öncesi İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde verdiği son “İnsan Hakları ve Hekim Sorumluluğu” dersini Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde de vermek için öğrencilerle bir araya geldi. Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzaladığı gerekçesiyle 2 yıl 6 ay hapis cezası alan Fincancı, “Bir hekim hastaların avukatı olduğu ve sağlık hakkı için mücadele ettiği gibi insan haklarının tüm alanlarında mücadele etmeyi bilmeli ” diye konuştu.

Ankara Tabipler Odası (ATO) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) tarafından düzenlenen etkinlik kapsamında Ankara Üniversitesi öğrencileriyle bir araya gelen Fincancı, 1990'larda ve 2000'lerde Türkiye'de yaşanan pek çok hak ihlaline dikkat çekti. “Hekimler aynı zamanda hastaların avukatıdır” diyen Fincancı, hekimlerin insanlar için mücadele etmeyi sürdürmek zorunda olduklarını ifade etti. Fincancı, “Bir hekim hastaların avukatı olduğu ve sağlık hakkı için mücadele ettiği gibi insan haklarının tüm alanlarında mücadele etmeyi bilmeli. Biz insanlar için mücadele etmeyi sürdürmek zorundayız” diye konuştu. Fincancı, “Meslek Örgütümüz, Türk Tabipleri Birliği, 3 Mayıs'ta yargılanırken de yanında olacağız” dedi. “Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzaladığı gerekçesiyle 2 yıl 6 ay hapis cezası alan Fincancı, bu cezayı bir onur ve madalya olarak kabul ettiğini ifade etti. Fincancı “Yargılanmak çok da korkunç bir şey değil. Eğer yaptıklarınız için sizi cezalandırmaya çalışıyorlarsa bilin ki iyi bir iş yapmışsınızdır” dedi.

"TOPLUM YARALARINDAN KURTULMAK İÇİN SES ÇIKARMALI"

Hekimlerin hakikatin peşinde olduğunu ve hakikati söyleme sorumlulukları olduğunu belirten Fincancı, “Bizler hakikati ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Zarar görenlerin, hak ihlallerine maruz  kalanların, insan eliyle şiddete uğrayanların, kimin eliyle şiddete maruz kaldığını veya kimin eliyle zarar gördüğünü ortaya çıkarma çabasındayız” dedi. Fincancı, “Hekim olarak hastamıza ve topluma hakikati söylemediğimizde toplum bundan çok büyük yara alıyor. Bugün pek çok konuda hiç ses çıkmaması, örneğin insanlar açlık grevindeyken büyük bir sessizliğin hüküm sürmesinde toplumun aldığı bu yaraların etkisi çok büyük. Bu yaralar yüzünden Üniversitelerden akademisyenler atıldığında ya da sağlık kurumlarından sağlıkçılar atıldığında sesimizi çıkaramadık. Aslında bu yaralardan kurtulmanın yolu da ses çıkarmaktan geçiyor” diye konuştu.

"AÇLIK GREVLERİ YOKMUŞ GİBİ DAVRANAMAYIZ"

Leyla Güven'le başlayan ve 6 aydır devam eden açlık grevlerine değinen Fincancı, “Bu açlık grevlerinin bir sebebi var, bunu görmezden gelemeyiz, bu hiç yokmuş gibi davranamayız. Bizler hekim olarak hastalarımızın isimleri üzerine ya da onların yaşadıkları üzerinden kararlar vermiyoruz. Biz hastalarımızın gereksinimleri üzerine karar veriyoruz. Bakın bugün de açlık grevinde insanlar tek başlarına hücrede tutuluyorlar, tecrit altındalar. Bu durum bu insanların ölüme gitmesi demektir. Tecrit uygulamalarının ve sağlığı bozan etkilerine karşı durmalı ve sesimizi çıkarmalıyız” diye konuştu. 2000'de yaşanan açlık grevlerini de hatırlatan Fincancı, “Bizler o dönemde Cezaevi ve Sağlık başlıklı toplantılar yapmaya başladık. Özellikle 2000 açlık grevleri süreci ve tecridin en ağır biçimiyle dayatıldığı F Tiplerinin gündemde olduğu zamanlardı. İşte biz o zamanlarda tecridin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini o zaman tartışmıştık. Örneğin işitme kayıpları, konuşma bozuklukları ya da görme bozuklukları bunlardan bazılarıdır” ifadelerini kullandı. (Ankara/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

AKP'den akıl almaz itiraz: KHK'liler oy kullandı, seçim iptal edilsin

SONRAKİ HABER

Adana'da sendikalar, odalar ve Adana Barosundan örgütlenme forumu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...