09 Nisan 2011 12:56

Şifreli değil sınavsız üniversite

Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı’nın (YGS) hemen sonrasında ortaya çıkan şifre skandalı, tüm Türkiye’de öğrenciler, eğitimciler ve veliler tarafından büyük bir tepkiye karşılandı. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’in açıklamalarını tatmin edici bulmayan öğrenciler açıklamalara cevap olara

Şifreli değil sınavsız üniversite
Paylaş
Fırat Turgut / Onur Aydın

Fakat bunca çabaya rağmen öğrenciler tatmin olmadı. Sorunun en başından beri, tatmin olmadıklarını ifade eden öğrenciler uzun zamandır görülmeyen kitlesellikteki eylemler gerçekleştirdiler. Bu eylemlerin en kitleseli ise Taksim’de gerçekleşen yürüyüş oldu. Facebook üzerinden örgütlenen Taksim eylemi, yaklaşık iki bin gençle yapıldı. Biz de bu eylemden sonra oluşan komitedeki Küçükköy Endüstri Meslek Lisesinden Berkin Dereli, Şişli ÖTK Başkanı İmran Kurt, Dershane Öğrencisi Lemi Karaca ve Sarıyer Rotary Anadolu Lisesinden Aytekin Aktaş ile eylemin nasıl örgütlendiğini, bundan sonra ne tür eylemler yapacaklarını ve taleplerini konuştuk. Uzun zamandır görmediğimiz kitlesel gençlik eylemini yaşadık. Bu eylemi gerçekleştirme fikri nasıl oluştu ve gelişti?

Berkin Dereli: ÖSYM’nin şifre skandalından önce de başta YÖK gibi kurumların güvenilir olmadığını biliyorduk. Toplumun buna tepki vermesi gerektiğini düşünüyorduk. Bunun için öncelikle facebookta gruplar kurduk. İlk önce Ankara olmak üzere grup açıldı. Ankara’da grubu açan arkadaşlarımız şehirlere temsilcilikler verdiler. İstanbul’da da facebook grubunun temsilcisi ben oldum. Kaç şehirde facebook grupları var?

Berkin Dereli: Yaklaşık 19 şehirde gruplar açıldı. Etkinlik tarihleri belirlenip, başta büyük kentler olmak üzere eylemler gerçekleşecek. Şehir merkezlerinde, İstanbul Taksim’de ve Ankara Kızılay Meydanı’nda geniş eylemler olmasını bekliyoruz. Bu eylemler devam edecektir ve YGS skandalının sorumluları bulunup yargılanana kadar bu olayın üstüne gideceğiz. İstanbul’da facebook grubunun kurucusu sensin. Birçok zamanını orada geçiriyorsun ve arkadaşlarını bu işe dahil etme çabasındasın. Şu ana kadar kaç kişi bu gruba üye ve eyleme katılacağını söylüyor?

Berkin Dereli: Şu an facebook etkinliğinde 6 bin kişinin katılacağı gözüküyor. Fakat biz bu sayının daha da artacağını düşünüyoruz. Çünkü ailelerin de eyleme gelme istemleri gözüküyor. Bu şekilde yaklaşık 10 bin kişilik bir eylem yapacağımızı düşünüyoruz.  

‘İNTERNET BİZE BİR ARAÇ OLARAK GERİ DÖNDÜ’

Facebook üzerinden böyle bir duyuru yapmak nereden aklınıza geldi?

Berkin Dereli: 2000’li yıllardan itibaren İnternet bir araç olmaktan çıkıp, amaç haline gelmiştir. Bu durum dünya açısından da bir gerçektir. Mısır’da binlerce genç, facebook ve sosyal paylaşım siteleri üzerinden kitlesel eylemler gerçekleştirmiştir. Bu dönemde gençlik, zamanının büyük bir kısmını İnternet başında geçirdiği için, onlara ulaşma noktasında bize bir araç olarak geri dönmüştür. Bundan sonra da facebook üzerinden kitlesel eylemler planlamaya devam edeceğiz. İmran sen de Şişli ÖTK Başkanısın ve eylemden sonra bir toplantı gerçekleştirdiniz. Bulunduğun yerelde, okullarda çalışmalar nasıl ilerliyor?

İmran Kurt: Çarşamba günü yapılan eyleme yaklaşık 2 bin genç gelmişti. ‘O gün eyleme katılan gençler hangi liseden ve dershaneden geldi?​’ sorusuna cevap vermek zor. Ancak yapılan toplantıda bir komite oluşturuldu ve komitede 34 arkadaşımız var. Yerellere baktığımızda da, İnternet üzerinden takip edebildiğim kadarıyla, özellikle dershanelerde bir anda örgütlenip eylemlerin yapıldığı gözüküyor. ÖTK’lar açısından baktığımızda ise, bu eylemlerde en ön saflarda yer almaları gerekirken eylemlerde göremiyoruz. Öğrenci temsilciliğinin amacı, öğrencilerin sorunlarına çözüm yolu aramaktır, bu sorunu tartıştırmaktır. Eylemler üzerinden bir okul temsilcisiyle bir irtibatımız da olamadı. Gençliğin en tepkili olduğu bir dönemde bu arkadaşlarımızın biraz daha öne çıkması ve gerçekten temsilcilik görevlerini yerine getirmeleri şart. Bu sorun elbette ilk olarak siz öğrencileri ilgilendiriyor. Fakat başka bir yönden ise eğitimcileri ve ailelerinizi de önemli derecede etkileyen bir sorun olmakta. Yapılan eylemlerde öğrencilerin ailelerini ya da eğitimcileri gördünüz mü, görmek ister misiniz?

Lemi Karaca:  Çarşamba günü gerçekleştirdiğimiz eylemde, sadece öğrenciler vardı. Birçoğu okullarından çıkar çıkmaz bu eyleme katılmıştı. Ben de aynı şekilde direk eyleme geldim. Ancak Pazar günü yapacağımız eyleme aileler de destek veriyor. Çünkü bu sorun bizim geleceğimiz kadar ailelerimizin de geleceğini belirleyen bir duruma geldi. Eve geldiğimizde dershanede ya da okulda sınava yönelik çalışmanın nasıl olduğunu sürekli soruyorlar ve bu skandalla birlikte televizyon ekranında bizler gibi tepkiler oluşmaya da başlıyor. Sürekli bizleri motive etme çabasına da giriyorlar. Öğretmenlerimiz de aynı şekilde bu soruna karşı tepkilerini ifade ediyorlar. Peki öğretmenler de tatmin olmuş mu açıklamalardan?

Lemi Karaca:  Bazı öğretmenler tatmin olduğunu söylüyor. Bazıları da tatmin olmadığını fakat tatmin olmaktan başka yapacakları bir şeyin olmadığını anlatmaya çalışıyorlar. Bu durum da aslında sadece bizim değil öğretmenlerin üzerinde de bir baskı olduğunu gösteriyor. Bu baskıya karşı bundan sonra birlikte hareket etmek daha anlamlı olacaktır. Yapacağımız eylemleri öğretmenlerimizle birlikte örmek hem kitleselliği arttıracaktır, hem de bize yönelik baskılara iyi bir cevap olacaktır. Pazar günü yapacağımız eylemde de ailelerimizi ve öğretmenlerimizi görmek istiyoruz. Bu durumda tablo gerçekten oldukça olumlu gözüküyor. İstanbul’daki bütün liselerin örgütlediği bir işe doğru gidiyor. Peki bu eylemlerde sendikaları da görmek istiyor musunuz?

Aytekin Aktaş: Elbette görmek istiyoruz. Eğitim alanında örgütlenen sendikalar var. Bu sorun onları da ilgilendiriyor. Bu artık toplumsal bir sorun olmuştur. Sadece sınava giren öğrencileri değil bütün bir kesimi ilgilendirmekte. Bazı okullarda öğretmenler ve müdürler destek olurken, bazı okullarda da köstek oluyorlar. Pazar günü yapacağımız eylemde de sendikaları aramızda görmek isteriz. Şifre skandalının yaşanması sınav sisteminin adaletsizliğini ortaya çıkarmıştır. Bu şifre olayı olmasaydı, her aşaması sınavla olan bir eğitim sistemi baştan beri sıkıntılı değil miydi?

Berkin Dereli: Bizler yıllarca emek harcıyoruz ve haksız bir rekabetle birlikte sınavlara giriyoruz. Bizler zaten bu eğitim sistemine karşı olan gençleriz. Maddi ve manevi şekilde hepimizi yıpratıyor ve bunalıma sokuyor. ÖSS döneminde de bu şekildeydi, YGS’yle birlikte de önümüzde duruyor. Esasında bu yaşananların sorumlusu sistemdir. Bu dönemde ise AKP Hükümeti bunun temsilcisidir ve YÖK’üyle ÖSYM’siyle birlikte bu işin planlarını yapmaktadır. Bundan dolayı AKP Hükümetinin bilimden uzak, demokratikleşmenin yerine baskıcı ve saldırgan yapısıyla eğitim sistemi üzerimizden kendi çıkarları açısından işgüzarlık peşindedir. Bizler eğitim alanlarımızın daha özgürleşmesini istiyoruz. Çünkü eğitim alanları ne kadar özgür olursa, o derece de bilimsel çalışmalar yapabilir. Bunun önünün açılmasını istiyoruz. Verdiğimizi mücadelenin de bunu zorlayacağına inanıyoruz. Mücadelemiz, demokratik üniversite, lise ve ilköğretim alanlarını oluşturana kadar da devam edecektir. Her yurttaşın eğitim alma hakkı yok mudur? Bunun için sınavların aşılması ne derece doğrudur?

Lemi Karaca: Sınav sisteminin varlığı başlı başına bir sorundur. 12 sene okuyup sadece bir diplomayla bunu belgelemek kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir. Devam etmek istesek de bu tip sınavlarla karşı karşıya kalıyoruz. Parası olan ise özel okullara gidiyor. Bu da özel okulların işine geliyor. İlkokuldan başlayarak, gerçekten nitelikli bir eğitim verilse, bu sınavlara zaten ihtiyaç kalmayacak. Çünkü öğrenciler daha nitelikli duruma gelecek. Fakat bu sistemle birlikte, ister istemez ‘sınavı kazanamazsam’ gibi bir çöküntü oluşuyor. İster başarılı bir öğrenci olalım, ister başarısız. Bu psikoloji hepimiz için aynı. Anayasada geçen eğitim hakkı bu sınavlarla bir duvar haline geldi ve bizden aşmamızı bekliyorlar. Bu sınava girenlerin sayısı sürekli artacaktır ve bizler işsiz birer genç olarak hayatımıza devam edeceğiz. Bir eğitim sisteminde sınavların olması iktidarın; kendi eğitim sistemine güvenmediğinin kanıtı değil midir?

Aytekin Aktaş: Kesinlikle öyle. Bu, sadece bu iktidar için geçerli olan bir şey değil, bundan önceki iktidarlar için de aynı şey geçerli. Devlet denilen kurum, öğrencilerin eğitimini karşılamakla yükümlüdür. Bu ülkede devlet okullarında, ücretsiz şekilde eğitim görmemiz lazım. Ancak biz maalesef bu ülkede ücretsiz eğitim alamıyoruz. Ana okuldan üniversiteye kadar her gencimiz hayatını okullarda geçiriyor. Tüm bu süre zarfında eğitime ayırdığımız para gerçekten ciddi boyutlarda. Kendi kendime bir hesap yapıyorum. 11 yıldır okuyorum, aşağı-yukarı bir bu kadar yıl daha okuyacağım belki. Bu zamanda tüm bu masraflar olmasaydı, belki birkaç yıl içinde bir iş sahibi bile olabilirdim. Bir de bu işin içine dershane gibi kirli bir piyasa giriyor. İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor. Bir ülkede neden sınav olur? Bunun kime faydası var? Bir ülkede hiçbir öğrenci sınav istemezken, neden diretiyorlar sınavı? Eskiden OKS, ÖSS idi. Şimdi SBS’yi çıkardılar. Okullarda verilmeyen eğitimin dışarıdan alınması için öğrencileri dershanelere yönelttiler. Bunun bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum. Bu da ne demek oluyor? 15 yaşından itibaren dershanelere para vereceksin. Burada açıkça göze çıkar ilişkisi çarpıyor. Dershanelere gitmek zorunda kalıyoruz, çünkü devlet okullarında üniversiteyi kazanabilecek eğitim kalitesi yok. Dershanelerle de ortaklaşa bir şekilde çocukları koyun gibi elemeye çalışıyorlar. Hayatlarımızı mahvediyorlar. Tabii bizler buna izin vermemeye çalışacağız. Geçenlerde Evrensel gazetesinde Sinan Alçın köşesinde “Ya şifreleri satın, açıktan ticaret yapın, ya da bu sınavı kökten kaldırın.” diye bir öneride bulundu. Bir de Kurtuluş Lisesi öğrencilerinin bir mektubu vardı ÖSYM’ye. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İmran Kurt: Öğrenciler dershanelere mahkum bırakılıyor. Hiç kimse okulda alınan eğitimle üniversitenin kazanılabileceğini düşünemiyor. Çünkü sistemin sana dayattığı sınav dershanedeki eğitimle geçilebiliyor. Eğitimin ticarileştirilmesi konusunda da, kayıt paraları, servis ücretleri, ulaşımı, her yıl ödenen katkı paraları, spor paraları, tebeşir paraları… Kimi okulda 100 TL, kimi okulda 500 TL… Böyle şeyler ortadayken tabii ki eğitim ticarileştirilmiş ve rant sağlanıyor. Beyoğlu’nda deniz manzaraları okulları, Etiler’deki okulları satıyorlar. İş buralara kadar geldi. Senin benim eğitim gördüğümüz sıraları satar hale geldiler.

Şifre rezaletine karşı da liseliler alanlarda. Çarşamba günü Taksim’de 2 bin kişinin katıldığı bir eylem yapıldı. Diğer illerde eylemler yapıldı. Ve devam edecek. Bizim derdimiz biraz da şu… Sistemin şifre gibi bir sorunu var. Ama temelinde sınav gibi, paralı eğitim gibi bir sorunu var. Pazar günü yapacağımız eylemin toplantısında da pankartımızda “şifreli değil, parasız eğitim, sınavsız üniversite” gibi bir talep yer alacak. Yani asıl sorunun buralarda olduğunu anlatmaya çalışacağız. (İstanbul/EVRENSEL)


‘TATMİN OLDUKLARI NOKTA EĞİTİMİN TİCARİLEŞTİRİLMESİDİR’

Cumhurbaşkanının, Milli Eğitim Bakanının, Meclis Başkanının arkasında durduğu, “Biz tatmin olduk” dediği bir sınav. Peki öğrenciler niçin tatmin olmadı? Neye ikna olmadılar?

Berkin Dereli: Bunlar tatmin olacaklar tabii. Yerli bankanın kalmadığı, her şeyin liberal ekonomiye kaptırılıp özelleştirildiği bir memlekette eğitimin zaten halkın çocuklarına verilmesini bekleyemeyiz. Bu arkadaşların tatmin olduğu nokta eğitimin ticarileştirilmesidir.

Bu paralar kimin cebine giriyor? Bu öğrencilerin geleceği ne olacak? Şöyle bir şey dikkatimi çekti benim. Bu sene otobüslerde, bilboardlarda, duvar afişlerinde özel üniversiteler mezunlarına iş kaynağı veriyorlarmış. Memlekette üç gençten biri işsizken, üç üniversite mezunundan biri işsizken siz nasıl olur da mezunlarınıza iş verirsiniz? Bu sorunun üzerine gittik. Ve sonra gördük ki gerçekten de iş veriyorlar. Ama nasıl veriyorlar? Arkadaşlardan en niteliklilerini seçiyorlar. Ucuz iş gücü olarak, asgari ücrete sermaye gruplarının şirketlerinde çalıştırıyorlar.

Ayrıca eğitimin niteliksizliğinden doğan, Türkiye’nin ekonomik ve kültürel olarak gelişememesi var. Halkımız yoksulluktan, işsizlikten şikayet ederken bunlar nasıl bizi tatmin etsin ki? Biz halk olarak ikna olmayacağız ve bize karşı yapılan haksızlıkların üzerine gideceğiz.

Lemi Karaca: Biz de tatmin olmak istiyoruz. Buna inanmak istiyoruz. Ama olmuyor. Çünkü, bariz bir şekilde ortada. Bir Cumhurbaşkanı… Vatandaşlarını ve gençlerini korumakla yükümlü birisi, kanıtlanan şeylere karşı çıkıyor. O zaman onun o sıfatla orada oturması çok saçma. Orada bir tane genç otursa eminim ki daha iyi bir iş yapar.

Ve Cumhurbaşkanının söylediği sözler halkı gerçekten etkiliyor. Cumhurbaşkanının söylediğine “Tamam, mutlak doğru budur” diye inanan insanlarımız var bizim. Sokaktaki insanlara soruyorlar, “Cumhurbaşkanı tatmin oldu, ben de tatmin oldum” diyorlar. Bu çok yanlış bir şey ama bu adamlar da böyle götürüyor gemilerini. Ama öyle gitmeyecek o gemi.

Aytekin Aktaş: Aslında söyleyecek başka bir sözleri yok. Kendi adamları olan ÖSYM Başkanını korumak zorundalar. Ortaya çıkmış, maskeleri düşmüş olan bu çirkinlikleri inkar etmekten başka çareleri yok. Ancak bizimle büyüyen baskıyla halkın sözünü dinlemek zorundalar. Biz halkın ikna olmadığını göstereceğiz. Tatmin olanlar kendi çocuklarını zaten üniversitelere yerleştiriyorlar. Zaten bu sınavı onların çocukları kazansalar da, kazanmasalar da Amerika’da ağabeylerinin, hocalarının yanında okulları hazır… Yurdun dört bir yanında okulları hazır…

İmran Kurt: ÖSYM Başkanının ilk açıklamasında suçluluk ifadesi vardı zaten. İlk yaptığı açıklamada kesinlikle bir şifrelemenin olmadığını söyledi. Sonra Cumhurbaşkanı açıklamadan tatmin olduğunu söyledi. ÖSYM Başkanı o açıklamadan beş gün sonra yaptığı açıklamada şifrelemenin olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanının bu durumda ne yapacağını bilmiyorum. O da ortada kaldı. KPSS’de de aynı olayı yaşadık. Bir hafta sonra bir istifa geldi. Nereye kadar tatmin olacaklarını bilmiyorum. Cemaatlere yakın dershaneler… Bu dershanelerde binlerce genç var. Onların da bu eylemlere katılmasını ister misiniz?

İmran Kurt: Çarşamba günü olan eylemde, o tür dershanelerden de epey bir katılım da vardı zaten. Hatta işin şakası da yapılıyor. “Soruları alamadılar diye mi katıldılar?​” diye. Onlar da böyle bir şeyden mağdurlar. Harcadıkları emeğin boşa gitmesinden dolayı bir tepkileri var. Zaten şifreler belli başlı kişilere ve parası olanlara verildi. O dershanelere giden öğrencilerin çoğu da, o dershanelere gitmelerine rağmen mağdur durumdalar.

ÖNCEKİ HABER

Alo Matmazel! 123 lütfen!

SONRAKİ HABER

Şifreye de sınava da hayır!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa