13 Nisan 2019 23:40

Şilan Düzdaban: Güçlü ve gerçek kadın karakterleri oynamayı isterim

Vizyona yeni giren ‘Çınar’da başrol oynayan Genç ve Ödüllü Oyuncu Şilan Düzdaban, bu filmde gerçek bir karakteri canlandırdı.

Çınar film afişi

Paylaş

Özlem ERTAN

Sinema dünyası geçen yaz Şilan Düzdaban’ı tanıdı. Çünkü genç oyuncu, ‘Dört Köşeli Üçgen’ ve ‘Çınar’ filmlerindeki rolleriyle Malatya Film Festivali’nde Umut Vadeden Kadın Oyuncu Ödülü’nü aldı. Kısa aralıklarla çekilen bu iki filmde birbirinden çok farklı karakterleri canlandıran aktrisin başrol oynadığı ‘Çınar’ ise geçen cuma günü gösterime girdi.

Ben sordum ve iyi bir oyuncu olma mücadelesine birebir şahit olduğum arkadaşım Şilan Düzdaban anlattı. Onun cevaplarında sadece oynadığı filmleri değil, genç ve yetenekli bir kadın oyuncunun kendinden taviz vermeden ayakta kalma mücadelesini de bulacaksınız.

İlk sinema deneyimin ‘Çınar’da başrol oynadın. Ekibe nasıl dahil oldun?
‘Çınar’da oynayacak bir arkadaşım için deneme çekimi yapmıştım. Videoda görünmüyordum, sadece sesim vardı. Onu Kars aksanıyla konuşturmaya çalışıyordum. Çekimi izleyen yönetmen Mustafa Karadeniz, arkadaşıma “Sesin sahibi kim? Oyuncu mu? Ne güzel Kars aksanı yapıyor” demiş. Sonra benden de bir audition yani deneme çekimi istedi. Yapıp gönderdim. Akabinde bana senaryodan bir bölüm gönderip oynamamı istedi. Onu da yapınca Başrol Suna’yı bana önerdi. Yönetmen sesime geldi yani.

Suna zor bir karakter. Rolüne nasıl hazırlandın?
Çekimlerden 10 gün önce Kars’a gittim. Amacım çekimler başlamadan önce metot çalışmaktı. Neticede Kars’ta hiç yaşamadım, bilmiyordum orayı. Her açıdan zor bir coğrafya. Oranın soğuk iklim koşulları kadınların fiziksel özelliklerini de belirliyor. Kadınlar omuzları çökük yürüyorlar, soğuktan dolayı. Köyde kadınlarla zaman geçirdim. Onlarla sohbet ettim, onları tanımaya çalıştım. Kadınların eşleriyle ve çocuklarıyla ilişkilerini de gözlemledim. Netice yürümekte zorluk çeken, engelli bir çocuğun annesini oynayacaktım. Suna çok cefakar, fedakar bir Anadolu kadını. Hayatını çocuğuna adamış.

Çekim süreci de zorlu geçti, değil mi? Çocuk oyuncuyu sırtında taşıyorsun bazı sahnelerde.
Evet coğrafyadan ve iklim koşullarından dolayı zorlu bir süreçti. Şubat sonunda gittik Kars’a. Hava çok soğuktu. Eksi beş, on dereceleri gördüm. Dağlık bir yerde çekim yaptık. Ben 50 kiloyum. Oğlumu canlandıran çocuk, 30-35 kiloydu ve ben onu saatlerce sırtımda taşıdım. Filmde bir düşme sahnesi var, o gerçek aslında. Gerçekten düşmüştüm çocuğu taşırken. Zordu, ama biraz daha sürsün dedim. Neticede benim ilk başrolüm ve sinema deneyimimdi.

Suna karakterinin en çok hangi yönlerinden etkilendin?
Suna hem derin hem de gerçek bir karakter. ‘Çınar’ gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlama. Filmdeki çocuk karakteri, Yönetmen Mustafa Karadeniz’in çocukluğu. Benim oynadığım Suna ise onun annesi. Yönetmenin annesini oynadım yani. Annesi, beş yıl boyunca oğlunu sırtında taşıyarak okula getirip götürmüş. Yönetmenin annesinin adı Çınar. Filmin adı da o yüzden ‘Çınar’. Gerçek bir karakteri oynamak beni çok heyecanlandırdı, mutlu etti.

Bu film sana bir de ödül getirdi.
Evet, Malatya Film Festivali’nde ‘Çınar’ ve ‘Dört Köşeli Üçgen’ filmlerindeki performanslarımla Umut Vadeden Kadın Oyuncu Ödülü’nü aldım.

Mehmet Güreli’nin yönettiği “Dört Köşeli Üçgen”de Suna’ya hiç benzemeyen çok farklı bir karakteri canlandırdın.
Evet, ‘Dört Köşeli Üçgen’de oynadığım karakter Suna’dan çok farklıydı. ‘Çınar’ın çekimleri bittikten on beş gün sonra ‘Dört Köşeli Üçgen’de oynamak için Çeşme’ye gittim. Salâh Birsel’in ‘Dört Köşeli Üçgen’ romanını önceden okumuştum, Mehmet Güreli senaryoyu da yollamıştı bana. Karakterin genel çerçevesini verip serbest bıraktı beni Mehmet Güreli. “Karakter senin” dedi. Biraz hafifmeşrep bir kadın. Adı da yok. İsmail’in Karısı diye geçiyor kitapta ve filmde. ‘Dört Köşeli Üçgen’de çok iyi bir ekiple çalıştım.  Rol arkadaşım Kaan Çakır da çok iyi bir aktör. Onunla çalışmak beni çok rahatlattı.  

Mehmet Güreli ile çalışmak nasıl bir deneyimdi?
Benim için harika bir deneyimdi. Çünkü Mehmet Güreli gerçek bir entelektüel ve centilmen. Bir de oyuncunun potansiyelini kullanmasına engel olmuyor. Tam tersi oyuncuya yol açıyor, destekliyor. Gerçekten çok mutluyum onunla çalıştığım için.

‘KİMSE KENDİSİNDEN TAVİZ VERMEMELİ’

Sinema sektöründe genç bir kadın oyuncu olmanın zorlukları neler?
Oyunculuk suiistimale açık bir alan. Çünkü oyuncu ve ünlü olmak isteyen çok insan var ve bundan fayda sağlamak isteyen de çok bu sektörde. Ben de bir sürü zorlukla karşılaştım, ama yılmadım. Kimse ünlü olmak ya da oyuncu olmak için kendisinden taviz vermemeli bence. Ben hiç taviz vermeden bu noktaya gelip üç filmde oynayabildim. Şanslıyım ki profesyonel insanlarla çalıştım. Oynadığım üçüncü film şu an post-prodüksiyon aşamasında. Yönetmeni de Reis Çelik. Onu da Kars’ta çektik. 

‘İYİ BİR OYUNCU OLARAK ANILMAK İSTİYORUM’

On yıl sonra kendini nerede görüyorsun?
Çok ünlü ya da zengin olmak gibi bir derdim yok. İleride iyi bir oyuncu olarak anılmak istiyorum. Bir de güçlü ve gerçek kadın karakterleri oynamayı arzu ederim. Mesela Soprano Leyla Gencer’i…

Neden Leyla Gencer?
Azmi, hırsı, çalışkanlığı, tutkusu beni çok etkiledi. Kendinden emin, öz güvenli, işine aşık bir kadındı. Operayı da çok seviyorum. Özellikle de Bellini’nin ‘Norma’ operasından ‘Casta Diva’ aryasını.

ÖNCEKİ HABER

Özlem Taner ve Mahmoudi konseri: Anadolu’dan Horasan’a ezgiler

SONRAKİ HABER

Cumartesi Anneleri, Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...