11 Nisan 2019 23:33
Son Güncellenme Tarihi: 12 Nisan 2019 07:33

İktidar medyasının İstanbul savaşı: Gözü kara bir rant hırsı...

Mustafa Hoş, iktidar medyasının "İstanbul" tutumunu yorumladı: Erdoğan sermayesi burada doğdu, semirdi şimdi ana kaynağı kaybetmek istemiyorlar.

Fotoğraf Mustafa Hoş'un Facebook hesabından alınmıştır. 

Paylaş

Meltem AKYOL
İstanbul

Yerel seçimin üzerinden 10 günden fazla zaman geçti ama İstanbul tartışması hâlâ neticelenmedi. Bölgede ise HDP’nin kazandığı pek çok yerde hâlâ mazbatalar verilmedi. Seçim akşamı Anadolu Ajansının 13 saat veri girmemesi ile başlayan ‘medya tartışması’ ise artarak sürüyor. 

İstanbul seçiminin şaibeli olduğu iddiası önce iktidar medyası tarafından başlatıldı. İktidar medyasının çeşitli kademesinde yer alanlar tarafından YSK’nin tüm oyların yeniden sayılmasına karar verildiği de iddia edildi, sandık görevlilerin gözaltına alındığı da. 

Peki tüm bu iddiaların amacı ne, iddiaların ve tartışmaların başını çektiği iddia edilen Pelikancılar ne istiyor? Gazeteci Mustafa Hoş ile konuştuk.

MEDYANIN YÜZDE 90’I ELLERİNDE AMA KAYBETTİLER

Seçim sonuçlandığından beri İstanbul üzerinden, medyanın ön safta olduğu bir savaş izliyoruz. Bunu biraz detaylandıracağız ama önce Türkiye medyasının seçim fotoğrafını çıkaralım mı, neler gördük bu seçim döneminde?

31 Mart 2019 seçimlerinin en büyük mağlubu medyadır. Açıkça taraf oldu ve kaybetti. Doğan Grubu zamanında, -mış gibi yapan ana akım medyanın da kayıtsız şartsız biat ettiğini gösterdiği bir dönem yaşadık. Erdoğan konsorsiyumunun operasyonel ve manipülatif her stratejisi haber gibi sunuldu. Tek bir manipülasyon haber üzerinden seçimde ne yaptıklarını görebiliriz. HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin söylemediği sözler hepsinde aynı anda yayımlandı. Yalandı, manipülasyondu ama manşette tuttular. İtibarları zaten yoktu ama yalancılıkları da tescillenmiş oldu. Anadolu Ajansının konsorsiyumun propaganda ajansı olduğu net bir şekilde ortaya çıktı. Medyanın yüzde 90’ından fazlasına hükmeden Erdoğan konsorsiyumu en önemli büyükşehirleri kaybetti. 

PELİKANCILAR UÇAKTA, BAŞKÖŞEDE

İstanbul’da seçim sonrasına dönelim... Hilal Kaplan “YSK tüm oyların yeniden sayılmasına karar verdi” diye yazdı, ardından ahaber’de ‘sandık görevlilerinin gözaltına alındığı’ iddiası yayıldı? Bunlar akla Pelikancıları getirdi? Nedir bu işin aslı?

Ülkeyi konsorsiyum şebekesinin yönettiğini söylüyorum. Bu şebeke zincirleme bir şekilde birbirine bağlı. Yani bir suç ortaklığı var. Birbirlerine rehinler. Konsorsiyum içinde olanlar kendi paralel yapılarını oluşturuyor, operasyonlar yapmak için. Bu Pelikan yapılanması onlardan biri. En somut olan ne? Bu Pelikanlar, başbakan düşürmüş. Seçimi bile maniple etmeye kalkışıyorlar. Gücü nereden aldıklarını sormak artık çok saçma. Erdoğan’ın Rusya gezisinde uçakta verdiği fotoğraf her şeyi söylüyor. Pelikanlar başköşede ağırlanıyor. 

BÜYÜK BİR RANT VAR ‘TARİKATLAR İSTANBUL’U HARACA BAĞLAMIŞ GİBİ’

Neden İstanbul’a bu kadar sarıldılar? 

Erdoğan sermayesi burada doğdu, semirdi, büyüdü. Şimdi ana kaynağı vermek istemiyorlar. Bakın bunu hep sırtını dayadıkları “halkın iradesi”ne karşı yapıyorlar. Öyle bir gözü karalık ve rant hırsı var. Bir de tarikatlar boyutu var. Onlar da en çok belediyeden besleniyor. Konsorsiyumun siyasal İslam kanadı belediyeyi haraca bağlamış gibi para alıyor. Aralarında Ensar Vakfının da yer aldığı vakıflara, 847 milyon 592 bin 858 liralık kaynak aktarıldığı belgeleriyle ortaya çıktı. Kaybettiler ama yasa, hukuk, gelenek görenek, teamül ne varsa üstünde tepiniyorlar. Zaten iyice zedelenmiş olan demokratik kazanımları yerle bir edecek kadar pervasızlaşıyorlar. Kendi meşruiyetlerini tamamen kaybetme pahasına yapıyorlar.

Burada belki medya sahipliği meselesini yeniden tartışmak lazım galiba...

Sabah-ATV’nin nasıl sahiplendirildiği ortada. Kamu bankalarından alınan kredilerle oldu. Havuz medyası denilen şey bir çıkar ortaklığıdır. Buna şimdi Ziraat Bankası kredisiyle Demirören Grubunu da eklediler. Ciner Grubu ve Doğuş Grubunu da katarsak tablo ortaya çıkıyor. Hâlâ objektiflik maskesi altında ana akımcılık oynanıyor. Bu oyuna muhalefet de alet oluyor. Oraları hâlâ bir değer gibi görüyor. Oralarda olmayı önemsiyorlar. Zaten şöyle bir durum da var. Zerre bir itibarları, güvenirlikleri olsaydı bu seçimde en önemli büyükşehirleri kaybetmeleri mümkün olamazdı. Bu medyaya rağmen bu başarı sağlandı. 

A HABER İLE CNN, NTV, HABERTÜRK ARASINDA FARK YOK

Sonuçlara göre İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarını bile vermeyen bir medya ile karşı karşıyayız...

Öncelikle şu ana akımcılık oyununa bir son verilsin. A haber ile CNN, NTV, Habertürk arasında hiçbir fark yok. Ya da ATV haber ile Kanal D Haber, Show Haber, Star Haber arasında bir fark yok. Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasını vermiyorlar ama AKP’nin her açıklaması son cümleye kadar canlı yayımlanıyor. Bir yandan da İmamoğlu’nun açıklamalarını sosyal medya platformlarında milyonlar izliyor. Yani onlardan daha çok izleniyor. İşin bu yanı ve etki gücünün daha çok görülmesi lazım. 

Türkiye’de AKP sadece kendi medyasını yaratarak zarar vermedi muhalefeti de bu anlamda kendine benzetti. Herkes kendi kendine propagandayı çok büyük bir şey sanıyor. Ama bu doğru değil, ülkeye de bir faydası yok. 

"GAZETECİLİĞİ ÖLDÜREMEZLER"

Gazeteci Timur Soykan’ın bir tweet dizisi ile, Kadıköy’de öldürülen İlhan Ünğan cinayeti ve aslında bir dizi suikast üzerinden başka bir yandan medyayı eleştirdi. Neyin göstergesi bu gelinen yer?

Gazeteci Timur Soykan’a helal olsun. Seçim toz bulutu arkasında kaybolan korkunç bir mafyatik ilişkiler ağını gösterdi. Bu dönemde yaşananlar Susurluk’u gölgede bırakır. Timur Soykan medyanın görmediğini görünür kıldı. Bunu da sosyal medya ile yaptı. Demek ki oluyor. Ensar’da da aynı şey yapılabildi. Aladağ’da oldu. Çorlu Tren cinayetinde de... Gazeteci Metin Cihan, Rabia Naz cinayetini aynı şekilde sosyal medya ile Türkiye meselesi yaptı. Şule Çet cinayeti aynı şekilde. Trafikte kaza diye onlarca cinayet işleniyor. Aileler seslerini duyuracak medya arıyor. Plazalarda biat ayinleri yapılırken bunların olması gazeteciliği bir yıldız gibi parlatıyor. Her birine mesleğim adıma çok teşekkür ederim. Bu ülkede gazeteciliğin öldürülemeyeceğini gösterdiler. 

ÖNCEKİ HABER

Rabia Naz cinayeti: Savcılığın açıklamasına Baba Vatan alınmadı

SONRAKİ HABER

Barış talep eden 3 akademisyene hapis cezası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...