07 Nisan 2019 00:04

Yerel seçim, tercih ve meşruiyet

Akademisyen Neval Oğan Balkız, 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarının gösterdiklerini yazdı.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Neval Oğan BALKIZ
Hukukçu/Akademisyen

Ve... Seçim bitti!

Siyasete hakim olan ve günlerdir alanları, kamuoyunu, yazılı ve görsel basını, giderek bütünüyle gündelik hayatımızı kaplamış bulunan gergin, suçlayıcı, ötekileştirici dil, nefret söylemi nihayet sona erecek!

En azından bu konuda rahatlayacağımızı umabiliriz!

Seçim sürecinde Adalet ve Kalkınma Partisi; toplumsal alanda yaratmış olduğu dinsel, ekonomik, etnik karşıtlıkları, insanları dost ve düşman olmak üzere etkili şekilde ayıran söylemini daha da keskinleştirdi!  Bu politik karşıtlık içinde gördüğü kesimleri siyaseten birer hasım olarak değil; temsil ettiği gelenekçi, muhafazakar, otoriter zihniyetin ahlaki kategorilerine göre; iyiye (biz) karşı, kötü (onlar) şeklinde tanımladı, düşman muamelesi yapmayı sürdürdü!

Bu karşıtlık üzerinden insanları izlediği siyasete seferber etmek amacıyla korku özneleri yaratmayı amaçladı ve kendisini destekleyen çoğunluğun korkutucu şekilde harekete geçirilmesine dayalı gerilim politikaları oluşturdu!  Bu politikaları farklı din, dil, ırk, cins, inanç, vb. karşıtı nefret söylemleri ile toplumsal algıya yerleştirmeyi sürdürdü. Böylece; halk ile egemen çevreler ayrımına dayalı söylemi üzerinden yarattığı kendine bağlı kolektif özdeşim kutbunu (kitleleri), sabit tutmaya çalıştı.

DAĞILAN FANTEZİ DAĞITMA KAPASİTESİ

Ancak, toplumsal yaşamda her kesimi etkileyen siyasal yönetilmezlik, en önemli sonucu olarak sosyoekonomik sorunlar, baskı ve özgürsüzlük ortamı sandık sonuçlarını belirlemiş görünüyor. Bu sonuçlar öncelikle, AKP hükümetinin on yedi yıldır izlediği stratejinin, sürdürmekte olduğu “Fantezi dağıtma kapasitesinin” artık çözüldüğünü gösteriyor! Buradaki “fantezi” kavramı, Slovaj Zizek’in tanımıyla; “bireylerin, onlara yaşamlarının bir amacı, anlamlı bir geleceği olduğunu hissettiren bilinçaltı inançları kümesi” için kullanılan psikanalitik bir terimdir. Bu tür “fanteziler” bireylerde; “yaşamın sunabildiği olanaklar hakkındaki duygu” olarak tanımlayabileceğimiz, umudu yaratır. Bu umut, başlangıç aşamalarında “gelir düzeyinden” çok, “kapana kısılmış olma duygusu” ile ilişkiliydi. Bu gerçeklikten hareketle AKP hükümeti, yıllardır “Umut dağıtabilme” kapasitesini kullandı.

Ekonomik demokrasiye hiç değinmeden, derin toplumsal eşitsizliklerin, işsizlik ve yoksulluğun ağırlığında yaşamakta olan halka; “Yaptıklarımızla size hemen eşitlik ve iyi yaşam koşulları sağlamasak da, gelecek için iyi bir yaşam umut edebilmenize olanak veriyoruz. Bizleri iktidarda tutmazsanız, yaşadığınız koşullara umutsuzca saplanıp kalacaksınız” dedi. Toplum ile siyaset yoluyla kurması gerekli bağı, ranta dayalı, üretimden ve adil paylaşımdan uzak, çıkarların paylaşımı ve koordinasyonunu sağlamaktan ibaret bir ekonomiyle, bu ekonominin düzenlediği piyasayla kurdu. Bu seçime kadar da Foucault’un ortaya koyduğu biçimiyle; “Yaşamı teşvik etmek” işinin görüntüsü altında, her seçim için -dayanıklı bir çerçeve- oluşturmada başarılı oldu! Bunu yaparken de tarihsel yargıları, güncel siyasal, sosyokültürel anlayış ve kalıplarla birleştirdi, bunları toplumsal alanda görünür yapan, keskin duygusal ve algısal sınırlar oluşturdu. Bu sınırları kullanarak, bilinçli bir tercihle ötekileştirdiği, dayanıklı çerçevenin dışında gördüğü halk kesimlerini; “Daha iyi koşulları umut etmenin” de dışında tuttu.

SONUÇLAR VE TERCİH

Türkiye de on yedi yıldır siyasal, sosyoekonomik sorunları yaratan ve derinleştirenler, genel ve yerel anlamda yönetsel krizi sürekli hale getirenler, bu seçimde de tüm sorunları çözme iddiasıyla(!) toplumu, kendilerine mecbur etmeyi amaçladılar.

Toplum, sandığa gitti, bir tercihte bulundu!

Evet, bu bir genel seçim değil!

Ama, yapılan tercih genel anlamda: Eksikliklerini kendi dinamikleriyle çözme kapasitesi taşıyan parlamenter, hukukun üstünlüğüne dayalı, laik, anayasal demokratik bir yönetim ile; krizin sürekli derinleştiği siyasal İslamcı, muhafazakar, çatışmacı, ayrımcı, tek kişi yönetimi ve yarattığı belirsizlikler arasında; “dinsel uzlaşı ile dinsel fanatizm” arasında; akıl, bilim, aydınlanma ve çağdaşlaşmaya dayalı bir toplumsal düşünüş, bilinç ve dönüşüm ile; bilim ve akla, özgür düşünceye, çağdaş değerlere karşı çıkan dogmatik, cinsiyetçi, fanatik, ayrımcı bir düşün ve sosyal yaşam biçimi arasında; yoğun emek sömürüsünün bulunduğu, sendikasız, güvencesiz ve ücretlerin çok düşük olduğu çalışma koşullarının dayatıldığı, toplumda muhtaç sayısının sürekli arttırıldığı, muhtaçlık/yoksulluk halinin ve karşılığında minnet duygusunun sürekli hale getirildiği, kamu ve doğal  kaynaklarının talan edildiği, OHAL koşulları altında da milyoner sayısını yüzde 60 arttıran, (Türkiye vatandaşlarının bankalarda bulunan toplam 1 trilyon 600 milyar lirasının, 1 trilyonunun yalnızca yüz kırk bin kişinin elinde bulunduğu) derin bir gelir eşitsizliğine dayalı  ekonomik sistem ile; kaynakların ve olanakların adil dağıtılacağı, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin giderileceği ve adil dağılımın temel alınacağı bir ekonomik demokrasiyi oluşturma olanağının yaratılması arasında olmuştur aynı zamanda.

Diğer yandan bu tercih:

  • İnsanı, varlığını ve haklarını korumayı temel alan,
  • Kararları halk ile birlikte alan, kenti, her aşamada katılımcı bir anlayışla yönetecek,
  • Toplumcu ve sosyal bir belediyecilik hizmeti sunacak olan,
  • Örgütlenmesi ve işleyişi demokrasiye dayalı şeffaf bir belediyecilik yapısı oluşturmayı amaçlayan,
  • Kadın erkek eşitliğini sağlamayı öncelikli amaç gören,
  • Farklı kimlik aidiyetlerini eş ve eşit kabul eden, çoğulcu bir anlayışla belediyecilik yapacak olan,
  • Rantın değil, yaşamın kentini kurmayı amaçlayan,
  • Kentin yarattığı olanak ve avantajlardan herkesin eşit şekilde yararlanmasını sağlayacak olan,
  • Havası, suyu kaliteli ve temiz, yapısal ve görsel kirlilikten uzak, alt yapı sorunları çözülmüş kentlerde yaşam olanağımızı gerçekleştirecek olan,
  • Trafik koşullarını ve alt yapısını yeterli ve donanımlı hale getirecek, yeni güzergahlar, raylı sistem gibi donanımlarla ulaşım hakkını herkes icin sağlıklı güvenli, hızlı kılacak şekilde düzenlemeyi amaçlayan,
  • Her türlü gürültü ve ses kirliliklerini kontrol altına alacak olan,
  • Kenti; çocuk parkları, dinlenme alanları, yürüyüş ve bisiklet yolları ile engelli yaşlı, genç, çocuk, kadın vs. herkes için halkın sosyal mekanı olarak yeniden yapılandırmayı amaçlayan,
  • Hayvan haklarını koruyan,
  • Sağlıklı bir çevrede ve güvenli bir kentte yaşama hakkımızın koşularını oluşturmayı amaçlayan,
  • Doğa (güneş, deniz), tarih ve kültür olanaklarından herkesin eşit şekilde, kamusal yararlanmasını gerçekleştirecek olan, belediye ve yönetici tercihidir.

Unutmayalım.

“İnsanlar bugünle başa çıkamadıkları zaman, iki şeyden birini yaparlar… Ya geçmişi düşünüp dururlar, ya da geleceği değiştirmeye karar verirler.”

Bizler, geleceği değiştirmeye karar verdik!

Herkese çok iş düşüyor!

ÖNCEKİ HABER

Seçim kurullarından Cumhur İttifakına başka, muhalefete başka karar

SONRAKİ HABER

Zf Lemförder’de TİS imzalandı: Yüzde 40,42 zam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...