26 Mart 2019 00:01

Patronlarından ayrı, patronlarının partilerinden ayrı çekiyorlar

BİM ve FİLE marketlerinde çalışan iki işçi AKP’nin patronların partisi olduğunu belirterek, “Bunlar yukarıda durdukça koşullarımız iyileşmez” diyor.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Tarık KAYA
İstanbul

Türkiye’nin en büyük perakende zincirlerinden biri olan BİM, 2018 yılında net kârının 900 milyonu aştığını açıklarken, market zincirlerine ise yeni bir konsept ile daha çok site içlerine açtığı 44 FİLE marketi ekledi. BİM’in en büyük hisse sahibi Latif Topbaş ise AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakınlığıyla biliniyor. Daha önce Urla’da sit alanına usulsüz yapıldığı iddia edilen villalarla Meclis gündemine de gelen Mustafa Latif Topbaş, Türkiye’nin en zengin 30 kişisinden biri olarak gösteriliyor. Peki bunca serveti yaratan 42 bin işçi bu servetten pay alıyor mu?

BİM ve FİLE’de çalışan iki arkadaşa bu servetten pay alıp almadıklarını soruyoruz biz de. İşçilerden biri 22 yaşında üniversite mezunu genç bir kadın (İşten atılmamaları için isimlerini ve kimliklerini ortaya çıkaracak bilgileri paylaşamıyoruz). BİM’in lise mezunu altında eğitim seviyelerinden kimseyi işe almadığını söyleyerek başlıyor söze. Artan üniversite mezunu işsiz sayısı ile birlikte, BİM’de çalışan üniversite mezunu sayısı da epey artmış anlattığına göre. BİM’de sürekli bir koşturmanın olduğundan bahsederken, bir işçinin her anını oldukça esnek değerlendirdikleri bir çalışma hayatından söz ediyor. Örneğin, 30 dakika kasaya bakıp, kasada müşteri olmadığında koşup kolileri getirmek, sonra koşup kasaya gitmek, sonra dönüp kolileri açmak, koşup yeniden kasaya gitmek, gelen ürünleri dizmek gibi. İş tanımında yer alan ise market içinde yapılacak her şeyin yapılması olan bir çalışma modeli. Mola ve yemek saatlerinde de aynı şeylerin yaşandığını anlatıyor: “BİM’de yemek araları çok az, 1 saat yemek aramızı kullanmamıza izin vermiyorlar, hemen ye yukarıya çık diyorlar. Ya da yemeğini erken bitirdiğinde, daha 15 dakikan var demiyorlar, bitirdiysen çalışmaya başlamalısın. Dinlenmene izin yok. Eleman almadıkları için yukarıda da işler beklediği için sürekli zaten bir tempo içindesin, bu nedenle de baskılanıyorsun zaten. Oturmak gibi bir şey yok, kasada da sürekli sıra olduğu için boş bir an yakalaman çok zor oluyor. Namaz saatleri için de aynı şeyi yaşıyorum, hiç vakit bırakmıyorlar.”

FİLE’NİN KASASI DOLUYOR AMA İŞÇİLERİN FİLESİ DOLMUYOR

Yine 20’li yaşlarında FİLE’de çalışan bir kadın işçi ise namaz saatlerine FİLE’de dikkat edildiğini söylüyor ama FİLE’de de BİM’de olan yıllık primin verilmediğini ifade ediyor. “FİLE’nin ileride büyüdüğünde primlerin de verileceğini söylüyorlar” diyor. BİM ve FİLE’nin sahibi olan kişinin net kârının 1 milyara yakın olduğu basına da yansımış, FORBES dergisi bile Topbaş’ın bu yükselişine kayıtsız kalamamış, sayfalarına taşımıştı. Bu yüzden bir işletmede prim verilirken diğerinde verilmemesine bir gerekçe bulunmuş daha çok.

İki arkadaş da asgari ücrete tabii iken, FİLE’nin çalışma koşulları BİM’e göre biraz daha iyi. Biraz oturmaya, biraz dinlenmeye izin var. FİLE’de çalışan arkadaşımız gelecek planını, belki FİLE’de yükselebileceği şeklinde söylüyor. BİM ve FİLE şubeleri arasında geçişler çok fazla, hiç güvencelerinin olmadıklarını söylüyorlar: “Müdür beğenmediğini başka bir şubeye gönderiyor, gitmezsen ayrılmak zorunda kalıyorsun.” Yani her açıdan esnek çalışma dayatılıyor. BİM’in krizden çok fazla etkilenmediğini söylüyorlar. Kâr oranlarına bakıldığında da geçen yıla oranla yüzde 10’a yakın büyüdüğü görülüyor. Ama BİM’i etkilemeyen krizin, kendi hayatlarını nasıl etkilediğini de hemen ifade ediyor işçiler: “Asgari ücrete zam yapıp, sonra her şeye birlikte zam yaptılar, bir kıymeti kalmadı, BİM’de de fiyat etiketleri sürekli değişiyor.”

‘BUNLAR YUKARIDA DURDUKÇA BİZİM KOŞULLAR DEĞİŞMEZ’

İkisi de HDP’ye oy vermiş geçen seçimlerde, bu seçimlerde ise CHP’ye oy vereceklerini söylüyorlar. BİM’de çalışan genç, FİLE’deki arkadaşını göstererek, “Biz aslında kendi aramızda konuştuk ve AKP karşısında Ekrem İmamoğlu’ya verebileceğimiz sonucuna vardık. Çünkü Erdoğan çok saldırgan ve seçimde de biz başka bir seçenek göremiyoruz, siz seçenek gösterebiliyor musunuz, AKP karşısında bir şey” diyorlar.

Evden işe, işten eve koşturma içinde HDP’den gelen bir CHP’ye oy verin çağrısı onların kulaklarına gelmemiş. Ama kendileri AKP’nin geriletilmesi gerektiği konusunun defalarca  üstüne basıyorlar konuşurken. “Artık bir gitsinler” diyorlar. “CHP değiştirir mi” diye sorduğumuzda da kesin bir cevap alamıyoruz. Pek iyimser değiller. CHP ile düzelip düzelmeyeceğini kestiremiyorlar ama AKP ile daha kötüye gideceklerinden emin gibiler. “Yoksulluk artıyor, zamlar artıyor, baskı artıyor” diye ifade ediyorlar. AKP’nin patronların partisi olduğunu bilerek, “Bunlar yukarıda durdukça bizim koşullar iyileşmez” diyorlar.

ÖNCEKİ HABER

Adalet Bakanı’ndan seçmene de adaya da tehdit

SONRAKİ HABER

Nihat Zeybekci: İçkili mekanları tartışmak gericilik ve yobazlıktır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa