Beyazıt Katliamı anmasında gözaltına alınanlar serbest bırakıldı

İstanbul Üniversitesi'nde Beyazıt ve Halepçe Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anma eyleminde gözaltına alınan 33 kişi serbest bırakıldı.

15 Mart 2019 09:45
Son Güncellenme Tarihi: 16 Mart 2019 14:56
Paylaş

İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Beyazıt Katliamı’nda yaşamını yitiren 7 öğrenciyi ve Halepçe Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anmak için bir araya geldi. Öğrenciler, 16 Mart’ta Beyazıt’ta ve Halepçe’de yaşamını yitirenleri Eczacılık Fakültesi önünde yaptıkları basın açıklamasıyla andı. Basın açıklamasına ardından yürüyüşe geçen öğrencilere polis saldırdı. Aralarında gazetecilerin de olduğu 33 kişi darbedilerek gözaltına alındı.

MUHABİRİMİZE POLİS ENGELİ

Haberi izleyen muhabirimiz Eylem Nazlıer ise polis tarafından engellendi. Muhabirimiz Nazlıer’i engelleyen polis “Sen basın değilsin çekemezsin” dedi. Muhabirimizin “Neye göre basın değilim” sorusuna polis “Sarı basın kartın yok, bana göre devlete göre basın değilsin” diyerek muhabirimizin görüntü çekmesine engel oldu.

GÖZALTINDAKİLER SERBEST BIRAKILDI

Gözaltına alınan 33 kişi Vatan'da bulunan İstanbul Emniyetine götürüldü. Aralarında Yolculuk Gazetesi muhabiri Buse Söğüt, Özgür Gelecek muhabir Taylan Öztaş'ın da olduğu 33 kişi emniyetteki işlemlerinin ardından serbest bırakıldı. (İstanbul/EVRENSEL)


İHD İZMİR ŞUBESİ: NE HALEPÇE NE DE BEYAZIT UNUTULACAK

İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi de Halepçe ve Beyazıt katliamları ile ilgili basın toplantısı düzenledi.

İHD İzmir Şubesi, dernek binasında Halepçe ve Beyazıt katliamlarının yıldönümünde basın toplantısı düzenledi. Açıklamayı okuyan Caner Canlı, “Biz insan hakları savunucuları diyoruz ki İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz. Ne Halepçe ne de Beyazıt katliamları unutulmayacak. İnsanlık tarihinde kapkara birer sayfa olarak kalmaya devam edecektir”dedi.

Canlı, “Halepçe; elma kokusuyla gelen soykırım ve İstanbul Üniversitesi Beyazıt katliamı.Tarih: 16 Mart 1988... Irak savaş uçakları Halepçe'yi bombaladı. Çığlıklarla bağırışlarla çağırışlarla ve keskin bir elma kokusuyla öldüler ve bir avuç kül oluverdiler ne olduğunu anlayamadan. En çok da çocuklar öldü Halepçe’de. Tıpkı diğer katliamlardaki gibi” dedi.

“ANMAK, ONURUMUZDUR”

17 Mart’a kadar aralıklarla süren saldırılarda ölen sayısının net olmadığını vurgulayan Canlı, “Halepçe’de 16 Mart 1988’de insanlık nefessiz bırakıldı, yakıldı. Hatırlamak, anmak, onurumuzdur. İnsanlık için onurdur” diye konuştu.  “Tarihe İstanbul Üniversitesi Beyazıt Katliamı diye bir utancımız daha düştü. Olayın faili olarak Ülkü Ocakları Başkanı ile MHP Gençlik Kolu Başkanı gözaltına alındılar ama bir süre sonra serbest bırakıldılar. Aralık ayında Maraş Katliamı yapıldı. Sıkıyönetim ilan edildi. Dava Sıkıyönetim Mahkemesi’ne sevk edildi. Sonra da 12 Eylül darbesi yapıldı. Dava faili meçhul dosyalar arasına girmişti bile” şeklinde belirten Canlı, “AKP Hükümeti 12 Eylül Referandumu ile Anayasa’nın Geçici 15. Maddesini kaldırdı ve 12 Eylül generallerini yargılamak için dava açtı. 12 Eylül davasının iddianamesinde darbecilerin darbeyi haklı kılmak için 1 Mayıs 1977 ve 16 Mart katliamlarını kontrgerillaya yaptırdığını iddia etti. Ancak hükümet sanık sayısını iki generalle sınırlı tuttu. 16 Mart Davası yine zaman aşımından düştü” dedi.

Canlı son olarak şunları kaydetti: “Biz insan hakları savunucuları diyoruz ki İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz. Ne Halepçe ne de Beyazıt katliamları unutulmayacak. İnsanlık tarihinde kapkara birer sayfa olarak kalmaya devam edecektir” (İzmir/EVRENSEL)


İHD İSTANBUL ŞUBESİ: UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ

İHD İstanbul Şubesi de 16 Mart Beyazıt öğrenci katliamı ve Halepçe Katliamı ile ilgili açıklama yaptı. Açıklamada ‘Unutmadık, unutturmayacağız’ denildi.

16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde ülkücüler tarafından düzenlenen bombalı ve silahlı saldırı sonucu, üniversite öğrencileri Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt katledildiği hatırlatılan açıklamada; “Bu saldırı organizasyonunun içinde asker ve polisler de vardı. Olayın üzerinden tam 41 yıl geçti ama katillerden hesap sorulmadı. Devleti göreve ve hesap vermeye çağırıyoruz” denildi.

Katliamın dokuz gün önce bir yazıyla polise ihbar edildiği halde tedbir alınmayarak 7 öğrencinin ölümü ve 41 öğrencinin yaralanmasına seyirci kalındığı gibi, açılan davanın sıkıyönetim koşullarının verdiği rahatlıkla kapatıldığı belirtilen açıklamada şöyle denildi; “Katliamda Abdullah Çatlı ve Reşat Altay’ın da adı geçiyor, polis ve asker bağlantıları olduğu ifade ediliyordu ama dosyanın yeniden açılabilmesi 21 yıl sonra gelen yeni itiraflar ve bilgiler sonrasında gerçekleşebildi. Ancak bütün çabalara rağmen, 16 Mart katliamı davası zamanaşımına uğratıldı. Siyaset, emniyet ve ordu içindeki bağlantıları gizlendi. Katliam, katiller ve bağlantılarının korunması ile tarihimizde kara bir leke ve vicdan yarası olarak yerini aldı.”

“Katliamların tekrar yaşanmaması ve toplum vicdanında açılan yaraların bir nebze iyileşebilmesi için, yaşanan tüm katliamların insanlığa karşı suçlar içinde değerlendirilmesi ile zamanaşımı savunmasına mahal bırakılmayarak ve katiller yanında, olayı önlemeyen, gereğince soruşturmayarak gerçekleri gizleyen, yargılamayı uzatarak katilleri ceza almaktan kurtaran yargı mensuplarına varana kadar, tüm sorumluların cezalandırılmaları sağlanmalıdır” denilen açıklamada, 16 Mart katliamı kınanarak, davanın zamanaşımından düşmesine neden olarak, devlet adına bir utanç kaynağı ve toplum vicdanında derin bir yara açılmasına neden olanlar hakkında işlem yapılması için devleti göreve ve hesap vermeye çağrıldı.

Halepçe Katliamı ile ilgili yapılan açıklamada ise ‘Başka katliamlara izin vermeyelim’ denildi. 16 Mart 1988 ve devam eden 3 gün boyunca Halepçe'de yaşanan katliamda, kimyasal ve biyolojik silahların kullanıldığı ve çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Halepçe halkının Saddam yönetimi tarafından katledildiği belirtilen açıklamada; “Binlerce kişinin etkilendiği bu katliam, insanlık tarihinde "Halepçe Katliamı" olarak anılan utanç sayfasıdır. 31. yılında bu katliamı kınıyor ve böylesi katliamlar bir daha yaşanmasın istiyoruz” denildi.

Halepçe Katliamı da dahil işlenen insanlığa karşı suçlara ilişkin uluslararası yargı mekanizmalarının ve UCM'nin etkili yargılamalar yapabilmesi ve başta Türkiye ve ABD olmak üzere UCM'nin yetkisinin tüm dünya ülkeleri tarafından kabul edilmesini sağlama görevinin halen önemini koruduğuna işaret edilen açıklamada şöyle denildi; “Yaklaşık 200 bin Kürt’ün katledildiği Enfal Operasyonu kapsamında işlenen suçların soykırım olduğunu bugüne değin Irak ve Irak Federe Kürdistan Bölge Yönetimi, Norveç, İsveç ve İngiltere kabul etmiştir. Türkiye Devletini de bu soykırımı tanımaya çağırıyoruz. İnsan hakları savunucuları olarak, "Halepçe'ler olmasın",  insanlık tarihine yeni utanç sayfalarının eklenmesine izin vermeyelim diyerek, savaşlara, katliamlara karşı tüm insanları mücadeleye çağırıyoruz. Başka Halepçeler yaşanmasın!” (HABER MERKEZİ)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Mehmet Ali Alabora: Gezi iddianamesinde hiçbir şey gerçek değil

SONRAKİ HABER

Gençler her yerde haykırdı: Buradayız, çünkü geleceğimizi çaldınız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...