04 Ekim 2012 11:55

‘Ekonomik’ Çanakkale Bianeli’nde ‘kurgular ve karşı duruşlar’

3. Uluslararası Çanakkale Bienali’nin 28 Eylülde yapılan açılışı, küratörlerin ve Belediye Başkanı Ülgün Gökhan eşliğinde gerçekleştirildi. Devletin Kültür Bakanı, valisi vs. gibi protokol teşrif etmedi.Zannediyorum Çanakkale’nin büyük sermaye şirketlerinin temsilcileri de yoktu. Ç

‘Ekonomik’ Çanakkale Bianeli’nde ‘kurgular ve karşı duruşlar’
Paylaş
Özcan Yaman

Zannediyorum Çanakkale’nin büyük sermaye şirketlerinin temsilcileri de yoktu. Çanakkale Dardanel, Çanakkale Seramik vs. yoktu. Peki Çanakkale’nin demokratik kitle örgütleri, sendika, oda ve siyasi partileri var mıydı? Bilemiyorum, belki de ben görmedim. Ortalıklarda üzerine yaldızlı yazılarla yazılıp yollanan çelenk benzeri çiçekler de yoktu. Bu haliyle biraz belediye ve biz bize samimi uluslararası etkinlik olarak değerlendirebilirim. “Kurgular ve Karşı Duruşlar” temasıyla başlayan bienalin özeti Koordinatör Küratör Deniz Erbaş’ın sözleriyle özetlenebilir: “...Dünyamız ekonomik, siyasi ve sosyal çalkantılardan geçerken, içinde bulunduğumuz coğrafya her geçen gün biraz daha şiddet, nefret ve savaş atmosferinin girdabına kapılırken, eş zamanlı olarak tüm dünyaya yayılan ‘isyan’ duygusu etrafında örgütlenen halklardan yükselen çığlığın sanattaki yankısına bir bakmak istedik. Mısır’dan Amerikaya, İspanya’dan, Peru’ya, dünya halklarının bu kalkışmasına ilham veren Stephane Hessel’in ‘Öfkelenin!’ manifestosu bu anlamda hepimize sesleniyor: Yaratmak direnmektir, direnmek yaratmaktır.”

ÇANAKKALE ŞEHRİNE BİENAL GELMİŞ...

Bienali çeşitli yönleriyle ele almak gerekiyor. Genel gözlem olarak çok uğraşıldığı ama halka ulaşmadığı gibi bir düşünce içimi sardı. Sokaklarını dolaştığım Çanakkale’lilere “şehre bienal gelmiş ne diyorsunuz?​” sorusuna; “Abi nedir bienal? İyi olmuş, türkü çalgı var mı? Turist gelir mi? Biliyorum çalışıyorlardı ne yapacaklar?​” gibi karşı sorulara muhatap oldum. Belki bu durum bende ön yargı yaratmış olabilir. Organizasyondan arkadaşlara sorduğumda ellerinden geldikçe tanıtım ve duyuruları yapmaya çalıştıklarını söylediler.

Bienal mekanları şehrin hem ulaşım hem tarihsel konumlanışları itibaren hem de düzayak güvenlik vs. engellemelerin olmadığı yerlerdi. Eski otoparkın sergi alanına dönüştürülmesi, bir kilise ve kütüphanenin sergi mekanları içine katılması güzel olmuş. Ayrıca paralel etkinlikler kapsamında değişik mekanlar da dahil edilmiş.

Sanatçıların seçimi ve bienal konsepti içinde değerlendirilişleri bence çok uygundu. Başarılı ve sergi içeriğine uygun çalışmalarla bir çok sanatçı üzerine yazılıp konuşulmayı bekliyor.  3. Uluslararası Çanakkale Bianeli 3 Kasıma kadar meraklılarını bekliyor. (Çanakkale/EVRENSEL)


‘COCA COLA OLMASAYDI BİR ŞEY KAYBETMEZDİK’

Kültür Bakanlığı, Turizm Müdürlüğü gibi devlet desteği ile Çanakkaleli yerli sermayenin olmaması dikkatimi çekti. Göze batan tek alışılmış sponsor olarak Coca Cola bulunuyordu. Peki kola olmasaydı ya da kola ile birlikte bazı sponsor ya da destekçi olmasaydı bu ‘ekonomik’ bienal gerçekleşemez miydi? Bu sorunun yanıtını almaya çalıştım.
Sanatçı Neriman Polat, “Hangi sergiye katılsak benzer sponsorlar karşımıza çıkıyor. Bu bir çelişki tabii hem onları eleştiriyoruz hem onlar destekliyor” yanıtını verdi.
Küratör Seyhan Boztepe, “Bağımsız bir bienal yapmak için hem devlet hem özel şirketlerin desteğini almamız gerekiyordu. Olmasaydı bu bienal yine olurdu ama bağımsız bir bienal yapmak istedik...” şeklinde konuştu. Küratör Fırat Arapoğlu da “Kendi adıma söylersem Cola olmasaydı bir şey kaybeder miydik, bence kaybetmezdik. Daha mütevazı bir açılış yapardık” dedi.


SERGİDEN KISA KISA

Bienal’e katılan sanatçıların birbirinden değerli çalışmaları görülmeye değer. Tek tek isimlerini yazıp açıklamaya kalksam yer kalmayacak. Yaşam alanlarının talanının eleştirisinden, mültecilerin durumuna, kayıplar sorunundan, Çanakkale’den yolu geçenlerin aranmasına... Eksik liste ile Çanakkale savaşlarında ölen Türkiye vatandaşları olan gayrimüslimlerin görünürlüğü gibi sayfalara sığmayacak duruşlar izlenmeyi bekliyor. Ama yine de beni etkileyen bazı sanatçıları burada anmam gerektiğini düşünüyorum.
Julian Stallabrass, bence bienalin en önemli katılımcısı idi. Kendisi “Fotoğrafın Anatomisi” slayt şov çalışmasıyla katılmıştı. Fotoğrafın hayatla olan bağından çok güzel enstantanelerin sergilendiği kendi içinde çelişkileri yansıtıyordu.
Yeşim Ağaoğlu, “Saman Alevi” yerleştirmesiyle sergi salonuna girişte bizi karşılıyordu. Savaşların saçmalığı ve anlamsızlığını kahramanlık, şehitlik gibi kavramların sorgulanmasını sağlıyordu.
İnsel İnan’ın yerleştirme çalışması “Çanakkale geçil-mez”, milliyetçilik ve kahramanlık kavramlarına eleştirel yaklaşımı bir metre kare alan içinde çözmüş.

ÖNCEKİ HABER

Öğrenciler harçlar için eylem yaptı

SONRAKİ HABER

Patronun kapısına dayandılar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...