10 Mart 2019 23:31

Lee Tesche: Varsayılan rock and roll otoriter karşıtıdır

Algiers Grubunun Üyesi Lee Tesche “Rejimlerine meydan okuyacak kadar cesur herkesi destekliyoruz. Varsayılan rock and roll otoriter karşıtıdır.” dedi.

Fotoğraf: @AlgiersMusic/Twitter

Paylaş

Simge YARAYICI

Algiers, günümüzün en önemli gruplarından biri. Bunun nedeni müziklerinin tek bir tür değil, post-punk’tan industrial rock’a ve gospel’e birçok türün bileşimi olmasının yani sıra politik ve sosyal konularda da ezilen ve yeterli temsil olmayanların sesi olarak söyleyecekleri birçok şeyin olması. Gruplarının adının seçimi de oldukça politik bu özel bölgedeki sömürge karşıtı mücadele ve sömürgeyle birlikte gelen tersliklerle alakalı olarak. Grup, platformunu en etkili biçimde, dünyadaki birçok insana ulaşabilecek anlamlı sanat üretmek ve bu insanları birleştirmek için kullanıyor.

Grubun çıkışı Atlanta, Georgia’ya dayanıyor. Üç kişilik bir grup olarak, Franklin James Fisher, Ryan Mahan ve Lee Tesche kendi adlarını taşıyan Algiers albümünü 2015’te çıkardı. Fakat grup şu an dördüncü eleman, daha önce Bloc Party ile çalan Matt Tong’a sahip ve ikinci albümleri The Underside of Power da dört kişiden oluşan bir grubun meyvesi. Geçtiğimiz günlerde Lee Tesche özellikle müzik ve politikayla ilgili sorularımı yanıtladı.

Her birinizin müziğe nasıl başladığını, sonrasında tanışıp birlikte grup kurmaya çalıştığınızı anlatabilir misin?

Lisede ve hemen sonrasında Atlanta ve civarında birkaç grupla çalıyordum. Ryan bu konserlere gelip keyifli zaman geçiriyordu ki birkaç yıl sonrasında benimle bir grupta çalarken buldu kendini. Franklin bu grubun tüm konserlerine gelen büyük bir fandı. Müzik dinleyerek büyürken kafanızda grupların ve müziklerinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili kafanızda fikirler oluşturduktan sonra bu düşüncelerin hepsinin karşıtı olup yıkan bir durumla karşılaşmak özgürleştirici bir durum olabiliyor. Ben bunu 14 yaşındayken ilk punk show deneyimimde yaşadım. Ve önceki grubumuzun showları Franklin için benzer şeyleri yaşatmıştır. İki davulcu ve basçıdan oluşan iki ritim kısmımız ve sahneyi vaaz kürsüsü olarak kullanan ve insanın ruhuna bakan gayet etkileşimci bir vokalistimiz. Şehirdeki birçok insan nefret etti. Tuhaf bir gruptuk. Bu grubun dağılması Algiers’ı başlattı. Takip eden birkaç yıl içinde dünyanın başka başka yerlerine taşınırken üçümüz birlikte şarkı yazma ve kaydetme için zaman harcadık birlikte. Matt Tong bizim kahramanımızdı. Hayaller cidden gerçeğe dönüşüyor.

İkinci albümünüz The Underside of Power’i piyasaya sürmenizin üzerinden 2 yıl geçti. Hangi açılardan ikinci albümü yapmak daha kolay ya da zordu ilk albüme kıyasla? Şu an grup 4 kişiden oluşuyor ve hepiniz dünyanın farklı yerlerinde yaşıyorsunuz. Bu durum birlikte müzik yapma sürecinizi nasıl etkiliyor?

İkinci albümü yapmanın tek kolay sayılabilir yanının grup olarak biraz daha oturmuş bir yapıya sahip olduğunuzu ve orijinal fikirleri biraz daha genişletebildiğimizi söyleyebilirim. Ve kesinlikle birçok baskı ve beklentilerden dolayı daha zorlayıcı ikinci albüm. Biz her zaman farklı farklı şehirlerde olduk ve bu da kesinlikle müziğimizdeki elektronik elementleri daha çok ortaya çıkardı. Rap ve elektronik müziğin, gayet açık ve geniş Amerika’nın Batısı yerine küçük kesimlerde başlamasının somut nedenleri var. Grup olarak şehirde prova yapmak zor. Bu yüzden genellikle şarkıları ya davul makinesinde oluşturuyoruz ya da asıl kısımlarını alıyoruz ve sonrasında da stüdyoda ilerletiyoruz bazen orijinal elementleri kaybetmeden. Matt gruba ikinci albümdeki şarkıları yazıp çalmak için katıldı ve bu müziğimize yeni bir enerji getirdi.

Protest albüm yapmak sizin için önemli mi? Sanatçıların değişime katkısıyla ilgili ne düşünüyorsun?

Protest albüm yapmak kendi başına bizim için çok önemli değil. Belki şöyle söyleyebiliriz; içeriği olan albümler yapmak bizim için önemli. Sanatçı olarak sanatımız yoluyla yaşadığımız dünyayı, fikirlerimizi ve hayallerimizi dile getirme ve yansıtma sorumluluğunu kesinlikle hissediyoruz. Bize ilham kaynağı olan şeylere odaklanmaya çalışıyoruz sadece ve ortaya çıkan sonuç da bu oluyor. Şarkılarımız ve müziğimizin boş ve yavan olmaması, karakteri olması gerektiğini düşünüyoruz. Şu an zaten içi boş birçok şey var. Dünyanın başka bir sıkıcı gruba ihtiyacı yok.

Kalbimde sosyal bilinci olan, protest müzik yapan gruplara çok özel bir yer var ve tabii ki sizin grubunuz da bunlardan biri. Amerika’da özellikle bağımsız müzik sahnesinde durum farklı olabilir. Ama otoriter rejimle yönetilen farklı ülkelerde protest müzik ve gruplara karşı yapılan baskıları biliyorum. Grup olarak şarkılarınızdaki politik düşünce ve ifadelerden dolayı siz herhangi bir zorluğa maruz kaldınız mı yoksa kendinizi özgür olarak görebiliyor musunuz?

Bizim için de bu tür gruplar çok önemli. Public Enemy ve Nina Simone’dan Selda Bağcan’a kadar birçok benzer müzisyenin kendimiz ve yaptığımız müziği şekillendirmede çok güçlü bir etkisi var. Kişisel olarak kendimi kaçınılmaz olarak bu tür soundlara eğilimli buluyorum. Sırf düşüncelerini açık şekilde dile getirdiler diye şiddetli sonuçlarla yüzleşmek zorunda kalan birçok cesur insan gibi durumlarla karşılaşmadık biz. Asla o düzeyde değil. Festivallerden çıkarılma durumu olabiliyor mesela. Bu da uğraşılması kolay bir durum.

Şu an turnedesiniz ama yeni albüm üzerinde çalışıyor musunuz? Yeni albümle ilgili planlar neler?

Kesinlikle yeni bir albüm üzerinde çalışıyoruz. Geçtiğimiz birkaç ay boyunca şarkı yazıp demo kaydettik. Nisanda, daha önce çalıştığımız ve Mandy’nin soundtrack’i üzerinde Johann Johannson ile çalışmış olan Randall Dunn ve Ben Greenberg ile stüdyoya gireceğiz. Heyecanlı olduğumuz kadar gerginiz de. New York City’de kayıtları yapacağız ve birçok yeni materyallerimiz var. Umuyoruz ki albüm sonbaharda çıkmış olacak. Böylece de tekrar yollara düşüp Türkiye’ye de yepyeni bir albümle geri döneceğiz.


REJİMLERİNE MEYDAN OKUYANLARI DESTEKLİYORUZ

Yalnızca bulunduğunuz yerdeki haksızlığa karşı değil, dünyadaki haksızlıklara karşı sesinizi yükseltiyorsunuz. İsrail’e karşı boykota destek verip Filistin halkının yanında duruyorsunuz. Sanatçılar olarak duruşunuzu ve bu spesifik konuda duruşunuzun haksızlığa karşı nasıl yardımcı olduğunu açıklayabilir misin?

İnsanlar bize sanatçı olarak saygıyla bakıyor ve bu da beraberinde olağanüstü bir sorumluluk ve ağırlık getiriyor. Bu insanları hayal kırıklığına uğratmamak demek bize olan büyük güvenlerinden vazgeçecek bir şey yapmamak demek. Araba reklamları ya da başka reklamlarla ilgili teklifler geldi ama geri çevirmek zorunda kaldık. Bu gibi şeylerin birçok sonucu oluyor. Gayet basit. Trump, May, Macron, Netanyahu, Orban ve benzeri insanları, iktidardaki insanları sevmiyoruz. Rejimlerine meydan okuyacak kadar cesur herkesi destekliyoruz. Devlet şiddetine karşıyız. Varsayılan rock and roll otoriter karşıtıdır. Ted Nugent ve Kid Rock gibi isimler otorite yanlısı rock and roll’dur ve ayrıca müziklerinin berbat olduğunu düşünüyoruz. Ezilenleri ve kapitalizm, polis devleti, cezaevi endüstri kompleksi, kolonicilik, patriyarki ve emperyalizm dahil olmak üzere her çeşit baskıya karşı olan tüm mücadeleleri destekliyoruz. 80’lerde Güney Afrika’daki Sun City ya da 60’larda, bizim doğduğumuz yerin de dahil olduğu ırkçı ayrımcılığı olan Amerika’nın Güney’indeki “büfe oturma eylemleri” örneklerinde olduğu gibi ırkçı rejimlerin sonlarını doğrudan eylemlerle getiren sanatçı ve aktivistlerin olduğundan haberdarız. Çok açık ve basit bir şekilde söylemek gerekirse İsrail’in insanlık dışı ve acımasız rejiminden dolayı bastırılmış Filistin’deki insanları destekleme sorumluluğumuz var.

Baskıcı rejimler altında anlamlı sanat uğraşı içinde olan sanatçılara mesajın ne olabilir?

Kendinize sadık kalın. Asla feragat etmeyin.


ÖNCEKİ HABER

Selim Sadak miting konuşması nedeniyle tutuklandı

SONRAKİ HABER

Balıkesir’de esnaf değişim istiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa