18 Şubat 2019 00:19
Son Güncellenme Tarihi: 18 Şubat 2019 03:41

epttavm.com'dan e-tanzim satışları PTT işçilerini kaygılandırıyor

PTT'de dağıtımcı olarak çalışan işçiler e-tanzim satışlarında sebzelerin çürümesi/ezilmesi durumunda tepkilerin kendilerine yöneleceğinden endişeli.

Fotoğraf: Metin Aktas/AA

Paylaş

Vedat YALVAÇ
İstanbul

PTT AŞ, www.epttavm.com üzerinden salatalık, sivri biber, patlıcan, soğan, patates, domates, kırmızı biber ve çarliston biber olmak üzere 8 çeşit ürünün satışına başlamasına çalışanlar kaygılı. Taşeron olarak çalışan ve mevcut haliyle aşırı iş yükü nedeniyle şiddet de dahil pek çok sorun yaşayan işçiler, sebze satışının başlamasıyla birlikte karşılaşacakları sorunları şu şekilde sıraladı: “Devletin tekelinden çıkıp A.Ş  hüviyetine büründükten sonra işler değişmeye başladı. Biz artık öyle bir durumdayız ki aşırı yoğunluktan kargonun içinde kıyafet mi var, bomba mı var tespit edebilecek durumumuz yok. Vatandaşla çok fazla karşı karşıya geliyoruz. Daha geçenlerde gördüğü şiddet nedeniyle bir arkadaşımızın kaburgasında kırık oluştu, burnunda problem var. Halen mahkememiz devam ediyor. Şimdi bu sebzelerin çürümesi, ezilmesi gibi durumlarda bu durumlarla karşı karşıya gelmemiz daha da artacak.”

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan'ın açıklamalarının ardından internet üzerinden 8 çeşit sebze satışına Ankara’da başlayan PTT AŞ İstanbul’da da önümüzdeki günlerde satışa başlayacak.

Sebzenin gelmeye başladığını aktaran bir taşeron işçi, mevcut haliyle çok fazla olan iş yükünün sebze satışının başlamasıyla birlikte daha da artacağını anlattı: “PTT, devletin tekelinden çıkıp AŞ hüviyetine büründükten sonra işler değişmeye başladı. Artık daha fazla piyasaya girme, daha fazla sektörde öncü olmaya, belki de tekel olmaya çalışan bir işletme anlayışı var. Ancak eldeki personel sayısıyla yapılabilir olması ya da sağlıklı şekilde işler hale getirilmesinin mümnkün olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü mevcut bir iş yükü var ve çalışan sayısı bu iş yükünü kaldıramıyor. Biz artık öyle bir durumdayız ki kargonun içinde kıyafet mi var, bomba mı var tespit edebilecek durumumuz yok yoğunluktan. Her gün 80-90 tane dağıtım yapıyoruz. PTT, az kişiyle çok şey yapmak istiyor. Bir de üzerine bunlar eklendiğinde daha artacak. Dağıtıma giren bir girdi var sonuçta. Bu da ister istemez iş yükümüzü daha da artırır. Yeterli sayıda personel olsa, kimseye baskı olmaz, kimse hakkında tutanak tutulmaz.”

ÇÜRÜME İHTİMALİ HEPİMİZİ DÜŞÜNDÜRÜYOR

Çalışanların en büyük kaygısı ise sebzelerin çürüme ihtimali. “Gönderinin aynı gün ulaştırılamaması, tazeliğini korumayacak olması, kokacak olması hepimizi düşündürüyor” diyen bir işçi şöyle devam etti: “Siparişi veren kişi adresinde bulunmadığı zaman şubeler hal gibi olacak. Çürümüş domates, salatalık ve biberden geçilmeyecek. Vatandaşla karşı karşıya gelebiliyoruz. İşin farklı boyutlara geçip şiddetle sonuçlandığı da oluyor. Daha geçenlerde bir arkadaşımızın başına geldi. Gördüğü şiddet nedeniyle kaburgasında birkaç kırık oluştu, burnunda problem var. Aynı şey benim başıma da geldi. Halen mahkememiz devam ediyor. Şimdi bu sebzelerin çürümesi, ezilmesi gibi durumlarda bu durumlarla yüz yüze gelmemiz daha da artacak. Dağıtıcılar kendini koruyabilirse korur, diğer türlü hiçbir güvenceleri yok. Çünkü adamın kapısına giden o. Kişi sonuçla ilgilenir. Sonuç neyse ona göre reaksiyon gösterir.”

İŞ YÜKÜMÜZ YÜZDE 50-60 CİVARI ARTTI

PTT AŞ’de posta dağıtımı yapan taşeron işçiler de sebze satışının başlamasıyla iş yükünün artmasından kaygılı. Nüfus cüzdanlarının ve ehliyetlerin değişmesiyle birlikte iş yükünün yüzde 50 arttığını anlatan taşeron bir posta dağıtım işçisi, “Posta dağıtımı ayrı, kargo dağıtımı ayrı. İki kiloya kadar olanları onlar alıyorlar, daha aşağısını biz alıyoruz. Kimlikler, ehliyetler var, sayıları arttı. Seçimler henüz gelmedi. O gelirse zaten başlı başına problem. Geldiği zaman diğer işler bırakılıyor, direkt o dağıtılıyor. Öyle olunca da yığılma oluşuyor, onu da daha sonra biz eritmek zorunda kalıyoruz. Şimdi kargonun yetiştiremediği işleri de bize göndermeye başladılar. Üstelik şimdi bu tanzim satışı için her gruptan birer kişi paketlemeye alınacak. Meyve sebze paketleyecek bundan sonra. O alınan arkadaşların işleri de diğer arkadaşların üzerine kalacak” diye konuştu.

YILLARDIR PTT’NİN YAPTIĞI İŞ, AZ İŞÇİ ÇOK İŞ

“Bunu kargocuya yaptıracaklar ama kargocunun elindeki diğer işleri de bize yaptıracaklar” diyen bir başka işçi ise şunları söyledi: “Bizden bir kişi alacaklar, o kişinin iş yükü bize yüklenecek. Nasıl biri izne çıktığı zaman onun işini biz yapıyorsak bizden aldıkları o bir kişinin işini de geride kalanlar yapacaklar. Yıllardır PTT’nin yaptığı iş; az işçi çok iş. ‘O sokağa zaten giriyorsun, girmişken şunu da ver, bunu da ver’ diyerek her gün iş yükümüzü daha da artırıyorlar. Şu an herhangi bir işçi alımı yok. İş yükü artıyor ama kadro aynı. 20 ila 30 kilo arasında değişen ağırlıktaki çantayla günde en az 11 kilometre gezerek dağıtım yapıyoruz. Yorulsak bile hızlı olmamız gerekiyor. Yemek yiyebilecek zamanın kalması için bunu yapmak zorundayız. Servisi kaçırırsak kendi imkanlarımızla gitmek zorunda kalıyoruz. ‘Neden bitmedi’ diye hesap sormalar başladı. 50 tane posta var ve sen bunun 20’sini dağıtamadığın zaman ertesi gün 70 tane ile dağıtıma çıkmak zorundasın. Onu bekletme gibi durumun olmuyor. Vatandaşla birebir muhatapsın. Vatandaş PTT’nin genel müdürünü de bilmez, şefini de amirini de bilmez. Vatandaş seni gördüğü zaman PTT’nin genel müdürü de şefi de sensin. Üstelik en ufak bir sorun yaşadığında kurum senin arkanda durmuyor. Özel şirket mantığı, ‘müşteri her zaman haklıdır’, sen ne kadar haklı olursan ol.”

Bir başka işçi ise yaşadıkları zorlukları şu sözlerle anlatıyor: “TC numarasını vermek istemeyenler oluyor, hangi evrak diye açıklama istiyorlar, dolandırıcı olduğumuzu düşünenler oluyor, gittiğimiz zaman evde bulamadığımız oluyor, neden telefonla aramadınız diyenler oluyor, adresi yanlış verseler bile getirseydin, işin ne türünde zorluklarla karşılaşıyoruz. Nüfus müdürlüklerinde postacı getirdiğinde sizi arayacaklar diyorlarmış. Nüfus müdürlükleri bizim üzerimize atıyor. Benim cebimdeki kendi şahsi telefonum, kurumun bize verdiği bir telefon yok. Ben kendi telefonumla da kaç kişiyi arayabilirim, ayrıca benim numaram mahalledeki herkeste niye olsun. Özel kuryelerde var, telefon dağıtıyorlar çalışanlarına.”

ALINAN ÇOK ŞEY VAR ANCAK VERİLEN BİR ŞEY YOK

Geçtiğimiz günlerde Sivas’ta yaptığı mitingde kadro talebinde bulanan işçileri “Bak kardeşim, biz KİT’lere filan hepsine kadrolarını verdik, bizden bir şey beklemeyin. Şu toplantıyı da provoke etmeyin” diyerek azarlayan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a da tepkili PTT işçileri. Bir posta dağıtım işçisi, “Ben kendimi herkes olarak görmedim. Özel bir bireyim ki herkese verdiklerinden bana vermediler. Eğer yalan konuşuyorsa, devleti yöneten bir insanın bu kadar açık yalan söylemesi kötü. Kandırılıyorsa bu daha da kötü bu ülkeyi sen yönetiyorsun, senin kadroların seni kandırıyor. Neresinden tutarsan elinde kalıyor. ‘Verdik’ diyor. Verdiklerine de baktığınızda, belediyelerde özel şirketler kuruldu. Şu an onlar daha da kötü. Asgari ücret zammından yararlanamadılar. Hepsine feragatname imzalatıldı. Ortada alınan çok şey var ancak verilen bir şey yok. Kadro verilecek kurumların listesi yayınlandığında PTT de vardı ancak daha sonra Kamu İktisadi Teşekkülü’dür (KİT) denilip çıkarıldı. Çıkarılmasının nedeni, ihale alınırken 3 yıllık alınması ve büyük paralar dönmesi, PTT’de kredi kartının geçmemesi, sıcak para akışının olması dolayısıyla PTT çalışanlarına kadro verilmedi” diye konuştu.

ALDIĞIMIZ MAAŞ YETMİYOR

İşçiler, dağıtıma servisle gidip, geliyor. Ancak işçilerin işe gidiş-geliş ücreti ile yemek ücreti aldıkları 2 bin 789 liralık ücrete dahil. Aldıkları ücretin yetmediğini belirten bir işçi sitemde bulunuyor: “Aldığımız maaş yetmiyor. Zaten yola, yemeğe para gidiyor. Aynı zamanda havalar soğuk 4 çay içsen bile 5 lira oraya gidiyor. Maaş hemen eriyor. Ev aldım, 1050 lira kredi ödüyorum. Evliyim, çocuk yok. Zam yapılmadı değil de ama daha elimize geçmeden eridi gitti o zam.”

Eşiyle birlikte annesiyle aynı evde kirada oturan bir diğer işçi ise şöyle konuştu: “Annemin emekli maaşı olmasa 3 kişi geçinmemizin imkanı yok. Eskiden haftada bir market için 100 lira veriyordum. Geçenlerde aynı şeyleri alırken 175 lira verdim. Önceden ben pazar için 100 lira bıraktığım zaman bir kısmını geri bırakıyordu annemler. Şimdi 100 lira bıraktığım zaman yetmiyor. Asgari ücret ne olsun diye soruyorlardı bana. Ben de dedim ki ‘asgari ücret ne olduğu değil, ne ettiği önemli olan’. Benim asgari ücretimi 10 bin lira yapsalar ne olacak eğer ben 10 bin lira ile ayın sonunu getiremiyorsam ne anlamı var o paranın?​”

 BU DURUMUN SORUMLUSU, İŞÇİNİN KENDİSİ

“Ben hep söylüyorum bana kızıyorlar. Bu durumun sorumlusu işçinin kendisi” diyen bir işçi de şöyle devam etti: “İşçi örgütlenmekten, bir araya gelmekten, hakkını aramaktan korkarsa, hakkını arayana da ‘fazla sivrilme’ derse, işvereni ekmek veren olarak görürse bu işin çözüleceği yok. Benim bir işverene ihtiyacım varsa işverenin de bana ihtiyacı var. Ama biz ne yapıyoruz; ‘aman biz buradan ekmek yiyoruz’ diyerek her şeyden geri duruyoruz. İki gün çalışma bakalım 3 gün sana ekmek parası veriyorlar mı? Bir de ‘Birileri yapsın, onlar kazanırsa biz de kazanırız’ diye düşünen şark kurnazları var. O bir şeyler yapanın yanında durursan ona bir şeyler verirler, durmazsan bir şey verdikleri yok. 100 kişilik işyerinde 10 kişi bağırsa bir şey olmaz ama 90 kişi fısıltıyla konuşsa ortalık inler. ‘Aman bana bir şey olmasın’ diyerek nereye kadar? Sana bir şey olsa ne olacak? Bugün buradan çıktın yarın başka bir yerde çalışırsın.”

ÖNCEKİ HABER

HDP Milletvekili Aydeniz: Asıl hedef göstermek anayasaya aykırıdır

SONRAKİ HABER

Bilkent Şehir Hastanesi'nin yarım yamalak açılması Meclis gündeminde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...