16 Şubat 2019 00:39

Mülteci çocukların başarısında bir mahallenin dayanışma öyküsü var

Habipler'de yaşayan Suriyeli bir ailenin çocuklarının başarısında bir mahallenin dayanışma öyküsü: Komşular yardım ediyor, ama devlet yok

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Ercüment AKDENİZ
Antalya 

Antalya’nın Habipler Mahallesinde, emekli çift Hüseyin ve Naciye’nin evindeyiz.  Bizi birazdan Suriyeli mülteci aile ile buluşturacaklar. Hani kentlerin kardeş belediyeleri olur ya, onlar da iki kardeş aile olmuşlar. Çok geçmeden komşu kapıyı çalıyor. Biz gazetecilerden haberdarlar. Çaylar servis edilirken, söyleşimiz başlıyor.

Suriyeli mülteci Ayşe 31 yaşında. Kucağında birazdan uyuyakalacak çocuk 6 yaşındaki Ahmet. Ayşe Hanım yanında en büyük oğlu Abdullah’ı da (14) getirmiş. Diğer kardeşler Malik (11) ve kız çocuğu Regad (9) çekindikleri için gelmemiş.

Beş yıl önce savaş nedeniyle Halep’teki köylerinden kaçan bir aile konuşuyor: Geride, dönebilecekleri ne bir ev ne de tanıdık akraba kalmış, öyle bir yıkım bu. Zorlu göç yolculuğunun izi hâlâ taptaze onlar için. Eteğine tutunmuş çocuklarıyla hendek aşan, sınır geçen bir annenin tanıklığı ve çocuk belleğinde kalan acı bir hatıra çünkü anlatılan. 

HER ŞEY ÇOCUKLARIN BAŞARISI İÇİN 

Bütün zorluklara karşın mutlu, azimli bir aile var karşımızda, mutluluğun arkasında ise bir başarı öyküsü. Türkçeyi sonradan öğrendikleri halde takdir ve teşekkür belgesi getiren çocuklar başarının asıl sahipleri. Yoksunluk içinde dört çocuğun dördünü de okutmak, bir başka başarı hikayesi.

Abdullah, okula başladığı vakit akranlarının gerisinde kalmış. Ama Türkçe öğrenme azmi ona başarının kapısını açmış. Şöyle anlatıyor: “İlk sene çok zorluk çektim, çocuklar olarak birbirimize alışmamıştık. Ama sonradan durum değişti. Öğretmenlerimiz de bize çok yardımcı oldu”. Abdullah büyüyünce uzaya çıkmak istiyor. Malik’in dersleri daha sıkıntılı, Türkçesi daha zayıf çünkü. Ama o da sınıftaki çocuklarla arayı kapatmış, teşekkür belgesi almış. Kız kardeşleri Regad ise biraz daha şanslı, Türkçeyi daha erken yaşta öğrendiği için. Çocuklarına derslerinde yardımcı olmak için, anne Ayşe de Türkçe okuma-yazma öğrenmiş. Okulda velilere açılan kursa gitmiş. Çocukların başarısında onun çabasının da büyük payı var. 

ARAPÇA DERS DE OLSA…

“Çok isterdim, haftada bir Arapça ders olsa” diyor Abdullah. Ama ne yazık ki okulda tek dilli eğitim aşılabilmiş değil. Abdullah, hikaye kitaplarını okumayı çok seviyor. Ama Suriye’den tanıdığı herhangi bir yazar ya da sanatçı yok! Oysa annesi bir çırpıda Semire Teyfik, Feyruz gibi müzisyenleri sayabiliyor. İki kuşak arasındaki kültür farkı tahminlerden daha açık. 

DAYANIŞMA YOKSULLARIN NEZAKETİ

Baba, saat 22:00 olduğu halde hâlâ yok. Ayşe Hanım bu duruma alışkın. Mülteci evin babası bir berber ve çalışma saatleri Suriye’de olduğu gibi uzun. Baba 6 gün çalışıyor, günlük 80-90 TL kazanıyor. Ev kirası 400 TL.  “Türkiye’de hayat Suriye’den daha pahalı, geçinmek zor. Orada, savaştan önce durumuz iyiydi. Şükür ki burada dört çocuğum okuyor” diyor Ayşe Hanım. Peki, yoksunluk içinde mülteci aile bunu nasıl başarıyor?  

Ayşe Hanıma kulak verelim: “Bugüne kadar ne devletten ne de başka yerden (BM’yi kastediyor) hiç yardım almadık. Allah razı olsun komşular yardım ediyor, ama devlet yok.” 

Hastanede muayenenin de kendileri için ücretli olduğunu söylüyor. Ödeme tutarı eczaneye gidince karşılarına çıkıyormuş. Ekonomik krizin mültecilere etkisini soruyoruz. “Biz de krizi yaşıyoruz tabi. Fiyatlar ne kadar artarsa pazardan o kadar az alacağız. Mesela domates; yemeğe daha az atıyorum şimdi, et daha az. Bizim de çözüm bu” diyor.

Suriyeli mülteci Ayşe ile ev sahibi Naciye’nin anlatımları, Habipler mahallesinde, tek katlı binaların olduğu mütevazı bir sokakta özellikle de kadınlar arasında örnek bir dayanışmanın olduğunu gösteriyor. Kadınlar hem birbirlerine yardım ediyor hem mülteci ailelere. Düğün davetiyelerinde ayrım yapılmıyor, cenaze taziyelerinde yas birlikte tutuluyor.   

"DÖNSEK, YENİ HAYAT KURMAK ZOR"

Soruyorum: “Ayşe Hanım, size deseler ya Avrupa ya Suriye ya da Türkiye, nerede yaşamayı tercih edersiniz?” Araya hemen Abdullah giriyor: “Buraya alıştık. Yardım da ediyor komşular...” Annesi onu tamamlıyor: “Suriye’ye hasret çok, ama gitmek istemiyorum. Orada hâlâ tehlike var. Evimiz yok, yıkıldı. Huzur yok. Çocuklar buraya alıştı, eğitimi burada gördüler. Yeni bir hayata başladılar. Oraya dönsek yeniden bir hayat kurmak kolay değil.”

Dört çocuk annesi mülteci Ayşe’nin sözleri, çocukların geleceği uğruna Suriyeli ailelerinin çok önemli bir bölümünün Türkiye’de kalacağını gösteriyor.  Habipler Mahallesinde ise dayanışmanın nadir ama güzel örneklerinden biri yaşanıyor. 

ÖNCEKİ HABER

İran Dışişleri Bakanı Zarif: İran'a karşı savaş intihar olur

SONRAKİ HABER

Bakan Kurum: Bundan sonra 4-5 katı geçmeyecek imarlar yapılacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...