09 Şubat 2019 00:13

‘Kırk katır mı, kırk satır mı’ dayatmasına mahkum muyuz?

Krizi fırsata çeviren patronlar 'gönüllü' çıkış adı altında işçilerin işlerine son veriyor.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Levent GÖKÇEK
DİSK/Gıda-İş Genel Sekreteri

Ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte işyerlerinde işten atmalar, ücretsiz izinler, “gönüllü” çıkışa zorlamalar, esnek çalışma yöntemleri ve hak gaspları gittikçe yaygınlaşıyor. Siyasi iktidarın baskı politikalarını arkasına alan patronların, işyerlerinde ve fabrikalarda işçilerin en temel haklarına yönelik saldırıları oldukça artmış durumdadır. Gıda iş kolunda çalışan işçiler de sermayenin pervasız saldırılarına maruz kalıyor. Kriz bahanesi ile birlikte özellikle son dönemde Bandırma-Susurluk-Gönen-Karacabey sanayi havzasında bulunan gıda fabrikalarında (özellikle beyaz et sektörü) patronların işten çıkarma oyunlarını Türkiye’nin birçok bölgesinde farklı iş kollarında çalışan işçi ve emekçiler ile paylaşmak istiyorum.

DEVLET ELİYLE GÜVENCESİZ ÇALIŞMA

Bandırma ve çevresinde kurulu bulunan, beyaz et sektöründe önemli bir pazar payını elinde tutan şirketler, 2019 ocak ayı itibariyle işçi kıyımına girişti. Bu işletmeler işten çıkarmaları iki yöntemle hayata geçiriyor: Birincisi İŞKUR üzerinden işe alınan işçilerin işten çıkarılması. Bandırma bölgesinde bulunan beyaz et sektörünün tekelleri, üretimdeki ve kesimlerdeki düşüşü bahane ederek İŞKUR üzerinden aldıkları işçileri deneme süresi dolmadan kış günü kapının önüne koyuyor. Oysaki kanatlı sektöründe özellikle ocak-şubat ayları kısmen üretimin ve kesimlerin düştüğü dönemlerdir, yani her dönem yaşanan bir durumdur. Bu beyaz et tekelleri, nisan ayıyla birlikte yeniden İŞKUR üzerinden işçi alımları yapacak. Patronların bu oyununu geçmiş dönemlerden çok iyi biliyoruz. Bu durum İŞKUR üzerinden işe alınan işçiler açısından tamamen güvencesiz ve esnek çalışma demektir. Burada güvencesiz çalışma devlet eliyle patronlara bir hizmet olarak sunuluyor.

‘GÖNÜLLÜ’ ÇIKIŞLA BİR TAŞLA ÇOK KUŞ

Bandırma bölgesindeki gıda fabrikalarında yaşanan işçi kıyımlarında patronlar çok sinsice ikinci bir yöntemi hayata geçirmektedir. Tavukçuluk alanında faaliyet gösteren şirketler özellikle son dönemde, 10 sene ve üzerinde çalışan işçilere “Tazminatınızı verelim. Ancak size tekrar işbaşı yaptırmayacağız” diyor. Çalışma koşullarının ağırlığından yorulan, kıdem tazminatının fona devredilip hiç edilmesinden haklı tedirginlik duyan ve özellikle bankalara borçlu hale getirilmiş işçiler “gönüllü” bir çıkışa zorlanıyor. Bu işten çıkarma yöntemi ile en başta bir işçilik alacağı olan ihbar tazminatı patronun cebine kalıyor ve işçiler alması gerekenden çok daha az bir tazminat alıyor. Ayrıca patronlar eski işçileri fabrikalardan tasfiye edip yerine yeni işçileri aldığı zaman, iktidarın emekçilerin cebinden alarak vermiş olduğu asgari ücret desteği, sigorta prim teşviki ve vergi indirimlerinden yararlanıyor. Sermaye kendi sınıf çıkarları açısından bir taşla iki değil çok daha fazla kuş vurmuş oluyor.

Ekonomik krizle birlikte patronlar “gönüllü” işten çıkışa zorlama yöntemini birçok sektörde hayata geçirmektedir. Çünkü sendikal örgütlenme deneyimlerimizden biliyoruz ki eski işçilerin işyerlerinden tasfiye edilmesi sendikalaşmanın önüne de bir engel olarak çıkartılıyor. Çalıştığı işyerini artık gayet iyi tanıyan, bilen, çevresinde güven uyandıran ve örgütlenmenin önünde yer alan işçiler bu işten çıkarma yöntemi ile fabrikalardan uzaklaştırılıyor. Krizi fırsata çevirmek isteyen patronlar, “anlaşmalı çıkış” yaptırarak daha az işçiye daha çok iş yaptırıyor.

KRİZ VAR MI YOK MU TARTIŞMASI GERİDE KALDI

Son dönemde beyaz et/tavukçuluk sektöründe krizin etkilerinin derinleşeceğinin sinyalleri ortaya çıkmış bulunmaktadır. Pazar payında önemli bir yeri olan Manisa Akhisar’da kurulu bulunan ve 2 bin civarında işçinin çalıştığı Keskinoğlu geçtiğimiz aylarda konkordato ilan etmişti ve burada işçilik alacakları tehlikede, işçilere verilen sözler halen tutulmuş değil. Geçtiğimiz günlerde ise tavukçuluk sektöründen bir konkordato haberi daha geldi. Adana’da bulunan Garip Tavukçuluk (Lades Piliç) Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesine başvurarak konkordato talep etti. Gıda başta olmak üzere en temel tüketim maddelerine yapılan zamlar, artan işsizlik, yüksek enflasyon, hayat pahalılığı ve konkordato ilanları bariz bir şekilde gösteriyor ki “Kriz var mı yok mu” tartışması artık çoktan geride kaldı.

Son olarak yazının başlığında geçen “kırk katır mı, kırk satır mı” dayatmasına mahkum muyuz sorusuna değinmek istiyorum. Gıda fabrikaları başta olmak üzere tüm iş kollarında patronların ve hükümetin “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” yöntemlerine kesinlikle mahkum değiliz. İşçi kıyımlarına, sermayenin sinsi oyunlarına, sefalet ücretine, taşeron köleliğine, iş cinayetlerine ve her türlü hak gasbına ancak işyerlerinde birleşip, birbirimize güvenirsek karşı koyabiliriz. Sermaye sınıfının; hükümet, yasalar, kolluk kuvvetleri ve sendikal bürokrasi eliyle işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırılarına karşı koymak ve yeni haklar kazanmak için işyerlerinde ve fabrikalarda birleşelim, örgütlenelim ve mücadele edelim...

ÖNCEKİ HABER

Silivri'de tekstil fabrikasında yangın

SONRAKİ HABER

Patronlar işsizlik fonuna 2 verdi, 3 aldı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...