16 Ocak 2019 08:42

Asgari değil azami "Sosyal Hizmet"

Devletin yoksulluğu ortadan kaldırmaktan çok yoksul kesimlerden bir hoşnutsuzluk ve tepki ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyor.

Paylaş

Damla KIRMIZITAŞ

Hacettepe Üniversitesi

Geçtiğimiz günlerde 2019’un asgari ücreti 2020 TL olarak açıklandı. Fakat günümüz koşullarında bu miktarın yeterliliği tartışma konusu. Bugün hayatımızın her yerinde karşılaştığımız zamlar %50-60’a varırken asgari ücretteki yapılan %26’lık zam, alım gücündeki uçurumun bir göstergesidir diyebiliriz. Tabii pazara aynı şekilde yansımayan enflasyon oranını %21.62 açıklayarak asgari ücreti buna göre şekillendirmeleri durumun ne kadar kötüye gittiğini göstermekte. Yaşadığımız krizle birlikte yoksulluk sınırının 6 bin, açlık sınırının ise 1900 liralara dayandığı bir ülkede asgari ücretin hayatı idame ettirebilecek bir düzeydeymiş gibi gösterilmesi gerçeklikten oldukça uzak.

“HANGİ BİRİSİNE YETTİRECEĞİZ?​”

Ortalama bir ailenin giderlerini düşündüğümüzde bu gerçeklik ne kadar saptırılabilir ki? Gıda, barınma, eğitim, sağlık gibi sadece en temel ihtiyaçları karşılamaya bile yetmeyen bir asgari ücret akıllara “Asgari ücreti hangi birisine yettireceğiz?" sorusunu getiriyor. Üstelik devlet tarafından parasız sunulması gereken eğitim ve sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmiş olması ile eğitim ve sağlık için cepten yapılan harcamalar da her yıl artmakta. Asli olarak krize karşı sermayenin önlemlerini içeren Yeni Ekonomik Program’a baktığımızda da, tasarrufun yine bu hizmetlerden yapıldığı ve özellikle sağlık hizmetlerine çok daha fazla para ödemek zorunda kalınacağı görülmektedir. Bu nedenle asgari ücretin yetmeme hali ağırlaşacak.

Bu bağlamda asgari ücretle geçimini sağlayan ailelerin bir önceki tabloya nazaran hayatlarında ciddi anlamda değişen, iyileşen bir durum olmadığı açık şekilde görülmekte. Asgari ücretle geçinenlerin sayısı giderek artan rakamlarla birlikte işsizlikle karşı karşıya olanlar, asgari ücret bile alamayan güvencesiz ve geçici işlerde çalışanlar ve istihdama katılması engellenen kadınlar da göz önünde bulundurulduğunda yoksulluğun daha yakıcı bir şekilde yaşanacağı aşikâr.

YOKSULLUĞU ÖRTME ÇABASI

Mevcut üretim ilişkileri de göz önüne alındığında devletin, mensup olduğu sınıfın çıkarlarının tersine hareket etmesi beklenemez. Dolayısıyla devletin yoksulluğu ortadan kaldırmaktan çok kabullenmeyi sağlamaya çalıştığı; yoksul kesimlerden bir hoşnutsuzluk ve tepki ortaya çıkmasını engellemeye çalıştığını söylemek yanlış olmaz. Tam da bu hedefi gerçekleştirmek için bir ailenin tüm bu çözümsüzlükle ve gerçeklikle bir şekilde hayatını devam ettirebilmesini sağlamak, hem isyan etmesini engellemek hem de siyasi olarak kendine bağlı tutabilmek ve üretimdeki devamlılığı sürdürebilmek için tüm politikalarını da bu doğrultuda oluşturmakta. Özellikle aile üzerinden uygulanan bu politikalar sistem içerisinde hep mevcutken şimdiki iktidarla daha da özel bir gündem olur bir vaziyette. Hayattaki karşılığı büyük oranda sosyal yardımlar olarak uygulanan bu anlayış, “çözüm önerisi” olarak karşımıza çıkıyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesinin giderek artan ve en yüksek kalemini oluşturan sosyal yardımlar; belediyelerin yaptığı gıda, yakacak yardımı aklımıza gelen ilk örneklerden. Bu yardımlara baktığımızda aslında iktidarın ortaya çıkan bu yoksulluğun yansımalarına karşı çözüm odaklı olmaması, daha çok sorunları geciktirici ve geçiştirici “önlemler” alması, yoksul kesimlerin ihtiyaçlarını değil kendi siyasi ihtiyaçlarını izlemesi, toplumu kapitalist sisteme bağımlı kılmaktan başka bir şey değil.

Özetle, sistem kendi açmazlarını ve çelişkilerini hafifletmek için son dönemde daha da fazla olmak üzere sosyal hizmet politikalarına eğilmiş durumda.  Siyasi propagandalarda sosyal yardımlarla övünülmekte, muhtaçlık üzerinden bir bağlılık ve bağımlılık örmeye çalışılmakta. Bu yolla iktidar aslında bir kez de sosyal hizmet politikaları aracılığıyla devletin bu alandaki olanaklarını kendi çıkarları için kullanmaktadır.

Günümüzde de eğitim sistemi, sosyal hizmet alanının “insana insan olduğu için değer verme” amacıyla ve siyasi propagandadan bağımsız bir şekilde ortaya çıkmış olduğunu bizlere düşündürmek istemektedir. Ancak biz biliyoruz ki sosyal hizmet, devletin halka karşı sorumluluklarının açıklarını kapamak için oluşturulmuştur ve şu an bulunduğumuz toplumda bu durum çok daha belirgin hale gelmiştir.Bu alanın sosyal yardımlara indirgenmesi ve mevcut iktidarlara göre şekilleniyor olması, sorunu daha da beslemektedir. Bize ise; tüm bu bulunduğumuz koşulların karşısında, mevcut politikalara itiraz etmek, gerçek ve somut çözümler üretmek düşmektedir. Tüm bu sonuçlara dayanarak geçmişten günümüze çatışan sınıfların arasında durmamız gereken yer, temel düşüncesi “birazcık yardım yapalım sussunlar” olan iktidarların değil  mücadele veren emekçilerin yanıdır.

ÖNCEKİ HABER

İmkânın sınırlarında

SONRAKİ HABER

Hep aynı bahane: “kriz var!”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...