16 Ocak 2019 08:24

Kadın ve kamusal mekan

Mekan toplumsal cinsiyet açısından tarafsız mıdır? Tarafsız değilse bunun sebebi nedir ve nasıl giderilir?

Paylaş

Merve KARATAŞ

Mersin Üniversitesi

Mekan toplumsal cinsiyet açısından tarafsız mıdır? Tarafsız değilse bunun sebebi nedir ve nasıl giderilir? Bu sorulara yanıt aramadan önce mekan tanımını yapmakta fayda var. Mekan, insanı çevreden belli bir ölçüde sınırlandıran ve içinde eylemlerini sürdürmeye elverişli alanlardır. Yazımda mekanı, daha çok konut içi ve konut ölçeğindeki özel mekan; kentin büyük bir kısmını oluşturan çalışma alanları, açık alanlar yani kamusal mekan olarak ikiye ayıracağım.

Tarih boyunca kadınlar hep “özel mekanlarla” ilişkilendirilmiştir. Konut (ev içi sorumluluğu gereği), iç avlu, atrium, bahçe (''korunmuş'' ya da ''kadını kısıtlayan'' mekanlar)  tarihin her döneminde birçok farklı kültür ve coğrafyada kadına ait mekanlar olarak nitelendirilmiştir. Kamusal mekanlar ise üretimi genellikle erkekler sağladığı için onların mekanı olarak nitelendirilmiştir. Örneğin Antik Yunan'da ticaretin merkezi olarak bilinen agoralarda kadınların bulunmasının tek sebebi kadın ve köle ticaretinin yapılıyor oluşuydu. Geçmiş zamanlara baktığımızda bazı uygarlıklarda kadının mekanı olarak nitelendirilen yerler tanrıçalar için yapılan tapınaklar ve rahibeler için yapılan manastırlardı. Tabi bu durum ilerleyen süreçlerde değişti. Kapitalist sistemin ucuz işgücüne de ihtiyacı olduğu için kadının üretime katılmasıyla kamusal mekanla ilişkisi sistemin izin verdiği ölçüde gündüzleri kısmen ve seyrek olarak sınırlandırılmıştır.

ÖZELDEN KAMUSALA

Görüyoruz ki geçmişten günümüze mekan paylaşımına bakıldığında kadınlar ve erkekler arasında adaletsiz bir dağılım vardır. Kadınlar özel mekanlara sıkıştırılırken; kentin büyük çoğunluğunu oluşturan kamusal mekanlar erkek egemenliğindedir. Bunun sebebini kadınların “biyolojisi” olarak açıklamaya çalışanlar olsa da asıl nedeninin bu olmadığını gelin beraber görelim.

Feodal ve ardından gelen kapitalist sistem hem toplumsal cinsiyet rollerinin farklılaşmasına hem de farklı cinsiyetlerin farklı mekanlarla özdeşleştirilmesine yol açtı. Kapitalist toplumda kent planlama ve tasarlama süreçleriyle de güçlendirildi. Kısacası mekandaki farklılaşma ile toplumsal cinsiyetin belirli mekanlarla özdeşleştirilmesi süreci birbiriyle etkileşimde bulunarak gelişti. Temeli ne biyolojik ne mekansal olan; sistemin ataerkil bir özelliğe sahip olmasından kaynaklanan bu sorun nasıl giderilebilir?

ÖZEL MÜLKİYETİN ORTADAN KALKIŞI

Kadının özel mekanlardan çıkması ve  kamu yaşamına katılımı bu noktada önemli. Çözümün özel mülkiyetin kaldırılması ve kadının işgücüne katılmasıyla doğrudan bağlantısı vardır. Ev içi sorumluluklarla bütünleştirilen, sadece evdeki gelir yetersizliğinden dolayı çalışan ve ucuz işgücü olarak görülen kadının kurtuluşu ancak özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla elde edilir. Çünkü zaten kadını bu noktaya getiren şey özel mülkiyetin doğuşu ve gelişimidir. Özel mülkiyetin kaldırılması da ezilen ve sömürülenlerin sosyalist devrimiyle mümkündür.

SOVYETLERDE KADIN VE MEKAN

Örneğin 1917 Ekim Devrimi sonrası Rusya'sında özel mülkiyetin kaldırılıp toplumun yeniden biçimlendirilmesiyle kadın toplumda ikincil olmaktan çıkmış, sosyal ve ekonomik açıdan özgür hale gelmiştir ve erkeğin karşısında eşittir. Ev içi işler kolektifleştiği için kadının ev içi sorumluluğu en aza indirgenip işgücüne katılımı sağlanmış ve dolayısıyla da kamusal alan içerisinde de hakkettiği yerini almıştır.

 

ÖNCEKİ HABER

Bağımsız sinemadan promosyan bilete

SONRAKİ HABER

BKS Akademi; “Aydınlanma mücadelesinde sınıftan yana taraf olmaya”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...