27 Eylül 2012 15:49

Karşısına bir alternatif koyacağız

Uluslararası Ekonomi Politik Konferansının dördüncüsü Kocaeli Üniversitesinin Umuttepe Kampusunda yapılan açılış etkinlikleriyle başladı. Ana teması esneklik olan konferansta, ekonomiden çalışma yaşamına, siyasetten kültüre kadar birçok konu ele alınacak. Konferansı ve esnekliği, konferansın düzenleme kurulu üye

Karşısına bir alternatif koyacağız
Paylaş
Asena Akarsu


Uluslararası Ekonomi Politik Konferansının dördüncüsünü gerçekleştiriyorsunuz. Ana tema esneklik. Neden esneklik ve neden bu sene?
Biz her sene konuları düzenleme kurulunda tartışıyoruz. İlk gerçekleştirdiğimiz konferansın konusu Adam Smith’ti. Çünkü Adam Smith iktisadın kurucularından sayılır, bu yüzden onunla başlamanın daha doğru olduğunu düşündük. İkinci senemizde konumuz ‘Kriz ve Kalkınma’ idi. Bu konuyu seçmemizde ise 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin etkisi vardı. Üçüncü senemizde ise konumuz emek piyasaları ve istihdam idi. Yine bu konuyu seçmemizde kriz sonrası dönemde ortaya çıkan tartışmaların etkisi vardı. Bu sene ise esneklik başlığını seçmemizin nedeni kriz ve kriz sonrası ortaya çıkan durumlar ile ilgili.

Konferansta esneklik birçok yönüyle ele alınıyor. Ekonomiden çalışma yaşamına, dinden kamu politikalarına kadar.
Aslında bizler ekonomi politiğin altına giren her türlü disipline açığız. Her konferansta siyaset, iktisat, kamu vb. her yönüyle tartışılmasını diliyoruz.  Geçtiğimiz senelerde de bu zaten böyle oldu. Politik iktisat alanının altına giren her konu tartışılıyor konferansımızda. Örneğin bu senenin başlığı esneklik ama programa bakıldığında çok farklı konular da ele alınıyor. Sağlıktan, yaşanan örnek olaylara kadar.

Türkiye’de esneklik özellikle son 20 yıldır çeşitli biçimlerde gündemde. Özellikle çalışma yaşamının esnekleştirilmesi patron örgütleri tarafından sürekli gündeme getiriliyor. Siz bu esnekleşme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim açımdan esnekleşme süreci sistemin ihtiyaçları sonucu ortaya çıkan bir durum. 1929 ekonomik krizine kadar sistem hiçbir müdahaleyi kabul etmiyordu. Fakat 1929 krizi ile birlikte Adam Smith’in formüle ettiği “bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler”  politikasının işe yaramadığı ve tıkandığı görüldü. Bu süreçte ‘Ne yapılabilir?​’ sorusuna cevabı Keynesyen politikalar verdi.  Keynes, Avam Kamarasında yaptığı konuşmada “Eğer var olan politikalara devam ederseniz, dışarıdaki aç milyonlar sizin bütün varlığınıza el koyacak” diye konuşmuştur. Keynes’in sosyal adalet ya da eşit paylaşım gibi dertleri yoktu. Yani belki bireysel olarak vardır ama ideolojik olarak sermayenin egemenliğini kurtarmak için politikalar üretmiştir. Daha sonraki süreçte ise sermaye yine bir krize girdiği zaman 1929’da devletin müdahalede bulunduğu alanların kendisine devredilmesini istedi. Çünkü devlet belli başlı alanlarda ilerlemiş ve tekeller oluşturmuştu. 70’li yıllardan sonra ise sermaye girdiği krizden çıkış için çalışma yaşamının ve üretimin esnekleştirilmesini gündeme getirmiştir.  Yani sistemin devam etmesi için üretilen politikalar.

Emekçiler bu esneklik sürecinden ne anlamalı peki?
Valla bu sürecin iyi bir şey olmadığını bilsinler yeter. Esneklik özellikle düzenli çalışan işçi sınıfı için olumsuz durumlar yaratacak. Belki ilk başlarda evinden çalışmak ya da belli bir alanda kapalı kalmadan çalışmak gibi durumlar olumlu gelebilir. Fakat esnek çalışma sosyal haklardan yoksun, düşük ücretli, patronun ve sermayenin istediği alanda ve şekilde çalışan bir işçi sınıfı anlamına geliyor. Ve bu da tabii ki en çok düzenli olarak çalışan işçi ve emekçileri etkileyecek.

O zaman son olarak ne yapmak gerekir?
Örgütlenmek gerekir. Örgütlenmekten başka bir seçenek yok.  Çünkü esneklik sistemin ihtiyaçları sonucu ortaya çıkan bir durum. Ya bu dayatılan durumu kabul edeceğiz ya da onun karşısına bir alternatif koyacağız. Bunun yolu da örgütlenmekten geçiyor. (Kocaeli/EVRENSEL)


TEK EKONOMİ POLİTİK KONFERANSI

Türkiye dışından da katılımcılar var. Özellikle davetli konuşmacılar arasında. Davet edeceğiniz konukları belirlerken nelere dikkat ettiniz?
Bizim konferansımız Türkiye’de düzenlenen ilk ve tek ekonomi politik konferansı. Ve biz konferansımızda iktisattan, siyasete, felsefeye kadar konunun uzmanları kimse onları getirmeye çalışıyoruz. Fakat konferansımızda soldan bir bakış açısının daha yoğun olduğu söylenebilir. Bu da bizim ekonomi politiğe nasıl baktığımızla alakalı aslında. Fakat dediğim gibi farklı yelpazelerden akademisyenleri bir araya getirmeye uğraşıyoruz ama bir taraftan da duruşumuzdan da taviz vermek istemiyoruz.


ESNEKLİK DÜŞÜK ÜCRET GETİRİR

Esnekleşmenin ayrıca istihdamı da arttıracağı iddia ediliyor. Siz bu konuda ne diyorsunuz?
Evet, esnek çalışma istihdamı arttırabilir ama bu kısa süre için geçerli. Esnekliğin artması işveren için daha rahat ortamda ve daha düşük ücretle üretim anlamına geldiği için bir süreliğine işverenin üretim talebini karşılamak için istihdam artabilir. Ama esneklik aynı zamanda iş yaşamında özellikle sosyal haklarda yoksunluğu, düşük ücreti, çalışma yaşamı ve alanında belirsizliği dayattığı için bir süre sonra artan istihdam da ortadan kalkmış olur. Tersine emekçiler düşük ücretle, sosyal haklardan yoksun, evinden ya da patronun belirlediği alanda çalışma ile karşı karşıya kalmış olur.

Peki, neoliberalizm ile esneklik arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendirmek gerekir?
İkisi birbirinden ayrılamaz şeyler. Neoliberalizm esneklik ile esneklik neoliberalizm ile bağlantılı, iç içe geçmiş durumdalar. Ama eğer neoliberalizm sistemin ideolojisi ise esneklik bu ideolojinin uygulama yöntemlerinden birisi; böyle söylemek daha doğru olur.


İŞSİZLİK HÂLÂ BÜYÜK BİR SORUN

Aslında bir bakıma danışıklı dövüş diyebiliriz?
Danışıklı dövüş denilebilir ama aslında sermayenin ihtiyaçları demek daha doğru olur. Yani sermaye iktidarda ve devlet de sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda konumlanıyor.  2008 krizinde “devlet üretmesin, müdahale etmesin” diyen kesimler tekrar devleti müdahaleye çağırdılar. ABD’de 6 milyar dolar devlet tarafından özel sermayeye aktarıldı. Yani özel sermaye zamanında devletten aldığı alanların içini boşaltarak ve kendine aktararak sonunu getirdi ve o aşamada devleti yardıma çağırdı. Devletten çıkan bu para ise halkın ve emekçilerin sırtına yıkıldı. Biliyorsunuz Türkiye’de başbakan bu süreçte “Kriz bizi teğet geçti” demişti.

ÖNCEKİ HABER

Haberimiz yoktu seçemedik

SONRAKİ HABER

Direnişçilere içeriden tam destek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...