12 Ocak 2019 07:54

Baroların çevre komisyonu üyesi avukatlar İzmir'de toplandı

İzmir'de toplanan çevre komisyonu üyesi avukatlar verdikleri hukuki mücadele sırasında yaşadıkları sorunları ve çözüm önerilerini ele aldılar.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Türkiye'nin 25 ilinden baroların kent ve çevre hukuku komisyonları İzmir Barosu'nun ev sahipliğinde toplandı. İki gün sürecek çalıştay mesleki dayanışma ve iş birliğinin sağlanmasını, ülke genelinde baroların çevre ve kent hukuku komisyonlarının ortak hareket edebilmesini, ortak çalışma yöntemlerinin oluşturulmasını, barolar arasında oluşturulacak koordinasyon ile kent ve çevre hukuku komisyonları ağının oluşturulmasını amaçlıyor. Çalıştayda hukuki mücadele sırasında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri konuşuldu.

Çalıştayın açılışında konuşan İzmir Barosu Kent ve Çevre Hukuku Komisyonu üyesi Av. Arif Ali Cangı, toplantının içinden geçilen olumsuz dönemde sağlıklı çevrede yaşama hakkının hukuksal güvencelerinin sağlanması açısından önemli bir buluşma olmasını diledi:

“Baromuz tarafından gönderilen davet mektubunda da belirtildiği gibi, küresel iklim değişikliğinin, bütün dünyada yaşamı tehdit ettiği bir dönem yaşıyoruz, etkilerini her yerde olduğu gibi ülkemizde de görmeye başladık.Bunun yanı sıra yaşamın sürmesi için gereken  su, hava, toprak ile yaşam alanları kirletiliyor, kentler ve doğal alanlar ile kültürel varlıklar sermayenin kar hırsına kurban ediliyor. Yaşamı tehlikeye atan bu talan ve yağma dönemi koşullarında sağlıklı çevrede yaşama hakkının hukuki güvencelerinden ödün vermemiz düşünülemez.”

'ANAYASA VE ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER YOK SAYILIYOR'

Anayasa ve uluslararası sözleşmelerdeki güvenceleri yok sayan uygulamaların yoğunlaşarak devam ettiğini belirten Cangı şunları söyledi:

“Bu kötü uygulamalar sadece yürütme ve idare tarafından değil Yargının da güncel pratiği halini almış durumda. Bakanlık talimatı niteliğindeki 2009/7 sayılı genelge ile mahkeme kararlarından mahkeme kararlarının arkasından dolanılıyor. Hukuk Devleti ilkesi ve hukuk güvenliği temelli ortadan kaldırılıyor. Bu olumsuz gidişi durduracak yeni yollar bulmamız gerekiyor. Küresel iklim değişikliğinin en önemli etkenlerinden olan kömürlü termik santrallere ilişkin açılan davalarda, “Termik Santralın bacası altındaki alan” dışında ikamet eden yurttaşların davalarının ehliyetsizlikten reddedilmesi, kent, çevre ve doğa koruma davalarını hak arama yolu olmaktan çıkartılıyor.”

'KENTLER VE DOĞAL YAŞAMLARI PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR'

Şehircilik ilkeleri yok sayılarak inşaat sektörünün ihtiyaçlarına yönelik Ankara'dan onaylanan planlarla kentlerin ve doğal yaşam alanlarının peşkeş çekildiğini ifade eden Cangı “Siyanür liçi yöntemiyle altın madenciliği, sülfürik asitle nikel madenciliği başta olmak üzere vahşi madencilik uygulamaları ile ormanlar yok ediliyor, ovalar, meralar, su havzaları, yeraltı suları kanserojen ağır metallerle kirletiliyor, asit yağmurlarına uygun ortamlar yaratılıyor. Yanlış yer seçimleri ve karlılığı esas alan planlama ve izinlerle literatürde temiz enerji olarak bilinen RES’ler, JES’ler de kirletilmiş durumda. Yaşam alanlarının korunması için ciddi toplumsal hareketler oluşuyor” dedi.

'AKDENİZ HAVZASI NÜKLEER TEHDİT ALTINDA'

Çernobil ve Fukuşima nükleer felaketlerine rağmen, nükleer maceradan vazgeçilmediğini dile getiren Cangı şunları söyledi:

“ÇED raporunda eksiklikler var ama bu eksiklikler raporu sakatlamaz, nükleer güç santralı kurulmasına engel teşkil etmez, şeklinde hukuki olmayan değerlendirmelerle ÇED davası reddedilen Akkuyu Nükleer santralı ile Akdeniz Havzası nükleer tehdit altında. Akkuyu’nun yanı sıra epeyce yol alınan Sinop’taki ve ardından geleceği söylenen İğneada’daki nükleer santral projeleri bugünkü ve gelecek kuşakların sağlıklı yaşaması, nükleersiz bir gelecek için büyük tehdit oluşturuyor.Henüz santralimiz olmadan İzmir’in orta yerindeki Gaziemir/Karabağlar’daki kurşun fabrikası atıkları içinden çıkan nükleer atıklar, meselenin vahametini göstermeye yetiyor, aynı zamanda bizi daha fazla sorumluluk almaya çağırıyor.”

Çevre hukuku sürecinde yaşanılan sorunların tek tek saymakla bitmeyeceğini belirten Cangı "Barolar olarak, avukatlar olarak, bu sorunların çözümü, yaşamı savunma mücadelesini nasıl yürüteceğimiz konusunda görüş alış verişinde bulunacağız. İhtiyacımız olan dayanışmanın yol ve yöntemlerini bulmaya, gereken mekanizmaları oluşturmaya çalışacağız. Örneğin; bir koordinasyon örgütlenmesi, iletişim ağı, iletişimi ve bir sonraki buluşmaya kadar koordinasyonu sağlayacak dönemsel sekretarya, bilgi ve deneyim paylaşımı, kamuoyunda baskı grubu olma hali gibi” dedi.

Yarın bitecek olan çalıştayın ardından bir sonuç metni yayınlanacak. (İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

HÜDA PAR yerel seçimlere katılmama kararı aldı

SONRAKİ HABER

Engelli kadına cinsel istismar sanığından "Rızası vardı" iddiası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...