27 Eylül 2012 09:33

Harbiye Marşı’ndan Mehter Marşı’na

Balyoz Harekat Planı ilhamını 12 Eylül paşalarından, adını 12 Mart darbesinin işkenceci paşası Faik Türün’ün İstanbul’a indirdiği Balyoz Harekatı’ndan almıştı.Cumhuriyet tarihinin en önemli davalarından biriydi. Milletvekili seçilen dahil, 325 sanık darbeye eksik teşebbüs suçundan ağır cezalara çarptır

Harbiye Marşı’ndan Mehter Marşı’na
Paylaş
Rahmi Yıldırım

Cumhuriyet tarihinin en önemli davalarından biriydi. Milletvekili seçilen dahil, 325 sanık darbeye eksik teşebbüs suçundan ağır cezalara çarptırıldılar.
Sanıklar darbeye teşebbüs etmekle suçlandılar ve mahkeme adını taşıyan bir heyet tarafından cezalandırıldılarsa da, olayın kuru kuruya bir darbe davası olmadığı, adil yargılama yapılmadığı aşikar. Nitekim, hükümet yandaşı bir gazete kararı “Adaletin balyozu indi” başlığıyla alkışladı ki, gözü bağlı adalet tanrıçasının elinde balyoz değil terazi tuttuğunu çocuklar bile bilir. Gazeteci de bilmesine bilir de, çalıştığı gazetenin sadece gazete, kararı veren heyetin mahkeme, sanıkların da sadece asker olmadıklarının bilinçaltıyla habere öyle başlık atmış.
Uzun söze gerek yok. Cumhuriyet kuruldu kurulalı yargı hiç bağımsız olmadı. Matbuat-basın-medya hiçbir zaman halkın gözü kulağı, dili duyarlılığıyla haber ve yorum üretmedi. Komutanlar da kışlalarında sadece birliklerinin eğitimi, disiplini, bakımı ve harbe hazırlığıyla ilgilenmediler. Sınıflar mücadelesinde ve toplumsal artı değerin gaspında kimi yargıç, kimi gazeteci, kimi de asker rolündeler. Bugüne değin başrol askerdeydi. Epeydir başka baş oyuncular da var. Asker yeni rol paylaşımını hazmedemiyor, o hazımsızlıkla sahne arkadaşlarını ve seyircileri süngü zoruyla hizaya getirmeye çalışıyor. Sahne ekibi eskisi gibi kuzu kuzu hizaya gelmeyince askerin süngüsü düşüyor.
Balyoz, kopya çektiği 12 Eylül faşizmini de aşan yoğunlukta bir tasavvur. Savaş durumunda gündeme gelecek sıkıyönetimi hükümet darbesine dönüştürmeyi akıllarına koymuşlar, kurmay titizliğiyle planlayıp tartışmışlar. Dijital deliller sahtelikle malul olsalar da İnternet ortamına salınan ve balyozcuların inkar etmedikleri ses kayıtları öyle söylüyor. Nitekim mahkemede sanıklar, dijital delillerle oynandığını savunmanın dışında Balyoz’a sahip çıkamadılar, siyasi savunma yapamadılar.
Yargılama adil değildi; “özel yetkili” heyetten adil yargılama beklemek, imam evinden aş beklemekten farksızdı. Savunma hakkı usulüne uygun kullandırılmadı; delil durumu tartışılmadan, olayın en önemli tanıkları dinlenmeden hükme kalem kırıldı. Balyoz toplantısına katılmamış, harekat görevini kabul edip etmediği belirsiz, emre itiraz gücünden yoksun ast kademe askerler bile hak ve adalet duygusu hiçe sayılırcasına cezalandırıldılar. Ülkenin darbeci geçmişle yüzleşmesinin fırsatı olabilecek dava, en sade hukuk normları çiğnenerek, hakim ittifakın karşı darbesine dönüştürüldü. Herhalde anlaşılmıştır, büyük müttefike sadakat darbeleri günümüzde böyle yapılıyor.
Medya her zamanki gibi olayın nesnel gözlemcisi değil, tarafı konumundaydı. Sermayenin düşman biraderleri arasındaki iç savaşta hükümet medyası, darbelerle yüzleşen “mağdur, mütedeyyin demokrat AKP” edebiyatının cılkını çıkardı. Özel yetkili heyetin kararını “Türkiye’de darbeler dönemi kapandı”, “Türkiye’nin Nurnberg’i” başlıklarıyla alkışlayarak, tarih bilincinden yoksun sahte bir antimilitarizmle kamu bilincini tırpanladı. Eskisi gibi militarizme kaside yazamayan Balyoz muhipleri ise sanıklarla kafa ve yürek beraberliğindeydi. Her şeye karşın, Balyoz ve akraba davalarla sınırlasalar da, adil yargılanma hakkını anımsamaları ilerleme sayılmalıdır.
Bir yandaşın yazdığı gibi “Düne kadar hayaldi gerçek oldu”. Türk Silahlı Kuvvetlerini AK Silahlı Kuvvetlere dönüştürme amacı doğrultusunda araçsallaştırılan Balyoz davasının ilk aşaması geride kaldı. Gelinen noktada süngünün ışıltısına itibar edilmiyor. Balyoz’un paslı resmi de, hastalıklı kafalar dışında toplumun çoğunluğunda itici bulunuyor. Sonuçta otoriter militarist vesayet biraz daha geriledi, küresel piyasa Darwinizminin gözü kara partisinin vesayeti daha da güçlendi.
Mahkeme salonunda sanıklar karara Harbiye marşıyla mukabele etmişler. Kışlalardaki silah arkadaşları da herhalde artık mehter marşı söylüyorlardır.

ÖNCEKİ HABER

Simgesel bombardımanlar bir işe yaramıyor

SONRAKİ HABER

TTB, Galatasaray Üniversitesini kınadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...