08 Nisan 2011 07:21

Gülen soruları Arınç'ı kızdırdı

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Washington’daki temaslarının ardından Türkiye’nin Washington Büyükelçiliğinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.Arınç, bir soru üzerine, resmi temaslar için Washington’da bulunmadıklarını söyledi. “ABD ziyareti çerçev

Gülen soruları Arınç'ı kızdırdı
Paylaş

Arınç, bir soru üzerine, resmi temaslar için Washington’da bulunmadıklarını söyledi. “ABD ziyareti çerçevesinde Fethullah Gülen Hoca ile görüşme imkanınız oldu mu?​” sorusunu Arınç, “Hayır, böyle bir temas düşünmedik de olmadı da, niçin sordunuz?​” diye yanıtladı. Gazetecinin “Seçim döneminin yaklaşması ve Gülen hakkında bugünlerde tartışmaların bulunması nedeniyle soruyu meşru gördüğünü” belirtmesi üzerine Arınç, “CHP heyeti geldiğinde de ona da böyle bir soru sordunuz mu? Washington’a yakın Pennsylvania, acaba ziyaret düşünüyor musunuz diye.” şeklinde konuştu.

Arınç, gazetecinin “Sorunun mahsuru olup olmadığı” yönündeki sorusu üzerine, şunları söyledi: “Ben size bugün ne yaptığınızı, hangi sokaktan geçtiğinizi veya kiminle görüşüp, çayını içtiğinizi soruyor muyum, sormuyorum. Açıklıkla söylüyorum ki programım dışında herhangi bir temas söz konusu değil ama bunu bana niçin sorduğunuzu da az-çok anlayabiliyorum.” Bakan Arınç, daha sonra “Times Meydanı'nı niye sormadınız?​” diyerek espri yaptı.

Arınç, “Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Helene Flautre’ın ‘Gülen cemaatinin özellikle basın ve yargı üzerinde çok büyük baskısı var’ yönündeki demecine yönelik değerlendirmesini sorulması” üzerine, böyle bir demeçten haberinin olmadığını, ancak iddialı bir konu olduğunu ve üzerinde durmak gerektiğini kaydetti. Türkiye’de basının şu anda çok güçlü olduğunu ifade eden Arınç, yazılı basında milyonlarca tiraj yapan gazeteler bulunduğunu, radyo-televizyon yayıncılığında da her kanalın izleyici kapasitesine sahip olduğunu ve tüm basın organlarının kendi görüş ve yayın ilkeleri doğrultusunda yayınlarına bugüne kadar devam ettiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiçbirinden şunun veya bunun baskısı altında olduklarına dair herhangi bir şey söylenmedi. Sadece bazı yayın grubunun patronları, hükümetle aralarında itilaf olduğunu söylediler. Bu da eskiden beri konuşulan Doğan Grubu ile hükümet arasında bir baskının ve etkisinin söz konusu olduğudur. Ama o da en azından iki yıldan bu yana konuşulan bir konu değil. Fethullah Gülen’in ne şekilde basın üzerinde etki kurduğunu AB’de çok önemli görevde olan bir insan, ne kadar böyle bir rahatlıkla söyleyebilir, doğrusu metni görmem lazım. Ama böyle bir endişe varsa, bunu giderici bir çalışma yapılabilir.”

Bülent Arınç, görüşmelerinde, “Türkiye demokrasinin gerilediğine yönelik görüşlerin aktarılıp aktarılmadığına” yönelik soru üzerine, düşünce kuruluşlarından German Marshall Fund’da buna benzer sorular geldiğini bildirerek, “Türkiye’de özellikle son günlerdeki bir odatv olayıyla ilgili olarak gözaltına alınan ve tutuklanan ve henüz basılmamış bir kitapla ilgili gelişmelerin ne olduğunu sordular, bu konuda bizden bilgi istediler, biz de kendilerine bilgi sunduk” dedi.

ŞIK VE ŞENER YORUMU

Bülent Arınç, “Konuşmanızda ‘Ergun Poyraz içerde, kitap serbest’ dediniz, burada da ‘Ahmet Şık içerde, kitap serbest’ olabilir miydi?​” sorusu üzerine, şunları söyledi: “Çok basit olarak anlatmamız gerekirse, bu kişilere üzülüp üzülmemek ayrı konu, ben de üzüldüğümü, endişe duyduğumu ifade ediyorum. Ama çıplak gözle baktığımız zaman, Ahmet Şık, Nedim Şener ve arkadaşları, arama yapılıyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar, birkaç tanesi de serbest bırakılıyor. Sonra bu kişinin yazdığı veya yazacağı iddia edilen kitapla ilgili yine yasaklama kararı geliyor, hard disklere el konuluyor, hatta kimin elinde bulunursa o da zapt edilmeli diye sanırım bir karar çıkıyor. Samimi olarak, bir arkadaşınız olarak söylüyorum, en azından biz birbirimizi anlayalım. Amerikan veya Batı mantalitesiyle olaylara bakıp yaklaşmak belki bir anlaşılmazlık meydana getirebilir, kendi ülkelerinde böyle bir şey yaşanmamış olabilir, hatta böyle bir şeyi hayal bile etmemiş olabilirler. Ama bu çıplak gözle baktığımız zaman dediğim gibi bir gerçek var. Şimdi ben desem ki ‘Bu çok haksız, kötü, yanlış bir iştir’ ve bunu samimiyetle size ifade ediyor olsam, bu ne anlam ifade eder? Siz bana diyebilir misiniz ‘Madem yanlıştı, haksızdır, kötüdür, bunu düzeltin’. Bunu derseniz, siz Türkiye’yi bilmiyorsunuz demektir, Türkiye’nin hukuk sistemini bilmiyorsunuz demektir. Samimiyetle ve üzülerek söylüyorum: Şimdi bu meselede hükümeti suçlayacak hangi noktayı bulabiliriz?​” Operasyonda hakim, savcı ve mahkemenin bulunduğunu, hükümetten, yasama organından bir kişinin olayın içinde olmadığını ifade eden Arınç, “Onun için ne kadar kızarsak kızalım, olayı ne kadar yanlış bulursak bulalım, kızacağımız bir tek yer var; ‘Ey yargı niye böyle bir şey yapıyorsun?​’. Buna da engel var, TCK’da maddeler var” dedi. (WASHİNGTON)


‘BEN PARLAMENTER SİSTEMİ TERCİH EDİYORUM’

Arınç, “Başkanlık sistemine dair görüşünün sorulması” üzerine, bu tartışmaların demokrasi içerisinde, parlamentoyu dışlamadan, Anayasayı gözetmek suretiyle yapılması gerektiğini belirtti. Arınç, şunları kaydetti: “Bu, ‘Benim canım kahve istiyor’ demeye benzemez. Altyapısı olması gereken ve Türkiye’de uzun deneyimlerden sonra niçin böyle bir sistem arayışına girdiğimizi hem hukuken hem siyaseten izah etmeyi gerektirecek bir düşüncedir. Sayın Başbakan, ‘Başkanlık sistemi olabilir’ diyor, bir kısmı ‘Hayır olmayabilir, bu sistem daha iyi’ diyor, bir kısmı Fransa’daki sistemi çok daha iyi ve mantıklı buluyor. Bunların hepsine saygı göstermek lazım, ama bu bugünden yarına Türkiye şu sisteme geçecektir anlamında değildir. Ben Meclis Başkanlığı yapmış bir insan olarak parlamenter demokratik sistemin Türkiye için daha iyi olduğunu söylemiştim, ama bu kanaatim bana ait bir kanaattir. Farklı da olabilir, onlara da saygı gösterilir”

ÖNCEKİ HABER

Adalet dışarı kaçmasın diye...

SONRAKİ HABER

HAS Partinin İstanbul adayları Kurtulmuş, Bekaroğlu ve Kılıçaslan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa