20 Aralık 2018 23:51

Bütün kara parçalarında, Nijerya şiiri hariç değil

Şair Hakan Unutmaz, Çağdaş Nijerya Şiiri'ni Türkçeye kazandıran İlyas Tunç ile konuştu.

'Çağdaş Nijerya Şiiri Antolojisi' kitabının kapağı 

Paylaş

Hakan UNUTMAZ

İlyas Tunç, onlarca farklı kabilenin, farklı dilin, farklı kültürün bir kazanda kaynadığı Nijerya’da şiir adına yapılmış çağdaş işleri dilimize kazandırdı. Geçtiğimiz haftalarda “Çağdaş Nijerya Şiiri Antolojisi” adıyla okurla buluşan derleme Nijerya şiirinin kapsamlı bir atlasını çıkarıyor. Çalışma için Usta Şair Cemal Süreya’dan esinlenerek “Bütün kara parçalarında, Nijerya şiiri hariç değil” diyebiliriz.

Tunç’un son kitabı “Çağdaş Nijerya Şiiri Antolojisi”nden hareketle Nijerya şiiri, toplumsal sürecin şiire etkisi ve genel şiir sorunları üzerine kendisiyle bir sohbet gerçekleştirdik. “Nijeryalı şairlerin duygularını üyeleri oldukları kabile dilleriyle daha anlaşılır, daha etkili, daha coşkulu aktaracaklarını söyleyebiliriz” ifadelerini kullanan Tunç, “Ancak ben, İngilizce yazılan dizelerde bir samimiyetsizlik ya da yapaylık sezmedim” dedi.

Öncelikle kitap; şairlere, sürgündeki şairlere, savaştaki şairlere, öldürülen şairlere, intihar eden şairlere, yurtsuz şairlere, mutsuz şairlere, tedirgin şairlere ve hapisteki şairlere ithaf edilmiş. Yeryüzündeki şiirin bedeli neden bu kadar ağır? Bu bedeli ödeyeceğini bile bile insanlar neden şiiri seçiyor?

Aslında, şairlerle birlikte, siyasal erkten baba baskısına, dinsel kurumlardan töre ve geleneklere kadar her türlü otoriteye başkaldıran insanlar da şöyle ya da böyle bir bedel ödüyorlar. Bu, keyfiyetten değil bir haksızlıktan doğan başkaldırıdır. Size yapılan haksızlığa bizzat kendiniz tepki göstermeniz, insani ve anlaşılır bir durumdur; kendisine yönelmediği halde, haksızlığınıza bir başkasının tepki göstermesi ise sorumluluk; ancak, otorite açısından anlaşılır bir durum değildir. Sana ne! Otoritenin ‘sana ne’ söyleminin altında yatan gerçek ‘seni de cezalandırırım’ tehdididir. Oysa şiir vicdandır! Şairler, sadece vicdanlarının sesini dinlemezler; onu duyururlar da. İşte, duyurdukları içindir ki sürgündedirler, hapistedirler, tedirgindirler, mutsuzdurlar...

Çağdaş Nijerya şiirini ana başlıklar etrafında sömürge öncesi, sömürge dönemi, sömürge sonrası gibi bölümlendirdiğinizi görüyoruz. Toplum sorunları, edebiyata her coğrafyada bir şekilde yansıyor. Çağdaş Nijerya şiirinde bu yansıma ne denli kuvvetli? Yani dönemsel şiirleri keskinlik bakımından kolayca ayırabilir miyiz?

Evet, toplumsal sorunların edebiyata yansıması kaçınılmaz bir olgudur. Çünkü yazar da şair de yaşadığı toplumun bir bireyidir. Özgürlükçü toplumlarda bu, daha rahat bir biçimde gerçekleşirken antidemokratik toplumlarda engellenmeye çalışılır. Nijerya edebiyatına gelince, bu yansıma ülkenin bağımsızlık sonrası ilk on yılda yaşadığı sosyopolitik çalkantılar ve iç savaş ortamında yoğunluk kazanmıştır. ‘Sömürge Sonrası Dönem’ dediğimiz bu dönemin ve daha sonraki ‘İkinci Kuşak’ şairlerinin dizelerinde özgürlük, iktidar, işkence, savaş, kurumsal yozlaşma, sömürü, köylüler, emekçiler gibi kavramlar sık sık ve cesurca telaffuz edilmeye başlanmıştır. ‘Sömürge Öncesi’ dönemin şiirindeki tipik özellik ise, diğer Afrika ülkelerindeki gibi sözel kültürün baskın unsur olmasıdır; övgü şiirleri, doğaçlama söylenen şiirler, avcı şiirleri, büyücü şiirleri, maskeli eğlence şiirleri, kehanet şiirleri... ‘Sömürge Dönemi’ ise, edebiyat mirasını İncil’in kabile dillerine çevrilmesi, Igbo Dili Dilbilgisi Kitabı’nın (1840) ve Yoruba Dili Sözlüğü’nün (1843) hazırlanması gibi misyoner faaliyetlerden almıştır. Nijerya edebiyatında yazılı bir geleneğin varlığı, masalların, efsanelerin yeniden yorumlanması; dolayısıyla, gerçek ötesinden gerçekliğe geçiş bu dönemde mümkün olmuştur. Şiirdeki dönemsel ayrımların kesin çizgileri, bence, yoktur. Örneğin, sözel kültür modern şiirde; yani, ‘Sömürge Sonrası’ şiirde bir süre daha etkin biçimde varlığını sürdürmüş; hatta şimdi de sürdürmektedir. Öte yandan, Nijeryalı şairlerin, özellikle, Çevreci Ken Saro Wiwa ve sekiz arkadaşının mesnetsiz suçlamalarla 1995’te idam edilmesinin ardından, çevre konusunda oldukça duyarlı davrandıklarını söyleyebiliriz.

Bağımsızlığını yakın zamanda kazanmış olduğundan olsa gerek çağdaş Nijerya şiirinde bizdekinin aksine fazla kuşak göremiyoruz. Üç şiir kuşağından söz etmişsiniz. Nijerya’da da kuşaklar arası şair çatışmaları mevcut mu? Genel olarak da ondalık sistemlerle ölçülen “şiir kuşağı” olayını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şiir kuşaklarının ondalık sistemlerle değerlendirilmesi, birbirinden kesin çizgilerle ayrılması ne derece sağlıklıdır, bilmiyorum. Böyle değerlendirenler varsa bir bildikleri vardır. Kuşakları belirleyen şey, bana kalırsa, şairlerin sadece yaşadıkları ortak zaman dilimleri değil yazdıklarının diğer şairlerle örtüştüğü noktalardır; duyarlılıkları, tematik eğilimleri, biçemleri... Kuşaklar arası şair çatışmaları yerine şairler arası polemikler ya da tercihler mi, desek? Öyleyse, Nijerya şiirinde de tercihlerden söz edebiliriz. 1. kuşak şairlerinin sömürgeciliğe karşı tarihsel geçmişi yüceltme söylemleri, aralarında Marksistlerin de bulunduğu 2. kuşak şairlerinde görülmez. 2. kuşak şairleri zulme, eşitsizliğe ve baskıya karşı tiksinti, sitem ya da vazgeçme duygusuyla tepki gösterirken, 3. kuşak şairleri daha protest bir tavır takınır. Ancak, her üç kuşak da aynı yazgıyı paylaşmıştır: Askeri darbeler! 1966’dan 1998’e kadar kısa aralıklarla otuz yılı aşkın bir süre diktatörlerle yönetilen ülkede, ne yazık ki, şairler de kıyıma, sürgüne, baskıya maruz kalmış, birçoğu ülke dışına göç etmiştir. Bu nedenle, Nijerya şiirinin güçlü bir diasporası olduğu söylenebilir. Günümüzde, şiirlerini internet üzerinden yayımlayan, yarışmalar vasıtasıyla kendilerine yer açmaya çalışan; hem de, yetenekleri kitleler tarafından kabul gören dördüncü bir kuşaktan da söz edilebilir.

Postal, şiirle hep kavgalıydı, sanırım da öyle kalacak. Askeri diktanın, iktidar erklerinin, savaş sevicilerin Nijerya’da, ülkemizde, hemen her yerde şiirden bu kadar korkmasını nelere bağlayabiliriz? Böyle bir gücü elinde bulunduran şairlerin kötülüğe karşı direnmesi zamanla istendik sonuçlar doğuracak mı?

Şiir, kavgayı sevmez; ama kötülüğe karşı kendini savunur. İnsan, doğuştan masumdur. Kimseyi vaftiz etmeye gerek yok. Kötülük, sonradan kazanılmış; hatta eğitimle kazanılmış bir olgudur. Savaş sanatı! İktidarların korktuğu şey, şiirin bizzat kendisi değil, onun yol açtığı yüzleşmedir. Çünkü her türlü iktidar kötülük üzerinde biçimlenir. Kötüler, kötülükleri devam etsin diye kendileriyle yüzleşmek istemezler. Şairler ise, iyi insanlardır. İyi oldukları içindir ki Chinua Achebe, Wole Soyinka, Gabriel Okara, Nijerya İç Savaşı’nın durdurulması için çaba harcamışlardır; iyi oldukları içindir ki Niyi Osundare, Harry garuba, General Abacha’yı eleştirmiştir; iyi oldukları içindir ki Akeem Lasisi, ‘selamlar olsun yükselen gecenin bilgisine / büyüsüne batan güneşin / ekin başlarını hamarat bir çapayla bizlere sunan / toprak ana’ya, ogeere’ye’ dizelerini yazmıştır... Şiir, insanı sonuca götürmez ki! Özünde bir sonuçtur zaten! Sonuç denilen şey, barış, huzur, mutluluk, aşk, esenlik; yani yeryüzünü cennete çevirme düşü ise sadece şairler değil herkes böyle bir düşün peşinde koşmalı.

Peki, Nijerya’da kadın şairlerin durumu nedir? Yaşadığımız evrende maalesef hemen her alanda ezilen cinsiyettir kadın. Kadının şiirde de bu kadar geri planda tutulmasının, görmezden gelinmesinin sebepleri sizce nelerdir?

Nijeryalı kadın deyince aklıma gelen ilk isim, Afrika kıtasındaki kadın hareketinin öncüsü Funmilayo Ransome Kuti’dir. ‘Keçi Vergisi’ uygulamalarını protesto ederek sömürge dönemi kralı II. Ademola’yı tahtından indiren Kuti, Afro-beat müziğinin ikonlarından Fela Kuti’nin annesidir. Kuti, şair değildi; ancak, kadınların kendine güven duymasını, içsel sesini açığa çıkarmasını, tepki göstermesini sağlayarak kadını şiire götüren yolu açmıştır, diyebiliriz. Kadının şiirde geri planda tutulmasının özel bir nedeni olduğunu; yani, bunun yetenekle ilgili bir sorundan kaynaklandığını düşünmüyorum. Bence bu, toplumsal koşulların; geleneğin, dinin, törenin duygulara da cinsiyetçi yaklaşımıyla ilgili. Az sayıda olsa da kadın şairler, hem kendi sorunları üzerine yazdıkları yazılarla hem güzel dizeleriyle Nijerya şiirinde varlıklarını sürdürüyorlar; Adimora Ezeigbo, Ifi Amadiume, Promise Okekwe, Toyin Adewale, Unoma Azuah, Lola Shoneyin, Perpetual Ngozi, Jumoke Verissimo... Ayrıca, Nijerya Kadın Yazarlar Birliğini de hatırlatmak isterim.

Dilsizlik ya da sömürü dili Nijerya şiirini nasıl etkilemekte? Öz diliyle değil de şiirini İngilizce yazan/yazmak zorunda kalan Nijerya şairi, düşünü rahatlıkla bize aktarabiliyor mu?

Kabileden ulusa geçişte sömürgeci ülkelerin kendi dillerini ulusal dil olarak dayatmaları sonucu yerli diller zamanla unutulmuş ya da kullanım alanları daralmıştır. Bugün, yerli dillerle yapılan bir edebiyattan elbette söz edebiliriz; Zulu edebiyatından, Swahili edebiyatından, Yoruba edebiyatından... Ancak bu, 1950’li yıllardan beri Kara Kıta’nın edebiyat dilinin yaygın anlamıyla sömürge dilleri; yani, İngilizce, Fransızca, Afrikaans, Portekizce gibi diller olduğu gerçeğini, ne yazık ki, değiştirmiyor. Kaldı ki, sömürgeciliğe karşı mücadele eden yazarlar mücadelelerini de sömürge dili üzerinden yürütmüşlerdir. Örneğin, Mongane Serote, Sipho Sepamla, Oswald Mtshali gibi Güney Afrikalı yazarlar, 1970’li yıllarda, apartheid rejiminin acımasız uygulamalarını tüm dünyaya duyurmak için İngilizce yazmayı bizzat tercih etmişlerdir. Bu yazarlara ‘Sömürgecilik mantığında aslen senin olanı yeniden kazanma mücadelesinde, sömürgecinin dilini kullanmak güçlü bir silahtır’ diyen Nijeryalı Chinua Achebe’yi ve daha başkalarını da ekleyebiliriz. Umarım, söz konusu bu örnekler, ana dillerin yaşatılması uğruna verilen mücadelelere ters düşüyor, biçiminde yanlış yorumlanmayacak, konuya ‘varoluşsal değil’, sosyolojik boyutta yaklaşıldığı fark edilecektir. Son sorunuza gelince, Nijeryalı şairlerin duygularını üyeleri oldukları kabile dilleriyle daha anlaşılır, daha etkili, daha coşkulu aktaracaklarını söyleyebiliriz. Ancak ben, İngilizce yazılan dizelerde bir samimiyetsizlik ya da yapaylık sezmedim.

ÖNCEKİ HABER

CHP: İktidar okurun cebinden elini çeksin

SONRAKİ HABER

TİHV: İnsan hakları savunuculuğu cezalandırılamaz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa