17 Aralık 2018 23:14

Türkiye gibi bir ülkede olan biten sizi besliyor, malzeme sağlıyor

Çizimleri, geçtiğimiz hafta ODTÜ Firuzan Olşen Sergi Salonunda sergilenen Arat Baran Keskin ile konuştuk.

Fotoğraf: Evrensel 

Paylaş

Selen AKÇAKOCA
Ankara

ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Son Sınıf Öğrencisi Arat Baran Keskin’in çizimleri, geçtiğimiz hafta ODTÜ Kütüphanesi içinde yer alan Firuzan Olşen Sergi Salonunda sergilendi. Arat Baran Keskin ile yaptığı çizimleri ve bu çizimleri oluşturan konuları konuştuk.

Sanat yapan bir insanın politik tavır almasının olmazsa olmaz olmadığını söyleyen Keskin, “Ama Türkiye gibi bir ülkede olan biten sizi besliyor, malzeme sağlıyor ve işlenecek çok fazla konu buluyorsunuz” dedi.

Çizim yapmaya nasıl başladınız?

Uzun zamandır çizimle ilgileniyorum ve ufak yaştan beri bu konuya ilgim var. Çizim yapmaya ilk olarak karikatürle başladım. Yarışmalara katıldım, ödüller aldım ve bu beni motive etti. Son zamanlarda da illüstrasyon üzerine yoğunlaşmaya başladım. Öğrencilik dönemim boyunca çeşitli e-dergilerde ve yerel dergilerde yaptıklarım yayımlandı. Albüm kapağı illüstrasyonu yaptım. İlkokul-lise dönemlerinde okul dergilerinde çizimlerim yayımlandı ve iki panoyu kapsayan işler yaptım. Buraya gelmeden önce Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde okuyordum. O zamanlar bölümde rahattım ve o nedenle çizim yapmaya bolca vaktim oluyordu. ODTÜ’de bölümümün yoğunluğu çok fazla olduğundan çizim yapamadım ya da yaptıklarımı kendim için yaptım. İşlediğim konular genelde okulda, yurtta ve dünyada yaşanan olaylar. Özellikle bölümde proje teslim süreçlerinde yaşadığımız sıkıntıları yansıtıyorum. Albüm kapağı illüstrasyonlarında da güfteleri resme geçiriyorum. Son dönemde kent planlamasındaki bilinçli aksaklıkları işlemeye çalışıyorum. Rant odaklı olmanın öncelikli olduğu bozuk planlamaları yansıtıyorum. Ben İstanbul’da yaşıyorum ve bu sorunların birebir şahidiyim. Cidden ulaşım sorunlarının çözülmesinden çok yeni yaşam alanları planlanıyor. Mesela babam Ataşehir’in eski halini anlatıyor ama ben mevcut halini düşününce babamın anlattıklarını gözümde bile canlandıramıyorum.

Yaptığınız çizimlerde insanların günlük hayatlarında yaşananları yansıttığınızdan bahsettiniz. Sizce sanatla uğraşan bir kişinin toplumsal meselelere nasıl bir bakış açısı olmalıdır?

Sanat yapan bir insanın politik tavır alması olmazsa olmaz değildir ama Türkiye gibi bir ülkede olan biten sizi besliyor, malzeme sağlıyor ve işlenecek çok fazla konu buluyorsunuz. Alenen bir partizan gibi yapmasanız da bir şekilde eserlerinizle duruşunuzu sergilemiş oluyorsunuz. Ama suya sabuna dokunmayıp siyasete bulaşmayayım diye düşünen insanlar var ve ciddi biçimde eleştiriliyorlar. Bu kişileri eleştirenleri çok saldırgan buluyorum, politik olmadığı için insanlar linç edilmemeli. Ama yaşananlar yapıtlara yansıyınca da ortaya güzel işler çıkıyor. Etrafında olan biteni alenen işlemese de dolaylı bir biçimde yansıtan sanatçıların daha kalıcı olduğunu düşünüyorum.

Uzun zamandır çizim yaptığınızı söylediniz fakat bir yandan öğrencilik hayatınızın bitmesine de az bir süre var. Mezun olduktan sonra bu işe devam etmeyi düşünüyor musunuz?

Benim çizimle ilgilenmeye başladığım ilk zamanlar, karikatür dergilerinin gündemde olduğu dönemlerdi ve ben de kendimi burada, dergicilik alanında görmek istiyordum ama bugün basın-yayın işi oldukça zorlaştı. Kağıt fiyatları çok arttı. Sosyal medya yaygınlaştığından beri de kimse dergileri takip etmiyor. Bu da benim gelecekle ilgili düşüncelerimi etkiledi. Bir yandan mesleğime para kazanmak için devam etmek istiyorum ama illüstrasyonu da bırakmak istemiyorum. Hatta bunun hayatımda ön planda olmasını istiyorum.

‘BENZERLİK KURABİLECEĞİM ŞEYLERİ DÜŞÜNÜYORUM’

Yaptığınız işlerde insanların günlük sorunlarını yansıtırken birçok detayı renkli bir şekilde işliyorsunuz. Dolayısıyla eserlere bakan insanlar bunların nasıl süreçlerden geçtiğini merak ediyorlar. Sizin için çizim süreci nasıl ilerliyor?

Genelde yaptığım işler örtülü anlatımlar üzerine oluyor, hiçbirini alenen çizmedim. Fakülte ve bölümle ilgili şeyler çizdiğimde benzerlik kurabileceğim şeyleri düşünüyorum. Eskiz defteri tutma alışkanlığım olduğundan aklıma gelenleri ilk önce oraya karalıyorum ve daha sonra bazı detaylar ekleyip mürekkebe geçiyorum. Haftalık karikatüristler genellikle masanın başında oturup uzun uzun düşünürler ama benim işlerimi yetiştirmem gereken bir tarih olmadığı için rahat rahat çizim yapabiliyorum. Genelde bir anda aklıma gelen şeyleri not defterime kaydediyorum ve sonra boş vaktim olduğunda da çiziyorum. Kimi zaman bazı eklemeleri çizerken yapıyorum. Bazı detaylar çizim esnasında aklıma geliyor ve eğer sığdırabiliyorsam, kompozisyonda sırıtmıyorsa ekliyorum. Popüler kültürü gündem meselelerine yedirmek benim hoşuma gidiyor. Düşünsel anlamda da çizim esnasında da keyifli oluyor. Söylemek istenileni dolaylı yoldan söylemeyi de seviyorum. Sefer Selvi gibi günlük karikatür çizen ustalar bunu yapmak zorunda kalıyorlar, söylemek istediklerini açıkça çiziyorlar. Ben daha geniş zamana sahip olduğum için yapmak zorunda kalmıyorum.

‘EMEĞİMİZE SAYGI DUYULMAYABİLİYOR’

Türkiye’de sanatla uğraşan insanlar bunun yanında hayatlarını devam ettirebilmek için bir meslekte çalışmak durumunda kalıyorlar. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında bu işte kendi adını duyurmuş insanlar hayatını bu işi yaparak ilerletebiliyorlar. Ama adını bu şekilde duyurabilecek potansiyeldeki insanlar bazen çekinceli davranabiliyorlar. İşlerini sosyal medya gibi alanlarda yayımlayınca başlarına bir şey geleceğinden ya da sevdikleri açısından kötü etki yaratacağından çekiniyorlar. Benim de burada sergilemeyi çok istediğim işlerim vardı ama bana karın ağrısı olarak dönmesinden çekindim. Bunun yanında insanlar sosyal medyada çizim sahibinin adını kırparak çizimleri paylaşıyorlar. Bu da çekinmemize sebep oluyor. Emeğimize saygı duyulmayabiliyor.

ÖNCEKİ HABER

Taybet İnan’ın soruşturmasında 3 yıldır ilerleme yok

SONRAKİ HABER

Erdal Özyağcılar’dan 'Kral' oyunu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa