10 Aralık 2018 23:39

Uykusuzluk salgınının bir gecesi

Son olarak 'Uykusuzlar İçin Hayatta Kalma Rehberi' romanını okurla buluşturan Alper Kaya: Yazarın hikayeyi değil; hikayenin yazarı seçtiğine inanırım.


Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Barkın Orhan KALAMIŞ

Alper Kaya’nın birkaç ay önce okurla buluşan, Komiser Tahsin Serisi’nin dördüncü macerası olan “Fotoğraftaki Kadın” romanı sonrası kasım ayında “Uykusuzlar İçin Hayatta Kalma Rehberi” isimli korku-gerilim romanı yayımlandı.
İki yılı aşkın süredir gazetemizde her cumartesi alt liglere dair köşe yazıları yazan, zaman zaman ise yerli korku sinemasına dair ürettiği içeriklerle kültür sayfasında yer bulan Alper Kaya ile, yayımlanan sekizinci romanı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sizi daha çok polisiye roman ve öykülerinizden tanıyoruz. 2011 yılında yayımlanan “08:00” adlı romanınızdan yıllar sonra korku-gerilim atmosferli bir romana geçmek nereden aklınıza geldi?
Aslında çoğu zaman, yazarın hikayeyi değil; hikayenin yazarı seçtiğine inanırım. Uzun süredir polisiye yazıyordum, ancak son dönemde biraz da sinema eleştirmeni olan eşim vasıtasıyla düzenli olarak izlediğim korku filmleri sonrası biraz ‘alıcılar’ korku ve gerilime kaydı sanırım…

Uykusuzlar İçin Hayatta Kalma Rehberi distopik bir İstanbul’da geçiyor. Uykusuzluk hastalığına bağlı oluşan bu kaos senaryosu nasıl ortaya çıktı?
Uyku, hep ilgi çekici bir tema. 2014’te yayımlanan Kaçak’ta tam tersine rüya kontrolü üzerine bir kurgu vardı. Keza rüyalar, karabasanlar hep kurguların en ilgi çekici noktalarıdır bence. “Ya hiç rüya görmediğimiz bir dünya olsaydı?​” diye düşünürken, hiç uyuyamadığımız bir dünya fikri belirdi. Tabii, kitlesel bir salgın dendiğinde ise işin ucunun bir kaosa çıkmaması söz konusu olamazdı. Romanlarımda ağırlıklı olarak arka planda İstanbul’u kullandığım için, bu kaosun İstanbul’a sirayet etmemesi de mümkün değildi pek tabii ki…

Romanınız daha çok Kadıköy ve Taksim’de gece yaşananlar üzerinden ilerliyor. Neden bu iki semti seçtiniz?
Kalabalıkları sığdırabileceğim sadece o iki semt aklıma geldiği için… İşin esprisi bir yana, yakın tarihimizin yargılamakla uğraşılan en namuslu eylemlerinin bu iki semtle özdeşleştiğinden dolayı ben de kendimi bu semtlere -ama en çok Taksim’e- yakın hissederim…

Uykusuzlar İçin Hayatta Kalma Rehberi’ni diğer gerilim romanlarından ayıran yer yer sembolik anlatımlar, mitolojik ve dini ögeler var. Bunlar nasıl ortaya çıktı?
Polisiyede de düz bir hikayeyi hem okumayı hem de yazmayı sevmiyorum. Bir cinayet işleniyor, ardından o cinayetin suçluları bulunuyor ve son. Okura ne kalacak? Yazar açısından bakalım: Bu mu yani anlatmak istediğin şey? Katilin bulunması mı?
Benzer güdüler ile korku ve gerilim türündeki bir romanın sadece korkutması veya germesinden ziyade; okurun her okumada farklı alt metinler ile karşılaşmasını istedim.

Romanınızda toplumsal sorunlara inen derin bir yapı var. Bu romandaki karakterlerinize de oldukça yansımış. Akli dengesi yerinde olmayan Halil, Gazeteci Necati, üvey baba tacizi mağduru Ebru ve aile baskısı altında ezilen Hatice. Bu kadar çok karakteri yansıtmak zor olmadı mı? Toplumu oluşturan bireylerdir. Toplumsal veya en azından kitlesel bir hikaye anlattığınız zaman bireye doğru inmek en önemli detay oluyor. Bireyi yakalayamadığınız veya yanlış yakaladığınız noktada sanırım genel görüntüde kapanmayacak gedikler hasıl oluyor. Çok net, baskın ve okurun gözünde belirebilecek tipolojide karakterlerin olması gerekiyordu.
Tabii, karşımızda dikilen toplumda bizi sarmalayan ‘özel alan ihlali’ de bu karakterlerin bu kadar girift olmasını gerektiriyordu. Toplu taşıma alanlarında, apartmanlarda, sokaklarda; insanların başka birisinin vücut bütünlüğüne çok saygı duymadan, özel alanını önemsemeden hareket etmesi; bu kadar çok karakterin hikayeye dahil olmasına sebep oldu. Madem birilerinin özel alanı ihlal edilmeli, o zaman bu neden kurgu karakterler olmasın?

Kitabınızın bir de enteresan bir hediyesi var; uyku bandı. Bu nereden aklınıza geldi?
Roman, ilk kez İstanbul Kitap Fuarında okurla buluştu. Bu fuar sırasında Yayıncım Mehmet Ali Erdem ile konuşurken laf lafı açtı ve konsepti de tamamlayacak, okurun da hoşuna gidebilecek bir şey olduğunu düşündüğümüz bir uyku bandı hediyesi fikrini benimsedik. O fikir doğrultusunda artık internet siparişlerinde, kitap üzerine uyku bandı takılarak okura iletiliyor.

ÖNCEKİ HABER

Kaşıkçı cinayeti: 'Suudi Arabistan Başkonsolosu da suçun ortağı'

SONRAKİ HABER

İşçi Partisi Lideri Corbyn'dan 'Brexit' açıklaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa