22 Eylül 2012 12:54

Her festival sınıfsal bir içerik taşır

Özcan Yaman

Anlatmaya önce festival mekanlarından başlayalım. Hanlar bölgesi yani Koza han, insanlarla iç içe yaşayan mekanlar olarak etkileyici idi. Etkinlikler han sütunlarında sergilerle, avluda portfolyo değerlendirmeleriyle çay bahçelerinde kahveler içilerek gerçekleştiriliyordu. Çok yakında bulunan kitapevi de festivalin bir parçası olarak kolay ulaşılır bir konumdaydı.

‘ESKİ İYİ ŞEYLERDEN DEĞİL, KÖTÜ YENİ ŞEYLERDEN İŞE BAŞLA’

B.Brecht “Eski iyi şeylerden değil, kötü yeni şeylerden işe başla” der. Geçmişi ve bugünü iyi şeyleri överek anlatırsak, bugünkü ve yarınki yaşanan/yaşanabilecek kötü şeyleri biriktirmiş oluruz. Bu yıl 2.si gerçekleştirilen Fotofest’in ilkinden farkı neydi? Sponsor ve destekçileriydi diyebiliriz. Biliyoruz ki büyük sermaye el verdiği alanı görünür kılıyor. Bu ister sanat, ister yardım kampanyası olsun fark etmez. Fark eden görünür ve konuşulur olmak. Bu anlamda baktığımızda 2.si gerçekleştirilen festival amacına ulaşmış, sermaye istediğini almış. Belediye ve Kent Konseyi Bursa’nın ve çalışmalarının tanıtımını yapmış, BUFSAD Uluslararası bir festivali gerçekleştirmiş oldu. Bu tür organizasyonlar gerçekleştirilirken kon-sen-sus-lar oluşturulur. Burada BUFSAD dışında diğer kurumların derdi fotoğraf veya fotoğraf sanatı da değildir. İster resim, ister müzik ya da şeftali festivali olsun bu festival üzerinden ne kadar görünürlük kazandıkları önemlidir. Anladığım kadarıyla bunda da başarılı olundu. “Neden fotoğraf festivali?​” diye sorulabilir. Fotoğraf, resim veya diğer sanat dallarına göre hem sigorta, hem orijinallerini getirtme sorunları nedeniyle tercih edilebilir. Aynı zamanda hem popüler, hem görsel, hem de eksikliği duyulan bir alan. BUFSAD’ın da ısrarlı girişiminin payı olduğunu düşünüyoruz.
Böyle olunca fotoğraf derdi olanlarla, reklam ve tanıtım derdi olanlar çelişkili bir birlik kurarlar ve bunu da bir takım konsensüslerle bağıtlarlar. Bu durum yalnızca Bursa Fotofest’le ilgili olmayıp, bu şekildeki tüm festivaller için geçerlidir.

SERMAYE VE SANAT

Bu başarının ardından zannederim yakında BKSV (Bursa Kültür ve Sanat Vakfı) kurulur. İKSV (İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı) ile iş birliği yaparak daha büyük ve İKSV benzeri pahalı, gösterişli sanatsal etkinlikler gerçekleştirirler. Böylece diğer illere de örnek olurlar. Kültür ve Sanat Vakıfları Konfederasyonu oluştururlar:)
Sanatsever sermaye ile birlikte muhalif sanat ve sanatçıları görmezden gelinerek devletin olmayan kültür politikaları geliştirilir.
Her festival sınıfsal bir içeriğe sahiptir. Doğal olmayan, böyle bir içerik yokmuş gibi davranmak ve özgür bağımsız sansürsüz bir festival hayal etmektir. Festivalleri sistemden uzak ve bağımsızmış gibi düşünmek yanılgıdır.
Emek örgütleri sanat kurumlarıyla birlikte kamusal alanlarda festivaller, sanatsal etkinlikler düzenleyerek kendi bakışını ve kültürünü paylaşmalı geliştirmelidir. Bu yapılmadığı sürece yalnızca sermayenin düzenlediği etkinliklerin eleştirisi üzerinden gidilir.

İNSANLIĞIN İZLERİ

(Festival bülteninden)
“... Kimi zaman savaşlarla gölgelenirken, kimi zaman da karnavallarla eğlencelerle şenlenir topraklar… Ağıt yakanlarla düğün yapanlar; ölülerini gömenlerle ağaç dikenler birbirleriyle bir biçimde buluşurlar. Genç-yaşlı, zengin-fakir, suçlu-suçsuz, kazanan-kaybeden ilginç bir mozaik meydana getirirler. Dünyanın farklı yerlerinde, insanların bir kısmı uykuya dalarken, diğer bir kısmı da günün en hareketli saatlerini yaşarlar.
Yaşam, tıpkı gece ile gündüz gibi bir döngüyü içerir. Herkes, toprağın, suyun, havanın kuşattığı bu ortak dünyada, kendi coğrafyasında var oluşunu, her türlü zorluklara rağmen mutluluk, huzur, sağlık ve belirli bir ekonomi içinde yaşamak ister. Aslında tüm çabalar, bu amaç içindir. Ve insanlar, nerede ve ne yaparlarsa yapsınlar arkalarında izler bırakırlar.
Bu yıl ikincisi düzenlenen Bursa Fotofest, konu başlığı olarak seçtiği “İnsanlığın İzleri” ile, dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan insanların, savaşlara, ekonomik problemlere ve doğal kaynakların tükenme tehlikesine rağmen, yaşamın her alanında verdiği o soylu mücadeleyi anlatan fotoğraflara “Hoşgeldin” demekten ve böylesine büyük bir buluşmaya ev sahipliği yapmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyuyor.”
Evet, konu ve açıklama oldukça etkileyici. Üstelik festivalin destekçisi ve katılımcısı olan Zaman gazetesinin sokak ve meydanlarda açılan sergisi de gerçekten düşündürücüydü. Festivalde savaşların kötülüğü dünyada yaşanan haksızlıklar ve adaletsizlikler sergileniyorken, bu ülkenin iktidarının Suriye’ye karşı tutumu, savaş diye içte ve dışta sergilenen vahşeti tekrarlama isteği ile yine bu gazetenin yayın politikasının savaş çığırtkanlığı nasıl açıklanabilir?
Haftalar öncesi duyuru ve reklamları yapılan ‘Ortadoğu’nun ve Doğu Avrupa’nın en büyük fotoğraf festivali’ Ortadoğu halklarının - değil fotoğraf festivali, ülkelerine getirilmeye çalışılan demokrasi nedeniyle (!) ertesi güne canlı çıkacaklarının garantisinin olmadığı bir dönemde Suriye ile savaş yapmak için çırpınan bir iktidarın olduğu ülkemizde düzenlenen böyle büyük bir festivali izlememek tarihe saygısızlık olurdu.
Çin’de, dün ve bugün yaşananlar, Amerika’da ki mafya çete ilişkileri, Rusya’da ki kaos ve yozlaşma, Ruanda’daki katliam ve daha bir çokları Fotofest’te sergilenirken, üzerine konuşulurken, bu ülkenin fotoğrafları, fotoğrafik insanlık izleri yeterince sergilendi mi acaba? Evet, Türkiyeli fotoğrafçılar ve Türkiye yer alıyordu ama yeterli miydi? Ara Güler usta tabii ki baş tacımız. Evet İnsanlığın izleri... Ama bu festivalde Türkiye’deki insanın izleri bizce eksikti. Nedeni toplumsal hassasiyet mi? Yoksa yüzleşmekten kaçış mı?
Bu ülkede yaşanan hak ihlalleri ve adaletsizlikler, katliamlar, kayıplar, 12 Eylül’ün yarattığı mağduriyet, avukatların, gazetecilerin tutuklanması, eğitime 4x3 darbesi, sağlığın özelleştirilmesi, cinsel tercihlerinden dolayı mağdur edilenlerin sesleri ve daha birçoklarının izleri bu festivalde bizce eksikti?  
Son İstanbul Bienali’ni hatırlayınız. Dünyanın tüm meseleleri sanatın diliyle işlenmiş. Festivalde Şili darbesinden, ırkçılığa her şey varken; ne 12 eylül darbesi, ne yıllardır süren Kürt sorunu ne de katliamlar görülmüştü. Sanki bu sorunlar sanatın diline hiç yansımamıştı. İstanbul Bienali’nin ana sponsoru olan KOÇ Holdingin Kurucusu Vehbi Koç’un Kenan Evren’e yazdığı mektup, KSL (Kamusal Sanat Laboratuvarı) tarafından performans olarak sermaye ve sanat arasındaki bağı deşifre etmişti.


KÜLTÜR EN BÜYÜK HAVA ATMA ARACI

Merih Akoğul (Genel Sanat Yönetmeni, Ulusal Şef Küratör):  Geçen yıl BUFSAD Başkanı Utku Kaynar tarafından sanat yönetmeni ve küratör olmam için teklif almıştım. Onur ve keyif duyacağımı belirttim. Festival için kolları sıvadık ve işe başladık. İmkanlar doğrultusunda serginin temasını ve konseptini oluşturmak, yerli ve yabancı fotoğrafçılara ulaşmak istedik.
Bursa ve yerel yönetimler kendini seviyor ve göstermek istiyor. Tüm büyük kurum ve kuruluşlar kendilerini göstermek ister. İstanbul çok başlı bir ejderha. İstanbul’da yapılaydı bu kadar fazla katılım sağlanamayabilirdi. İstanbul bu konuda biraz şımarık. Bursa’da engellilerle çok fazla ilgileniliyor. Burası onlar için cennet gibi ve bu festivalde de çokça yer aldılar. İnsanlar canla başla çalıştılar. Yerel yönetimler ellerinden geleni ortaya koydu.
BUFSAD ve buradaki kurumlar kendi tanıtımlarını yapıyorlar. Kültür en büyük hava atma aracı. Bir sanat yapıtını anlamak için çokça araştırma yapmak lazım ve insanlar bunu kaybetmiş. Büyük şirketler bunlara destek verince insanların daha fazla dikkatlerini çekiyor. Sergilerde savaş karşıtlığı ırkçılık ve insanlık halleri bizlerin ne tarafta olduğu ve amaçları ile ilgili.
Açılış yürüyüşünde çok insan olması güzeldi. İnsanların şehrinde olan etkinliği desteklemesi bizi mutlu etti. Mehter takımı kültürel bir özelliktir. Karagöz ve Hacivat’la temsil edilen şey çok güzeldi. Saraya olan eleştiridir. Ben olumsuz düşünmüyorum. 18 Eylülde Evrensel’de yayınlanan “Bursa Fotofest’te Türklük vurgusu ve sansür” haberinin başlığı acımasızdı. İçeriğini hızlıca okudum. Bütün buraya gelen kişilerin duygularını ve düşüncelerini aldığımızda sansür uygulanmayan hiçbir yer yok. Bazen cinsellik bazen şu bu. Birisi kapalı kalmaktan korkuyor, birisi böcekten. Çocuklar sergiyi gezdiler ve bu durumda çocukların girecekleri yerde sunulacak çalışmalar daha farklı olmalı.


KİMSEYİ SANSÜRCÜ OLARAK YAFTALAMAK İSTEMİYORUZ

GFİ (Genç Fotoğraf İnisiyatifi): Türkiye’deki fotoğraf dünyası piyasalaşmış konumda. Bir sergide sergilenecek işler için ilk olarak maddi kazanç elde edilip edilemeyeceği düşünülüyor. Biz ise bu iş için para alınmaması gerektiğini düşünüyoruz ve uygulamaya çalışıyoruz. Türkiye fotoğrafı sürekli aynı işler ve hisler üzerinden devam ediyor. Festival konsepti gereği ülke çapında genç fotoğrafçılara duyuru yaptık. Festivale katılma teklifinde “Cinsel ve dinsel konulara hassasiyet” gösterilmesi bizden istendi. Bize bir alan tesis edildiyse bizim kararlarımıza saygı duyulacak diye düşündük. Bizim kurallarımıza saygı duyulacağını düşündük. Eşcinsellik üzerinden “Korkuyorum anne” çalışması geldi ve cinsel uzuvların görüntülendiği ve eşcinselliği konu alan fotoğraflar vardı. Bizden fotoğrafları çekmemizi istediklerinde biz çalışmaları çekmeyeceğimizi belirttik. İşler daha da sarpa sarınca biz geri çekilme kararı aldık ve fotoğrafların yerine siyah karton kullanmayı düşündük. “Ama biz hiçbir şekilde eleme yapmayacağız” dedik. Ortak karar olarak bir basın duyurusundan ziyade orada bunu tartışmaya açmaya karar verdik. Pazarlıklardan sonra yerine kartonları astık. Daha sonra BUFSAD Başkanı Utku Bey “Bütün riski alıyorum ve hiçbir fotoğrafı kaldırmıyoruz” diyerek bu durumdan duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi. Burada kimseyi sansürcü olarak yaftalamak istemiyoruz.


FOTOĞRAF ÇEKMEYE DEVAM EDECEĞİM

Cennet Kuşca (Öğrenci): Bir yıldır fotoğrafla uğraşıyorum. Ulaşamayacağımız bir çok imkana ulaştık ve bir çok ünlü fotoğrafçı ile bir araya geldik. Festival fazlasıyla beklentilerimi karşıladı. Fotoğraf çekmeye devam edeceğim, fotoğraf için bazen umutlarım kırılmış olsa da inişli çıkışlı olarak devam edeceğim. Öğrenci olarak imkanlarım elverirse başka şehirlerdeki olacak festivallere de gitmeyi isterim.


BU TARZ FESTİVALLER HER YERDE OLMALI

Suzan Ulutaş (Öğretmen, Gönüllü Çalışan): Festivalden BUFSAD’dan eğitim aldığım için haberdar oldum. Gönüllü çalışacaklara ihtiyaç  vardı ve hocalarımıza yardımcı olmak istedim. İletişim açısından yararlı olacağını düşündüm.  Festivalde sıkıntı olmadı benim açımdan. Bu kadar sanatçının ve izleyicinin fotoğraf severin etkileşime geçmiş olması beni çok etkiledi. Festivaldeki en iyi sergi benim açımdan Çinli fotoğrafçıya aitti. Burada fotoğrafın sürekli öğrenildiğini öğrendim. Festivalin Bursa’nın tanıtımında çok büyük katkısı oldu. Bu tarz festivallerin Türkiye’nin her yerinde olması gerektiğini düşünüyorum.


MUAZZAM BİR FESTİVALLE KARŞILAŞTIK

Cengiz Karlıova (Yardımcı Küratör): Yaklaşık yılbaşından bu yana bu iş için uğraşıyoruz. Yer ve mekan netti ama kaç kişi gelecek, kimler gelecek nicelik ve nitelik olaylarını uzunca araştırdık. Hem ustalar olsun hem yeni fotoğrafçılar olsun onları özendirelim düşüncesiyle bu işi gerçekleştirdik. Yaklaşık 1300 fotoğraf sergileniyor. Tema “insanlığın izleri”ydi. Geniş ve insanları kısıtlamayan bir başlıktı. Farklı kişileri ve teknikleri bir araya getirmeye çalıştık. Söyleşiler paneller ve sergiler açısından gayet yoğun bir maraton oluştu. Geçen sene sergimle katılmıştım. Buraya gelirken acaba festival nasıl olur diye düşünmüştüm. Muazzam bir festivalle karşılaştık. Fotoğrafların insanların yaşam alanlarında olması olumlu bir yandı. Festival, kentin her yanına yayıldı.

Evrensel'i Takip Et