02 Aralık 2018 23:20

Milli olmayan yerli bir roman: Önsevişmesiz Çocuklar

Yetgül Karaçelik, Ertan Meyan'ın Önsevişmesiz Çocuklar kitabını yazdı: Türkiye'nin alegorisi olarak da okunabilir

Kapak: Önsevişmesiz Çocuklar

Paylaş

Yetgül KARAÇELİK

Geçtiğimiz ay Notabene Yayınları etiketiyle bir ilk roman yayımlandı; Önsevişmesiz Çocuklar. Ertan Meyan, merkezde üretilen ve tüketilen konuların dışına çıkarak, okurun dünyasında yeni boyutlar açmanın yanında, güldürürken düşündüren bir anlatım dili kullanmayı da elden bırakmamış. 

Kimdir peki bu Önsevişmesiz Çocuklar? “Ön sevişme”nin kent soylu bir kavram/eylem olduğu göz önünde bulundurulduğunda “önsevişmesiz”lik bir sınıf ayrımını da imliyor. Kahramanın tarifiyle söyleyecek olursak; sevgisiz, emeksiz çat çat yapılıp dünyaya atılmış çocuklardır, Önsevişmesiz Çocuklar. Roman, bir taşra üniversitesinde (Erzurum) geçiyor. Çevre, haliyle muhafazakâr/tutucudur. Babalar baskıcı, okullar zihinlere ezber bilgiler yığmaktan öteye geçemeyen ıslahhanelerdir. Romanda dostluk, ilk aşk, cinselliğe ilk adım, parasızlık, rekabet, küçük kasaba sıkıntıları oldukça canlı, esnek, komik bir dille aktarılıyor. Eser her ne kadar kurmaca olarak sunulsa da ayrıntıların canlılığı okurda yaşanmışlıktan gelen bir gerçeklik hissi oluşturuyor. 

Romanın dikkat çeken taraflarından biri de kullandığı dil. Popüler kültür öğelerinin yanında yerel unsurların kullanılması dilde bir tür melezleşme meydana getiriyor. Ben anlatıcı kahraman, farklı şair ve yazarlardan alıntıladığı mısraları zaman zaman bozma/değiştirme yoluna giderek kendi dilini bulma çabasına girişiyor. Bu bağlamda kendini ifade edememek, daha anlatının başında kahramanımızın klavyesinin K tuşunun doğru düzgün basmamasıyla kendini açık ediyor. Sonraki bölümlerde polis arabasında uğradığı ayrımcılıkla dil sorunu daha ileri bir boyuta, Kürt sorunsalına evriliyor.

‘TÜRKİYE ALEGORİSİ OLARAK DA OKUNABİLİR’

Roman, Murat Gülsoy’dan alıntılanan bir paragrafla başlıyor. Kurs hocası Tankut bey yazacakları öykünün girişini yapmış, devamını kendilerinin getirmesini istemiştir. Ancak kahramanımız yazamamaktadır. Kitabın son bölümüne geldiğimizde, kahramanımızın bir kitap okuduğunu, etkilendiğini ve böylece kendi “çöpten heykel”ini çoktan diktiğini ve bizi de bu yaratım sürecine tanık tuttuğunu anlıyoruz. Anlatıcı yazar, isim vermek istemese de gerek kullanılan dil, gerekse alıntılardan kitabın, Çavdar Tarlasında Çocuklar olduğunu anlıyoruz. Batının Çavdar Tarlasında Çocuklar’ına karşı, yazar doğunun Önsevişmesiz Çocuklar’ını koyuyor. Hem yayımlandıkları dönem hem de kahramanların yaşları göz önünde bulundurulduğunda yazarın batı karşında geç kalmış/geç büyüyen bir doğu fotoğrafı çektiği de söylenebilir. Roman, her ne kadar Erzurum’da geçse de bir Türkiye alegorisi olarak da okunabilir. Bu açıdan, arka kapak yazısında da belirtildiği gibi, “Milli olmayan yerli bir roman” ile karşı karşıyayız.

Ertan Meyan, yarattığı anti-kahramanlarıyla, özellikle taşranın sıkışmışlığı karşısında hayatla baş etmenin zorluklarını, yine de yılmadan, vazgeçmeden ayakta kalma çabası içinde olan “bizler”i anlatıyor aslında. Başka bir coğrafyada yaşansa gülünemeyecek ‘trajik’ bir dünyayı, tam da bize özgü sıcak, içten bir anlatımla okurun önüne seren yazar, aslında ‘gülünemeyecek olana katıla katıla gülen’ bizlerin yaşama ve savunma mekanizmaları üzerine de düşündürüyor. Mizahı, edebiyatın –tam da olması gereken- yüksek katlarına çıkaran bir kalem Meyan. Anton Çehov’u akla getirir tarzda, gülecekken okurun burnunun direğini sızlatan, kahkahalar atarken kederlendiren bir metin kurarak, insanlığın baş edilmesi güç koşullar ve acıtıcı gerçekler karşısında mizaha sarılarak, dalga geçerek ayakta kalabilmesine ve umutsuzluğun dibinden yaşama sevinci yaratmasına dair göndermelerde bulunmuş yazar. 

GENÇLİĞİN ‘MEMLEKET’LE OLAN İMTİHANI

Üniversiteli gençliğin “memleket”le olan imtihanı, bu imtihanda sınıf geçmenin imkansızlığı anlatılıyor Önsevişmesiz Çocuklar’da. Sınıfsal olarak ‘yırtma’ya, yani sınıf atlamaya dönük projelerin de ideolojik olarak ti’ye alındığı romanda kahramanlara yer yok. Önsevişmesiz Çocuklar, kurtuluş ya da kurtarıcının ufukta görünmediği/görülemeyeceği, adeta gökyüzünün yeryüzünün üzerine kapandığı çıkışsız zamanlarda, her neye ihtiyacımız varsa onun ‘bizim büyük umutsuzluğumuz’dan çıkacağının anlatısı. Ve ne kadar acıtıcı ya da olumsuz olursa olsun, yine ve sadece ‘gerçekler’ umut verici.

ÖNCEKİ HABER

EMEP: İnsanca bir yaşam için asgari ücret vergi dışı bırakılsın

SONRAKİ HABER

Dükkanı boşaltmadı çevresine kum yığıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...