İktidarın, AİHM kararını uygulamama lüksü var mı?
Avukat Tugay Bek, Demirtaş kararının ardından AİHM'nin kararlarının bağlayıcılığına, iktidarın tutumuna ve izlenecek yola dair yazdı.
Fotoğraf: HDP Basın
Av. Tugay Bek
ABD Federal Mahkemesi, geçtiğimiz hafta Başkan Trump ile tartıştıktan sonra basın hakları iptal edilen CNN muhabiri Jim Acosta’nın yeniden basın izninin aktifleştirilmesine karar verdi. Beyaz Saraysa el mahkum mahkeme kararını uygulamak durumunda kaldı. Peki Türkiye’de mahkemeler böyle bir karar verebilir mi?
Hadi mahkeme böyle bir karar verdi diyelim. Saray bu kararı uygular mı?
Bu soruların bilinen cevapları bir kez daha teyit oldu; AİHM Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuna son verilmesi için gereğinin yapılması gerektiğini karara bağladı. AİHM kararında, Demirtaş’ın tutukluluğunun ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olduğu ifade edildi. Kararda ayrıca, ‘tutukluluğun devam etmesini haklı kılan yeni gerekçeler ve kanıtlar ileri sürülmedikçe de tutukluluk halinin mümkün olan en kısa tarihte sonlanması’ talep edildi.
KARARIN BAĞLAYICI ÖZELLİĞİ VAR MI?
Bu kararın verildiği andan itibaren Demirtaş’ın tutuklu olması hem ulusal hem de uluslararası hukuka aykırıdır. Demirtaş’ı tutuklu olarak yargılayan mahkemenin ele alıp uyması gereken bir kararı, hiç de üzerine vazife olmadığı halde değerlendiren Tayyip Erdoğan, "AİHM'nin verdiği kararlar bizi bağlamaz. AİHM'nin bugüne kadar biliyorsunuz terör örgütüyle ilgili verdiği birçok karar var. Hepsi de aleyhedir. Onun karşılığında bizim de yapabileceğimiz birçok şeyler vardır. Biz karşı hamlemizi yaparız, işi bitiririz. Terörü gelip de Türkiye'de dizginleyen hiçbir zaman AİHM olmadı." dedi. Yani Tayyip Erdoğan, bu AİHM kararı bizi bağlamaz, bu kararı uygulamayız, siyaseten ve diplomatik alanda buna cevap veririz demiş oldu. “Bizim de yapabileceğimiz bir şeyler var” sözünden de Avrupalılar muhtemelen “Çok da üzerimize gelmeyin. Üç milyon Suriyeliyi salıveririm üzerine Eyy Avrupa” denmek istendiğini anlamışlardır.
Peki uygulanmayacaksa Türkiye, yurttaşlarına AİHM’ye başvuru hakkını neden tanır?
Zaten verilecek olan kararın bir icra kabiliyeti yoksa iç hukuk yollarını tüketen yurttaşlar, AİHM kapılarında neden adalet bekler?
Şunu peşinen söyleyin; “Biz AİHM kararlarını tanımıyoruz” deyin.
PEKİ ABD’DE OLUP DA BİZ DE OLMAYAN NEDİR?
Öyle ya Trump neden “Ben halkın oyu ile seçildim. Sarayıma hangi gazetecinin girip giremeyeceğine karar veremeyeceksem bırakayım bu işi” diyememektedir?
ABD yargısı, Başkanın başına buyrukluğuna ve çılgınlıklarına fren olmaya çalışıyor. Başkanı da bağlayan bir “hukuk düzeni” olduğunu hatırlatıyor. ABD’de de, iktidar koltuğunda oturmakta olan politikacıların anlık çıkar ve politik ihtiyaçlarının üzerinde devletin ali menfaatleri var. Kurumların, bilhassa yargının itibarının korunması politikacının çıkarlarının üstünde yer alıyor. Batı Demokrasisinde kuvvetler ayrılığı ile korunmak istenen aslında devlet otoritesine karşı yurttaşların rızasının devamının sağlanmasıdır.
Türkiye’de devlet, yargı ve bürokraside kendisini frenleyebilecek olan bir mekanizmanın olmadığını gören Tayyip Erdoğan, Demirtaş hakkındaki yargı kararını uygulamayacağız diyebilmektedir. Yargının ise kendi alanına yönelik bu müdahaleye dur deme niyeti ve mecali bulunmamaktadır. Kamu otoritesini sağlamak için gerekli olan yurttaşın rızasını elde etme kaygısı ortadan kalkınca geriye zor dışında bir araç da kalmamıştır.
AİHM’nin, Demirtaş hakkındaki kararının tanınmaması, özgürlük, adalet ve demokrasiyi elde etmenin, mücadele etmeden kestirme bir yolunun bulunmadığının muktedirin dilinden ifadesidir. İktidar, özgürlükleri hedef alan savaşının “hız kesmeden kararlılıkla süreceğini" yinelemiştir. Demokrasi güçleri, sadece Demirtaş’ı değil tüm ülkeyi hedef alan kavga çağrısına icabet etmek, birleşerek karşılık vermek zorundadır.