19 Eylül 2012 12:31

Grup Yorum'a mektup

Merhaba Çocuklar,25 yılı aşan sürede muhalif tavrı paylaşan genç müzikçiler merhaba.Ne mutlu sizlere, hep genç kalacaksınız. Ne mutlu size grubunuzdan ayrılan olduysa da devrimci, demokrat ve muhalif tavrından cayan olmadı. “Sevdayı kuşanıp yollara düşen”lerin öncüleri bugün kaç yaşında? Kimlerin

Grup Yorum'a mektup
Paylaş
Sennur Sezer

25 yılı aşan sürede muhalif tavrı paylaşan genç müzikçiler merhaba.
Ne mutlu sizlere, hep genç kalacaksınız. Ne mutlu size grubunuzdan ayrılan olduysa da devrimci, demokrat ve muhalif tavrından cayan olmadı. “Sevdayı kuşanıp yollara düşen”lerin öncüleri bugün kaç yaşında? Kimlerin sesi yarına kaldı? Hepinizi hatırlıyorum. Yalnız da değilim.
Belleğimde bir afacan gülüş, kumral bir perçem ve bir melodi olarak çınlıyorsunuz. Bir mahkeme kapısında üstünde bir genç resmin basılı olduğu bir tişörtle tanıştık. Bir polis baskınının tanığı dinlenecekti. Yıllar su gibi geçti. Belki arada küsüştük ama darılmadık. Birbirimizin çağrılarını hiç yanıtsız bırakmadık. İlk kez pazartesi akşamı gelemeyeceğimi söyledim. Yaşlandım çocuklar.
Sanatın “ben”ci yanından caymayı yıllardır yaşamak kolay iş değil. Kimi zaman sanata yönelen yanınızı, kimi zaman yüreğinizin insancıllığını kalın kabuklar ardında saklamak zorunda kaldınız. Kestane kabukları gibi dikenli kabuklarınıza hiç kanmadım. Ben ipeğin çelik kadar güçlü olduğunu bilenlerdenim.
Halk geleneğimizin sesini günümüzle birleştirmenin çalışmalarını yapmanın gücü kadar halk beğenisinin nabzını tutmayı bildiniz.
(Hâlâ kulağımda “Selma’nın kulağının duymadığını, Dilan’ın sağ el ve kolundaki morlukları,  Bahar’ın kolunun çıkığını, Erkan’ın kolunun kırığını,” söyleyen ses. Yaşlanmaya, tansiyona ve ek arızalara ileniyorum. Mazeretlerden iğreniyorum, ama bir yürüyüşte yanımdakilere yük olmak da var.)
Susmanın susmalar getirdiği yılları nasıl bitirdik? Gecelerin sisli puslu sabahlarla noktalanışını yaşadık. Yüreğimizin yaraları nasırlarla kabuk tuttu. Ana olmanın ne demek olduğunu kimse sormadı Cumartesileri oğullarının, kızlarının izlerini arayanlara. Siz bizim çığlıklarımızı taşıdınız alanlara.
Tohumu tanımanın sabrıdır halkın sabır dediği. Bir filizin toprağı nasıl deldiğini bilmektir. Buğdayın sabrı... Arpanın, çavdarın, mısırın çalışkan direncidir. Ekmek olmak emek ister. Yüz yılın dörtte birini ardınızda bıraktığınızda stadyumda birlikte kutladık şarkılarınızı.
Büyük hasretimizi dile getiriyor şarkılarınız. Ninnilerdeki çığlığı fark etmeyen şair olur mu dersiniz? Bu coğrafyadan başka kaç bölgesinde dünyanın ninnilerde ağıtlar, çığlıklar barınır?
Ölülerini hangi ülkelerde “nen, nen, lori, lori” diye anlatır analar, yüreklerini avutur gibi...
Sevgili Grup Yorum Üyeleri,
Eskisi, yenisiyle sevgili sanat emekçileri... Müziği ya da güzelliği silah sayanlar. Sevgili çocuklarım. Müziğin, şiirin, halayların, goventlerin güzelliği yenecek zulmü. Masallar yüzyıllardır bunu anlattı. Anlamadılar. Ama müzikten korktular, şiirden korktular. Kitaptan, sözden, güzellikten korktular. Düşman oldular. Onlar suyu da tanımazlar. Suyun taşı delebildiğini de görmezler. Sevdanın kökünün direnç olduğunu da ( bilmezler mi bilirler). Sevdaya düşmanlıkları da ondandır.
Şimdi dünyanın uzak bir yerinde güneş yeni doğuyor. Baharın ilk günleri gelmiş. Bahçenin bir köşesinde yeşeren çiçeğin yapraklarına çiğ düşmüş. Bu adı bile konmamış ülkenin insanları yorgun dönecek tarladan. Bütün emekçiler gibi bir sıcak çorba, bir güzel söz çekecek içleri. Dilerim hiç birinin gurbette yakını olmasın. Hapiste, hastanede... Ve bütün dünyada hapishanesiz sınırsız günler görsün çocuklar. Bahçelerden çitler sökülsün. Yolculuklardan atılsın mektuplar. Tek silah sanat olsun.
Sevgili Grup Yorum üyeleri, hepinizi kucaklıyorum.

ÖNCEKİ HABER

Her iki kişiden biri çalışamıyor

SONRAKİ HABER

KPSS adaylarının ‘kopya’ endişesi!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...