10 Kasım 2018 23:20

AKP’nin hekimlerle ve insanlıkla sınavı

TTB Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz, sağlık alanına ilişkin yasa teklifini ve komisyondaki görüşmeleri yazdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Bülent Nazım YILMAZ
TTB Genel Sekreteri

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve hekimler ‘Sağlıkta Şiddet Yasası’nın çıkması için uzun yıllardır mücadele ederken 2 Ekim 2018 günü Dr. Fikret Hacıosman’ın öldürülmesi TTB tarihi açısından şiddetle mücadelede yeni bir sayfanın açılmasına sebep oluyordu.

Bu cinayet ülkenin dört bir tarafında binlerce hekimin sokağa çıkmasına sebep oldu. Hekimler arkadaşlarının, meslektaşlarının öldürülmesinin acısını yaşarken, bir yandan da bu cinayetin sorumlusu olan iktidarı ve zihniyeti yargılıyorlardı. Memleketin sessizliğe büründüğü ortamda, yaşamın her alanında baskılara, yoksulluğa, işten atmalara  yani her türlü kötülüğe sessiz kalınırken hekimlerin başkaldırışı dikkat çekiciydi. Hekimler 7 gün süren nöbet eylemlerinde sağlıkta şiddete neden olan sağlık sistemini sorgularken bir yandan da TTB tarafından hazırlanan ve meclise sunulan şiddetin önlenmesini içeren yasa tasarısının çıkarılmasını talep ediyorlardı.

1 KASIM 2018’İ HEKİMLER UNUTMAYACAKTIR

30 Ekim 2018 günü TTB’ye TBMM’den gelen yazıda 1 Kasım günü Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nda Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin görüşüleceği iletiliyordu. Anlaşılan yasayı hazırlayanların ve iktidarın acelesi vardı. Yasa tasarısını incelemeye başladığımızda iktidarın bu kadar aceleci davranmasını gerektirecek kadar haklı olduğunu gördük. Çünkü 44 maddeden oluşan tasarı binlerce hekimi mesleklerinden uzak bırakmayı, onları ve ailelerini açlığa, yoksulluğa mahkum ettiği gibi, hekimlerin yegane örgütü olan TTB’yi de güçsüz bırakmayı hedefliyordu.

Dr. İsmail Tamer, Dr. Ahmet Demircan, Mustafa Açıkgöz, Dr. Recep Şeker, Hacı Bayram Türkoğlu ve Arife Polat Düzgün tarafından hazırlanan yasa tasarısı başlıca neleri içeriyordu?

Teklifin 5. Maddesi OHAL uygulamaları ile kamu görevinden çıkarılan ve güvenlik soruşturması sonucuna göre atanması uygun görülmeyen hekimlerin mesleklerini yapmalarını yasaklarken, hekimlik faaliyetinin ayrılmaz parçası olan tıbbi rapor düzenleme yetkisini ortadan kaldırıyor.

Teklifin 11. ve 21. maddesi hekimlerin kamu görevi dışında birden fazla işyerinde çalışmaları halinde tabip odaları tarafından verilmesi gereken yetkiyi sonlandırıyor.

24. maddede ise sağlıkta şiddetin önlenmesi için savcı ve polislere görev ve yetkilerini tarif ediyordu.

44 madde içerisinde aile hekimliği, şehir hastaneleri, sağlık bilimleri üniversitesi gibi son derece önemli konularda da değişiklik önerileri bulunmaktadır. 1 Kasım günü başlayan komisyon toplantıları 7 Kasım tarihinde sona erdi. Bu sürenin üç gününde meclis tatildeydi. Binlerce hekimin yaşamını ve mesleğini etkileyen bu faşizan yasanın  komisyon görüşmelerine kısa bir göz atmak gerekiyor.

Görüşmelerde dikkatimizi ilk çeken tasarıyı hazırlayan ve destekleyen AKP ve MHP’li komisyon üyelerinin yasa maddelerine yönelik hiçbir görüş paylaşmamalarıydı. Hatta daha ileri gidersek çoğu da hekim olan bu komisyon üyelerinin büyük bir ilgisizlik ve sadece sataşmalarla geçen bir toplantı süreci geçirdiğini söylemeliyiz.

CHP, HDP ve İYİ Partili milletvekillerine de değinmek gerekiyor. Bu antidemokratik, binlerce hekimi yoksulluk ve açlığa mahkum etmeyi planlayan yasaya karşı bu üç partinin sergiledikleri demokratik ve mücadeleci tavır unutulmayacaktır. Dört gün süren tartışmalarda sabahlara kadar hekimlere uygulanan bu şiddeti ortadan kaldırmak için önemli bir mücadele sergilediler.

TTB dışında görüşmeleri takip eden Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası ve Türk Diş Hekimleri Birliği’nin sergilediği tavır da bu süreçte birleşik mücadelenin her zeminde önemini vurgulamak açısından dikkate alınmalıdır.

Yasa önerisi 7 Kasım günü komisyonda AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Bir hafta içerisinde meclis genel kuruluna getirileceği ifade ediliyor.

Umudum olmamasına rağmen hâlâ bu kadar hukuksuzluğu, kötülüğü içeren bu yasanın geri çekilmesini, ülkenin yeni bir yüzkarası uygulamayla karşı karşıya gelmemesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum, ama ne yazık ki buna yönelik bir emare yok. Tam tersine iktidarın komisyondaki sözcüsü konumundaki eski Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Demircan’nın açıklamaları acımasız ve kışkırtıcı. Demircan mahkeme kararı olmadan binlerce hekimi terör örgütleri ile ilişkili olmakla suçluyor ve devletin terörle ilişkili bu hekimlere karşı kendini ve halkı koruma hakkı olduğunu ifade ediyor. Yanlı, yanlış ve kışkırtıcı açıklamaların bu krizi daha da tırmandıracağını kimsenin unutmaması gerekiyor.

Bu yasa sadece hekimlerin ve onun örgütü olan TTB’nin değil tüm insanlığın sınavdan geçmesidir. Hitler döneminde Yahudiler için hazırlanan yasa tasarısı 2018 yılında hekimlere reva görülüyor. Aslında hekimler üzerinden örgütlülüğümüz ve insanlık tehdit ediliyor.

Şunu çok iyi biliyoruz ki bu vicdansızlığı, kötülüğü ve barbarlığı hekimler tersine çevireceklerdir. Yasanın meclisten çıkması bunu engellemeyecektir. Hekimlik ve insanlık değerleri bu yasayı hazırlayan ve onaylayanları unutmayacak ve mahkum edecektir.

ÖNCEKİ HABER

Galatasaraylı Rodrigues ve Donk'a verilen cezalar onandı

SONRAKİ HABER

Atatürk büstünü sökmeye çalışan 4 kişi gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...