04 Kasım 2018 00:00

Trump’ın ordusu, açlık ordusuna karşı!

Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte ise Amerika Birleşik Devletleri, göçmenlere daha önce görülmedik ölçüde ve üslupla savaş açtı!

Orta Amerika'dan ABD'ye ulaşmak için yola çıkan ve çoğunluğunu Honduraslıların oluşturduğu göçmenler, Meksika'nın Juchitan bölgesine giderken (Fotoğraf: AA)

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Latin Amerika’nın kesik damarlarından kuzeye, ‘yağmalanmış zenginlikler’ yerine bu kez göçmenler akıyor.

Honduras’tan, Guetemala’dan Meksika’ya akan ve dalga dalga büyüyeyerek kuzeye, Amerika’ya ilerleyen göç kolları; açlıktan, yokluktan, şiddetten ve mafyatik çetelerden kaçıyorlar.

Hatırlayalım...

Bir önceki başkan Obama Venezüela’yı ziyaret ettiğinde, Chavez ona çok şık bir çalım atmış ve Galeano’nun kitabını hediye etmişti. Kitabın adı “Latin Amerika’nın Kesik Damarları”ydı. Kitapta anlatılan şey ise; kıtanın keşfinden itibaren süregelen sömürü, yağma ve talan serüveniydi. Güneyin yeraltı-yerüstü zenginliklerinin hortumlanması, Avrupa sömürgeciliğinden ‘Yeni Dünya’nın (Amerika’nın) tahakkümüne geçmişti ne de olsa.

Kıta Amerikası’nın ‘sömürgecilik’ bayrağını Obama’nın arından Trump devraldı. Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte ise Amerika Birleşik Devletleri, göçmenlere daha önce görülmedik ölçüde ve üslupla savaş açtı!

GÖÇMENLERE KARŞI YENİ STRATEJİ

Trump’ın komuta ettiği yeni devlet yapısının göçmen stratejisine dair ilk uygulamaları şunlar oldu:

1- Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump, hemen seçim öncesinde Meksika sınırına bir duvar öreceğini açıkladı. Göçmenler üzerinden ırkçılığı körükleyen bu söylem açık ki ona seçim kazandıran faktörlerden biriydi. Seçim sonrası sözünü pratiğe geçiren Trump, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en büyük ikinci duvarını ördürme talimatı verdi.
2- Göçmenler konusunda BM ve Avrupa normlarını yerden yere vuran Trump, mülteciler için elde edilmiş bütün sosyal ve hukuki kazanımları topun ağzına koydu. AB ve BM’ye de mülteciler konusunda daha pervasız olmaları gerektiğini salık verdi. Ona ilk radikal desteği verenler ise Macaristan ve Avusturya oldu. “Nizami Göç Paktı” daha kuruluşunda delinmişti.
3- Derken Trump’tan çok tartışma yaratan bir adım daha geldi: Bir biçimde sınırı aşmayı başaran mülteci aileler çocuklarından koparıldı. Çocuklar topluca ‘kafeslere’ alınırken anne-babalar sınır dışı edildiler. Bu yeni taktik, göçe yeltenenlere, çocukları üzerinden gözdağı vermeyi amaçlamaktaydı.
4- Trump’ın bir diğer hamlesi geçtiğimiz hafta içinde geldi: Çiçeği burnunda başkan, “ailesi ABD vatandaşı olmayan ancak ülke topraklarında doğan çocuklara verilen vatandaşlık hakkı”nı kaldıracağını açıkladı. Üstelik Anayasal bir hakkın kararnameyle ortadan kaldırılabileceğini savunarak!
5- Ve göçmenlere karşı atılan son adım şu oldu: Trump sınıra yaklaşan göçmenleri karşılamak üzere (kim bilir belki de onlarla savaşmak üzere) 15 bin kişilik bir ordu gönderdi! (Bu sayının Afganistan savaşından fazla bir askeri güce takabül ettiği belirtiliyor)

BAŞKANLAR TABLOSU

Trump’ın NATO’nun eski yapısına, BM anlaşmalarına meydan okuması, her fırsat bulduğunda göçmenleri hedefe koyması ya da 2. Dünya Savaşı sonrası imzalanan uzlaşma metinlerini yırtıp atmakla dünyaya meydan okuması; beraberinde Amerikan siyasetinin içerideki geleneklerini de dizayn etmeyi gerekli kılıyor.

Trump’ın Beyaz Saray’a astığı “başkanlar tablosu” bu revizyonun en başat örneklerinden biri sayılmalı. Nitekim bu tabloda Trump, içkili bir muhabbet masasında Abraham Lincoln, Ronald Reagan, baba ve oğul Bush, Teddy Roosevelt, Richard Nixon gibi önceki Cumhuriyetçi başkanlarla bir masada oturuyor. İşin aslı, Ressam Andy Thomas tarafından yapılan ve sanatsal değeri son derece ucuz bulunan bu tabloda resmedilmiş her bir başkan, yerküreye kan ve gözyaşı ihraç etmekle nam saldı. Savaş uçakları, savaş gemileri, tomahawk füzeleri ile yapılan bu ihracat; milyonlarca insanı yerinden ederken evsiz, yurtsuz yeni mülteci kavimler doğurdu.

Ama o başkanlar içinde öyle bir başkan vardı ki, Birleşik Devletlerin kurucusu olarak o, diğerlerinden çok daha farklı bir kategoriye konuldu. Abraham Lincon’den söz ediyoruz.

Trump’ın bugün yürürlükten kaldırmak istediği birçok uygulama (göçmen çocuklara vatandaşlık hakkı verilmesi gibi), esasen Güney ile Kuzey arasında yaşanan iş savaş sonrasında ve Lincon liderliğinde Anayasaya girmişti. Nitekim 1866 yılında Kongre’de alınan kararla Afrikalı Amerikalıların ABD vatandaşı olmayacağına hükmedilen Yüksek Mahkeme kararı da iptal edilmişti. Bu karar, “kölelik yanlısı Güney”e karşı Kuzey’in gösterişli bir zafer abidesi olarak Anayasaya nakşedildi.

Amerikan iç savaşını birtakım reformlarla taçlandıran Kuzey’lilerin zaferi, özünde emperyalizme evrilecek olan Amerikan burjuvazisinin, parçalı devletçikler yerine birleşik bir devletler topluluğu olarak inşasının ilk köşe taşıydı. Lincon’ün ilericiliği, önce kıtaya sonra tüm dünyaya hükmedecek bir emperyal yayılmanın kölesi olabilirdi ancak.

Gelinen yerde, Lincon reformlarının bir sigara izmariti kadar değerinin olmadığı, tersine reformlarla alınan eski kararların Trump’ın ultra-aktif dış siyasetine ayak bağı olduğu bir dönemde; Güney’in eski efendilerine ait kölelik değerlerini benimsemesinin ne sakıncası olabilirdi! Trump işte tam da bu yaptı.

ALTIN KLOZET

Gelin isterseniz yazıyı yine Trump’ın “resim aşkı”yla bitirelim...

Trump, daha önce Beyaz Saray’da eşi Melania ile birlikte yaşadığı rezidans bölümüne bir Van Gogh tablosu sipariş etmişti. Ama onun bu çirkin teklifi New York’ta bulunan Guggenheim Müzesi tarafından reddedilmişti. Müze yetkilileri ona, Van Gogh tablosu yerine “Altın Klozet”* isimli eseri göndermeyi teklif etmişlerdi!

Açlık ordusu kuzeye doğru yürüyüşünü sürdürüyor...

Trump’ın orduları sınırda teyakkuz halinde onları bekliyor. Göçmenlerin onun küstahlığını yanıtlayacakları bir “altın klozet”leri yok belki. Ama bu uzun yürüyüşleri Trump’ın uykularını çoktan kaçırdı. Kıta emekçileri ve dünya halklarıyla el ele verilecek bir mücadele ise uyku kaçırmaktan fazlasına aday.

* Maurizio Cattelan’ın eseri olan ‘Amerika’ adlı altın klozet, 1 yıl boyunca Guggenheim Müzesi’nin bir tuvaletinde sergilenmiş ve ziyaretçilerin ‘kullanımına’ açılmıştı. Eser ABD’deki israfı ve yozlaşmayı tasvir ediyordu.

ÖNCEKİ HABER

Öğrenci yurdunda doğalgaz sızıntısı: 53 öğrenci zehirlendi

SONRAKİ HABER

Gerçekten yapısal mı reformlar?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...