03 Kasım 2018 00:23

‘Islahçı’ kabul edilen köylü değil şirket!

Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan, Tohum Kanunu'nu ve yapılan değişikliği değerlendirdi.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Sadık TURAN
Tüm Köy Sen Genel Başkanı

Tarım Bakanlığı tarafından Resmi Gazete’de yayımlanan, “Yerel çeşitlerin kayıt altına alınması, üretilmesi ve pazarlanmasına dair yönetmelik” her ne kadar ‘yerel çeşitliliğin korunmasına ilişkin tohum üretim, dağıtım ve pazarlama için denetim oluşturulması’ dese de yönetmelik tarımsal üretimde tohumun kimin kontrolünde olacağını belirlemektedir.

Yönetmeliğe dayanak yapılan “Yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı haklarının korunmasına ilişkin 5042 sayılı kanun” zaten adrese teslim bir kanundur. Çünkü kanun düzenlemesinde “ıslahçı” diye bahsedilen “yeni bitki çeşidini ıslah eden, bulan ve geliştiren kişi” diye tespit edilmektedir. Yani kanun tohumu patentleyen şirket ve şirket sahibini ıslahçı olarak kabul etmektedir. Dolayısıyla çıkan kanun ıslahçı diye bahsedilen tohum şirketinin haklarını korumak amaçlıdır.

Kanunun 13. maddesinde “Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa hizmet sözleşmesi dışında kalan iş sözleşmeleri çerçevesinde ıslah edilen veya bulunan ve geliştirilen çeşidin sahibi işverendir” denilmektedir. Yani tohum şirketleri namına çalışan mühendis başta olmak üzere tüm şirket personelinin ıslah ettiği, bulduğu ya da geliştirdiği tohum ve bitki çeşidinin de sahibi işveren olacaktır.

Kanunun 17. maddesinde ise çiftçi istisnası başlığı altında öncelikle 14. madenin birinci fıkrasındaki üretmek ve çoğaltmak hakkının ıslahçıda olduğunu ve çiftçilerin buna aykırı davranamayacağını şart koşuyor. Ayrıca çiftçileri kendi arazilerinde ürettiklerini yine kendi arazilerinde kullanma zorunluluğu getirilmektedir. Yani tohum şirketlerinin tohumunu kendi arazisinde kullanan çiftçiler sadece kendine tohumluk ayırabilir, bunun dışında çoğaltamaz, başkasına veremez hele ticaretini hiç yapamaz demektedir.

56. maddesinde Islahçı hakkına tecavüz sayılan haller başlığı altında yine çiftçilerin üretme, çoğaltma, verme ve ticaretini yapma ilişkilerini ıslahçının hakkına tecavüz sayarken üretme, çoğaltma, ticaretini yapma işlerine iştirak edenleri de suç ortağı saymaktadır. Yani hem tohumu çoğaltan, çoğalttığını paylaşan ve paylaşılan tohumu alan çiftçiyi/köylüyü de suçlu kabul etmektedir.

ADI BİLE NİYETİ ELE VERİYOR

57. maddesinde ise, ıslahçı hakkına tecavüzün giderilmesi için maddi-manevi tazminat davası açabileceğini de belirtmektedir.

Böylece ıslahçı denilen tohum şirketlerinin bütün hakları kanun nazarında korunup maddi-manevi tüm zararları için dava açma hakkı verilirken Anadolu’nun yerel tohumları da üretici köylüsü gibi tohum tekellerin insafına bırakılmaktadır. O nedenle adı bile kanunun kimin çıkarını korumak için yapıldığını göstermektedir.

Yine yönetmeliğe dayanak yapılan 5553 sayılı Tohumculuk Kanununda da, öncelikle “Tohumlukların Üretimi, Kayıt Altına Alınması, Sertifikasyonu, Ticareti Ve Piyasa Denetimi İlgili Düzenlemeleri Kapsar” denmektedir.

6. maddesi tohumluğa sertifika şartı getirirken, 7. maddede ise, “Tohumluk ticaretini ise kayıt altına alınarak sertifikalı paketlenmiş ve etiketlenmiş tohumlukların ticaretine izin verilir” denmektedir.

Bu vurgular baştan köylünün, ayırdığı tohumu başka bir köylüye bedeli karşılığı vermesini engellemektedir. Tohumculuk kanunu da tohumun köylüler arasındaki ortak mülkiyetini daha baştan sertifikasyon diyerek şirketlerin mülkiyeti haline getirmeye yönelik olduğunu açığa çıkarmaktadır. Kütük kaydı oluşturma, sertifika alma, paketleme ve etiketleme gibi şartlar nedeniyle zaten bir şirket faaliyeti tarif edilmektedir.

Madde 12’de sertifikasyon işlemine tabi olmayan tohumlukların satışı ya da dağıtımına da 10 bin TL para cezası verileceği belirtilmektedir. Ticarete konu olmadan şahsi ihtiyaç için çiftçiler arasındaki tohum mübadeleleri bunun dışındadır diyen istisna başlıklı madde 14, hem şahsi ihtiyaç diyerek muğlak bir tanımlama yaparken hem de çevre köylülere buğday vb. tohum veren ya da bedeli karşılığı satan köylüyü cezai yaptırımla karşı karşıya bırakmaktadır. Bugün örneklerine az rastlansa da, çiftçi/köylülerin kendi ürettikleri yerel ürünlerden tohum ayrıştırarak başka çiftçilere satmasına açıkça ceza verileceği belirtilmektedir.

DESTEKLERDEKİ ‘SERTİFİKALI TOHUM’ ŞARTI İLE DÜŞÜNÜNCE...

Yasa yapanlar yukarıda saydıklarımızın yanında tohum üreticilerinin çıkarlarını ortak korumaları için bir birlik oluşturmalarını ve tohum üretimi yapan şirketlerin bu birliğe üye olmalarını da zorunlu tutmaktadır. Böylece milyonlarca örgütsüz köylü karşısında şirketleri Tohumcular Birliğinde bir araya getirerek tohum tekellerini de tekellerin birliğine dönüştürmektedir.

Buna bir de tarım desteklerinden faydalanmayı da sertifikalı tohum ekme şartına bağlanınca yerel tohumu tamamen bitirmeyi amaçlamakta ve tarım üretimini şirketlerin ürettiği tohuma mecbur bırakmaktadır.

Bakanlığın yayımladığı Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlamasına Dair Yönetmelik; yerel tohumun tamamen tohum şirketlerinin eline geçerek sertifika adı altında bütün tohumların patentlenmesini sağlayacak bir düzenlemedir çünkü sertifika şartı vardır. Yönetmeliğin referans aldığı yerel çeşitlerin tohumluk üretimi için şartları belirleyen 27229 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tohumculuk Sektöründe Yetkilendirme ve Denetleme Yönetmeliği’nde tohum üretimi yapabilmek için vergi levhası, tesisi, mühendisi olan bir şirket tarifi yapmaktadır. Yani tohum üretimini yine bir şirket üzerinden tarif ederek tohumun hakimiyetini şirketlere bırakmaktadır.

Dayanak yapılan ıslahçı haklarının korunması ve tohum kanunu patentli tohum dışında tohum kullanımını yasaklamak üzere tohum tekeli şirketlerin çıkarını korumak amaçlıdır. Kanun ve yönetmelik amacıyla yerel tohumların da patentlenmesi ve şirketlerin dayattığı tohumların ekilmesi sonucu tohum çeşitliliğimiz azalacaktır. Bu durum hastalık ve zararlıların artması ve tarım ilacı kullanımının artmasını da beraberinde getirecektir.

AVUKATLAR ORDUSUNA YENİLMİŞ KÖYLÜ BOYUN EĞECEK

Yönetmeliğin 4. maddesinde “Yerel çeşit tohumluklarının çoğaltımı ve ticareti, Yerel Çeşit Kayıt Listesine kaydı ile mümkündür” denilerek orta ve az topraklı köylünün kendi ürününden ayırdığı tohumun hem çoğaltılmasını hem de satışını kayda yani sertifikaya bağlamaktadır. Böylece ayırdığı tohumluğa sertifika yani patent almayan çiftçi/köylüye kanuna ve yönetmeliğe aykırı hareketten soruşturma açılması ve ceza verilmesi sonucunu doğuracaktır.

Bunun benzer ve daha ileri örnekleri ABD’de yaşanmıştır. Kendi ürününden tohum ayrıştırıp etraftaki üretici köylülere veren ya da satan köylülere tohum şirketleri tarafından kanuna muhalefetten davalar açılmıştır. Avukatlar ordusu ile yürütülen bu davalarda milyon dolarlık tazminatlar istenmiş ve tek başına tohum şirketi ve avukat ordularıyla baş edemeyen köylükler şirket tohumu ekmeyi kabul etmişlerdir.

Bu nedenle gerek Tohum Kanunu, gerek “Yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı haklarının korunmasına ilişkin 5042 sayılı kanun” gerekse de yönetmelik yerel tohumu ve üretici köylüleri değil tohum tekeli şirketleri korumaya hizmet edecek.

Üstüne üstlük, tüm bu kayıt ve tescil aşamalarında belirleyici olan “yerel çeşit kayıt komitesinde” üretici köylüler, onların temsilcileri ve kooperatifler bulunmazken, çoğunluğu Tarım Bakanlığına bağlı müdürlükler ve Tohumcular Birliğinden katılımla oluşturulmuştur. Tohumcular Birliği de zaten şirketlerden oluşmaktadır. AKP Hükümetinin deyimiyle ülke bir anonim şirket mantığıyla yönetildiğinden Bakanlık bürokratları da anonim şirket personeli gibi davrandıklarından yerel çeşit kayıt komitesi şirket temsilcilerinden oluşan bir komitedir diyebiliriz. Dolayısıyla şirketlerin çıkarları öncelikli olacaktır.

PARA VERİP TOHUM ÜRETİCİSİ OLABİLMEK

Yönetmelik kapsamında sunulan hizmetler ile onaylanan ve düzenlenen belgeler karşılığında alınacak ücretler 5553 sayılı kanunun 9. maddesi hükümlerince belirlenir diyerek binlerce liralık ücret ödeyerek tohum üreticisi olunabileceğini belirtmektedir. Bu haliyle de ülke tohumları işi bilenin değil parası olanın insafına terk edilmektedir. Milyonlarca köylü tarımsal üretimin bir parçası olan tohum üretiminin dışında itilmektedir.

Diğer bir sorun da tohum ayrıştırma ve üretimi için yönetmeliğin 8. maddesinde “Tohumculuk Sektöründe Yetkilendirme ve Denetleme Yönetmeliği çerçevesinde üretici/yetiştirici belgesi” almayı zorunlu hale getiriyorlar. Belgesi olanların da başvuruda bulundukları tohum için patent alabileceklerini belirtiyor. Böylece üretici köylüler bu belgeden yoksun oldukları için zaten tohum üretmeleri yasaklanmış olacaktır ve kanuna muhalefetten ceza ile karşı karşıya kalacaklardır. Sonuç olarak kalan sınırlı sayıda tohum da patentlenerek, tohum tekili şirketlerin malı haline gelecektir.

BİR BU MALİYET EKSİKTİ

Önemli sorulardan biri de şu: Adı geçen 5042 sayılı kanun kapsamında herkes ıslahçı olabilir mi? Ya da 5553 sayılı tohum kanunu kapsamında çeşit tescili yaptırabilir mi?

Herkes ıslahçı olamadığı gibi tohum tescili de yaptıramaz. Çünkü başvurudan tescile kadar başvuru ücreti, teknik inceleme ücreti, isim inceleme ücreti, itiraz ücreti, tescil ücreti, zorunlu lisansla ilgili arabuluculuk ücreti, suretlerden alınan ücretler, yayın ücretleri, diğer ücretler, yıllık ücretler adı altında çeşitli kalemlerde para ödenmesi gerekmektedir. Bütün iş ve işlemleri yapacak kişi ve tüzel kişiler olarak da bir şirket tarifi yapılmaktadır.

- Bitki ıslahçı hakları ile ilgili işlem onaylı rapor için 610 TL

- Bitki ıslahçı hakları ile ilgili teknik inceleme ücreti (tahıl, sebze, meyve, asma için) 5 bin 552 TL

- Bitki ıslahçıları ile ilgili yıllık işlem ücreti; 1. yıl: 215 TL, 2. yıl: 247 TL, 3. yıl: 344 TL, 4. yıl: 361 TL, 5. yıl ve sonrası için 441 TL ödemek zorunda.

- Islahçının ıslahçılık aşamasında harcayacağı paranın toplamı 2018 yılı için 6 bin 377 TL ödemek zorunda olacaktır.

5553 Sayılı Tohumculuk Yasası kapsamında çeşit tescili için; başvuru inceleme ücreti, tescil ücreti, üretim izni ücreti, standart tohumluk kayıt ücreti, genetik kaynaklar kayıt ücreti, sertifikasyon hizmetleri ücreti, tarla kontrolleri ücreti, laboratuvar kontrolleri ücreti, belgelendirme ücreti, etiket ücreti, yayın ücretleri, diğer ücretler adı altında pek çok kalemde ücret alınmaktadır.

Tarımsal değerleri ölçme, değerleme ücreti 2 bin 720 TL

Üretim izni ücreti 476 TL

Teknolojik analiz ücreti 1200 TL

FYD test ücreti 3980 TL

Teknik inceleme raporu 700 TL olmak üzere toplam 9076 TL ücret ödenmek zorunda.

Artan girdi maliyetleri, ithalat baskısıyla düşen fiyatlar ve her seneyi borçla kapatmakla karşı karşıya kalan köylülerin bu parayı ödeme şanları olmadığından onlar zaten ıslahçı değil ıslahçının müşterisi olmak durumunda kalacaklardır.

TOHUM PATENTLENEMEZ

Tüm Köy Sen başta tohumun patentlenmesine karşı çıkmaktadır. Çünkü dün, bugün kullanılan yerel tohumlar binlerce yıllık tarımsal üretimin birikimi, deney ve tecrübeleri üzerinden ortaya çıkan ürünlerdir. Nesiller boyu birbirine aktarılarak yaşanan iklim koşullarına karşı kendi yereline en uygun ve direnebilen, yok olmamış tohumların şirketlerin malı haline gelmesine karşı durmalıyız.

Yerel çeşitliliğin korunması önemlidir fakat bu tohum üreticisi şirketler tarafından değil ancak kamu tarafından yapılabilecek bir şeydir. Sadece tescilinin devlet tarafından yapılması yeterli değildir. Tohum üretiminin de yine kamu adına Tarım Bakanlığı tarafından yapılması gereklidir. Belli bir sermaye yatırımına dayalı, kâr amacıyla faaliyet sürdüren şirketlerden ülke yerel bitki çeşitliliğini korumalarını beklemek ölü gözünden yaş beklemek gibi bir şeydir. Şirketler için tohum, ticareti yapılarak kazanıldığı para ve elde edilen kâr kadar önemli bir maldır. Oysaki ülke köylüsü için tarım devamı, ülke ve çocuklarının geleceğidir.

Gelecek nesillere temiz, sağlıklı tarım ve gıda ürünleri bırakabilmenin koşullarına uygun gıda güvenliğimiz için karşı çıkmalıyız.

İhtiyacı olan gıda üretimini sağlamak üzere yeteri kadar gıda üretebilecek olanaklara sahip bir ülke olabilmek için gıda güvencesine sahip çıkmak üzere bu tür düzenlemelere karşı çıkmalıyız.

Aynı zamanda tohumla başlayan bağımlılığın, üretim ve gıdada devam ederek ülkeyi bağımlı hale getiren politikalara karşı ülke bağımsızlığını savunmak için böylesi düzenleme ve dayatmalara karşı çıkmak gerekir. Tabi, bu demokrasi mücadelesinin de bir parçasıdır.  Sendikamız yerel üretim ve tohum çeşitlerimizin korunması için her türlü çabayı gösterecektir.

ÖNCEKİ HABER

'Başta 75 bin lira alanlar kemer sıksın'

SONRAKİ HABER

EYT Derneği: Yük olmuyoruz, hakkımızı istiyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...