28 Ekim 2018 14:05

Çanakkale'de ‘Kriz ve toplumsal hayata etkileri’ paneli düzenlendi

Çanakkale'de Emek Partisi 'Ekonomik kriz, nedenleri ve toplumsal yaşam üzerindeki etkileri' paneli düzenledi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Baykal SAĞLAM
Çanakkale 

 
Emek Partisi (EMEP), “Ekonomik kriz, nedenleri ve toplumsal yaşam üzerindeki etkileri” başlığıyla Çanakkale’de panel düzenledi. Panelde, “Tekellerin ve tek adam yönetiminin egemenliğine karşı, halk iktidarı için birleşelim ve mücadele edelim” çağrısında bulunuldu. 

Emek Partisi (EMEP), düzenlediği seminerle ekonomik krizin nedenlerini masaya yatıldı. Prof. Dr. Türkan Saylan Sosyal Tesisleri’nde yapılan panele CHP Tarım Politikaları ve Tarım Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Genel Başkan Yardımcısı EMEP Genel Başkan Yardımcısı Nuray Sancar ve İktisatçı Yazar Prof. Dr. Sinan Alçın katıldı. Emek Geçliği Üyesi Deniz Tatar ise, programın moderatörlüğünü yürüttü. Panele, CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar, Kepez Belediye Başkanı Dr. Ömer Faruk Mutan, Belediye Başkan aday adayı Celal Karakaş, CHP İl Başkanı İsmet Güneşhan, CHP İl ve Merkez İlçe Kadın Kolları Yönetimleri, EMEP İle Yönetim Üyeleri, Emek Gençliği Üyeleri, Belediye Meclis Üyeleri, STK, Oda, Sendika Temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.  

Geçmiş dönemde yaşanan krizlerden örnekler vererek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Sinan Alçın; “2008’de yılında dünya genelinde yaşanan kapitalist krize baktığımızda hem ulusal düzeyde hem de sınıfsal açıdan aktarım mekanizmasının çalıştığını görüyoruz. 2008 yılında krize ilk giren ülkeler, aynı zamanda krizden ilk çıkan ülke oldular. Hemen kısa bir süre içerisinde, 2018 yılında patlamış olan konut balonunun yerine yeni bir sektör seçildi. Bu, yeni birikim alanı savunma sanayiydi. Savunma sanayi, ismi ‘savunma’ olduğu için her ne kadar seviyeli gözükse de aslında doğrudan saldırıyı içermektedir. Burada savunma sanayinin çalışabilmesi ya da orada bir sermaye birikim alanı ortaya çıkabilmesi için de çeşitli ölçeklerde çalışmaların, savaşların ortaya çıkması gerekiyordu. Aradan geçen 10 yıllık sürece bakarsak eğer, krizin ilk çıktığı ülkeler, hızlı bir toparlanmaya girdiler, işsizlik oranı tarihsel olarak en düşük seviyelere geriledi. Fakat bunu yaparken, dünya genelindeki diğer coğrafyalarda yaşayan halklar, bir taraftan kan ağlıyorlardı bir taraftan da üretim mekanizmasında sömürü çarkı çok daha şiddetli bir şekilde işlere devam ediyordu. Yine aradan geçen 10 yılda Türkiye’nin de içinde bulunduğu ve gelişmekte olan piyasalar diye adlandırılmış olan bir grup var. 1990’ların başından itibaren öncelikle Çin, Türkiye, Endonezya, Bangladeş, Tunus, Cezayir, Mısır gibi ülkelerde hızlı biçimde üretim çılgınlığı yaşandı” dedi. 

‘GEÇEN YIL 3 LİRAYA ALDIĞIMIZ SOĞANI, BU YIL 5 LİRAYA, 6 LİRAYA ALIYORSAK KRİZ VARDIR’

Yaşanılan krizin manipülasyon olmadığını, krizin hayatın her alanında hissedildiğini söyleyen EMEP Genel Başkan Yardımcısı Nuray Sancar; “Ülkedeki en önemli konulardan bir tanesi, ekonomi diğeri işsizliktir. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, geçen yıl 3 liraya aldığımız soğanı, bu yıl 5 liraya, 6 liraya alıyorsak siz buna istediğiniz kadar ‘manipülasyon yok’ deyin. Bu kriz, bizim günlük hayatımızın her yerinde var ve biz, bunu iliklerimize kadar hissediyoruz. Bundan 2-3 yıl önce iktisatçıların yazdığı köşe yazılarında bir kriz beklentisi vardı. Seçim zamanında devlet kaynakları, hazinedeki paralar seçim seferberliğinde harcandı ve sonrası için de ‘Allah kerim’ deniyordu. Tam bu dönemde lütuf olarak değerlendirecek vesile çıktı. Türkiye ile Amerika’nın karşılıklı tartışmaları giderek daralmaya başlayan pazarlamadaki hareketlilik kolaylıkla dış güçlere yıkıldı. Dolayısıyla vatandaşın içinde bulunduğu şok ortamından da yararlanarak sürekli olarak taşlar önüne kaydırıldı. Fakat Brunsun’un serbest bırakılmasından sonra pazar fiyatlarında ne azalma, dolar kurunda ne kayda değer bir düşüş ne de Türk lirasında bir yükselme oldu. Buna rağmen her gün konkordato, işten atmalar ve dükkan kapatmalar yaşandı. Dolayısıyla kriz alametleri, giderek arttı ve göze çarptı. İktidar, bunu manipülasyon olarak adlandırsa da kriz için alınmaya çalışılan önlemlerle ‘manipülasyon yapalım da bu krizi lehimize çevirelim’ noktasında olduğumuzu görüyoruz” ifadelerini kullandı. 

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal da, “Evet, kriz yaşıyoruz ama bu ülkenin kriz yaşamadığı bir dönem oldu mu? Yani illa ekonomik kriz mi yaşamak gerekiyor? 1980 24 Ocak, Türkiye Cumhuriyeti’nin küresel ekonomiye entegre edildiği, serbest piyasa düzenine alıştırıldığı ve elbette kuralsızlığın egemen olduğu o tarihsel dönemin en önemli günüdür. 24 Ocak kararlarında Türkiye, tarımda ve diğer alanlarda tamamen yenidünya düzeninin bir parçasın olacaktı, yenidünya düzeninde artık devletin egem olmadığı şirketlerin, büyük sermaye gruplarının, uluslararası büyük şirketlerin egemen olacağı ve onların yaşamın her alanını belirleyeceği bir dönemdi ama olmadı. 24 Ocak 1980 kararları hayata geçmedi. Çünkü o gün Türkiye başka bir ülkeydi. O gün Türkiye, toplumun geniş kesiminin örgütlü olduğu bir yapı içerisindeydi. Öğretmen örgütlüydü, işçi örgütlüydü, memuru örgütlüydü ve 24 Ocak 1980 kararlarını hayata geçiremediler” diye konuştu. 

ÖNCEKİ HABER

ÇMO: Dilovası özel statüye alınmalı

SONRAKİ HABER

Brezilya'da ırkçı Jair Bolsonaro yeni devlet başkanı oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa