15 Eylül 2012 12:32

Tecavüz gebeliklerinde çaresiz değiliz

“Tecavüz gebelikleri” kürtaj için yasal süre olan 20 haftayı geçmişse ne olacak sorusu son günlerde üst üste yaşanan ve can acıtan olaylarla gündemimize oturdu. Kafalarda başka pek çok soru var; “Onlar da bebek değil mi, bebeğin ne suçu var, doğmamış bebeğin hakkı yok mu?” bu sorulardan sadece bir

Tecavüz gebeliklerinde çaresiz değiliz
Paylaş
Özge Ayaz / Sevda Karaca

Tecavüze bağlı gebeliklerde kadınların kürtaj yaptırıp yaptırmaması  “Kadının hakları nereden, bebeğin hakları nereden başlar” üzerinden tartışılıyor. Ve kafalar karışıyor. Siz ne diyorsunuz?
Tıbbi olarak da normal olan, kadının esas alınmasıdır. Çünkü tecavüz başlı başına çok ağır bir travma. Siz, bu travmayla başa çıkmaya çalışan ve zor zamanlar geçiren bir insana sürekli o travmasını hatırlatacak bir oluşumu 9 ay boyunca taşımasını söylüyorsunuz. Bu, kadının her gün yeniden tecavüze uğraması demek. Çünkü o gebelik tecavüzün ürünü ve travmanın bir parçası zaten. O parçayı hızla oradan uzaklaştırmak gerekiyor ki, o insan bu zarardan kurtulabilsin, iyileşmek yönünde adım atabilsin. Tecavüz travmasıyla başa çıkmak kolay birşey değil. Tecavüz sonrası kadına yönelik tutum, onun algılanışı, tecavüzün yorumlanışı, bu saldırı saldırganların değil kadının sorunuymuş gibi yansıtılıyor her yerde. İstenen gebelikte, gebeliğin sağlıklı yürümesi, bebeğin kalp atışını duymak, hareketini görmek annenin ruh sağlığı açısından çok önemli. Ama diğerinde her sağlıklı kalp atışı ve hareket o kadına tecavüzü ve tecavüzcüyü hatırlatıyor. Bu durum doğacak çocuğa da haksızlık. Çünkü her zaman bir tecavüz ürünü olarak görülecek. Devletin bakımına da verilse, nasıl doğduğuna dair kayıtlara ulaştığında onun için de bir travma. Kendisiyle hiçbir zaman barışık olmayan, kendi travmasıyla başa çıkmayan bir insan olacak. Sadece bir kişi değil bu sefer iki kişiyi mağdur edeceğiz.
İkincisi de; Türkiye’de ve dünyada hukuk sisteminde kişiye bağlı hakların ortaya çıkması ve sonrasında bunların kullanılabilir hale gelmesi için “canlı doğum” gerekiyor. Canlı olarak doğmamış, doğmayacak birine hak tanımı yapamazsınız. Çünkü rahmin içinde canlılık göstermesi, doğduğunda canlı kalacağı anlamına gelmiyor.

HEKİMLER ETKİN TUTUM ALMALI

Isparta, Edirne, Karabük’teki tecavüz vakalarında gebelik sonlandırma  tartışmalarında hep hukuken 20 hafta sınırından bahsediliyor. Bu sınır tıbben ne ifade eder?
Bir kere tecavüz sonucu gebeliklerde kürtaj sınırı ülkeden ülkeye çok farklılık gösteriyor, son gününe kadar gebeliği sonlandırmanın mümkün olduğu ülkeler de var. Bu vakalar da yasal olarak 20 hafta ile sınırlı olsa da, bu “çözülemez” bir sorun değil aslında.  Sorun haline gelmesinin sebebi tecavüz sonrasında kadınların her aşamada karşılaştığı sorunlar. Tecavüze maruz kalıyorlar, toplum içerisindeki ön yargılar, damgalanmalar nedeniyle bunu kimseyle paylaşamıyorlar.  Tecavüze maruz kaldıklarında başlarına neler geleceğini, ne tür sorunlarla karşılaşacaklarını bilmiyorlar. Gebeliğe gelene kadar, cinsel yolla bulaşıcı ciddi kalıcı hastalıklara da maruz kalabilirler, ömür boyu bunun izini de taşıyabilirler. Bununla ilgili bir bilgileri yok. Çünkü paylaşabileceği ve sorunlarını çözebileceğini düşündükleri bir mekanizma yok. Bir kere öncelikli olarak bunu tartışabilmeliyiz. Hiçbir zaman tecavüzcü yargılanmıyor, tecavüze uğrayan kadın yargılanıyor. Çünkü erkek egemen bir anlayış hakim. Bu anlayışın içinde kadınlar da var,  bu sistemin kaynaklarından besleniyor onlar da çünkü. Ancak bütüne baktığımızca önemli olan etkin bir tutum alma.

Kimin etkin tutum almasından  bahsediyorsunuz?
Örneğin, bir kadın kürtaj için kadın doğum uzmanına başvuruyor, “10 haftayı geçmiş, yapacak birşey yok” demek yerine; “Bu olayın arkasında yatan nedir” diye sormalı. İlk karşılaşanlar olarak kadın doğum uzmanlarının, kadının isteği dışında bir gebelik olduğuna ilişkin bir kuşkusu varsa, bir psikiyatriste ya da psikologa yönlendirmesi gerekiyor.  Eğer bulundukları kurumda adli tıp uzmanları varsa onlar koordinasyonu sağlayabilir. Kadın eğer önce aile hekimine gitmişse, onlar da mutlaka kadın doğum uzmanının, psikiyatristin olduğu bir hastaneye sevk etmeliler ki gerekli bütün incelemeler yapılabilsin. Sağlık kurumuna ulaşmadan önce örneğin cinsel istismara maruz kalmış çocuğun bu durumu okulunda fark edilebilir. Rehber öğretmenler bu konuda çok duyarlı olmalılar ve kuşkulanıyorlarsa hemen sağlık kuruluşlarına yönlendirmeliler.

Bu durumda etkin bir sosyal hizmet ağının olması gerekmiyor mu?
Sosyal hizmet alanımız çok yetersiz. Türkiye’de bu tip olayların tamamı polisiye tedbirlerle çözülmeye çalışılıyor. Halbuki dünyada böyle değil. Polis devreye en son girecek. Önce o çocuğun sağlığı, sosyal ortamı içindeki güvenliğini sağlamak gerekiyor. Bunu da sosyal çalışanlar, sağlık çalışanları ve tabii ki bulunduğu ortamda öğretmeni, ailesi, destek grupları sağlayacak. Her aşamada delillerin toplanması gerekiyor. Gebelik ürünü bir delil. Asla kaybedilmemesi gerekiyor mutlaka alınıp uygun bir şekilde savcılıklara iletilmesi gerekiyor. Çünkü o delil sayesinde sanıkla karşılaştırma yapılabilecek. Kaybolduğunda bu şansı da ortadan kaldırıyoruz. Bu sefer delil yetersizliğinden beraat ediyor sanık. Biz ondan sonra kızıyoruz “Neden beraat etti bunlar” diye.


‘TECAVÜZ TÜMÖRÜ’ DİYEREK İNSANLARI SARSMAK İSTEDİM

Siz gazetemizdeki köşe yazınızda daha önce duymadığımız bir kavram ortaya koydunuz: “tecavüz tümörü”. Ne demek istiyorsunuz bu tanımla?
Biraz sarsmak istedim ben insanları. Çünkü şöyle bir algı var; “Ama o da bebek, canlı, onun da hakları var”. Peki tecavüze uğrayanın haklarına ne oldu? Tecavüze uğradı, üstüne gebe kaldı, bir de o gebeliğin travmasını yaşıyor. Gebelik bile dememeliyiz buna. Bu bir duygu sömürüsüdür bence. Ortada var olan, kadının bedenindeki hücre artışıdır. Bu hücre artışı kadının istemi ve isteği dışında. Tümör de bizim istemimiz ve isteğimiz dışındadır. Üstelik de bize zarar veriyor. Hatta yaşamımızın sonlanmasına neden oluyor. Tecavüz sonucu ortaya çıkan o gebelik materyali de öyle birşey. Bir hücre artışı başlangıçta. Çoğalıyor kendiliğinden. Tek bir şekilde durdurabilme olanağı var. Cerrahi müdahale ile sonlandırıyorsun. Tümörü çıkarmıyor muyuz vücuttan? O yüzden böyle bir eğretileme yapma ihtiyacı duydum ben. İnsanlara “Duygu sömürüsü yapmayın” demek istedim. Eğer böyle adlandırılırsa daha kolay başa çıkabilir insanlar diye düşünüyorum.


BİR ETKİN KURUM ÖRNEĞİ: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP BÖLÜMÜ

Siz İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Bölümünde nasıl çalışıyorsunuz?
Kişi, hastanenin diğer bölümlerine de gelse mutlaka bize yönlendiriliyor. Biz psikiyatriyle, adli psikolog arkadaşımızla birlikte muayenelerini yapıyoruz. Kişi, deliller ortadan kaybolmadan başvurmuşsa hemen örnekler alıyoruz. Aradan zaman geçtikten sonra başvurmuşsa da muayene bulgularımız sonunda tecavüz travması ya da ona yakın tıbbi bulgular olduğunu, ruhsal ya da fiziksel olarak saptarsak, üst bir yazıyla kadın doğuma yönlendiriyoruz. “Tecavüze maruz kaldığı anlaşılan kişinin gebeliğinin sonlandırılması uygundur” diye. Ve gebelik sonlandırılıyor. Koordineli çalışan ve hızlı müdahale eden bir sistem kurmaya çalıştık. 24 saat hizmet veremiyoruz ama duyurabildiğimiz kadarıyla biliyor insanlar.
Hekim herhangi bir yasal prosedür beklemeden de yapabiliyor yani gebelik sonlandırmayı, öyle mi?
Tıbbi uygulamaların hukuka uygun olması gerekir. 99. madde “Tecavüz sonucu gebeliği 20. haftaya kadar sonlandırılan kişilerde uzman hekim tarafından sonlandırma gerçekleştirilirse hekime ceza verilmez” diyor. Yani “Hastanın onamı var, hekim de bunun tecavüz sonucu olduğuna kanaat getirdi, hekim sonlandırabilir gebeliği” diyor. “Kimsenin hekime bunu yap ya da yapma deme yetkisi yok” diyor.

Peki size tecavüz sonucu hamile kalan ve gebeliği 20 haftayı geçmiş kadınlar başvurdu mu hiç? Bu durumda nasıl bir prosedür izlediniz?
Böyle vakalarımız var. Biri çok yüksek miktarda ilaç kullanarak intihar girişiminde bulunmuştu, bu durumda o bebeğin de sağlıklı doğma olasılığı yok. O yüzden biz “Yaşamı tehdit eden bir sağlık sorunu olduğu”söyledik ve gebelik sonlandırıldı. Herhangi bir sorun yaşamadık, kürtaj materyali de savcılığa gönderildi. Önemli olan, tıbbi gerekçelerimizi açıkça ifade etmemiz. Hakimin bir bütün olarak düşünmesi gerekiyor. Ciddi intihar girişimleri varsa ya da intihar edeceğine dair psikiyatristler, psikologlar “İntihar düşüncesi vardır” diyorsa, kişiyi nasıl riske atalım? “Bu yaşamı tehdit eden bir sağlık sorunudur” deriz. Hekimler bu konuda ürkek davranmamalı. Yasa, hekime inisiyatif alanı bırakmış. Doğru olan da bu. Çünkü hastanın en mahrem bilgilerini alabilme becerisi hekimden başka kimsede yok.  Keşke sosyal çalışmacılarda da  olsa.
Şöyle bir olay da başımıza geldi: Geçtiğimiz yıl, tecavüz sonrası gebelik sonlandırma gerçekleşti. Basında materyalin Adli Tıp Kurumuna teslim edilmesiyle ilgili sorun olduğu yazılmıştı. Onun üzerine basın savcısı bizim hakkımızda işlem yapılması için dekanlıktan “10 haftayı geçmiş gebeliği sonlandırmaktan” soruşturulmamızı talep etti. Halbuki bu suç değil. Maalesef hukukçu 99. maddeyi bilmiyor. Biz anlattık, hepimiz beraat ettik. Geçen ay Tekirdağ’dan bir vaka geldi. Tekirdağ savcılığına başvurmuşlar, tecavüze uğrayan kadının gebeliğinin sonlandırılması için yetki yazısı istemişler. Savcı “Bu bizim sorumluluk alanımızda değildir, tıbbi olarak değerlendirilmesi ve tecavüz olduğu saplandığı taktirde gebeliğin sonlandırılması ile ilgili işlemin yapılması gerekir” diyor. Bunun gibi olumlu örnekler de başladı.


HÜKÜMETİN ‘KÜRTAJ’ SÖYLEMİ CEHALETİ YANSITIYOR

Bir hekim olarak hükümetin kürtaj tartışmalarında ortaya koyduğu söylemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cehalet olarak değerlendiriyorum. Birincisi sınırı çekmeye çalışıyorlar. O zaman da insanların gebe olduğunu anlayabilme olanağı yok. Kaldı ki o dönemde yapılacak kürtaj çok sağlıksız bir kürtaj, tamamlanabilme olasılığı çok düşük. Ciddi sağlık riskleri yaratabilir. Ayrıca gebelik ürünlerinin “Bir canlıyı öldürdük” duygudaşlığıyla yaşanmasına çok derece karşıyım. Çünkü insan bambaşka bir canlıdır. Burada tartışma “insanı” nasıl tanımladığımız. İnsan dediğimiz nedir, sadece hücreler bütünü mü? Onun daha farklı konumlanması gerekmez mi? Ayrıca sağlıklı bir insan olabilmesi için yapılması gerekenler sadece fiziksel olarak beslenmek, giyinmek midir? Onun sağlıklı bir insan olarak yetiştirebilmek için ruh sağlığı önemli değil midir? Ölümü ve yaşamı bilen biri olarak söylüyorum bunu bir adli tıp uzmanı olarak: mistik bir anlam katmaya çalışmayalım gebelik ürünlerine.

ÖNCEKİ HABER

G.Afrika'da polisten grevcilere baskın

SONRAKİ HABER

Depremzede kütüphane yardım bekliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...