03 Ekim 2018 00:39

Birbirimizi sorgulamak yerine sistemi sorgulamalıyız

Kendi fabrikasında krizle birlikte yaşananları anlatan Tuzla'dan bir metal işçisi, yazdığı mektupla diğer işçilere çağrı yaptı.

metal işçisi

Paylaş

Metal işçisi
Tuzla/İstanbul

Ben Gümrük Bölgesinde bir fabrikada çalışıyorum. Gün geçmiyor ki sorunsuz problemsiz bir gün olsun. Önce senelik izinlerde sıkıntı yaşıyoruz. Sürekli izne çıkma tarihleri isteniyor ama izinlere çıkarılmıyor. Bu bir kaç defa tekrarlandıkça işçilerin sabrı kalmıyor. En sonunda sendika devreye giriyor, işçilere danışmadan 12 saat 2 vardiya sistemine dönerek izine çıkmayanlar izine çıkarılıyor. İşveren de fırsat bu fırsat senesi dolan dolmayan herkesi izine çıkarıp sorunu kökünden çözüyor..

İzin dönüşü dinlenmiş bir vaziyette işyerine dönüyoruz fakat üretim yok, herkese temizlik yapması söyleniyor. Sabahtan akşama kadar konveryorleri silmekten boyasını çıkarıyoruz nerdeyse. Ama öyle dip köşe temizlik ki iki kişi dahi yan yana gelmeyecek. İşçiler bunalıyor zaman geçmiyor. “Bu durum nereye kadar sürecek?​” telaşı başlıyor. “Ya bizi işten çıkarırlarsa  bu kış ne yaparız” diyor kimi. Bazısı isyan ediyor: “İş yok diye üretim yok diye bizim suçumuz ne, bize bu yaptığınız psikolojik baskıyı hak etmiyoruz.” Dinlemeyenlere tutanak tutulacak diye göz dağı vermeler, açık kapalı yetkililerce tehdit edilmeler alıp başını gidiyor.

Böyle yapmakla işçilerin yan yana gelip akıl birleştirmelerinden, isyan çıkarmalarından, örgütlenmesinden, birlikte hareket etmelerinden ne kadar korktukları anlaşılıyor. İşçi arkadaşlarımız telaşa düşene kadar birleşip bu sistemin bu düzenin yıkılması için ne gerekiyorsa yapması gerekiyor. Güç bizde aslında.

Asıl işsiz kalacağız korkusunun tam da kırılma noktası ama işçiler ve toplum örgütlü değil yani bundan kötüsü yok yani insanları açlıkla terbiye etmeye çalışıyorlar. Bunu dinle yapıyorlar, devletle yapıyorlar ve daha bir sürü gerekçe sunarak yapıyorlar. Ne kadar gerekçe sunarlarsa sunsunlar bize yansıyor. Asıl gerekçe bizim sunmamız lazım yani bizi siyaset olarak bölüyorlar, bölgesel olarak bölüyorlar, mezhep olarak bölüyorlar ama onlar domuz topu gibi tek seçenek sermaye düzeni diyorlar. O yüzden biz o bizim farklılıklarımızı bir  yana koyup, eksiklerimizi tamamlayarak, birbirimizin canını acıtmak, birbirimizi sorgulamak yerine sistemi sorgulamalıyız. Ama biz en yakınımızdakine tokat atmaya çalışıyoruz omuz omuza yürüyeceğimiz insanları zora sokmak için uğraşıyoruz. Oysa bizim birlikte zora sokacağımız bu sermaye düzeni bu siyaset olmalı.

Şimdilerde ise üretim içi geçiş yerleri kapatılıp, üretim alanının etrafında dolaşarak çay ve yemeğe gidilmesi isteniyor. Sınırlı çay ve yemek saatlerinde imkansız olduğu gibi bizim birbirimizle olan temasımız da kesiliyor. Daha çok yasak daha çok baskı. Bunu yaparken de bu kısımda çalışan operatörlere bekçilik yaptırıyor resmen: “"Gelen gidene engel olacaksın yoksa idari cezaya çaptırılırsın.” Yani bizi bize kırdırıyor. Kendi çalışma arkadaşlarımızla husumet yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Yine her zaman ki gibi tutanakla göz dağı veriliyor.

Sendikanın şu ana kadar her hangi bir tepkisi olmadı. Kurallara uyun ki işverenin eline koz vermeyelim düşüncesinden yana. Günler böyle böyle geçiyor, daha neler bizi bekliyor bakıp göreceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Birlik olmak zorundayız, ses çıkarmak zorundayız

SONRAKİ HABER

Filistin’e yardımı kesen ABD’den İsrail’e 38 milyar dolar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...