21 Eylül 2018 12:15
Son Güncellenme Tarihi: 21 Eylül 2018 16:39

Savcı Altan kardeşler ve Ilıcak'ın cezasının onanmasını istedi

İstinaf savcısı Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın cezasının onanmasını istedi.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın İstinaf Mahkemesi'ndeki yargılamasına başlandı.

Sanıkların savunmalarının ardından esas hakkındaki görüşünü açıklayan duruşma savcısı, sanıkların istinaf taleplerinin reddedilerek, yerel mahkemece, ‘Anayasayı ihlal’ suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının onanmasını istedi.

İstinaf Mahkemesi, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu yargılanan Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Fevzi Yazıcı, Şükrü Turgut Özşengül ve Yakup Şimşek ile tutuksuz yargılanan Mehmet Altan ve avukatları katıldı.

Davanın sabah yapılan oturumunda Nazlı Ilıcak ve Fevzi Yazıcı'nın sorgusu yapıldı. Öğleden sonraki oturuma tutuksuz sanık Mehmet Altan'ın savunması ile başlandı.

Öğleden sonraki oturumda Mehmet Altan, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek ve Ahmet Altan'ın savunmaları alındı.

BABASININ YASSIADA'DA YATTIĞINI ANLATTIĞI SIRADA AĞLADI

Duruşmaya Nazlı Ilıcak'ın savunması ile başlandı. Nazlı Ilıcak, savunması sırasında iki kez ağladı. Babasının Yassıada'da yattığını söylediği sırada gözyaşlarını tutamayan Ilıcak, 74 yaşında cezaevinde yatan bir gazeteci olarak yaşadığı zorlukları anlattığı sırada da gözyaşlarını tutamadı.

Ilıcak, alt derece mahkemeye çok delil sunduğunu ancak bu delillere gerekçeli kararda yer verilmediğini söyleyerek savunmasına başladı.  Darbe gecesi çok sayıda darbe karşıtı tweet attığını söyleyen Ilıcak, "Ama maalesef bu belgelerin hiçbiri kayda alınmadı. Darbeden iki ay önce darbe karşıtı yazı yazdım. Ben bu kadar darbelere karşı bir insanım. Çünkü benim babam Yassıada'da yattı. Dolayısı ile darbe benim en nefret ettiğim konu. Ben askere falan düşman değilim ama askeri vesayete, müdahalelere ve darbelere karşıyım" dedi. 

ZEKERİYA ÖZ İLE ÇEKTİRDİĞİ KARTOPU FOTOĞRAFINA İLİŞKİN KONUŞTU

Zekeriya Öz ile bir röportaj yaptığını hatırlatan Ilıcak, "Röportajı süslemek için bir kar topu fotoğrafı çektim. Şimdi bu terör örgütü üyesini övmek olarak değerlendiriliyor. Bir kere o tarihte Zekeriya Öz terör örgütü üyesi değil. Ben cezaevine gidip görüşmedim ki. Görevden uzaklaştırılmıştı. Kendisi savcıyken ben onun hakkında soruşturma açılsın diye Adalet Bakanı'nı arıyorum ve bunu gizli de tutmayıp açıklıyorum. Zekeriya Öz ile gazetecilik faaliyetim dışında hiçbir alakam yok" dedi.

'HİÇBİR ZAMAN BİR CEMAAT GAZETESİ'NDE ÇALIŞMADIM'

FETÖ denilen o guruba ait hiçbir yayın organında çalışmadığını söyleyen Ilıcak, "Her yerde çalıştım, fakat hiçbir zaman bir cemaat gazetesinde çalışmadım. Ben Bugün'de çalıştım. Sabah'tan çıkarıldım, Zaman'dan da teklif geldi. Hiç düşünmeden Bugün gazetesini tercih ettim. Çünkü bir işadamına aitti. Akın İpek'in o yapının sempatizanı olduğunu biliyordum. Akın İpek serbestçe dolaşıyordu, o zaman o yapı terör örgütü değildi" dedi.

'CEMAATİN KRİMİNAL YAPISINI 15 TEMMUZ SONRASI GÖRDÜM'

15 Temmuz sonrası cemaatin kriminal yapısını gördüğünü, aldandığını bugün anladığını söyleyen Nazlı Ilıcak, "FETÖ'nün terör örgütü olup olmadığı hususunda bütün kafalar karışıktı. 15 Temmuz sonrası anladım. Ben cemaatin kriminal yüzünü 15 Temmuz sonrası gördüm. Çünkü bunlar sinsi bir örgüt. Güler yüz, güzel okullar, fakir fukaraya yardım eden dini yapı beni cezbetti. Benim bu sinsi ilerlemeleri bilmeme imkan yok. Ve aldandığımı bugün itiraf ediyorum" diye konuştu.

İKİNCİ KEZ AĞLADI

Sadece gazetecilik faaliyetinde bulunduğunu söyleyen Ilıcak, "Benim yaptığım sadece gazeteciliktir. Ben öncelikle beraatimi talep ediyorum. Eğer beni beraat ettirmeyi düşünmüyorsanız tahliyemi talep ediyorum. Bugüne kadar ben savunmalarımda yaşımı ileri sürmemeye gayret ettim. Böyle mağdur görülmek istemem ben. Fakat şunu itiraf edeyim ki gerçekten çok yoruldum. Ben 74 yaşındayım. İki tane soğuk kışı, iki yanıcı yazı içeriden geçirdim. 42 yıllık gazeteciyim. Cumhuriyet tarihinde 74 yaşında 2 yıl cezaevinde yatan gazeteci yok. Bir Hüseyin Cahit Yalçın Demokrat Parti döneminde yattı. Cumhuriyet tarihinde örneği yok. Yatıyorum ve tahammül gösteriyorum, sabır gösteriyorum. Ve giderek kendime bakamadığımı görüyorum. Ben bunu da size hatırlatmak istiyorum. Adli kontrol yöntemi uygulanarak da istenen amaca ulaşılabilir. Ben kaçamam. Benim yaşımda birisi dostlarını, ailesini bırakıp nereye kaçar. İşkence yok ama manevi işkence çok var" dedi.

MEHMET ALTAN SAVUNMASINI YAPTI

Yazılı savunmasını okuyan Mehmet Altan, kendisini yargılayan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Anayasayı yok sayarak yargılama yaptığını, şu anda yargılandığı bu mahkemenin de o kararı yeniden değerlendireceğini söyledi.

Yerel mahkemenin verdiği ağırlaştırılmış müebbet kararına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun üç ihlal tespit ettiğini söyleyen Mehmet Altan, “En son haliyle dosyayı inceleyen AYM Genel Kurulu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi 'gözaltına bile alınamayacağımı' karara bağlarken, Anayasaya yok muamelesi yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi ağırlaştırılmış müebbet veriyor. Halbuki Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu esas olarak yazılarım ve konuşmalarım nedeniyle suçlandığımı, bunun da ifade ve düşünce özgürlüğünün parçası olduğunu söylüyor” dedi.

Türkiye'nin ve Avrupa'nın en yüksek iki mahkemesinin hiçbir suçunun olmadığına karara bağladığını söyleyen Mehmet Altan, “Mahkemenizin gerçek bir hukuk anlayışının takipçisi ve uygulayıcısı olarak AYM Genel Kurulu ve AİHM kararlarının da ispatladığı gibi düşüncelerimden, fikirlerimden dolayı benliğime yönelik bu zulmü bitirmesini talep ediyorum” dedi.

‘BİZİ MAHKUM EDEN MAHKEME SUÇ UYDURMUŞTUR’

Tutuklu sanık Ahmet Altan savunmasında, tuhaf olan bu yargılamanın bir televizyon programında subliminal mesaj vererek darbeye iştirak ettikleri iddiası ile başladığını söyledi. Ahmet Altan, ‘Subliminal mesaj, manevi cebir, inanç.. Bu iddiaların bir tanesi bile somut değildir. Bir tanesinin bile somut kanıta dayandırılması mümkün değildir. Bir tanesi bile elle tutulur, gözle görülür bir eylem değildir. Sayın Yargıç, bizim ceza yasamızda 'manevi cebir' diye bir suç yoktur. Bizi mahkum eden mahkeme olmayan bir suç uydurmuştur, ki bunun kendisi suçtur” dedi.

Gerçekleştirdikleri somut bir eylemin olmadığını söyleyen Ahmet Altan, “Bizim gerçekleştirdiğimiz somut bir eylem yok, dava dosyasında yazıldığı türden suçları belirleyen kanun maddesi yok, haliyle kanıt da yok. Biz olmayan bir davada yargılanıp, olmayan bir davada mahkûm olduk” dedi.

Anayasa Mahkemesi'ne uymayı reddeden bir kararla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldıklarını savunan Ahmet Altan, “Kanıtsız ve kanunsuz biçimde mahkum olduk. Sayın Yargiç; şimdi yaşanan bu hukuksuzluğun yeniden değerlendirileceği bir aşamadayız. Yargıdaki bu çöküntüyü tamir etmek sizin elinizde. Benim talebim açık ve net; hukuka, yasaya ve Anayasaya uygun bir biçimde suç olan eylemi tarif edin, bu eylemi suç kabul eden kanun maddesini gösterin ve bu eylemin gerçekleştiğini belirleyen somut kanıtı ortaya koyun. İki senedir bize kanıtı gösterin diyoruz. İki yıldır bu insanların sorusuna hiçbir hakim, hiçbir savcı cevap veremedi. Bu davada adaleti biz sanıklar temsil ediyoruz. Eğer bir mahkemede hukuku ve adaleti yargıçlar değil de sanıklar temsil ediyorsa o ülke çöküyor demektir. Yargı bir devletin, bir toplumun orta direğidir. Bir toplum yargısız olamaz” dedi.

Ahmet Altan, “Yaşanan bu hukuksuzluğun yeniden değerlendirileceği bir aşamadayız. Sizden beklentim hukukun yeniden tesisidir. Ortada somut bir kanıt yoksa bu davayı bitirin. Bu mahkemeden hukukun, adaletin, ve bu toplumun direği olan yargıyı yeniden canlandıracak bir karar bekliyorum” dedi.

SAVCI ONAMA İSTEDİ

Savunmaların ardından esas hakkındaki mütalaasını açıklayan İstinaf Savcısı, sanıkların istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesini istedi. Yerel mahkemenin kararının hukuka uygun olduğunu belirten savcı, bu kararın onanmasını talep etti. Savcı, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını da talep etti.

Tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar veren mahkeme, sanıklar ve avukatlarının esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını yapmaları için davayı erteledi.

DAVANIN GEÇMİŞİ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede davanın istinaf aşamasında tahliye olan Mehmet Altan ile tutuklu sanıklar Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Şükrü Turgut Özşengül, Yakup Şimşek ve tutuksuz sanık Tibet Murat Sanlıman, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri iddia ediliyor.

Davanın görüldüğü İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Şubat 2018 tarihinde yaptığı karar duruşmasında, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Turgut Özşengül, "Anayasayı ihlal etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar. Sanıkların cezasında indirime gidilmedi. Tutuksuz sanık Tibet Murat Sanlıman'ın ise beraatine karar verildi.

Sanıkların avukatları davayı İstinaf Mahkemesi'ne taşıdı. Dosyanın geldiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, 18 Haziran 2018 tarihinde Mehmet Altan'ın tahliyesine karar vermişti. (DHA)

ÖNCEKİ HABER

3 milyar liralık Ankapark, yıllık 26 milyon liraya kiralandı

SONRAKİ HABER

HDP'den Yedibela Kızılkaya hakkında ihraç açıklaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...