18 Eylül 2018 00:24

Donetsk Başkan Vekili Puşilin: Her şey dört sene önce başlanan noktada

Donetsk Devlet Başkanı Zaharçenko’nun öldürülmesinin ardından başkan vekilliği görevine getirilen Denis Vladimiroviç Puşilin gazetemize konuştu.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Okay DEPREM
Donetsk

Ukrayna’daki rejim değişikliğinin ardından ülkeden 2014 yılında tek taraflı bağımsızlığını ilan eden iki cumhuriyetten biri olan Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin (DNR) Devlet Başkanı Aleksandr Zaharçenko’nun bir suikastla öldürülmesinin ardından başkan vekilliği görevine getirilen Denis Vladimiroviç Puşilin gazetemize Donbass ve cumhuriyetlerdeki gelişmeleri değerlendirdi. Zaharçenko suikastı öncesi görüştüğümüz için Puşilin, sorularımızı Halk Sovyeti Başkanı yani Meclis Başkanı olarak yanıtladı.

Ukrayna hükümetinin imzalanan anlaşmalara uymadığını belirten Puşilin, bu anlaşma maddeleri yerine getirilmediğini belirterek Ukrayna yönetimi ile ilişkiler konusunda “Her şey dört sene önce başlanılan noktada” dedi.

Savaş başladığından şu ana kadar ne zaman Donbass’ın adı geçse Türkiyeli okurların aklına ilk gelen kişi Zaharçenko oluyor. Siz ise Türkiye kamuoyu açısından pek tanınmıyorsunuz. Halbuki 2014 yılından beri Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin fiilen iki numaralı ismisiniz. Ve olayların başlangıcından bugüne değin Halk Sovyetinin (Meclis) başkanlığını yürütüyorsunuz. Bizlere biraz politik geçmişinizden bahsedebilir misiniz?

2014’e kadar, yani “Rus Baharı”na, Donbass’taki harbe kadar siyasetle fiilen ilgim yoktu. Temel olarak bir girişimci olarak faaliyet yürütüyordum. Fakat 2014 bizleri sorumluluk almaya zorladı. Çünkü o sırada iktidarda olan politikacılar, eyalet yönetimlerinin vekilleri, ve de Donetsk vilayetinin farklı seviyelerdeki diğer politikacıları basitçe aktif eylemden kaçtılar. Kiev’deyse devlet darbesi meydana geldi. Bu noktada tabii ki tüm Donetsk bölgesi sathında halk tarafından seçilmişlerin, milletvekillerinin üzerlerine sorumluk almaları arzu edilirdi. Ama ne yazık ki onlar Donetsk ili topraklarını terk etmekle bile yetinmedi, tümden Ukrayna’yı terk ettiler. Bunların da çoğunluğu Bölgeler Partisinin temsilcileriydi. O sırada başkanları hâlâ Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’ti. O da kaçıp ülkeyi terk etti. Onların kaybedecek şeyleri vardı. Ciddi finansal birikimleri mevcuttu ve onlar için bölgenin kaderinden ziyade ilk planda kişisel güvenlikleri geldi. Rusça konuşulan bu bölge ekonomik olarak ise Rusya’ya dönüktü. Ve tabii ki, isteyelim ya da istemeyelim 2014 Baharı politik sürecine liderlik etme gerekliliği doğdu ve o zamandan itibaren basitçe süreci öğrenmek gerekti.

Yani, herhangi bir yerel veya genel idari organda önceden herhangi bir tecrübeniz yoktu, doğru mu?

Bu biçimde/seviyede hayır, yoktu. Ama size şöyle söyleyebilirim ki bu durum olasılıkla olumlu bir rol de oynamış olabilir. Çünkü hiç kimsenin hiçbir tehlikeden korkusu yoktu, hiç kimse de bizlerden bu denli ciddi bir direniş beklemedi. Çünkü önceki dönemin tüm politik idarecileri ya Bölgeler Partisindendi ya da ona angajelerdi, daha önce Turuncu Koalisyonda olduğu gibi... Sayıları o kadar çok değildi ancak onların dışındakilerin de gücü bir şekilde sınırlıydı. Derken burada yeni yüzler sahneye çıkmaya başladı. Bizim sırtımızda kendimiz için kaygı duyacağımız hiçbir ‘mali bagaj’ bulunmuyor. Bundan dolayı bilinmeyene yürümekte olan insanlar gibi hareket ettik, başka bir seçenek görmedik. Çünkü o sırada sorumluluğu almak gerekiyordu. Aksi takdirde geriye, Kiev’den Donbass dahil ülkenin güneydoğusuna gönderilen milliyetçilerle, Bander, Şuheviç gibi Nazi suçlularının taraftarlarıyla birlikte yaşamak kalıyordu. Bizlerin bu sorumluluk alışı muhtemelen, Ukrayna diline olan genel yaklaşım ve ekonomik nedenlerle de bağlantılıydı. Çünkü yalnızca Donbass değil, Ukrayna’nın güneydoğusunun tamamı ekonomik olarak Rusya ile karşılıklı ilişki içindeydi. Ve Kiev’de iktidara gelenlerin, AB ile yaptıkları iktisadi anlaşmalar Rusya’yla ekonomik münasebetlerimizi koparmıştı. Güneydoğunun bu bölgeleri endüstrileşmiş yerlerdi. Bugün Ukrayna’da kalan bölgelerde fabrikalar, işletmeler ve tesislerin hepsi kapatılıyor. Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri sınırlarında kalan bizim işletmelerimizin hepsi ise işler vaziyette. Temel fark budur. Biz bunu önceden gördük ve elbette tüm bu nedenlerin toplamı herhalde bizleri huzurumuzu, ailelerimizin huzurunu feda etmeye zorladı.

Temel idari görevinize paralel olarak, üç taraflı Minsk görüşmelerinde DNR cephesinin tam yetkili temsilciliğini yürütüyorsunuz. Yakın zamanda söz konusu taraflarla yeni bir buluşmanız daha gerçekleşti ve bu sefer de somut sonuç çıkmadı. Özellikle de Ukrayna yönetiminin son bir yıl zarfında değişmeyen isteksizliğinden ötürü süreç bir nevi donmuş durumda. Bunu nasıl karşılıyorsunuz? Halen ilgili maddelerin uygulanması noktasında herhangi bir umut var mı, veyahut da Minsk yerine bir başka formülasyon devreye girebilir mi?

Minsk genel olarak çok zor bir süreç ve pratiğin de gösterdiği gibi uzun soluklu. Kiev, üzerindeki yükümlülükleri uygulamıyor ve uygulamak da istemiyor. Kiev hem I. hem II. de Minsk Sözleşmesini ne zamanki imzaladı, esasında “ateşi söndürdü”. Kiev o sırada, işin özünde yenilgiyi kabullendi. Minsk-I’in hemen öncesindeki İlovaysk, İzvarino Kazanlarının (Ukrayna birliklerinin kuşatılıp yok edildiği kuşatmalar) neticesinde imzalandı. Kiev her defasında mağlubiyeti kabul etti ve sözleşmeler yoluyla bizi, karşı saldırı harekatlarımızı durdurmaya çalıştı. Hatta bunun Ukrayna için, bütünlüğünü kaybettiği, federatif veya konfederatif olması gerektiği manasına geldiği görülebilir. Minsk Anlaşmalarındaki bir dizi maddeye göre, özerk statü temin edilmesinin anayasada karşılığının olması gerektiği belirtiliyor. Bu da demek oluyor ki, bu salt bir bölgeyle sınırlandırılamaz. Geri kalan bölgeler de en azından bunu talep ederler. O halde neden yalnızca Donbass’ın özel statüsü olsun ki? Niçin Kharkov’un, Odessa’nın veya Lvov’un da özel statüsü olmasın?.. Buna istinaden ülke en azından bir federasyona dönüşür. Ayrıca, antlaşmada altına imza atılan diğer maddelere de dikkat edilirse eğer, bölgenin ekonomik ilişkilerindeki bağımsızlığına vurgu yapıyor. Buradan da bir konfederasyon anlamı çıkıyor ki bu da Ukrayna’nın işine gelmiyor. Ukrayna yaşananları görüp, özetle zaman kazanmaya çabalıyor, zamanı sabote ediyor, Minsk Protokollerini uyguluyormuş gibi yapıyor, lakin bunu yapmıyor.

Ukrayna bu anlaşmaları imzaladığı zaman şu mantıktan hareket etti; ‘şu anda ne mümkünse altına imza atalım, sonra ise karşı tarafı bir biçimde kandırırız ve yükümlülükleri uygulamayız’.

Yeni bir anlaşmanın yapılmasından söz ediliyor, bizler açısından bu yersiz ve lüzumsuzdur. Eğer yürürlükteki anlaşmaların ilgili maddeleri henüz fiiliyata geçirilmemişse, yepyeni bir anlaşma nasıl imzalanabilir ki? Bizler için mevcut antlaşmalar da yeterince uzlaşıcı niteliktedir. Tabii ki bize de oradaki tüm maddeler uymuyor. Ama gene de, bize bağlı olan ne varsa yerine getiriyoruz. Sözleşmelerin ana maddeleri ise, bilhassa siyasi karakterdekiler Ukrayna’ya emanet. Özel statüyü sağlayacak olan ve bunun gereğini kendi parlamentosunda anayasa değişikliğiyle yapacak olan Ukrayna’nın kendisi. Ukrayna’nın bizzat kendisi, Donbass’taki çatışmalarda yer alanların hepsi için af çıkarmak durumunda. Önlemler paketinde bu yazılı. Seçimleri düzenlemesi ve özel kanun çıkarması gereken taraf gene Ukrayna. Sıkça işittiğimiz gibi, bunları yapması gereken Rusya da değil. Fakat ne yazık ki bu yapılmıyor. Bir kez daha yineliyorum ki, tüm bunlar uygulanmadıkça yeni bir anlaşmadan söz etmek manasızdır. Minsk-II sözleşmeleri bir dizi jeopolitik sürece bağlı. Olayın sadece Ukrayna’ya bağlı olmadığını yahut da Ukrayna’da düğümlenmediğini de gayet iyi anlıyoruz. Ukrayna, Rusya sınırında yer alan bir  “uyarıcı” olduğundan Batı’nın işine geliyor, fakat daha pek çok tartışmalı sorun mevcut. Suriye’deki, İran’daki durum gibi. Özellikle Rusya ve ABD arasındaki karşılıklı ilişkiler, Rusya ile Avrupa arası karşılıklı ilişkiler ve de Avrupa ile Amerika arasındaki mütekabil münasebetler bunlar arasında. Tüm bunlar bizim anlaşmalarımıza da yansıyor somut olarak.

UKRAYNA TRUMP’IN ÖNCELİĞİ DEĞİL

Vladimir Putin ve Donald Trump Helsinki’de bir buluşma gerçekleştirdiler. Rusya Lideri Ukrayna konusunda yapıcı görüşmeleri olduğunu kaydetmişti. Sonuç olarak net bir netice ortaya çıkmadı. Neler diyeceksiniz bu bağlamda? 

Kesinlikle pozitif anlamda ortada henüz bir şey yok. Minsk Anlaşmalarının nasıl tatbik edileceği dışında söylenecek bir şey yok. Ele aldıklarını açıkladıkları salt bu. Ne var ki Kiev bunu yapmıyor. Yalnız şu anda Ukrayna için çok tehlikeli olan sinyal şu ki, Putin ve Trump’ın adı geçen buluşmalarındaki gündemlere bakılırsa Ukrayna en azından onuncu sıradaydı. Ukrayna’yı fiilen konuşmadılar. ABD’deki bir takım bazı politikacıları hariç tutarsak, bu konu şu anda Trump’ın ve ülkesinin önceliği değil. Şu sıralar Ukrayna Amerika için ilave bir sıkıntı kaynağı. Bu da doğal olarak müzakere sürecine bütünüyle etki etti. Yakında Ukrayna tarafı ile müzakerelerin yeni bir raundunun olması planlanıyor. Orada Ukrayna’nın tavrına bakacağız ve yeni bir adım atıp atmayacaklarını göreceğiz. Yine de bana kalırsa Ukrayna bugün köklü bir değişime hazır değil, Minsk Anlaşmalarını uygulamaya hazır değil. Bundan dolayı da bu işi uzatmayı ve sabote etmeyi sürdürüyor. Her şey, dört sene önce başlanılan noktada.  

Belki de Ukrayna’daki seçimleri mi beklemek gerekiyor bu noktada?

Öncelikle Ukrayna vatandaşlarıyla ilgilenen aklı başında siyasetçiler maalesef yok. Savaşı durdurmaya, Minsk Antlaşmalarını uygulatmaya dönük adım atacak bir politikacı bile yok. 2014 yılında savaş patlak verdiğinde, yaşanan olaylara eleştirel olarak açıktan tepki koyan tek bir siyasetçi bile mevcut değil. Ukrayna iktidarının bu yıllarda yürüttüğü propaganda sırasında Ukrayna seçmenlerine bakıldığında ise, maalesef ki nüfusun genel yaklaşımının Donbass sakinlerinin çıkarlarıyla örtüşmediği, muhtemelen çoğunluğunun da Donbass’ı ayırmak gerektiğini düşündüğü görülür. Bundan kaynaklı olarak da Ukrayna seçimlerinde yeni başkan ve vekillerin seçilmesi, radikalizm derecesinin artmasından başka bir şeye yaramayacaktır. Kısacası seçimlerin düzenlenmesinden sonra daha da kötü olabilir. Bu tabii ki bizim değerlendirmemiz.

Yazın başlarına kadar, çatışma bölgelerinde önemli nispette bir sessizlik, durgunluk egemendi. Rusya’daki dünya futbol şampiyonası esnasında Ukrayna cephesinden topyekün bir saldırı beklenmesine karşın… Ne var ki herhangi bir atak gerçekleşmedi. Bunda tam da şampiyona öncesi Vladimir Putin’in, Petro Poroşenko ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin bir rolü olmuş olabilir mi? Topraklarınızda savaş durumunun bundan sonrasına ilişkin ne tür öngörüleriniz var?

Şu anki dinginlik durumuna gelirsek, açılan ateşin azalması; malum verilerden hareketle bizim istihbarat birimlerimizin raporlarının sonucu bizlerin ortaya çıkardığı bilgilerin açığa çıkması sonucu gerçekleşti muhtemelen. Çünkü Ukrayna Silahlı Güçlerinin (VSU) Rusya’daki şampiyona öncesi elinde biriktirdiği silahlar ve askeri güç onların bir provokasyona hazırlandıklarına işaret ediyordu. Bunun üzerine çokça açıklamada bulunduk ve bunu tüm kitle iletişim araçları aracılığıyla gösterdik. İkinci en mühim neden ise, Rusya Devlet Başkanının tek anlama gelen demeci olabilir ki kendisi, Ukrayna tarafından gelecek herhangi bir provokasyonun bir bütün olarak Ukrayna devletinin mevcudiyetine mal olacağını söylemişti. Bunlar beraberlerinde, Ukrayna’nın kendi planlarından uzaklaşmasında rol oynadı. Ve Dünya Şampiyonası, Donbass’a dönük bir provokasyon olmadan noktalandı. Bu çok iyi bir olay ancak maalesef ki şimdi bunun çok uzun süreli olacağı söylenemez, mümkün değil. Bizim bakış açımıza göre düzenli provokasyonlarıyla bu içten içe yanan çatışma sürecek çünkü Ukrayna’nın işine geliyor.

Peki neden Ukrayna’nın işine geliyor?

Birincisi, Donbass’taki savaş doğal olarak Poroşenko’ya Ukrayna’nın ekonomik iflasını gerekçelendirme olanağı sunuyor. Nüfusun düşük sosyal seviyesinin ve insanların sosyal güvenliğinin zayıflığını meşrulaştırma imkanı tanıyor. İkincisi ise, Poroşenko’nun mevcut duruma dikkat çekmek suretiyle dünya gündemine girmesine yardımcı oluyor, en son, Başkan Putin ve Başkan Trump arasındaki buluşma gibi kayda değer zirvelerde de gündem maddeleri arasına girmesine yardım ediyor. Harbin olmadığı, beyan edecek bir şey olmadığı zaman ise, Ukrayna üstüne de konuşacak bir şey kalmamış oluyor. Dolayısıyla da yara daha kanamaya devam edecek. Bu türden bir sürecin geleceğini kestirmek çok zor. Bu sayısız faktöre bağlı, Ukrayna’nın iç ve dış ilişkilerine içkin ve daha jeopolitik olanlarına…

Savaş öncesinde Donetsk’in nüfusu, turistler veya geçici ikamet edenler haricinde en az bir milyondu. 2014’tem beri ise güncel nüfus rakamları açıklanmış değil. Pek çok insan şu anki nüfusu aşağı yukarı 700 bin civarında olarak tahmin ediyor. Benim kendi gözlemlerim de, ne olursa olsun dışarıya farklı istikametlere doğru göçün az da olsa sürüyor olduğu yönünde. Bu konuda ne söyleyeceksiniz, nedir gerçekten de reel rakamlar?

Konuyla ilgili uzmanlarımızın verdiği reel rakamlar; şu an Donetsk şehrinde savaş öncesinin nüfusunun yüzde 80 ile 90’ının yaşamakta olduğu gösteriyor. Bu kimsenin gitmediği, terk etmediği anlamına gelmiyor. Ancak diğer taraftan, özellikle Odessa ve Kharkov gibi şehirler başta olmak üzere Ukrayna’nın öteki bölgelerinden buraya gelip yerleşenler de oldu. Gene, Donbass’ın halen Ukrayna’nın kontrolü altındaki kısmından buraya taşınanlar oldu. Kısacası kimileri gitti, kimileriyse geldi.

Şu anki güncel sayıyı ise tüketilen ekmek miktarından biliyoruz örneğin. Nüfusun tam teşekküllü sayımı ise, güvenlik önlemleri sebebiyle mümkün değil. DNR İç İşleri Bakanlığına kayıtlı araç sayısı da bu sayıları veriyor.

Peki bu bağlamda, nüfusun çıkışının önüne geçebilmek için hangi önlemleri almayı düşünüyorsunuz? Dahası, Rusya’da veya Ukrayna’da hatta az sonra olsa Avrupa’da yaşayan ve çalışanların dönmesine dönük belirli koşullar yaratılıyor mu?

Olaylar öyle gelişti ki, şimdiden Büyük Anayurt Savaşı’ndan daha uzun süren çatışmalar boyunca; ekonomik abluka, ulaşım ablukası, iletişim-bağlantı ile ilgili sorunlar, ve bir dizi başka mesele gibi bizlere karşı alınan yaptırımlar karşısında oturup beklememiz hiçbir şekilde kabul edilemezdi. Neden? Çünkü Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinde hemen hemen dört milyon insan yaşıyor. Bu rakam birkaç Avrupa ülkesinin nüfusuna eşit. Yani burayı tabiri caiz ise elle kumanda etmek mümkün olmazdı, efektif de olmazdı. Buradan hareketle de cumhuriyetlerde tam teşekküllü iktidar çabuk örgütlendi. Yani yasama organı çalışıyor, yürütme organı, hukuk sistemi işliyor ve güvenlik organları çalışmakta. Fakat insanlar için bu yeterli değil ve elbette ki istikrarlı bir ekonomik durum gerekiyor. Ve tabii ki yeni istihdam alanları yaratmak, ücretlerin yükseltilmesi ve de cumhuriyetin ödemekle yükümlü olduğu emekli maaşlarının arttırılması lazım. Ukrayna, kendi ilgili yasalarını çiğnemek pahasına emekli maaşlarını bloke etti. Bundan dolayı şimdilerde işletmelerin kurulması ve geliştirilmesi için sistematik bir çalışma yürütülüyor. Yine endüstriyel tarım alanında çalışma yürütülüyor. Dışsal nedenlerden dolayı, yani tanınmamış statümüzden kaynaklı olarak çok zorlu koşullarda mücadele veriliyor. Demek istiyorum ki, ürettiğimiz ürünleri kendi belgelerimizle satmakta, ihraç etmekte zorlanıyoruz. Sınırın diğer tarafında, gümrüklerde yaşanan bu gibi bir dizi zorluk, halen işletme sahipleri ve işletmelerimizin çözmesi gereken problem olarak önlerinde duruyor. Dolayısıyla işimiz daha devam ediyor ve ilk sırada cumhuriyette ekonomik yaşam seviyesinin yükseltilmesi vazifesi önümüzde duruyor. Sadede bunlar, insanların burayı terk etmesini durdurabilir ve evlerine dönmesini temin edebilir.

Bildiğim kadarıyla madenlerin çoğu çalışır durumda ve yeniden çalışmaya başladı ancak muhtemelen harp öncesi seviyesinde değil. Öte yandan, sıradan insanların pek çok fabrikanın halen çalışmamasından şikayet ettiğini duyuyor ve gözlüyorum sıklıkla. Hatta, halen açılmamış bazı endüstriyel tesislerin makine aksamlarının ülke dışına çıkarıldığı, satıldığı konuşuluyor. Bu söylenti ve düşünceler ne ölçüde gerçek, ne diyeceksiniz bu hususta?

Bu bilgiler ve dedikodular gerçek ile örtüşmüyor. Tüm işletmeler ve fabrikalar korunmuş durumda ve şu anda işler haldeler. Yalnız buradaki tek sorun, tam kapasite çalışmıyor olmaları. Her yerde, mamullerin üretiminde sıkıntılar yaşanıyor, ki bunun nedenlerini izah ettim. Çünkü tanınmamış bir cumhuriyet; ister belgelerden, ister sertifikalar engel teşkil etsin; bir biçimde mallarını satmak durumunda.

Özetle işletmelerimizin üstesinden gelmek zorunda oldukları çetin bir zincir bu. En azından dokümanlar bağlamında bu durum bizi Güney Osetya üzerinden dışa açılmak mecburiyetinde bırakıyor çünkü bizi yalnız Güney Osetya tanımış durumda. Ve Güney Osetya’yı da Rusya tanıdı. Bütün karşılıklı ekonomik ilişkiler Güney Osetya üstünden yürütülüyor. Bundan ötürü, ekonomik blokajdan ötürü henüz savaş öncesi seviyesine ulaşamadık.

Aynı şey kömür alanında da geçerli. Bu demek oluyor ki madenler şimdilerde yüzde yüz etkinlikte çalışamıyor çünkü Donbass’ta üretilen kömürün temel alıcısı Ukrayna’ydı. Bu kömür, bugün bizi abluka altına almış olan Ukrayna’nın topraklarında çalışan termik santrallere uygun. Bununla bağlantılı olarak, sürekli suretle farklı pazarlama teknikleri aramak mecburiyetinde kalıyoruz. Evet, kömürümüz Avrupa’ya satılıyor, fakat oldukça uzun bir zincir neticesinde; doğrudan sınırlarımız içerisinde yer alan madenlerimizde çıkartılan ve üretilen kömürün miktarına denk gelmiyor olasılıkla. Bundan dolayı, fabrikaların yağmalandığı, ekipmanların ise yurt dışına taşındığı, vb. Ukrayna propagandasının fiili etkinlikleri. Kesinlikle herhangi bir işletmeye veya fabrikaya gidip tüm bu tesislerin çalışır durumda olduğunu görmek mümkündür.

Ez cümle ’90’larda gördüğümüz bir manzara tekrarlanmıyor yani?

Kesin suretle hayır. 1990’lı yıllar tekrarlanmadı ve de tekrarlanmıyor. Bu bağlamda en zor yıllar devlet iktidarının oluştuğu 2014 yılı ve 2015 senesinin başlarıydı. O süreçte bu gibi kötü sonuçların ortaya çıkmaması sağlanabildi.

Kısacası fabrika ve manüfaktürlerdeki ekipmanların hepsi yerli yerindeler, doğru mu?

Evet, hepsi de yerli yerinde ve çalışır vaziyette. Bir tek, tam kapasite çalışıyor değiller çünkü satacak yer yok. Yenakiyev Metalürji Fabrikası, Makyeevka Metalürji Fabrikası, Donetsk Metalürji Fabrikası, Kok Kömür ve Kimya Fabrikası; tümü de çalışıyor.

Peki kapalı durumda herhangi bir maden var mı, yoksa hepsi de çalışıyor mu?

Dolaysız olarak rantabl olmayan madenler, yeniden yapılanma içindeler. Bu ne anlama geliyor? Ukrayna döneminde işlerin döndürülme biçimi çok büyük yolsuzluklara dayanıyordu. Örneğin şunu söyleyebilirim, Uglegorsk kentimizde bulunan bir madenin kapatılması icap etti. Bunun nedenini araştırdığımızda, madenin henüz 2000’li yıllarda kapatılması gerektiği gerçeği ortaya çıktı. Peki tam olarak ne olmuştu?.. Eğer şu anda orada kömür çıkartılsa kömürün maliyeti aşağı yukarı 6 bin-7 bin ruble olacaktır. Biz ise 1200 rubleye satıyoruz. İşte böyle bir fark var. Bu madenin çalışmasından fayda gelir mi? Ukrayna döneminde neden çalıştığına gelirsek, çünkü ona Ukrayna bütçesinden sübvansiyon ayrılıyordu. İşin özü, bu para çalınıyordu. Doğal olarak biz şimdi bu denli israf yapacak durumda değiliz. İşin yolsuzluk kısmı bir tarafa, tüm eski çalışanlar başka işletmelere yönlendirildiler. Yeni maden damarlarının keşfedilmekte olduğu daha rantabl olan madenlere yönlendirildiler. Çok sayıda yeni maden damarı keşfediliyor. Buradan hareketle, bir yeniden yapılanma, bir nevi optimizasyon işlemi yürütülüyor. Satış / ihracat imkansızlığı, vs. gibi faktörleri de gözettiğimizde bütün madenlerin çalışmadığını söylemek doğru olmaz. Fakat tüm rantabl madenler kesinlikle çalışıyor ve hatta gelişimlerini sürdürüyorlar.

Sanırım olayların başından itibaren sayısız madenci halk milisleri saflarına katıldı, doğru mu?

Evet. Hatta madenci askeri bölüğü bile var.

Salt tek bir madenden 600 madencinin birden gönüllü olarak milislerin saflarına katıldığını anımsıyorum. Peki bunun gibi, madenlerde işçilerden eksilen yerleri nasıl dolduruyorsunuz?

Olması gerektiği gibi, işyerlerine dönüyorlar. Halen cephe hattında olan madenciler mevcut olduğu gibi, geri dönenler de var. 

2014 yılından bugüne değin DNR Halk Sovyeti’nde politik partiler bulunmuyor. Bunların yerine ise, bir tanesini sizin temsil ettiğiniz “toplumsal hareketler” adı verilen yapılar yer alıyor. Neden peki bugüne kadar yalnızca bu yapılar mevcut oldu? Bu yapı ne zaman değişecek, bir diğer ifade ile, her yerde olduğu üzere normal siyasi partiler ne zaman belirecek parlamentoda?

Bunun yanıtı için 2014 senesine dönmemiz gerekir ve bunu neyin koşullandırdığına bakmamız lazım. Bizim anlayışımızda partiler kendilerini bir şekilde tükettiler; gereksiz bir konuma geldiler. Ukrayna’da yasal olarak kayıtlı 200’den fazla parti mevcut. Ne var ki hiç birisi de vatandaşın, halkın çıkarlarını savunmuyor. Bu partiler; bazı mali grupların, somut belirli oligarkların ve de bir takım çıkarların gölgesinde örgütlenmişlerdir. İşin özü, biz başka bir yolu izledik ve “Toplumsal Örgütlerin, Hareketlerin” olmasına karar verdik. Onlar başka bir anlamı ifade ediyor ve vatandaşlarımızda, bağımsız Ukrayna var olduğundan itibaren yıllar boyunca kendilerini sadece kandıran “politik partiler” gibi bir çağrışımları bulunmuyor. Bundan dolayı şu anda parlamentoda gerçekten temsil edilen iki adet toplumsal hareket bulunuyor. Örneğini ABD’de gördüğümüz gibi, kendine özgü bir parti sistemi bu. Bunda herhangi bir olumluluk veya olumsuzluk görmüyoruz, basitçe şu anki durum, uygulamaya geçen pratik bu.

Bu demek oluyor ki; buradaki temel neden, eski Ukrayna partilerinin halk nezdinde yarattığı negatif imaj öyle mi? Peki siz bu olumsuz imajı silebildiniz mi?

Evet, bu yöndeki inisiyatif ki 2014 yılında onaylandı ve bugüne kadar da sürüyor.

Bu yıl, sonbaharda yerel seçimlerin düzenlenmesi planlanıyor ilk kez. Olacak mı hakikaten?

Hayır, yerel seçimler olmayacak. Sadece planlandı ancak tarih henüz belirlenmedi. Yalnızca devlet başkanlığı ve halk konseyi üyelerinin seçimlerinin tarihleri belirli. 

Yani dört sene önce yapılanın ikincisi? 

Evet.

Peki  ya ondan sonrası… Nasıl bir siyasi takvim izlenecek akabinde?

Yerel seçimlerin organize edilmesi Minsk Anlaşması’nın ilgili maddesince garanti edildi. Ne var ki Ukrayna tarafı, bu yerel seçimlerin öngörülebilir bir gelecekte düzenlenmesi için hiçbir şey yapmadı.

Seçimler yüzde yüz olacak mı?.. Yani kesin mi yoksa henüz planlanıyor mu sadece?

Planlanıyor. Ancak tarihler biraz daha geç bir zamanda belirlenecek.  

Bu biraz da Ukrayna’daki parlamento seçimleriyle mi bağlantılı, tam olarak ne bekleniyor?

Bunun üzerine konuşmak için henüz erken. Seçim öncesi kampanya henüz başlamış değil.

Abhazya ve Güney Osetya dışında, her şeyden önce Rusya Federasyonunun kendisi şu ana değin Donbass cumhuriyetlerini resmi olarak tanımış değil. Bu durum daha ne kadar sürebilir? Çünkü şimdiden Rusya’nın tanıması olmaksızın birkaç sene geçmiş durumda. Bu bana biraz paradoksal geliyor, Rusya Federasyonunun gelecekteki olası pozisyonu üzerine ne diyeceksiniz?

Rusya’nın gelecekteki muhtemel konumunu RF’nin kendisine sormak lazım. Bizim bakış açımıza göre Rusya’nın Minsk Sözleşmeleri’nin garantörü olduğu kesinlikle açıktır. Minsk Anlaşmaları’na göre DNR ve LNR’nin Rusya tarafınca tanınmasını beklemek yersizdir. Yalnız bu muhtemelen, Ukrayna şimdilik Minsk yükümlülüklerinden çekilmedikçe geçerli bir durum. Sonra ise söz konusu sorun olukça açık uçlu hale geliyor. Nasıl bir karar alınır, onu da zaman gösterir.

Söz gelimi Abhazya. Rusya onu da uzun süre tanımadı, fakat en sonunda resmen tanıdığını ilan etti...

Bu uzun, zor ve jeopolitikle ilintili bir süreç. Tepkileri gayet iyi biliyorsunuz. Ve bunu nelerin sağlayabileceği ve de bundan sonra ne olacağı da bir başka muamma tabii.

Gelecek sene Ukrayna’da hem genel seçimler hem de başkanlık seçimi düzenlenecek aynı anda. Sizin bakışınıza göre oradaki seçimler, Donbass’taki genel durumun değişmesine veya bu şekilde gitmesi yönünde nasıl bir etkide bulunur? Seçimler bu bağlamda ne denli etkili olabilir? DNR’nin kaderi ve geleceği, toplamda cumhuriyetin nihai statüsü Ukrayna’daki muhtemel politik değişmelere ne denli bağlı? Veyahut Ukrayna’daki politik durum fazla bir etkide bulunmaz mı bu saatten sonra?

Ukrayna’daki olası seçimlerden sonra ülkenin DNR ve LNR ile ilişkisinde olumluya dönük herhangi türden bir değişme öngörmüyorum. Bunun da ötesinde, yaklaşan seçimlerin ardından durumun daha da kötüleşeceğini bekliyorum.

Ukrayna’da çok fazla kamuoyu yoklaması, anket yapılıyor. Ve bunlar, halkın kayda değer bir bölümünün mevcut iktidardan memnun olmadığını hatta ona karşı olduğunu gösteriyor. Kiev Rejimi’nin popülaritesinin bu şekilde son derece düşmüş olduğu anlaşılıyor. Bu bile kendi başında, önümüzdeki seçimlerde çıkacak bambaşka bir siyasi iradenin mevcut sorun üzerinde şu ya da bu şekilde etkide bulunacağına işaret etmiyor mu, veyahut da bunların artık bir anlamı yok mu?

Şu anki mevcut politikacılar, potansiyel adaylar içinden yapıcı bir pozisyon alacak birilerinin çıkabileceğini görmüyoruz.

O halde seçimlerin haricinde, Ukrayna içinde halktan gelebilecek bir inisiyatif olabileceğine dönük bir beklenti var mı? 

Ne yazık ki şu anda halk Ukrayna özel kuvvetlerinin ve iktidar organlarının yeterince baskısı altında. Bundan dolayı da çok ciddi değişiklikler olabileceğini öngörmüyorum. Yeni bir devlet iktidarı değişikliği, yepyeni bir meydan şu an itibariyle görmüyorum. Bu benim kişisel düşünce ve değerlendirmelerim tabii. Dış oyuncuları da muhtemelen hesaba katmak gerekir Çünkü Ukrayna çoktandır özne statüsünü kaybetmiş durumda. Kendisi yalnızca, alınan kararlarda bir obje konumunda. Daha ‘kıdemli abi’ler, kuratörler ve Batılı ülkeler nasıl karar verirlerse öyle olacaktır.

Sizin bakış açınıza karşın Donbass’taki topyekün problem bir biçimde er ya da geç çözüme kavuşacak. Peki bu çözüm Minsk Barış Anlaşması temelinde mi olmalı muhakkak yoksa problem bir yolla kütlesel bir harp ile mi en nihayetinde çözülür?

Bu yalın suale yanıt vermek çok zor. Bütün bunlar ne ile sonuçlanmalı? Lakin burada bir yanda Minsk Anlaşmaları var diğer yanda ise Ukrayna’nın kendisinin yeniden tesis edilmesi var. Ya Minsk Protokolleri temelinde, bölgeler için özel statüden hareketle bu iş hallolacak; veyahut da stabil olmayan içsel durumdan dolayı Ukrayna’da nüfus için zayıf ekonomik bileşenlerin, diğer bir takım nedenlerle de birleşerek uzun vadede Ukrayna’yı parçalanmaya götürmesi yoluyla.

Kısacası son tahlilde seçimlerden hiçbir şekilde bir beklenti söz konusu değil?

Bu sorunsal çok daha uzun süre devam edebilir. Bu uluslararası konjonktürle alakalı. Buradan hareketle de bizler öncelikli olarak vatandaşlarımızla ilgilenmeli; ekonomimizi ve devletselliğimizi inşa etmeliyiz. Şimdilik bir takım ciddi jeopolitik değişiklikler bekleyeceğiz.

Donbass’ın geri kalan, Ukrayna’nın kontrolündeki kuzey kısmı ne olacak peki? Onların akıbeti ne olacak nihai olarak sizce?

Bu öncelikle, o tarafta kalmış vatandaşların elinde. Kendileri tarafından hangi kararların alınacağına bağlı. Fakat olanakları elbette ki sınırlı. Bununla birlikte, bu bağlamda bize bağlı ne varsa elimizden geleni yapıyoruz. Donbass halkının birleşmesine dönük; ücretsiz tıbbi yardım, özellikle muhtaç olanlara ödeme, bizim topraklarımızdaki yüksek öğretim kurumlarında okuma imkanı, sportif müsabakalar ile kültürel etkinlik ve organizasyonlara katılım temin eden üniter program işlemeye devam ediyor. Ayrıca sendikalar arasında karşılıklı iş birliği mevcut. Özetle bu planda bizim tarafımızda çalışma işliyor. Bu bizim için yumuşak gün unsurudur yalnız. Çünkü bugün için fiziksel bir saldırı, bir bölgenin ele geçirilmesi, vs. çok negatif sonuçlara götürebilir. Elbette ki biz problemi güç kullanmak suretiyle çözebilecek durumdayız. Ne var ki Ukrayna tarafı geri çekilirken, kendi şehirlerini düşünüp göz önünde bulundurduğu falan yok. Onları basitçe yok ederek ancak geri çekilecektir. Buna en somut örnek: Debaltsevo. Ukrayna ne zamanki geri çekildi, şehri tek kelimeyle yok etti. Bu öteki olası kentler konusunda da böyle olacaktır. Böyle bir rasyonellikten hareketle yumuşak güçten istifade etmek suretiyle hareket ediyoruz.

DENİS VLADİMİROVİÇ PUŞİLİN KİMDİR?

5 Nisan 2014’te Donetsk Vilayeti Halk Valisi seçilen Pavel Gubarev’in yardımcısı oldu. Sonrasında Donetsk’te Kiev’deki Meydan Darbesi’ne karşı kitlesel mitinglerin temel örgütleyicilerinden birisi haline geldi.

7 Nisan’da DNR ilan edilince geçici hükümetin eş başkanlığına getirildi. Hemen ardından ise 15 Mayıs’ta DNR Yüksek Sovyeti Prezidyumu Başkanı ilan edildi. Temmuz 2014’te uğradığı suikast teşebbüsünden sonra tüm resmi görevlerinden çekilerek bir süre Rusya’da ikamet etti.

2 Kasım genel seçimlerine katılarak Halk Konseyinde “Donetsk Cumhuriyeti Toplumsal Hareketi”nin vekili seçildi. 14 Kasım’da da Halk Sovyeti Başkan Yardımcılığına getirildi. DNR Lideri Aleksandr Zaharçenko tarafından, Minsk Kontakt Grubunda DNR’nin ‘Sürekli Yetkili Daimi Temsilcisi’ olarak atandı. Ertesi yılın 11 Eylül tarihinde Purgin’den boşalan Halk Sovyeti Başkanlık koltuğuna layık görüldü. Ve en sonu bu yılın 7 Eylülü’nde, Halk Konseyi tarafından, geçici devlet başkan vekilliği görevine getirildi.

NE OLMUŞTU?

Ukrayna’da Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in AB ile ortaklık ve serbest ticaret anlaşması müzakerelerini askıya aldığı 21 Kasım 2013’te AB yanlısı protestolar başladı.

Protestocular arasında Rusya karşıtı milliyetçiler, AB yanlısı liberaller ve Neonaziler öne çıkarak inisiyatifi ele geçirdi. Rusya yanlısı iktidar devrildi ancak hemen ardından Avrupa sınırları içerisinde 21. yüzyılın en kanlı savaşı ortaya çıktı.

1-6 Mart 2014’te Ukrayna’nın Rus kökenlilerin ağırlıkta yaşadığı doğu ve güneydoğusunda eylemler başladı. 16 Mart referandumunun ardından 18 Mart’ta Rusya ile Kırım arasında ilhak anlaşması imzalandı.

7 Nisan’da Donetsk Halk Cumhuriyeti, 7 Nisan’da Lugansk Halk Cumhuriyeti kuruldu. 11 Mayıs 2014’te Donetsk’te referandum yapıldı, katılanların yüzde 89’u Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin kendi kendisini yönetmesi konusunda oy kullandı. Dönemin Donetsk Halk Cumhuriyeti Lideri Denis Puşilin bölgedeki tüm Ukrayna askerlerinin işgal gücü olarak kabul edileceğini ilan etti.

25 Mayıs’ta Ukrayna’da başkanlık seçimleri yapıldı. Petro Poroşenko oyların yüzde 54’ünü alarak yeni devlet başkanı seçildi.

MİNSK ANTLAŞMALARI

5 Eylül’te 1. Minsk Barış Planı imzalandı. Ateşkes ilan edildi. Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti aralık ayında Ukrayna yasalarına tabi olarak seçim düzenlemeyi kabul etti. Ancak ateşkes, sürekli ihlal edildi.

Ekim ayında Minsk ateşkesi bozularak çatışmalar yeniden başladı.

12 Şubat 2015 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Almanya Başbakanı  Angela Merkel, Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Ukrayna krizini görüşmek üzere bir araya geldiği zirveden 16 saat sonra yeniden ateşkes kararı çıktı (Minsk II).

ÖNCEKİ HABER

Okul servisi ile minibüs çarpıştı: 4'ü öğrenci 7 yaralı

SONRAKİ HABER

AKP'li Turan: Hiç kimsenin bize Twitter'dan ayar vermeye hakkı yoktur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...