05 Eylül 2018 16:19
Son Güncellenme Tarihi: 05 Eylül 2018 16:35

‘Faili meçhul: Gazeteci cinayetlerinde cezasızlıkla mücadele’ paneli

Matthew Caruana Galizia, Özge Mumcu, Dicle Anter ve Meryem Göktepe, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nin düzenlediği panelde bir araya geldi.

Fotoğraf: Medya ve Hukuk.org

Paylaş

Matthew Caruana Galizia, Özge Mumcu, Dicle Anter ve Meryem Göktepe, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nin düzenlediği "Faili meçhul: Gazeteci cinayetlerinde cezasızlıkla mücadele" panelinde bir araya geldiler.

Meyda ve Hukuk’un aktarımına göre, İsveç Başkonsolosluğu'nda gerçekleştirilen panel, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği Direktörü Barış Altıntaş, İsveç Başkonsolosu Therese Hyden ve Uluslararası Basın Enstitüsü Türkiye Savunu Koordinatorü Caroline Stockford'ın konuşmalarıyla başladı. Farklı ülkelerden diplomatların da katılım sağladığı davette, konukların konuşmalarının ardından bir soru cevap oturumu yapıldı.

'KARDEŞİMLE BEN, ADALET İÇİN ÇABALIYORUZ'

Geçtiğimiz bir yıl içinde iki araştırmacı gazeteci -- Malta’da Daphne Caruana Galizia ve Slovakya’da Jan Kuciak -- Avrupa Birliği sınırları içinde suikaste uğradı. Özellikle Malta’da yürütülen soruşturma süreci, Türkiye’de yaşanan deneyimi aratmıyor. Daphne'nin oğlu Matthew Caruana Galizia, paneldeki konuşmasında, öldürülmeden 1.5 yıl önce annesiyle birlikte çalışmaya başladığını, Malta'da gazetecilik yapmanın çok zorlaştığını, annesinin bu süreçte tamamen yalnız kaldığını ifade etti. "Onu öldürdüler, çünkü başka türlü onu durduramayacaklarını biliyorlardı. Tacizleri ve tehditleri onu hiçbir zaman durdurmadı" dedi. Daphne'nin açığa çıkardığı yolsuzluk ve rüşvet vakalarında ve cinayette adaleti tesis etmek için kardeşiyle birlikte çalıştıklarını ifade eden Caruana Galizia: "Burada hepimiz aynı şey için savaşıyoruz, ve kazanacağımızdan eminim " dedi.

'ÖLÜM BİR SON MUDUR?'

Özellikle yolsuzlukların ve mafya-siyaset ilişkilerinin üstüne gitmesiyle tanınan araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu konuşmasında, babasının cinayetinden sonra oluşan toplumsal baskıya rağmen failin hala bulunamadığını, Uğur Mumcu'yu öldüren bombayı yerleştiren kişinin hala firari olduğunu söyledi. Araştırmacı gazetecilerin çok ciddi zorluklarla karşılaştıklarını vurgulayan Mumcu, gazeteciliğin hiçbir zaman durdurulamayacağını ifade etti. "Bizler Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nı kurarken, ölüm bir son mudur diye düşündük. Sonrasında ne yapılabilir üzerine çalışmaya başladık."

Mumcu, annesinin dönemin içişleri bakanı Mehmet Ağar'la yaşadığı bir diyalogu anlatarak devam etti: "Mehmet Ağar, babamın davası hakkında anneme bir duvar var ve onu geçemiyoruz demişti. Annemin bir tuğla çekin demesi üzerine çekemem diyen Ağar'a annem, o zaman o duvar yıkılır ve siz altında kalırsınız, demişti. Ardından Mehmet Ağar'la bağlantılı olduğunu bildiğimiz Susurluk kazası yaşandı. "

'METİN BENİM KARDEŞİMDİ, AYNI ZAMANDA YOLDAŞIMDI'

Gazeteci cinayetleri arasında failleri cezalandırılmış olan tek cinayetin Metin Göktepe'ninki olduğunu söyleyen Meryem Göktepe, Metin'in sosyalist bir gazeteci olduğunu vurgulayarak konuşmasına başladı ve: "Metin benim kardeşimdi, ama aynı zamanda yoldaşımdı. O zamanlar sendikalaşma süreci vardı, ben kortejin içindeyken o dışında görev yapıyordu." dedi.

Metin'in 1996 yılında dövülerek öldürülmeden önce, gözaltında kaybedilenleri takip ettiğini, bunlardan çok etkilendiğini ifade eden Göktepe: "Öldürülmeden önce, 'Adım Metin Göktepe, ben gazeteciyim' diye bağırması da bu yüzdendi diye düşünüyorum." dedi. Göktepe, devletin en yüksek kademesinden Eyüp İlçe Emniyet Müdürlüğüne kadar, Metin'in gözaltına alınmadığını söyleyen yetkililerin suçta uzlaştıklarını ve ortaklaştıklarını ifade etti ve: "Mehmet Ağar, ne yazık ki hepimizin hayatına bir yerden dokundu sanırım. Bugün Cumartesi Anneleri eylemlerinin saldırıya uğramasının arkasında da onun olduğunu düşünüyorum." diye devam etti.

'ÖLDÜRECEĞİ ADAMIN GÜVENLİĞİNİ NİYE SAĞLASIN?'

Diyarbakır’da düzenlenen bir festival sırasında suikaste uğrayan Özgür Gündem gazetesi köşe yazarı Musa Anter’in oğlu Dicle Anter konuşmasına babasının öldürüldüğü günü anlatarak başladı. Cenazesini alamadıklarını ve babasının kendilerinden habersizce gömüldüğünü ifade eden Anter: "Sağolsun avukatımız çok uğraştı. AİHM'e taşıdık davayı. 2007'de AİHM Türkiye'yi mahkum etti, gerekçesini not almışım buraya, bana hep çok saçma gelmiştir. TC Musa Anter'in güvenliğini sağlamamıştır. Öldüreceği adamın güvenliğini niye sağlasın? "
1909'dan beri 95 faili meçhul gazeteci cinayetinin işlendiğini ifade eden Anter, derin devletin bir sistem olarak karşılarında durduğunu, bu sisteme karşı olduklarını söyledi. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

CHP: 'Adalet Yürüyüşü'ndeki dinleme skandalını araştırın

SONRAKİ HABER

Libya’da ateşkes anlaşması imzalandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...