02 Eylül 2018 13:12

16. Gençlik Yaz Kampından atölyeler

16. Gençlik Yaz Kampı atölye yürütcülerinden mektuplar

Musab DAUD/Evrensel

Paylaş

Gülseren CİZDAN

Latin Dansları Atölyesi Yürütücüsü

 

16. Gençlik Yaz Kampı’nın Latin dansları atölyesinden bildiriyorum, bu kamp muh-te-şem!

Katılımcı kimliğimle söyleyecek olursam; hiç kimseyi tanımıyordum fakat geldiğim an beni kendi içine alan bir ekip ile karşılaştım ve ilk andan her şeye adapte oldum. Ekipten bir arkadaşla tanıştıktan sonra “Haydi, kapının solunda bone ve eldiven var, al gel biberleri doğramaya başlayalım.” demesiyle bir iki saniyelik duraksama yaşasam da bu kampın kolektif bir yaşamı içerdiğini anımsadım ve kaptım bone ve eldivenleri! Atölyelerin kayıt masaları kurulduğunda yine aynı ekip sürekli beni yoklayıp, yanıma gelip bana yardımcı oluyordu. Bu kadar birbirini tanımayan insan nasıl birbiri için bu kadar koşturabiliyordu?

HEP HAYALMİŞ GİBİ GÖZÜKEN GERÇEKMİŞ

Atölye yürütücüsü kimliğimle ise söyleyecek olursam; gelirken hem çok heyecanlandığım hem çok gerildiğim kısım burasıydı. Atölyeme 100 kişi kayıt yaptırdı. Birçoğu katılım sağladı, bir kısmı devam etmedi. Fakat bu atölyeyi yürütürken katılımcıların da bana yardımcı olduğunu gördüm. İçinde bulunduğum ekibin yardım için atölyede bulunduklarını gördüm. Yürütücü olarak da katılımcı olarak da bu destekleri ve işleyişi gördükçe aslında bize öğretilenin ve aşılanmak istenilenin aksine insanların, bir fikrin içinde olsun olmasın, yapabildiklerini bildiği zaman iş birliği içinde bütün yaşamı koordine edebildiklerini gördüm. Hep hayalmiş sanki başka bir dünyaymış gibi konuşulan şeyin aslında gerçek olabildiğini öğrendim. Birlik içinde yaşamak çok da zor değilmiş öyle değil mi? İşte bu kamp bu yüzden muhteşem.

 

 

Selen AKÇAKOCA

Evrim Atölyesi Yürütücüsü

 

Evrim atölyesi, geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen 16. Gençlik Yaz Kampı’nda özellikle liseli gençlerin ilgi gösterdiği bir atölye oldu. Evrimin müfredattan kaldırılmasıyla birlikte evrim düşüncesinden uzaklaştırılmaya çalışılan liseli öğrenciler, evrime olan meraklarını giderebilmek ve akıllarındaki soruları sorabilmek amacıyla atölyeye katıldıklarını söylediler. Atölye katılımcıları, okullarında evrim karşıtı olan kişilerle tartışmak istediklerini fakat bunda zorlandıklarını, bu konuda kendilerini geliştirmek amacıyla atölyeye katıldıklarını belirttiler.

EĞİTİM SİSTEMİ SİYASETTEN BAĞIMSIZ DEĞİL

Altı gün süren atölye boyunca dünyanın ve canlılığın oluşumu, tek hücreden çok hücreye geçiş gibi evrimin temel konularından bahsettik. İlerleyen günlerde ise evrim kuramının nasıl işlediğinin anlaşılması açısından evrimin mekanizmaları konusunu işledik. Atölyenin en ilgi gören kısımları ise kültürel evrim, Sosyal Darwinizm ve insan evrimi konuları oldu. Atölyede son Türkiye’de evrim ve bilim eğitimi konusu tartışıldı. Atölye katılımcıları, evrimin müfredattan kaldırılmasından başlayarak sınav odaklı eğitim sistemine, bilim üretiminin özgürce yapılamıyor olmasına kadar birçok sorunu detaylı bir şekilde tartıştılar. Eğitim sisteminin hükümet politikalarından ayrı olmadığını belirten katılımcılar, bu durumun müfredatın değiştirilmesi gibi küçük değişikliklerle kesin bir çözüme ulaşmayacağını, köklü bir değişimin gerekli olduğunu söylediler. Katılımcılar atölye boyunca tartışılan konuları döndüklerinde okullarında anlatacaklarını ve okullarındaki arkadaşlarıyla birlikte çözüm yolu arayacaklarını söylediler.

LİSELİLERİN EVRİME İLGİSİ ARTIYOR

Özellikle lise düzeyindeki atölye katılımcılarının sordukları soruların gelişkinliği, evrimin müfredattan kaldırılmasıyla birlikte liseli gençlerin evrime dair meraklarının arttığını ve bunun sonucunda bu konuya dair araştırma ve okuma yaptıklarını gösterdi. Gençlerin tüm baskılara rağmen evrimsel biyolojiyi ve bilimi öğrenmekten vazgeçmemelerini ve bu alanda mücadele edecek kararlılıkta olduklarını görmek, kampın bizde bıraktığı umut veren durumlardan biri oldu

 

 

16. Gençlik Yaz Kampı katılımcıları

 

Karanfiller süslenmiş penceremizde,

Ahmak ıslatan yağmurlar arasında şafağın doğmasını bekler gibi

Yeniden merhaba diyebilmek

Her şeye rağmen gözlerindeki ışığa

Hep birlikte bakabilmek yeni doğan güneşe

Ve yılmadan yürüyebilmek aynı yollarda

Yağmurlu günden sonra

Açar güneş

Karanlıktan sonra

doğar aydınlık

Ellerimiz değil midir karanlığı ışıltacak olan?

Parmak uçlarından başlıyor

Bir nefes tazeliğinden

Gökyüzünde dokunmaya uzanıyor

Tüm başlangıçlar.

Kimi zaman bir ölüm

Kimi zaman hayale yolculuk

Bir çaredir umut

İnsanca yaşayabilmek için

Kopmaz kökler salmak toprağa

Bir yumruk kalktı havaya.

Çığ oldu yangın oldu

Umut oldu yarınlara,

Şimdi en güzel ritmiyle bir şarkıdır umut,

Hepimizin dilinde dolaşan

Ve gün gelecek biz koşmaktan değil uçmaktan bahsedeceğiz.

Temasını edebiyat atölyesi katılımcılarının belirlediği, kamp katılımcılarının küçük kağıtlara birkaç dize yazarak kutuya attıkları ve atölye katılımcılarının dizeleri bir araya getirip düzenlemesiyle oluşan “Gençlik Kendi Şiirini Yazıyor” etkinliğimizin bir ürünüdür “Gençliğin Dizeleri Umuda Sarılıyor” şiiri. Şiirin temasının “Umut” olarak seçilmesinin nedeni ise gençliğin içinde bulunduğu baskı koşulları içerisinde kendini çaresiz hissetmesine karşı her zaman bir umudun var olduğunun hatırlatılmak istenmesidir.

 

 

Metin Berk SÜER 

Şehircilik Atölyesi yürütücüsü 

 

Şehircilik Atölyesi, kampta bu sene ilk defa yapılan bir atölye olmasının yanında liselilerden üniversitelilere kadar gençlerin ilgisini çeken bir atölye oldu. 

3 günlük atölye programında ilk kentlerin ortaya çıkışından günümüz kentlerine açılan bir perspektifle kentler ve kentlerin nasıl mekanlar olduğu hakkında tartışmalar yürüttük. Günümüz kentlerini konuşurken herkesin etrafında gördüğü ve deneyimlediği kentsel dönüşüm, gecekondulaşma ve bunların nedenleri üzerinde durmaya çalıştık. Buradan hareketle kentler üzerinden yaşamın nasıl değişim gösterebileceğini ve kentlerdeki mega projeleri çevre felaketleri ile ilişkilendirmeye uğraştık. Bu konuda katılımcıların da ilgisini çeken spesifik örnekler üzerinden tartışırken kente ait sorunların gelişmiş veya gelişmemiş ülkeler ile alakalı değil bizzat kapitalizmin yapısı ile alakalı olduğunu görmüş olduk. Böyle bir gidişatta özellikle gençlerin kentin sorunlarını ve tarihini gördükten sonra sordukları “Peki nasıl olabilir?​” sorusu çok önemliydi. Özellikle atölyenin sadece bilgilendirici bir işleyişinin olmaması, gençlerin bir sistem alternatifini tartışmaları bence atölyenin en önemli kazanımlarından biriydi. Atölyenin son gününde ise aslında gençlerin sorduğu bu soru üzerinden alternatif çözümleri ve kent ütopyalarını konuşarak yaşamak istediğimiz, ezilmeden, sömürülmeden, kamu yararını gözeterek hayatımızı devam ettirmek istediğimiz kentleri konuşarak kampı da atölyeyi de tamamladık.

 

 

Ramazan FİDAN 

Sanat İncelemesi Atölyesi yürütücüsü 

 

Sanat İncelemesi Atölyesi’ni planlarken amacım içine yaşadığımız sistem yüzünden bize ulaşılamaz, anlaşılamaz görünen sanatın hiç de öyle olmadığını göstererek sistemin altını oymaktı. Sanatı yorumlamak için herkesin erişebileceği yöntemler olduğunu düşünüyorum. Atölye boyunca da genel amacım bu yöntemlerin neler olduğunu ve nasıl farklı yöntemler üretilebileceğini tartışmak ve netleştirmekti. 

Bu amaçla sanat eseriyle aramızda gelişen sürecin ne gibi aşamalarda geliştiğini sanat tarihçilerinin sanat eserlerini incelemek için kategorize ettiği dört temel ana başlıkta değerlendirdik: fiziksel özelliklerin belirlenmesi, form analizi, içeriğin anlamlandırılması ve sanat eserinin ekonomi, kültür, politika, din gibi bağlamları üzerinden yorumlanması. Atölye boyunca müzik, şiir ve resimlerden örneklere bu inceleme yöntemini sistematik bir şekilde uygulamaya çalıştık. 

MODERN SANAT TARTIŞMALARI

Genel olarak Sanayi Devrimi’nden bu yana dünyada ve ülkemizde etkili olmuş ve sanat eseri olarak kabul edilen parçalar üzerinde durarak hem sanat eserleriyle kurduğumuz ilişkiyi genişletmeye, netleştirmeye, zenginleştirmeye çalıştık, hem de ekonomik, politik ve kültürel değişimlerden yola çıkarak müzik, sanat ve şiirde modern sanatın ortaya çıkışı ve gelişimini atölye süresi elverdiğince değerlendirdik. 

Atölye boyunca katılımcılarının tartışmalara katılımları uygun imkanlar oluştuğunda ülkemizdeki gençlerin sanat eserlerini incelemek ve yorumlamak konusunda ne kadar büyük potansiyellere sahip olduğunu ve bu potansiyellerini ne kadar kolay açığa çıkarabileceklerini, sanat eserlerinden alabilecekleri keyfin ne kadar kolay artabileceğini gösteriyordu. 

Ekonomik ve politik baskıların hepimizi her geçen gün biraz daha zorladığı ve yorduğu bir düzen içerisine başka türlü düşünmeye, başka türlü yaşamaya, bir şeyler paylaşmaya ve bir şeyler yapmaya ihtiyacı olan her genci seneye kampa davet ediyorum. Görüşmek üzere. 

 

 

Ferhat DUMAN

Tiyatro Atölyesi yürütücüsü

 

Kendi görüşünü savunan, kendi ideolojisi içinde çok verimli noktalara temas eden ve savunduğu yaşam biçimini örnekleyen, yaşatarak göstermeye çalışan önemli bir kamp oldu. Ayrıca eğitimleriyle birlikte önemini ikiye katlayan bir kamp olduğunu düşünüyoruz. Tiyatro Atölyesi’nde ise algıları açık, gelişmeye müsait bireylerle çalıştığımız için 7 günde önemli bir yol kat ettik. Bu çalışmaların ardından katılımcılarda düşünme ve davranış konularında anlamlı tiyatral farkların ortaya çıktığını gözlemledik. Yürütücü olarak bu da bizi çok mutlu eden konulardan biri oldu. Ayrıca tiyatronun bir sanat olarak yaşam içindeki yeri ve savunulan dünya görüşünü yansıtması açısından bir kez daha yeri sağlamlaştı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

 

ÖNCEKİ HABER

Borsadaki otomotiv tekelleri kârlarını yüzde 25 artırdı

SONRAKİ HABER

'Gerçekten kardeşçe yaşamak istiyorsak bu da barışla olacak'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...