11 Eylül 2012 06:32

‘Yapıcılar türkü söylüyor’

FOTOĞRAF sanatçısı Murat Pulat inşaat işçilerinin yaşamlarını karelemeye devam ediyor.Pulat'ın Fototrek Canon Galeri'deki son sergisi "+1.00"le inşaat alanında yaşanan kaosun, binaların sadece demir, kum ve çimentodan oluşmadığını anlatıyor. Harcı karan, demiri kesen ve büken, malayı tutan ellere odaklanıyor.Büyük

‘Yapıcılar türkü söylüyor’
Paylaş
İsmail Afacan

Pulat'ın Fototrek Canon Galeri'deki son sergisi "+1.00"le inşaat alanında yaşanan kaosun, binaların sadece demir, kum ve çimentodan oluşmadığını anlatıyor. Harcı karan, demiri kesen ve büken, malayı tutan ellere odaklanıyor.
Büyük gökdelenleri, alışveriş merkezlerini ağır koşullarda nasıl yükseldiğini ve inşaat işçilerinin yaşam koşullarını izleyenlere sunuyor "+1.00". Nazım Hikmet'in "Kanter İçinde"  şiirinde dediği gibi: "Yapıcılar türkü söylüyor/Yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama/Bu iş biraz zor/Yapıcıların yüreği/bayram yeri gibi cıvıl cıvıl/ama yapı yeri bayram yeri değil/yapı yeri toz toprak/Çamur, kar/Yapı yerinde ayağın burkulur/ellerin kanar."
Serginin ismi ise, bina duvarlarında, boya ve sıva katmanlarının altında kalan, inşaat işçilerini ölçü almalarında kılavuz için çizilen "+1.00" kotu işaretinden geliyor. Pulat, inşaat terimi olan  "+1.00" kotu işaretini klonlaşmaya, inşaat sahasına uzak kişiler için hayal gücünü tetikleyen bir isim olarak düşündüğünü belirtiyor.
5 Ekim'e kadar Canon Galeri'de devam edecek olan "+1.00" sergisiyle ilgili fotoğraf sanatçısı Murat Pulat'la inşaat işçileri üzerine konuştuk.

İnşaat işçilerinin iş yaşamını konu alan bir sergi hazırlama fikri nasıl ortaya çıktı?

Üniversiteden mezun olup şantiyelerde çalışmaya başlayınca, nefes alıp verdiğimi hissettiğim ve -solunum cihazımın fotoğraf makinesi olduğu da düşünülürse- hayat ile tek bağım olan fotoğraf makinesinden uzaklaştım. Başlangıçta fotoğrafa başlayan herkes gibi bende fotoğrafın uzakta çekildiği, mümkünse ayrı bir ülkede ayrı bir kültürde yapıldığı yanılsamasındaydım. Belki de bu zorunluluk yanı başımda gerçekleşen bir şeyden ve en önemlisi kendimden haberdar olmamı sağladı. İşyerime fotoğraf makinemi götürmeye başladım ve çekmeye başladığım şeylere önce kendim şaşırdım. Düşünmediğimi görmediğimi, düşündüm ve gördüm. Bu proje sadece inşaatlarda birlikte çalıştığım insanların fotoğrafları değil aynı zamanda benim de fotoğraflarım. Aslında dikkatlice bakarsanız bugün gördüğünüz fotoğrafların içinde beni ve iş arkadaşlarımı göreceksiniz.

ÇOK ÖZEL FOTOĞRAFLAR

İnşaat işçilerini fotoğraflarken onlardan nasıl tepkiler aldınız?

Ben dışardan biri değildim dolayısıyla hiç kötü tepki almadım, yer sofrasında yemek yedik bunu çektim, çay kahve içtik bunu çektim, tavla oynadık bunu çektim, çekmeyen TV'nin antenini ayarladık bunu çektim, zurna davul eşliğinde eğlendik bunu çektim, çamurun içine girdik bunu çektim, çalışırken çektim bende çalışıyordum zaten. Bugün baktığınız fotoğraflar sizin için belgesel bir çalışmanın parçası gibi görünebilir ama benim için belki de tanık ve katılımcısı olduğum(uz) çok özel anlara ait anı fotoğraflarım(ız).

Hangi inşaat bölgelerinde çalışma yürüttünüz?

Türkiye'de Çerkezköy/Tekirdağ, İstanbul da farklı bir çok yerde, yurtdışında Libya'nın üç şehrinde ve Ürdün'de.

Bundan sonra planladığınız işçi temalı çalışmalar var mı?

Hala inşaatları çekmeye devam ediyorum ve herhalde uzun yıllarda çekmeye devam edeceğim ama yukarda ki hikayede amcanın bana dediğini ben de size söyleyeyim "Çeksem ne olur ki?"
(İstanbul/EVRENSEL)


GÜNLÜK YAŞAM SADECE İŞ

Fotoğrafladığınız inşaat işçilerinin çalışma koşulları, günlük yaşamları nasıldı? İzleniminizi aktarabilir misiniz?

Benim çalıştığım şantiyeler Türkiye'nin en iyi inşaat firmalarının şantiyeleriydi. Bu anlamda sektörün diğer firmalarında yaşanan sigortasız, güvenlik ekipmansız işçi, güvenlik önlemsiz iş sahaları vb. olumsuzluklar bu sahalardan uzaktı. Ancak bu, bu insanların beslenme zincirinin en dipteki halkası olduğunu, yaptıkları iş karşılığında az kazandıklarını, çoğunlukla ailelerinin geçinmesi için gerekenden çok azı ile yetindikleri gerçeğini değiştirmez. İnşaat işçisi için bu hayatı çekilir kılan gurbette barınma ve yemek için para harcamadan kazanabilmeleri ve kazandıklarının tamamına yakınını ailelerine gönderebilmeleri. Bilmediğin bir hayatı hayal edemezsin, en fazla televizyonda sinemada yada çevrenizde gördüklerine özenirsin ancak bu insanlar için hayıflanacak vakit yok ailelerine karşı sorumlulukları var. Bunu yıllar önce Torosların tepesinde yaşadığım naif bir hikaye ile örnekleyeyim;

Buyrun...

Toroslar da çok da önemli olmayan bir sebeple fotoğraf çekiyorum. Bu arada hava o kadar soğuk ki tarif edemem; kazak, kalın pantolon, bot anlayacağınız soğuktan korunmak için gereken her şey benim üzerimde ama üşüyorum. Baktım karşıdan yaşlıca bir adam geliyor ama benim aksime ayağında ince yazlık bir kundura üstünde bir ince ceket içinde ince gömlek, üstelik yaka bağır açık o soğukta bana doğru yürüyor. Dayanamadım sordum amca üşümüyor musun diye? Şöyle dik dik baktı ve "üşüsem ne olacak" dedi. Anlayana. Bu insanlara üşümek öğretilmiyor, doğdukların andan ölene kadar mücadele etmek zorundalar.
Bunun dışında şantiye hiç kimse için kolay değil, zamana ve doğaya karşı mücadele verilen bir yerde çoğunlukla günlük yaşam sadece iş olur.

ÖNCEKİ HABER

Edebiyatçılardan bir kayıp şehir hikayesi

SONRAKİ HABER

Bakır madeninde göçük: 1 işçi öldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...