23 Ağustos 2018 00:42

Sara hastası mahpusa ‘jandarma tacizi’ iddiası

Hasta mahpus Cengiz Sinan Halis Çelik, epilepsi krizi geçirerek hastaneye kaldırıldığı sırada jandarma tarafından taciz edildiğini iddia etti.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul

Silivri 5 No’lu L Tipi Cezaevi’nde tutulan hasta mahpus Cengiz Sinan Halis Çelik gazetemize gönderdiği mektupta, epilepsi krizi geçirerek hastaneye kaldırıldığı sırada jandarma görevlileri tarafından taciz edildiğini iddia etti.

“Örgüt üyeliği” suçundan müebbet hapse mahkum edilen Cengiz Sinan Halis Çelik, hapishanedeki yüzlerce hasta mahpustan biri. Mesane kanseri, ağır epilepsi, ileri düzeyde kemik erimesi gibi birçok hastalığı bulunan Çelik, 2 yıl önce adli bir mahpusun saldırısı sonucu 13 yerinden şişlenmiş ve yürüme yetisini büyük oranda kaybetmişti. Tekerlekli sandalye ile yaşamına devam eden Çelik, 21 Temmuz’da epilepsi nöbeti geçirerek Silivri Kampüs Hastanesi’nin acil bölümüne kaldırıldı. Gazetemize gönderdiği mektupta ilk müdahalenin ardından yoğun bakım bölümüne alındığını anlatan Çelik, başında bekleyen jandarma görevlileri tarafından sözlü ve fiziksel tacize uğradığını iddia etti.

Banyo yaptığı sırada nöbet geçirdiği için yarı çıplak bir şekilde hastaneye kaldırıldığını anlatan Çelik, “Şuurum açıldığında henüz kaslarım elvermediğinden konuşma ve kendini ifade etme yeteneğine sahip değildim. Vücuduma baktığımda üstümdeki pijamanın diz üstünde olduğunu ve çıplak durumda bulunduğumu gördüm. Bu halde doktorların müdahalesi devam etmekteydi. Doktorun dediğine göre geçmişte defalarca olduğu gibi ‘grand mal’ (büyük nöbet) nöbetlerinden birini yaşamışım. Doktor gittikten sonra 2 jandarma görevlisinden birinin diğerine ‘Lan oğlum bunun şeyi kalkıyor mu’ gibi bir söylemi olunca diğeri yüzüme eğilip açıktan ‘Senin s.... kalkıyor mu, o işi becerebiliyor musun lan’ dedi. Ben bir tepki olarak bir cevap verdim ama güldüler ve ‘Sen ne diyorsun’ diye gülmeyi sürdürdüler. Dilimin çözülmediğini anladım. Gözlerimi kapatıp kafamı çevirdim temas kurmamak için. Kısa süre sonra vücudumda bir şeyin temasıyla irkildim. Bir uzman çavuş elindeki kalemle penisimle oynamaya başladı. Ben o peltek halimde dahi olsa bağırtı gibi bir şeyler çıkarttım. Tüm askerler güldü.”

‘KÜFÜR VE HAKARETLERE MARUZ KALDIM’

Mektubunda doktorların müdahalesi sırasında kelepçesiz olduğunu yazan Çelik, hala yoğun bakımda olmasına rağmen uzman çavuşun emriyle iki elinden de kelepçelendiğini aktardı. Çelik mektubunda, yoğun bakımda başında beklemeye devam eden iki askerden birinin cep telefonundan yüksek sesle marş çaldığını anlattı: “Arka tarafıma düşen pencere dışında bir kadın uyarıda bulunarak ‘Burası hastane sessiz olur musunuz’ diye uyarıda bulundu. Askerlerden biri ‘Bundan rahatsız olmuyorsun ama’ diyerek bedenimi gösterdi. Ona terbiyesizlik yapmamasını söylediğimde ortada bana denk bir şey olmamasına rağmen ‘Seni domaltıp şey ederim’ dedi.

Ortam tedavi olmak bir yana ne psikolojime ne de insan olmaya uygundu. Doktor geldiğinde, tacize ve hakarete uğradığımı, bu şartlar altında tedavi edilmemin mümkün olmadığını söyleyip beni cezaevine göndermesini talep ettim. Doktor tedavimin ve nöbet geçirme riskimin devam ettiğini söyledi fakat her şeye karşın bu halde cezaevine dönmeyi kabul ettim. Cezaevine gitmek üzere yoğun bakımdan sedye ile hastanenin kapısına çıkarıldım. Ambulans olmasına rağmen transit araçla götürmek istediler, buna karşı çıktım. Uzmanlardan biri bana bağırdı ve nezarethaneye götürülmemi söyledi. Bir süre nezarette tutulduktan sonra ambulans geldi denilerek çıkarıldım.”

SEDYEYE TEK BAŞINA ÇIKMASI İSTENDİ

Yürüme yetisini büyük oranda kaybetmiş olan Çelik, ambulansın yanına götürüldüğünde sedyeye tek başına aktarım yapmasının istendiğini anlattı: “Cezaevinden gelen gardiyan orada olduğu halde yardım etmediler. O şekilde sedyeye geçmeyeceğimi söylediğimde uzman, ‘O zaman sabaha kadar bekleriz’ dedi. Gardiyana sedyeye geçmem için yardım etmesini tekrar söyledim. Sadece omzuma eliyle dokunmak suretiyle yardım ettiği görüntüsü veriyordu. Gardiyana yardım et diye bağırdığımda, ‘E seni mi bekleyeceğiz geç’ artık deyip başımda durdu. Akabinde bulunduğum sedyeyi yerden kaldırdı. Bende olan gücümle kendimi diğer sedyeye yuvarlamak zorunda kaldım. Bu haliyle çarpmalar ve eziklikler oldu. Kelepçe yine en son kertede sıkıldı ve o halde  cezaevine getirildim.” dedi. 

‘SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ’

ÇELİK’in avukatı Mesut Oluk da müvekkilinin anlattıklarını doğruladı. Müvekkilinin yaşadığı tacize ilişkin hapishane savcısına suç duyurusunda bulunduğunu kaydeden Oluk, Çelik’in ailesiyle görüştükten sonra dışarıdan da suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti. Hapishanede 20 yılını dolduran Çelik’in 1999 yılından beri epilepsi rahatsızlığı olduğunu belirten Oluk, müvekkilinin genel sağlık durumuna ilişkin de bilgi verdi: “Müvekkilim aynı zamanda mesane kanseri hastası. Ameliyat olması gerektiği halde ‘evraklar eksik’ denilerek bu durum öteleniyor. Epilepsi hastası olduğu halde tekli hücreye konulduğu da oldu. Tekli hücrede kriz geldiğinde boğulma ve ölüm riski çok yüksek. Bunu defaatle söylediğimiz halde dikkate almadılar. Cezaevinde bir saldırıya maruz kaldığı ve mesane kanseri olduğu için şu an yürüyemiyor. Durumu cezaevi yönetimi tarafından da biliniyor. Bu kadar hastalığa rağmen Adli Tıp tarafından verilen rapor ‘cezaevinde kalabilir’ şeklinde. Tekrar bir rapor süreci başlatmak istiyoruz çünkü müvekkilimin bu şekilde cezaevinde kalması mümkün değil.

HASTA MAHPUSLARI YAŞATMA ÇAĞRISI

Silivri 5 Nolu Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP İstanbul eski İl Başkanı Doğan Erbaş da gazetemize gönderdiği mektupta Çelik’in kaldırıldığı hastanede uğradığı jandarma şiddetini anlattı. Çelik’in yaşam güvencesinin ortadan kalktığına dikkat çeken Erbaş, cezaevlerinde ölümcül hastalıklara yakalanmış birçok hasta mahpusun bulunduğunu hatırlattı. Erbaş, Demokratik kamuoyuna hasta mahpusları yaşatma çağrısı yaptı: “Devlet hasta tutsak arkadaşlarımızı serbest bırakmadığı gibi sürekli tedavi koşullarını da mahrum adeta ölüme terk etmektedir. Mesane kanseri, ağır epilepsi, ileri düzeyde kemik erimesi ve daha birçok hastalığı bulunan Cengiz Sinan Halis Çelik epilepsi nöbeti geçirdiğinden dolayı hastaneye götürüldüğünde askerlerin saldırılarına maruz kaldı. Saldırının niteliği hayata kast etme düzeyinde olmuştur. Arkadaşımız açık bir şekilde ölümle tehdit edilerek fiziki, psikolojik işkenceye maruz kalmıştır. Ayrıca Adli Tıp Kurumu’nun raporlarına rağmen ölümcül hastalıklarından dolayı 5 ayda bir ameliyat olması gereken arkadaşımız ya hastaneye götürülmekte ya da götürülmemekte ya da götürüldüğünde işkenceye maruz kalmaktadır. Yine rutin olarak tedavisi yapılmamaktadır. Sürekli olarak kullanmak zorunda olduğu ilaçlar kendisine verilmemektedir."

ÖNCEKİ HABER

Almanya Dışişleri Bakanı: AB özerk ödeme sistemi oluşturmalı

SONRAKİ HABER

Erdoğan patronlarla olabilir ama işçiyle aynı gemide olamaz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa