18 Ağustos 2018 00:50

Eren YILMAZ
İstanbul

Medyanın erkek egemen ortamında çalışan kadınların iş yaşamında karşılaştığı ayrımcılık ve şiddet Habertürk yazarı Nagehan Alçı’nın dün yayınlanan yazısı ile yeniden gündeme geldi. Alçı, oyuncu Talat Bulut ile ilgili taciz iddiası üzerinden medyada kadınlara yönelik şiddet ve tacize dikkat çekti. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) da bu yılın mart ayında yayınladığı raporda medyadaki erkek egemen yapıya ışık tutmuştu. Evrensel’e konuşan TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonundan Gülfem Karataş, Kadınların medyada muhabir, spiker gibi pozisyonlarda daha yoğun çalıştığına ancak karar alma sürecinde daha fazla yer alması için politikalar geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

ALÇI’DAN KADIN GAZETECİLERE BİRLEŞME ÇAĞRISI

Oyuncu Talat Bulut’un bir kadın çalışanı taciz ettiği yönündeki iddiayı inceleyen savcılığın olay hakkında takipsizlik kararı vermesi, iktidar medyasındaki köşe yazarları tarafından tartışılıyor. Sabah yazarı Hıncal Uluç ve Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu karşılıklı yazılarla birbirlerine ithamlarda bulunmaya devam etti. Habertürk yazarı Nagehan Alçı da dün yayınlanan yazısına bu tartışmayı taşıdı. Bazı köşe yazarlarının taciz iddiası ile ilgili yazılarında Bulut’u koruduklarını iddia eden Alçı, “Talat Bulut hadisesi ile ilgili gençlerin tabiriyle ‘duyarlılık kasan’  ve kadınların yanında gibi gözüken kimi anlı şanlı köşe yazarları kendi geçmişleriyle yüzleşmeye hazır mı acaba? Asistanlarına ve kendilerine bağlı çalışan kadın gazetecilere nasıl davrandılar? Bence yakında bunlar da ortaya çıkacak. O yüzden bazı erkek gazeteciler de ortak menfaatleri gereği Talat Bulut’u koruyorlar ve bu takipsizlik kararına çok seviniyorlar” diye yazdı.

“İğneyi kendimize yani gazetecilik ve televizyonculuk ile uğraşan kadınlara da batıralım” diyen Alçı, Time’s Up ile ilgili yazılarımda da belirtmiştim: Bu meselede Türkiye kadınlarının  hangi siyasi görüşte olursa olsun birleşmesi lazım. (...) Ya hakkımızı söke söke alacağız ya da bu erkek tahakkümü düzeni artarak devam edecek” ifadeleri ile medyada erkek tahakkümünü yeniden gündeme taşıdı ve bir kampanya çağrısı yaptı.

TGS RAPORU AYRIMCILIĞI ORTAYA KOYUYOR

TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu tarafından 8 Mart 2018’de yayınlanan rapora göre, gazeteci kadınlar, çalışma alanlarında sık sık şiddete maruz bırakılıyor. Şiddetin faili kimi zaman yönetici, kimi zaman çalışma arkadaşı, kimi zaman sosyal medya kullanıcısı, kimi zaman polis oluyor. Çalışmaya katılan kadınların neredeyse yarısı (yüzde 47.5), iş hayatında cinsiyeti nedeniyle en az bir kere şiddete maruz kaldığını ifade ediyor. Araştırma, kadınların salt kadın olmalarından kaynaklı medya alanında pek çok ayrımcılığa, şiddete, mobbinge, tacize maruz kaldığını, esnek çalışma koşulları nedeniyle ağır bir yük taşıdığını, eşit işe eşit ücret alamadığını, çocuk bakımı sorunu nedeniyle mesleklerini bırakmak zorunda kaldığını ortaya koyuyor. Kadın gazetecilerin yüzde 63’ü, “İş hayatımda cinsiyetim nedeniyle ayrımcılığa uğradım/uğruyorum” diyor, yüzde 44’ü de “Cinsiyetimden dolayı terfi almam/yükselmem zor” şeklindeki ifadeye ‘katılıyor’.  Ankete katılan her 10 gazeteci kadından 7’si, kadın olduğu için terfi almasının/yükselmesinin daha zor olduğu düşüncesine az ya da çok katılıyor.

TGS EYLÜL AYINDA KAMPANYA BAŞLATACAK

Gülfem Karataş

TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu üyesi Gülfem Karataş, Kadın komisyonu olarak Eylül ayında kadınları esas alan bir kampanya düzenleyeceklerini anlattı. İki kapalı toplantı düzenleyeceklerini belirten Karataş, “Birisini TGS üyesi kadın gazetecilerle diğerini ise iktidar medyası da dahil olacak şekilde her alandan kadının, sadece spiker ya da muhabir değil her kesimden kadının katılabileceği bir toplantı gerçekleştireceğiz” dedi.

‘KADINLAR YAŞANANLARIN YOK SAYILMASINI İSTEMİYOR’

Karataş şunları ekledi: “Aslında daha önce 220 kadınla yaptığımız çalışma içerisinde en dikkat çekici noktalardan biri çalışma arkadaşlarının ya da görev sırasında üst derecede bulunan çalışanların ya da patronların şiddet ve tacizine maruz kalmalarıydı. Aslında kadınlar Nagehan Alçı’nın da bahsettiği gibi hakikaten korkuyorlar. Son dönemde sektördeki işsizliğin de artmasıyla beraber işlerini kaybetmekten korkuyorlar. Bu nedenle de isim veremiyorlar. İsimsiz yayınladığımız raporda gördük ki aslında kadınlar anlatmaya çok meyilli. Yaşadıkları son raddeye gelmiş ki, anlatmak, paylaşmak istiyorlar. Yaşananların yok sayılmasını istemiyorlar. Bu nedenle kapalı oturumlar gerçekleştireceğiz ve temel nedeni bulmaya çalışacağız. Erkek egemenliğine karşı çözüm üretmek ve kadınların bir daha böyle bir şey yaşamaması için neler yapılması gerektiğini konuşacağız. Bu TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu olarak önümüzdeki iki ayda en önemli eylem planımız.”

KADINLAR KAMERA ÖNÜNDE VAR, YÖNETİMDE YOK

Basılı yayın yapan medya kuruluşlarında kadın çalışan oranının, Basın İlan Kurumu verilerine göre yüzde 30 civarında olduğuna da değinen Karataş, sendika olarak bu konudaki çalışmalarını anlattı, medyadaki erkek egemen yapıya dikkat çekti: “Biz özellikle muhalif diyebileceğimiz ana akım medya dışında örgütlendiğimiz için aslında oradaki bilinç daha fazla. Evrensel Cumhuriyet Birgün Bianet gibi yerlerde örgütlendiğimizde kadın kotası getirilmesi, TİS’lerde LGBTi, kadın, yaşlı ve engelli çalışanlara pozitif ayrımcılık gibi kuralları işverenlere kabul ettirebiliyoruz ama ana akımda şöyle bir durum var: Özellikle muhabir, spiker gibi kamera önünde kadınlara yer veriliyor, veriler sonucu görülüyor ki yönetici pozisyonda çok yer verilmiyor. Kadınların karar alma sürecinde daha fazla yer alması için politikalar geliştirilmesi gerekiyor”

Evrensel'i Takip Et