11 Eylül 2012 04:12

Türkiye’nin Suriye’de hesap hatası

Türkiye, “Yeni Osmanlı güç”  veya  “Modern İslam Halifesi” rolünde Ortadoğu’nun  “bölgesel yeniden kolonizasyon faaliyetleri yöneticisi” görevine hazırlandığı sırada, Arap stratejisinin olmayışı, İran’ın bölgede izole halde olması, bölgesel şartların gelişim seyri sonuc

Türkiye’nin Suriye’de hesap hatası
Paylaş
Dr. Amin Hoteit

TÜRKİYE SURİYE’YE DÜRÜST DAVRANMADI

Ancak, yeni stratejik ortak Türkiye, komşusu Suriye’ye karşı dürüst davranmamış ve daha önce verdiği taahhütlerin tersine adım atmıştır. ABD’nin “soft power” stratejisi üzerine inşa ettiği düzen ve planlara göre Batı saldırıları başlayınca, “sahada yapılan saldırı yöneticiliği” görevini üstlenmiş, Suriye’nin öteden beri Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasıymış gibi, sömürgecilerin aşağılayıcı dilini kullanarak, “ders verici” bir tavır takınmıştır. Bu durum, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik ilk hesap hatasıdır. Çünkü yeni Osmanlı çılgınlığı, Suriyeli Arapların vakar kişiliğini hor gören olaylarla dolu geçmişini yeniden inşa etmeye imkân vermeyen direnişiyle karşılaşmıştır. Suriyeli Arapların direnişi, açıkça Suriye’nin iç işlerine karışmayı görev edinen Türk yöneticilerinin öfkesi ve nefretini tetiklemiştir. Bu aşamadan sonra Türkiye, iki düzeyde komplo düzenleyici rolünü oynamıştır: Siyasi düzeyde: Türkiye, Suriye’deki yabancı istihbarat ve çıkar temsilcilerinden oluşan muhalifleri sözde “Suriye Ulusal Konseyi (SUK)” bünyesinde organize etmeden önce, farklı ülkelerin istihbarat ajanlarından ve iktidarı ele geçirme heveslisi nefret ve intikam kategorilerine dâhil edilebilir insanlardan oluşan Suriye yönetimi karşıtı gruplara hamilik yapmıştır. Türkiye’nin bu çabası, söz konusu yapay Konseyinin Suriye yasal otoritesine alternatif olarak düşündüğü anlamına gelmektedir. Türkiye’nin ikinci hesap hatası; SUK gibi bütün oluşumlar dış anlaşmazlık enstrümanı olarak oluşturulurken, Suriye’deki olayların gelişim seyri, başta Türkiye olmak üzere, oyunun sahneye koyucuların sırtında yük haline gelen, kokmaya yüz tutmuş bir kadavraya dönüşen iç anlaşmazlıklara doğru yönelmiştir. Askeri düzeyde: Türkiye, Suriye’ye yapılan saldırılara katılan her türlü millete mensup teröristlerin toplanma merkezi olmuştur. Türkiye, bir neferi haline geldiği uluslararası askeri operasyon yapılmadan önce, Suriye’nin, Türk yöneticileri tarafından yeniden hayatiyet kazandırdığı yeni Osmanlı İmparatorluğu arka bahçesi haline dönüştürdükten sonra meyvelerini toplayacaktı. Türkiye’nin, “uluslararası” özelliği olan bir operasyonun mümkün olmadığı belli olduktan bu yana,  çabalarını Suriye topraklarında terörist saldırıları üzerine odaklamasıyla birlikte üçüncü hesap hatası ortaya çıkmıştır

TÜRKİYE’NİN BAŞARISIZLIĞI

Türkiye’deki iktidar partisi bütün umutlarını uluslararası terörizm faaliyetlerine bağlamış ve Suriye yönetiminin birkaç haftada devrileceğini ve Şam yolunun yeni Osmanlı Sultanına açılacağını hayal etmiştir. Suriye’nin devlet ve sivil unsurlardan oluşan iktidar bileşenlerinin, Türkiye’den geldiği konusunda tahmin etmede güçlük çekmediği, karşı konulmaz olarak düşünülen terörist saldırı dalgasına direnç göstermesiyle dördüncü hesap hatası ortaya çıkmıştır. Türkiye, uluslararası sahnede yükselişe geçen ülkelerden meydana gelen ret cephesi ile tam bir ittifak dâhilindeki Suriye savunması ve bölgesel müttefikleri; “direniş ekseni”, çok iyi organize edilmiş bir güç karşısında uzun süre dayanmayacağı ve direnme girişimde bulunmayı göze alamayacağını düşünmüştür. Çılgınlığa varan iktidar hırsına yıkım getirecek askeri operasyon sahnesinin bölgede gelişme ihtimali dikkate alındığında, tehlikeli boyutları olan beşinci hesap hatası daha yapılmıştır. Suriye’de meydana gelebilecek olaylar dile getirilirken, yalnızca temel bazı sonuçlara yer verilmiştir:

1-)Türkiye’nin “Batılı saldırganlar kampı” ile ittifak halinde Suriye’ye karşı yürütülen terörizm savaşında kesin başarısızlığı… Ancak, Türkiye, Suriye yönetimini devirme imkânına sahip olamadığına, bu yetkinin yalnızca Suriye halkına ait olduğuna yakinen ikna olmuştur.

2-)Türkiye ve müttefiki devletler Suriye’nin mevcut direnme durumuna karşı hazırlıklı olmadığı halde, Türkiye’nin müdahale girişimlerini doğrudan askeri müdahaleye dönüştürmedeki deneme çabalarında; “güvenlik bölgesi”, “tampon bölgesi” oluşturma, “askeri koridor açma” ve Suriye’ye yabancı askeri müdahaleye zemin hazırlayacak her türlü bahane, aynı akıbeti paylaşmalarından dolayı, Suriye’nin direnç göstermesi,  İran’ın kararlılığı, Rusya’nın, ihtiyaç halinde, uluslararası askeri güçle karşı koyma durumu da dâhil, ittifak halinde ret cephesi oluşturması karşısında başarısızlık yaşanmıştır.

3-)Türkiye’nin, ABD’nin himayesinde Suriye’ye yönlendirilmiş olup, kendi topraklarında barındırdığı terörist gruplar yanında yer alarak, onların bir parçası olma konusunda duyduğu ciddi kaygı, yani ; “Arap Afganlarının” zamanla Afganistan’da Sovyetler Birliğine karşı savaşmaya sevk eden bir sorun haline gelmesi veya askeri birlikler bir kere yola koyuldu mu, her türlü tehlikeli tehdit oluşturan “işsiz gazilere” dönüşmesi olgusunun (phénomène) hatırlanması gerekir. Türkiye’nin bugün karşı karşıya kalma riski taşıdığı durum uzaklarda aranmamalıdır. Türkiye, bundan dolayıdır ki, bu belayı başından def etmesi için ABD’ye yardım çağrıları yapmakta aceleci davranmaktadır. Türkiye’nin, savaş enstrümanı olarak kullanılan teröristler tarafından yapılan şiddetli saldırılara karşı koymak amacıyla, Suriye’nin savunma kalelerinden karşılık verilmesi halinde kendi güvenliği konusunda kaygı taşıdığı sırada, Suriye’ye askeri müdahale yapılması amacıyla son hazırlıkların tamamlama çalışmalarını programlarında yer veren medya kuruluşların kamuoyuna verdikleri haberlerin tersine, Türkiye ve ABD askeri güvenlik güçleri bu aynı nedenlerden dolayı bir araya gelmiştir.

SIFIR SORUN’DAN SIFIR DOST’A

4-)Türkiye’nin, büyük bir hevesle uygulamaya koyduğu “sıfır sorun” stratejisiyle çözüm yolu bulmaya çalışırken, elinde patlamak üzere olan bazı dosyalardan dolayı taşıdığı birtakım kaygılar mevcut uygulamada “sıfır dost” problemi haline dönüşmüştür. Türkiye’nin  “sıfır dost” problemi çerçevesinde karşı karşıya bulunduğu en tehlikeli konu, hükümetlerin Türkiye’ye beslediği öfkenin çok ötesine taşan bölge halkların düşmanlığıdır. Türkiye iktidar güçlerini tehdit altında olduklarını hissettiren ve yöneticilerini de düşünmeye sevk eden dört temel dosya vardır: Mezhep sorunu: Türkiye, Suriye’ye karşı mezhep dosyasını açarak, yangından kurtulacağını düşünmüştür. Halkının ideolojik ve dinsel açıdan heterojen olduğunu unutmuş ve Suriye ile yakın coğrafyayı paylaşmasından dolayı aynı alevlerin kendisini de sarabileceğini hesaba katmamıştır. Bu durum ciddiyetinin daha yeni farkına varıldığı anlaşılmaktadır. Ulusal sorun: Türkiye, Kürt ulusal hareketini ebediyen kontrol altına alabileceğini düşünmüştür. Bu konuda başka bir hesap hatası daha yapılmıştır; çünkü Kürt ulusal hareketi, Türkiye’nin politikasını tamamıyla gözden geçirmeye sevk edecek derecede acı veren hal almıştır. Siyaset dosyası: Türkiye, NATO’ya güvenerek, bölge devletleriyle ilgili konuların ihmal edilebileceğini ve kendi çıkarı doğrultusunda tasarlanan vizyonunu bölge devletlerine empoze edebileceğini düşünmüştür. Oysa Türkiye, bu yanlış hesaptan dolayı, siyaset açısından bölgeden tecrit edilme durumuyla karşı karşıya bulunmaktadır. Suriye’ye saldırı düzenlemede dostluklarına güvenebileceğini düşündüğü ülkeler, Türkiye’nin orantısız iktidar hırsı kaygısından dolayı aralarına mesafe koymuş, Türkiye ise, düşman olarak telaki edip, talimatlarını dikte edecek veya çiğneyip geçecek derecede kendisine güven duyarken, bu ülkelerin, Türkiye’nin yönünü değiştirecek düzeyde bir güce sahip olduğu anlaşılmış, Türkiye’yi beklemediği “sıfır dost” durumuyla karşı karşıya bırakmıştır.   Güvenlik dosyası: Türkiye, son altı ay zarfında, düzenli gelirlerinde yüzde 50 oranında kayıpları olan ticaret erbapları ve daha ziyade, turizm sektöründe faaliyet gösteren vatandaşları açısında çok acılı hal alan güvenlik politikasında gerileme yaşandığını nafile yere inkâr etmiştir. Bütün bu konular, Türkiye’nin, ABD’nin arkasında sürüklenen bir ülke olduğunu ve içine düştüğü bataklıktan çıkmak amacıyla yardım dilediğini göstermektedir. Türkiye, Suriye’ye karşı düzenlediği saldırıda başarısızlık yaşamış, uygulanan politikasında ve yaptığı bütün deklarasyonlarda yanlışlıkların farkına varmış ve aynı zamanda, elinde bulundurduğunu düşündüğü kartları kurtarıp, kurtarmayacağına da emin değildir. Halkın Antakya’da yaşanan olaylar karşısında yaptığı gösteriler, Ermenilerin hak iddiaları, Kürtlerin düzenlediği saldırılar, hükümetin ülke içinde uyguladığı politikalara karşı muhalefet cephesinden yükselen itiraz sesleri, bölge ülkelerinin Türkiye ile işbirliğine girmemesi konusunda artmakta olan güvensizlik Başbakan Erdoğan’ın ve fıskiye fıkrasını anlatan Dışişleri Bakanının emperyalist projelerine karşı rüzgârların esmesine yol açan faktörler olmuştur. www.mondialisation.ca Fransızcadan Çeviren: Nizamettin Karabenk

ÖNCEKİ HABER

Lübnan’daki Hristiyanların liderinden Esad’a destek

SONRAKİ HABER

Tarihi gazeteci davası bugün başlıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...