01 Ağustos 2018 14:42

10 Ekim davasında avukatların karşı mütalaa günü

Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, 10 Ekim Ankara Katliamı davasının ikinci gününe dair izlenimlerini yazdı.

Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel

Paylaş

Fatih POLAT
Ankara

Sincan Ceza İnfaz Kurumu’nda Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 10. grup duruşmasının ikinci gününe dair izlenimlere ilk günden sarkan bir ayrıntı ile başlayayım.

İlk günkü bölümde konuşan müşteki avukatlar ve 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda yaralananlar yaptıkları konuşmalarda davaya ‘Gar Patlaması’ gibi adlar konulmasına tepki göstererek, bunun bir katliam davası olduğunu söylemişlerdi.

Bugün duruşma salonuna gelenleri, kapıda yazan ‘Gar Patlaması Davası’ yerine ‘Gar Davası’ yazısı karşıladı. Çünkü ilk gün avukatların tepkileri üzerine elle yazılmış o yazının ‘patlama’ kısmı silinmiş ve dava ‘Gar Davası’na dönüşmüştü. Bu bir ilerleme midir? Kuşkusuz niteliksel bir ilerleme değil, ama bu davada atılan en küçük adımın bile bir ittirmeyi, zorlamayı gerektirdiğinin bir göstergesi.

Tıpkı 2. gün aileler ve davayı izleyenlerin salona alınmasında yaşananlar gibi. Duruşma saat 09.50’de başladı, ancak izleyici bölümü boş olduğu halde epey bir kişi salona alınmıyordu. Yüksek sesle tepki gösterdiler ve bunun üzerine mahkeme başkanı “güvenlik görevlileri yeteri kadar yer var, kimse ayakta kalmasın. Yardımcı olalım” deyince insanları içeri aldılar.

Duruşmanın ikinci gününde müşteki avukatlar Ahmet Özdel ve Eylem Sağıroğlu, savcının esas hakkındaki mütalaasına karşı 26 Temmuz 2018 günü mahkeme sundukları 99 sayfalık beyanlarında temel yönleri bulunan tezlerinden hareketle, savcının üyelik suçu tanımı yaptıklarının aslında yöneticilikten yargılanması gerektiğini vurguladılar. Savcı sadece Erman Ekici için yöneticilikten ceza istemişti. Avukatlar ise, onun yöneticiliğini güçlü bir biçimde vurgularken, savcının üyelikten ceza istediği bazı isimler için de yöneticilikten hüküm kurulması gerektiğini söylediler.

Nihat Ürkmez’in IŞİD’in Elazığ örgütlenmesinin kurucusu ve yöneticisi olduğunu,  yine Talha Güneş’in de IŞİD kamplarında katıldığı, Suriye’de bir okulda bomba yaptığına dair dosyada somut bilgiler olduğunu belirten avukatlar, kendisinin üst düzey bir örgüt yöneticisi konumunda olduğunu anlattılar. Mehmeddin Baraç’ın da mütalaada iddia edilenin aksine yönetici bir konumda bulunduğunu ifade ererek, bunu bir dizi örnekle somutlamaya çalıştılar. Bunlardan birisi Baraç’a ait olan şu tape kaydı: “Valla kardeşim emirimin nerede olduğunu biliyorum. Emirin whatsappını bilmiyorum, telefonunu bilmiyorum. Fakat o ne zaman benimle irtibata geçmek isterse geçer, iletişime geçtiğinde seninle konuşacağım (sana söylerim).”

Yakup Karaoğlu da avukatların yönetici olduğunu çeşitli örneklerle anlattıkları isimlerden birisi. Burak Ormanoğlu’nun ise, bir canlı bomba olduğunu kayıtlara dayanarak ifade ettiği isim oldu.

Avukatlar, savcının mütalaasındaki bazı sanıklar açısından da ‘iştirak’ten ceza verilmesi gerektiğini ayrıntılı bir biçimde anlattılar.

Davanın ikinci gününün tüm bu açılardan, avukatların, savcının esas hakkındaki mütalaasına karşı, bir ‘karşı mütalaa’ sunduğunu söyleyebiliriz. Avukatlar bunu yaparken, zamanı ekonomik kullandılar, belagat yarışı ile salonu yormadılar ve söyleyeceklerini ‘tık, tık’ somut olarak delilleriyle birlikte ifade ettiler.

Aileler ise son ana kadar salondaydılar. Duruşmayı dikkatle dinlediler. Aralarda onlarla yaptığım konuşmalarda, mahkeme heyetinin şu ana kadar ki tavrı nedeniyle, adaletin tecelli edeceğine dair bir beklenti içinde olmadıkları açıkça görülüyordu. Ama oradaki varlıkları ile bu davanın sahipsiz olmadığını göstermek istiyorlardı.

BARAÇ, ‘EVRENSEL’E LAF EDEREK, ‘GÖZ DOLDURMAYA’ ÇALIŞTI

Sanık Mehmeddin Baraç, öğleden sonraki bölümde hakkındaki iddiaları reddederken, dava konusuyla hiç ilgisi olmadığı halde, Evrensel gazetesine laf ederek, ‘göz doldurmaya’ çalıştı. ‘Evrensel gazetesinde, cezaevinde işkence yapılıyor diye haberler çıkıyor. Ben cezaevinde hiç öyle bir şey yok’ ifadelerini kullanan Baraç, salonda izleyicilerin ve avukatların tepkisiyle karşılaştı.

Sanıklardan İbrahim Halil Alçay, ek süre istedi.

Mütalaada hakkında yöneticilikten ceza istenen Erman Ekici ise, hakkındaki iddiaları reddederken, ‘tombaladan çıkar gibi beni çekip buraya getirdiler’ dedi. Ekici’nin kendisine yönelik delilleri dile getiren avukat için, “Sermayesi laf olanın yalanı çok olur” ifadeleri kullanması ise salondaki avukatların tepkisiyle karşılaştı.

Sanıkların tutumları genel olarak, “Mahkeme, kamu görevlilerine dokunmadan davayı kapatırken, bizi yakacak” kaygısını yansıtıyordu. 

ÖNCEKİ HABER

Yazar Akit’ten olunca hakaret ifade özgürlüğü sayıldı

SONRAKİ HABER

Kemal Can: Seçim odaklı yürüyen muhalefet krizlerden kurtulamaz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...