15 Temmuz 2018 22:11

Ayrıştırma ve kutuplaştırma

Muhalif işçiler, AKP’ye oy vermiş işçilere karşı tepki gösteriyor. Ancak 'Değiş işçi değiş' demekle işçiler ve emekçiler değişmez.

Fotoğraf: Ahmet İzgi/AA

Paylaş

Kadir Yalçınkaya

Her seçim süreci işçi ve emekçilerin en fazla kutuplaştığı, bölündüğü, ayrıştığı bir dönem olarak karşımıza çıkıyor. 24 Haziran seçimlerinde de durum değişmedi. AKP seçimden oy kaybetmekle beraber, en fazla oy alan parti oldu. AKP’nin yine dar gelirli, en yoksul kesimlerden, işçi ve emekçilerden oy alması, ardından bildik tartışmaları beraberinde getirdi. “İşçi ve emekçiler yine cellatlarına oy verdi” diyeninden, “Bu halktan bir şey olmaz”a varana kadar suçlayıcı yorumlar yapıldı. Fabrikalarda, özellikle CHP tabanı olmak üzere muhalif işçiler, AKP’ye oy vermiş işçilere karşı tepki gösteriyor, birlikte mücadele edilemeyeceğini düşünüyor. AKP’ye oy vermiş işçiler ise kendilerini tartışmaya kapatıyor, diğerlerinin durumu hazmedemediğini söyleyerek araya mesafe koyuyor.

Tartışmanın bu yönde yürütüldüğü yerlerden birisi de sosyal medya. Seçim öncesi şeker fabrikalarının bir bölümü özelleştirme kapsamına alındı. Bu karar sonrası özelleştirmenin yaşandığı illerde çeşitli düzeyde tepkiler ortaya çıktı, mitingler yapıldı ancak bu tepkiler genel bir harekete dönüşmediği için özelleştirme önlenemedi. AKP ise özelleştirme kapsamına giren fabrikalarda işçilere en az beş yıl istihdam sözü verdi. Özelleştirme kapsamında olan illerde 24 Haziran’da AKP’nin oyu kısmen düşmüş olsa da sandıklardan birinci parti olarak çıktı. Geçtiğimiz hafta Erzurum Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesi ile birlikte işçilerin işten atıldığı açıklandı. Bu haber üzerine sosyal medya tartışmalarında, AKP’ye oy veren işçiler suçlu ilan edildi.

Seçimin hemen ardından CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın suçlayıcı ve ayrıştırıcı bir dille yazdığı tweetler aklımızdayken buna bir yenisi eklendi. (Şeker fabrikaları satıldığı için sitem eden Çorum, Yozgat, Kırşehir açık ara birinci çıkartıyorsa millete müstahaktır.) 26. Dönem CHP İzmir Milletvekilliği yapmış olan Zeynep Altıok Akatlı da twitter hesabından, işten atılan Erzurum Şeker Fabrikası işçilerinin videosunu paylaştı. Bu paylaşımına Nazım Hikmet’in Dünyanın En Tuhaf Mahluku şiirinden alıntı ekledi. (-kabahat senin demeğe de dilim varmıyor ama- kabahatin çoğu senin, canım kardeşim.)

İşçilere karşı dostane bir sitemle paylaşılmış şiir sözleri olabilir bunlar. Ancak bu tür sitemler ve sözler sosyal demokratların genel tavrı. Siyasetçilerin kullandığı dil elbette seçmen tabanına yansıyor. Böylesi kutuplaştırıcı paylaşımlar, fikirler fabrikalardan sosyal medyaya kadar yayılıyor. Yazılan tweetin altında “Oh olsunlar, beter olsunlar, daha kötü olsunlar”a kadar varan, öfke ve kin kusan, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı onlarca yorum ve beğeni var. Yorumlarıyla tepki gösterenler işçilerin değişmesini, AKP’den kopmasını bekliyor. Oysa beş yılda bir yapılan eşitsiz seçim koşullarında işçilerin ve emekçilerin değişmesini beklemek hayal olur. Medya gücünü elinde tutan, devlet olanaklarını kullanan, türlü ekonomik vaatlerde bulunan AKP, işçi ve emekçileri dört bir yandan kuşatıyor. Seçim süreçlerinde ise tüm bunlar iki katına çıkıyor. Tüm bu köşeye sıkışmışlıkları, sınıf bilincinden kopukluğu göz ardı edemeyiz. İşçi emekçinin kapısını yeterince açmayınca, eşikten içeri girmeyince, onun duygusunu hakkıyla anlamayınca suçlamak kolaya kaçmak oluyor. “Değiş işçi değiş” demekle işçiler ve emekçiler değişmez. Emek ve çaba göstermek gerekiyor. Güven vermek gerekiyor. Duygularıyla birleşmek gerekiyor. Ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı dilden arınmak, ne söylemek istediklerini dinlemek ve anlamak gerekiyor. İşçi ve emekçiler alternatif bulamıyor. Cilalı ve tumturaklı sözler söyleyerek durumun değişmediğini kaçıncı defa görüyoruz. Mücadele sadece seçimlerle sınırlı bir süreç değildir. Seçimden seçime gidilen her yer kayıptır, yitirilmiş mevzidir.

AKP ve düzen partileri kendi tarzlarında zaten her gün bir şekilde işçi ve emekçilerle bağ kuruyor. Esas her gün işçi ve emekçilerin içinde olması gereken bizleriz. Ön yargılarımızdan, ayrıştırıcı dilimizden, sadece ‘solcuları birleştirmek’ fikrinden kendimizi kurtarabilirsek durumun değişebileceğini göreceğiz. Seçimden seçime değil, sürekli ve istikrarlı, her gün yenilenen bir çalışmayla işçi ve emekçilerin alternatif arayışına yön verebiliriz. Bizler işçi ve emekçinin düşüncesinin değişmesi için ne yapıyoruz? Yaptıklarımız yeterli geliyor mu? AKP ve diğerlerinin ayrıştırıcı diline karşı nasıl yapıcı bir dil kullanırsak durum değişir? Bu sorulara yanıt verdiğimiz ve çalışmasını örgütlediğimiz oranda durum değişebilir. Yoksa her seçim sonrası suçlayacak birileri, bir günah keçisi bulmak zor değildir. 

Unutmayalım; işçiler eyleme geçtikten sonra, siyasal aidiyetlerini bir kenara tam olarak bırakmamakla birlikte, mücadele ettikleri talepler üzerinden birleşirler. Tıpkı metal fırtınada olduğu gibi. Bugün sendikalaşma mücadelesi veren Flormar işçilerinde olduğu gibi. AKP veya başka düzen partisine oy vermiş olmaları onların mücadeleden geri duracakları anlamına gelmiyor. Yeter ki doğru bir zeminde ve doğru talepler etrafında birleşsinler.

ÖNCEKİ HABER

'Bu kabine halk için  çalışmayacak'

SONRAKİ HABER

İki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayımlandı (16 Temmuz 2018)

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...